KJB koordinasyon üyesi Besê Hozat Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalana yönelik tecridi, Önderliðimiz bir imha sürecine alınmıştır şeklinde deðerlendirdi. AKP'nin çok büyük tehlikeleri içinde barındıran bir imha planını izlediðini ifade eden Hozat, "yoksa yasaklı, işkenceli 13 yılı ve özellikle son 14 ayı nasıl açıklayabiliriz? dedi.
Kürt Halk Önderi Öcalan üzerindeki aðırlaştırılmış tecrit 15. aya girerken, Öcalana Özgürlük talebiyle yapılan eylemler de hız kazandı. KJB Koordinasyon Üyesi Besê Hozat, Ýmralıda tecriti aşan bir durumun yaşandıðını belirterek AKPnin büyük tehlikeleri barındıran bir imha planını amaçladıðını dile getirdi.
Kürdistanda yaşanan savaşı ve Kürt legal siyasetine dönük AKP hükümeti eliyle gelişen saldırıları deðerlendiren Hozat, bir partiden 8 bin kadroyu cezaevine kapatmak onu fiilen kapatmaktır, onun için dokunulmazlıkların kaldırılması da sadece şeklidir, deðerlendirmesinde bulundu. KJB Koordinasyon Üyesi Besê Hozat, ANFnin sorularını yanıtladı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde bir yılı aşkındır aðırlaştırılmış tecrit devam ediyor. Siz tecritin geldiði bu düzeyi nasıl deðerlendiriyorsunuz?Bence Önderliðimiz üzerindeki uygulamaları salt tecrit olarak deðerlendirmek, çok eksik ve yanılgılı bir deðerlendirme biçimi oluyor. Önderliðimize uygulanan şiddetli işkence, tecridi çok aşan bir düzeydedir. Şu çok açık bir gerçektir ki; AKP devleti tarafından Önderliðimiz bir imha sürecine alınmıştır. Bana göre AKPnin amacı Önderliðimizin imhasıdır. Mevcut durumda aðırlaştırılmış tecrit diyerek süreci karşılamak, tecridin kaldırılması amaçlı çeşitli düzeyde mücadele duruşu sergilemek, var olan gerçeði yeterince ifade etmiyor ve cevap oluşturmuyor. 14 ayı aşkındır yaşanan süreç şunu çok net ortaya çıkardı ki; AKPnin planı, içinde çok büyük tehlikeleri barındıran bir imha planıdır. Akıllı, mantıklı ve vicdanlı yaklaşılırsa bu durum rahatlıkla anlaşılabilir. Yoksa yasaklı, işkenceli 13 yılı ve özellikle son 14 ayı nasıl açıklayabiliriz? Gelinen aşamada bunun tek bir açıklaması olabilir, o da tehlikeli bir imha planının uygulamada olduðudur.
ÝMRALIDA NELER OLUYOR KÝMSE BÝLMÝYOR
Önderliðimizin aðır saðlık sorunları bilinmiyor mu? Biliniyor. Hem de herkes tarafından çok iyi biliniyor. Önderliðimizin çok aðır saðlık sorunları vardır. Ýmralı koşulları kendi başına saðlık sorunlarını aðırlaştıran bir rol oynuyor ve büyük bir işkence anlamına geliyor. Bütün bunlar bilinmesine raðmen Önderliðimizi orada tutmak, görüşme yasaðı getirmek, avukatlarını tutuklamak Önderliðimizi imha sürecine almaktır. Bunun farklı bir izahı, ifadesi yoktur. Biliyorsunuz geçmiş süreçte çoðu defa Önderliðimiz Ýmralı koşullarına ve saðlık sorunlarına dikkat çekti. Bunu onlarca defa kamuoyuna duyurdu ve hareketimizin de bu temelde çeşitli açıklamaları, deklarasyonları ve tepkileri gündeme geldi. 2006 yılında zehirlenme olayının ortaya çıkması tam bir infial durumu yarattı. AKP devletinin bu imhacı politikalarına karşı halkımız, kadınlar ve demokratik kamuoyu tepkilerini çok güçlü bir biçimde ortaya koydu. Buna raðmen Ýmralı koşullarında hiçbir deðişiklik olmadı ve deðişiklik olmadıðı gibi tecrit daha da fazla aðırlaştırıldı. Önderliðimizin avukatları ile haftalık görüşmeleri tümden kesildi ve avukatları tutuklandı. Şu anda 14 ayı aşkın bir zamandır Önderliðimizden hiçbir haber alamıyoruz. Hiçbir iletişim ve bilgi yoktur. Durumu nedir, ne deðildir bilmiyoruz. Bu durum bizi ve halkımızı oldukça kaygılandırıyor ve derin şüphelere yol açıyor.
