Son zamanlarda AKP ve KDP ilişkilerinin sıklaştıðı görülüyor. Bu ilişkinin yeni boyutu ise Batı Kürdistandır. Türkiye, Batı Kürdistanda Kürtlerin kazanım elde etmesini engellemeyi, daha doðrusu kendisinin Türkiye için düşündüðü bireysel haklar çerçevesinde yeni bir egemenlik ve kültürel soykırım sisteminin ortaya çıkmasını hedefliyor. Kendisi nasıl ki TRT 6 ve ortaöðretimde seçmeli dersle Kürt sorunundan kurtulmayı hedefliyorsa, Batı Kürdistanda da bu tür kırıntılarla Kürtlerin kültürel soykırım sistemi altına alınmasını istiyor. Kendi sınırları içinde Kürtleri zaman içinde Türkleştirme projesini pratikleştirirken, benzer bir projenin Suriyede de gerçekleşmesini saðlamayı hedefliyor. Zaten Ýranın da benzer bir politikası bulunmaktadır.
Türkiyenin Batı Kürdistan Kürtlerinin kazanım elde etmemesi için çalışmasını anlıyoruz. Zaten erkenden olası bir müdahale içinde yer alarak Kürtlerin bir statü kazanmasını engellemek istiyordu. Irakta ABD müdahalesine dahil olmayarak hata yaptık, Suriyede benzer bir hataya düşmeyelim, dediler. Bu nedenle balıklama Suriye içine daldılar. Ancak hesap tutmadı. Kürtler örgütlü ayaða kalkarak statülerini ilan ettiler. Türkiye, buradaki statü bizi de etkiler diye telaşa düştü. Bu statükonun ortadan kalkması için harekete geçti. ABD ile birlikte müdahale etme hesabı tutmayınca bu defa KDPyi kullanarak Batı Kürdistandaki statüyü daðıtmayı hedefledi. Zaten daha bir yıl önce Rojavada Kürtlerin statü elde etmesini engellemek için KDPyi kullanma planlaması yapmışlar. Nitekim dışişleri bakanlıðının Hewlêr konsolosluðuna gönderilen çok gizli talimatında KDPyi nasıl kullanmaları gerektiðini ortaya koymuşlardır. Kürt örgütlerinin Hewlêrde birlik görüşmeleri yaptıðı bir süreçte Davutoðlu Güney Kürdistanda KDP yetkilileriyle görüştükten sonra Kürtlerin birliðini bozmaya yönelik başka toplantılar da yapılmıştır. TEV-DEM ve PYDli üyeler dışındaki Yüksek Konsey üyeleriyle görüşülmüştür. Bu, KDPnin ayarladıðı ve Batı Kürdistandaki Kürt birliðini bozmaya yönelik bir adımdı. Ancak Yüksek Konseyin PYD ve TEV-DEM üyelerine haber verilmeden yapılan bu görüşmeler konusunda görüşmeye katılanlar özeleştiri verince sorun kapanmıştı. Ancak Hewlêrde yapılan son toplantının açıða çıkması gösteriyor ki Türkiye KDP ile birlikte Rojavadaki Kürt birliðini bozup Kürt örgütlerini karşı karşıya getirme politikasında ısrarlıdır.
Türk devletinin Kürtlerin hiçbir yerde hak kazanmaması için çalışması normaldir. Ancak KDPnin içine girdiði durum anlaşılır deðildir. Hem de Ortadoðuda Kürt düşmanlıðının başını çeken Türkiye ve onun yeni kültürel soykırımcı hükümetiyle! AKP Hükümeti çözümsüzlük politikasını sürdürmek için içeride bazı Kürtlerle işbirliði yaparken, dışarıda da KDP ile bu işbirliðini yürütüyor. Bir Kürt partisinin sömürgeci ve kültürel soykırımcı bir ülkeyle bu kadar açık bir ilişki içine girdiði görülmemiştir. Hangi kılıfa sokulursa sokulsun KDP Kürt karşıtı bir hükümete destek vermektedir. Kürtler üzerinde kültürel soykırım sistemini sürdüren bir devletle işbirliði içine girmektedir. Herhalde böyle bir işbirliði ve ilişkiyi herhangi bir Kürt partisi kursa derhal işbirlikçilik ve hainlikle suçlanırdı. Şu anda Türkiyenin en temel sorunu Kürt sorunudur. AKP bu konuda sıkışmıştır. Bu nedenle KDP desteðini alarak içeride bir kısım Kürtleri oyalamakta ya da sessiz kalmasını saðlamaktadır. Türk devleti izlediði soykırım politikası konusunda hiçbir güçten şimdiye kadar bu düzeyde destek görmemiştir.
Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt kamuoyunun önemli bir kesimi Kürtler arası ilişkinin hassasiyeti nedeniyle bu konuya dikkatli yaklaşıyor ve bir sorun haline getirmek istemiyordu. Bu konudaki rahatsızlıklarını uygun biçimde dile getiriyorlardı. Ancak şimdi Türkiye ile diðer parçalar ile ilgili de ilişki içinde olması Kürt kamuoyunu ve Kürt siyasi güçlerini ciddi bir biçimde rahatsız etmektedir. Şimdiye kadarki ilişkiler Güney Kürdistan yönetiminin Türkiye devletiyle kurduðu diplomatik ve ekonomik ilişkiler olarak ifade ediliyordu. Ancak Rojavadaki Kürtler aleyhine bir ilişki içine girilmesinin hiçbir izahı yoktur.
Hewlêrde Türkiye, Ýsrail, ABD ve Güneyli siyasi güçlerin yaptıðı toplantı açıktan açıða Rojavadaki Kürt halkının siyasi iradesine bir dış müdahaledir. Rojavadaki birliði de boşa çıkama çabasıdır. Halbu ki tüm Kürt partileri Rojavada Kürt siyasi güçlerinin oluşturduðu birliðin Yüksek Konseyin- kararlarına saygılı olacaklarını açıklamışlardı. PKK, KDP, YNK, Goran ve diðer tüm Kürt örgütleri Yüksek Konseyin iradesine saygılı olacaklarını deklere etmişlerdi. Hewlêrde yapılan gizli ve oradaki toplumsal tabanı en güçlü olan siyasi güçlere yönelik toplantı bu söylemlerin yalan ve Rojava halkını kandırmak olduðunu ortaya koymaktadır. Batı Kürdistanda PYD ve TEV-DEMin tabanı o kadar güçlüdür ki, bu güçlerin etkinliðini ortadan kaldırmak ancak savaşla ve katliam yapmakla mümkündür. Bu nedenle bu toplantı çok tehlikeli bir nitelik taşımaktadır. Bu toplantıya katılan KDP ve YNK yetkilileri ikna edici bir açıklama yapmadıkları takdirde Batı Kürdistan halkının iradesine karşı sömürgeci güçlerle işbirliði yaptıkları gerçeði tarihe geçecektir.
Kürt örgütlerinin görevi Batı Kürdistan halkının iradesine saygılı olmak ve dışarıdan gelecek saldırılar karşısında bu halkın yanında yer almaktır. Türkiye, Kürtlerin Rojavada statü kazanmasını istemezken, bütün çabası bunun için olurken KDPnin Türkiye ya da