Ben açıkçası aðır tecrit sürecinin imha sürecine evirildiðini düşünüyorum. ABD taşeronu faşist AKP devleti tarafından geliştirilen bu süreci, Türkiye halkları açısından çok tehlikeli buluyorum. AKP Önder Apoya olan bu yaklaşımıyla kendi sonunu getirmekle yetinmiyor, Türkiyenin de sonunu getiriyor. Önder Apo sadece Kürtler açısından deðil, Türkiyenin Türkiye olarak kalmasında da temel garantidir. Fakat görünen o ki ırkçı AKP devleti binmiş Amerikan atına ateşle oynamaya devam ediyor. Ýktidar hırsından, koltuk sevdasından gözü dönmüş ve adeta nasıl bir ateşle oynadıðının farkında olmayarak yüzyıllara yayılacak Kürt-Türk savaşına, oluk oluk kan akmasına ve ülkenin parçalanmasına alkış tutuyor. Ýnsanın tekrar tekrar sorası geliyor; gerçekten AKP bilmiyor mu acaba bu ateş öyle bir ateş ki, AKPyi bitirmekle kalmaz, Türkiyeyi dünya gezegeninden dahi silip süpürebilir.
Uluslar arası komplonun geldiði aşama çok tehlikeli ve büyük riskleri içinde barındıran bir aşamadır. Önderliðimiz üzerindeki uygulamalar böyle devam ederse Türkiye tarihte hiç yaşamadıðı büyük bir alt üst oluş ve yok oluşla karşı karşıya kalacaktır. Ve yüzyılı kazanayım derken tüm yüzyılları kaybetmekle yüz yüze kalacaktır. Yüzyılı kazanmak, Önder Apoyu, Kürt halkını imha etmekle kazanılmaz. Yüzyılı kazanmak Önder Apo ile çözüm masasına oturmakla kazanılır. Türkiye ve AKP devleti çok iyi bilmeli ki, Önder Aponun dışında bir arayış, Türkiyenin sonunu getirir.
GERÝLLA ÝLE DEVLET ARASINDAKÝ SAVAŞI ÝZLEMEK GAFLETTÝR
Öcalana Özgürlük talebiyle bir dizi eylem başlatıldı. Zindanlardaki açlık grevleri, gerillada da devrimci halk savaşı hamlesi adıyla bir süreç var. Bu eylem hamlesini nasıl görüyorsunuz?
Önder Apoya Özgürlük Hamlesinin pratik ifadesi, şu anda uygulamada olan Devrimci Halk Savaşı Stratejisidir. Bu stratejinin başarısı Önderliðimizin de özgürlüðü anlamına gelecektir. Gerilla bu stratejiyi çok yaratıcı ve başarılı bir dönem taktiði ile uygulamaya koydu. Şemzinan ve Beytüşşebap devrimci operasyonu, devrimci halk savaşı stratejisinin en güçlü uygulandıðı alanlar oldu. Bu başarılı uygulamalarla birlikte devrimci halk savaşı tüm Kuzey Kürdistana dalga dalga yayılıyor. Bu anlamda gerilla rolünü çeşitli yetersizlikler olsa da oldukça güçlü oynuyor ve görkemli bir direniş ortaya koyuyor. Kadını ve erkeði ile çok kahramanca ve yiðitçe savaşıyor. Ýşgal altındaki Kürdistan topraklarını çok cesurca ve fedaice savunuyor. Benzer direnişi zindanlardaki arkadaşlarımız da ortaya koydu ve Önderliðimize özgürlük hamlesine fedaice bir katılım sergilediler. Tabii bunun güçlenerek devam etmesi önemlidir. Fakat şu anda hamle sürecine en yetersiz katılım saðlayan alanımız siyasal ve toplumsal alandır.
Halkımız ve kadınlar, AKPnin inkarcı-imhacı politikalarına karşı yıllardır direniyor. 8 Mart, Newroz ve 14 Temmuz direnişinde olduðu gibi çok görkemli direnişler de ortaya koyuyor. Fakat süreç bu direnişleri de aşan bir katılımı ve direnişi mutlak şart koşuyor. Çünkü süreç geçmiş yıllarla kıyaslanmayacak biçimde kendi içinde ciddi bir özgünlük taşıyor. Bu süreç her alanda devrimci halk savaşı stratejisiyle karşılanır ve bu temelde topyekûn bir direnişe dönüşürse, kesinlikle kazanımları çok büyük ve tarihi önemde olacaktır. Tersi durumda ise kayıpları çok aðır olacak bir süreçtir. O yüzden halkımızın bu tarihi süreci topyekûn direnişle karşılaması çok önemli ve gereklidir. Sürece seyirci kalmak, adeta gerilla ile devlet arasındaki savaşı izlemek büyük bir gaflet olacaktır. Bu süreç gerilla savaşının yanı sıra görkemli bir halk kalkışıyla başarıya ulaşabilecektir. Bunun bilinci ve eylem duruşuyla yaklaşmak oldukça önemli ve gereklidir.
Özgürlük uðruna yıllardır büyük bedeller veren, derin acılar çeken halkımızın özgürlük kapıya dayanmışken seyirci kalması veya zayıf bir duruş sergilemesi, kendi yarattıðı deðerlere ve verdiði bedellere de en büyük haksızlık olacaktır. Ve daha da önemlisi Önderliði büyük bir işkence ve imha tehlikesi altında olan bir halkın, devrimci halk savaşını en güçlü bir biçimde yürütmesine hiçbir güç engel olmamalı ve gerekçe oluşturmamalıdır. Dünyada Önderliði şahsında bir halkın imhası kadar korkunç bir şey olabilir mi?
BDP FÝÝLEN KAPATILDI
Türkiyede BDPye karşı büyük bir karalama kampanyası ve saldırı var. BDPli kadın milletvekillerine karşı da siyasi bir linç var. Dokunulmazlıklardan tutalım BDP binalarına saldırılara kadar bu saldırılar hakkında neler söyleyeceksiniz?BDPye yönelik bu saldırılar da imha planının bir parçasıdır. Zaten biliyorsunuz KCK adı altında yürütülen siyasi soykırım operasyonlarıyla 8 binin üzerinde Kürt siyasetçi, aydın, gazeteci, avukat, kadın ve genç tutuklandı. Adeta BDPnin altı boşaltıldı. BDP parlamentodaki bir grup vekille baş başa kaldı. Bu durumda dokunulmazlık kaldırılsa ne olur, kaldırılmasa ne olur. Zaten ortada parti diye bir şey bırakılmamış, nerdeyse tüm kadro ve çalışanları tutuklanmış durumda. Aslında BDP fiili olarak kapatılmıştır. Bunun üzerinden gündeme giren dokunulmazlık tartışmaları bana göre fazla bir deðer ifade etmiyor. AKP imha ve tasfiye planını sınır tanımadan uyguluyor. Milletvekillerini tutuklasa da uyguluyor tutuklamasa da uyguluyor. Bana öyle geliyor ki sanki bazıları şöyle bir havaya kapılıyor ya da şöyle bir hava yaratıyor; sanki AKP dokunulmazlıðı kaldırmazsa ve milletvekillerini tutuklamazsa Kürt sorununu çözecek. Söylediklerim yanlış anlaşılmasın; bunu söylerken dokunulmazlıðı kaldırsalar iyi olur demiyorum. Sadece bir gerçeði ifade etmeye çalışıyorum. AKPnin Kürt sorununu demokratik temelde çözme gibi bir derdi yoktur. Böyle bir derdi olsaydı Önder Apo ile diyalogu kesmezdi. Savaşı başlatmazdı.
BDP BÝNALARINA SALDIRIYA ÝZÝN VERÝLMEMELÝ
AKPnin bütün amacı imha ve tasfiye planını sonuca götürmektir. Bunun için yapmayacaðı şey yoktur. Son süreçte ABD ile yaptıðı yoðun diplomasi trafiði bununla baðlantılıdır. AKP, kendisini her gün ABDye peşkeş çekerek, Türkiyeyi pazarlayarak Kürtlerin özgürlük deðerlerini tasfiye etmeye çalışıyor. AKP devletinin bütün pazarlıkları Kürtlerin tasfiyesi üzerinedir. Kürt legal hareketine bu kadar hukuksuzca ve ahlaksızca saldırılar da bunun bir sonucudur. Görüyorsunuz BDPnin neredeyse saðlam tek bir bürosu kalmadı. Her gün bir yerde saldırı var. Antepte, Marmarada, Egede, Çukurovada ve en son Bingölde yaşananları gördünüz. AKP devleti, emniyet müdürünü, polisini, valisini, belediye başkanını ama her tür kadrosunu harekete geçirerek BDP binalarına saldırıyor, Kürtleri linç ediyor. Başını kaldırırsan ezerim diyor ve Kürtleri sindirmeye çalışıyor. Legal hareketini teslim almaya çalışıyor. Her gün BDPli bir kadın vekili gündemleştirerek, karalama kampanyası yürüterek sindirmeye, pasifize etmeye çalışıyor. AKP, bilinçli, iradeli, cesur ve güçlü kadından korkuyor. Gücünden, etkisinden korktuðu herkesi ezmeye sindirmeye çalışıyor. En fazla da kadınları.
Kürtler ve kadınlar hiçbir zaman bu zulme sessiz kalmadı, kalamaz, kalmamalıdır. Bir anda yüz binlerce insan sokakları doldurmalıdır. AKP, BDPnin bir binasına saldırıyorsa Kürtler AKPnin 10 binasına saldırmalıdır. Kürdistanda tek bir AKP binası bırakmamalıdır. AKP bir insana saldırıyorsa Kürtler 100 AKPliye saldırmalıdır. Halkımız Bingölde BDP binasına yürüyen polisleri ve sivil faşistleri linç etmeliydiAKP hangi cesaretle gelip Kürdistanda BDP binasına saldırıyor? Bırakalım binayı işgal etmeyi yakınına kadar gelmeye bile cüret etmemeliydiler. Buna izin verilmemeliydi. Süreç hukuksuzca, ahlaksızca yürütülen imha saldırılarına, devrimci halk savaşı duruşuyla karşı koyma sürecidir.
ALEVÝLERÝN KADERÝ KÜRTLERÝN ÖZGÜRLÜÐÜNE BAÐLI
Aleviler üzerindeki saldırlar da son bir yılda oldukça yoðunlaştı
Biliyorsunuz Aleviler toplumun en önemli muhalif kesimlerinden biridir. Aleviler, demokratik, eşitlikçi, adil ve laik düzeni savunmakla tanınırlar. Yıllarca bu uðurda mücadele etmiş ve aðır bedeller ödemişlerdir. AKP şimdi dincilik ideolojisiyle bu kesimi tasfiye etmeye çalışıyor. Etkilediklerini sözde Alevi çalıştayları ve asimilasyon politikalarıyla sisteme entegre ediyor, etkileyemediklerini ise Sünni baðnazlıðını yeniden üretip hortlatarak ezip teslim almaya çalışıyor. Çok planlı bir biçimde Sünni-Alevi çelişkisini geliştiriyor, derinleştiriyor. Gerici, fanatik, faşist Sünni kesimleri Alevilerin üzerine sürüyor. Dikkat edilirse özellikle Kürt Alevileri hedefliyor. Bu konuda birinci amaçları; ulusal bilincin birleştirdiði Sünni Kürtler ile Alevi Kürtler arasındaki birliði bozmaya çalışmaktır. Ýkincisi; Kürtlerin demokratik ulusal mücadeleleri yanında saf tutan Alevileri, mezhep çelişkisi ile uðraştırıp yıpratarak sindirmektir. Üçüncüsü; toplumun en büyük muhalif kesimlerinden birini teşkil eden Alevileri bu yolla pasifize edip tasfiye etmektir. Alevilerin bu kirli oyunlara gelmemesi çok önemlidir. Aleviler şunu çok iyi bilmeli ki; onların kaderi kesinlikle Kürtlerin ve Kürdistanın özgürlüðüne baðlıdır. Kürtlerin özgürlüðü, tüm Alevilerin de farklı kültürlerin de Türkiye halklarının da özgürlüðü demektir. Aleviler bu hakikati esas alarak mücadelelerini Kürtlerin özgürlük mücadeleleri ile birleştirebilirlerse kesinlikle tüm haklarını elde edebileceklerdir.
AKP ULUSAL BÝRLÝÐÝ PARÇALAMA ARAYIŞINDA
AKPnin Kürt ulusal birliðini parçalamaya dönük ciddi çabaları söz konusu. Sizce bu çabalar ne kadar sonuç alıyor? Dediðiniz çok doðrudur. AKPnin en büyük çabalarından biri Kürtler arasında demokratik ulusal birliðin gelişmesini önlemektir. AKP bunun için elinden geleni yapıyor. Biliyorsunuz Önderliðimiz ve Kürdistan özgürlük hareketi çok çaba harcamasına raðmen bir türlü ulusal kongreyi gerçekleştiremedi. ABD ve AKP devleti buna izin vermedi. Ulusal Gençlik ve ulusal kadın konferanslarının da ortaya çıkardıðı gibi baktılar ki istedikleri sonuçlara ulaşamayacaklar ulusal kongreyi engellediler. Bu konuda Güney Kürdistan hükümeti üzerinde çok ciddi duruyorlar. Siz de hatırlarsınız bu yılın yaz aylarında Türkiyenin Hewler Konsolosluðuna dış işleri bakanının gönderdiði bir talimat vardı. Bu talimat Kürtlerin birliðini engellemeye ve Kürtleri birbiriyle savaştırmaya dönük planları çok açık ortaya koyuyordu.
AKP devleti kendince KDP üzerinden PKKyi tasfiye etmeye çalışıyor. Sayın Barzaninin 30 Eylüldeki AKP kongresine katılacaðı iddiaları da bu planın bir parçasıdır. Sayın Barzaninin, Önder Apoyu imha sürecine alan, 8 bin Kürt siyasetçiyi zindanlara dolduran, Kürtlere siyasi soykırım uygulayan, Roboski gibi Kürtlere katliamı temel politika haline getiren bir partinin kongresine katılması her halde sıradan karşılanabilinecek bir durum olamaz. Böyle bir durum olsa olsa ancak çok büyük bir planın ve kirli hesapların ortaðı olmayla açıklanabilir. Bunun farklı bir açıklaması nasıl olur bilemiyorum. Ve sanmıyorum olsun. Umarım Sayın Barzani Kürtleri imha ve tasfiye etmekten başka bir seçeneði olmayan, Kürt katliamcısı bir partinin Kongresine katılarak Kürtlerin nezdinde itibarını ve saygınlıðını kaybetmez, kirli plan ve hesaplara ortak olmaz.
ÇOCUKLARINI OKULA GÖNDERMEMENÝN ETKÝSÝ DEVRÝM NÝTELÝÐÝNDE OLUR
Hareketinizin Kuzey Kürdistana dönük bazı açıklamaları oldu, okul ve askere gitmeme yönünde. Biraz daha anlaşılması açısından bu kararların dönem açısından önemini nasıl ele alıyorsunuz?Kürdistan özgürlük mücadelesi çok tarihi bir aşamadan geçiyor. Bu aşama tarihi bazı kararları gerekli kıldıðı gibi uygulanmasını da bir o kadar gerekli ve şart kılıyor. Çok nettir artık AKP devleti Kürtlere imhayı dayatıyor. Teslimiyet ve imha dışında farklı bir seçeneði Kürtlere sunmuyor.
Bu devlet yıllardır okulları Kürtleri asimile etmede temel kurumlar olarak deðerlendiriyor. Tekçi faşist ideolojisini bu kurumlar yoluyla Kürt çocuklarına aşılıyor, onları asimile ediyor. Kürt çocuklarını kendi halkından, toplumundan, öz deðerlerinden koparıyor. Bu noktadan sonra artık buna dur demek gerekiyor. Bir kuşak belki zorlanabilir ama bu tavırla Kürtler kendi özgür geleceklerini kazanacaklardır. Basit hesaplar ve kaygılar Kürtlere yüzyılları kaybettirmemelidir. Varsa bazı Kürtlerin devletten beklentileri bu yanlıştır. Çünkü bu devletin kölelik, ölüm ve katliam dışında Kürtlere vereceði herhangi bir şey yoktur. Bu açıdan çocuklarını okula göndermemek, devrimci halk savaşına en güçlü katılım biçimidir. Kesinlikle etkisi devrim niteliðinde olacaktır.
Aynı durum askerlik açısından da geçerlidir. Kürtler çocuklarını niye askere gönderir ki? Bu aslında çok büyük bir trajedidir. Kürt çocukları askere gidip işgal edilmiş yurdunu işgalde tutmaya mı çalışıyor? Çok büyük bir acıdır ama öyle! Kürt çocukları askere halkını ve kardeşlerini katletmeye gidiyorlar. Bundan daha büyük bir trajedi ve utanç olabilir mi? Faşist, işgalci Türk devleti yıllardır işgal ettiði Kürdistan topraklarında Kürdü kürde kırdırtıyor, Kürdü Kürtlerle savaştırıyor. Kürt halkı her gün kendisini katleden düşmana koruyuculuk yapmaktan ve bu düşmana emir kulu olmaktan vazgeçmelidir. Vazgeçmelidir ki özgürleşsin.
HAMLE KADININ ÖNCÜ TUTUMUYLA GELÝŞECEK
Kadın hareketi olarak kadınlara son bir çaðrınız var mı? Kadınlar devrimci halk savaşının temel öncü gücüdür. Şimdiye kadar her alanda çok yiðitçe mücadele ettiler ve direndiler. Gerillanın devrimci halk savaşı hamlesinde görkemli bir öncülük sergilediler. Kahramanca ve yiðitçe savaştılar ve savaşmaya da devam ediyorlar. Özgürlüðe her kesten daha fazla ihtiyacı olan kadın aynı öncülük düzeyini mücadelenin her alanında ortaya koyabilmelidir. AKP devletinin kadın kırımcı politikalarına karşı devrimci kadın mücadelesiyle en güçlü karşılıðı verebilmelidir. Siyasal ve toplumsal alanda devrimci halk savaşına çok güçlü öncülük edebilmelidir. En radikal tavrı, tutumu ve mücadele duruşunu kadın geliştirebilmelidir. Devrimci halk savaşı kadının özgürlük savaşıdır. Bunu böyle anlamak ve bu temelde katılmak gerekiyor.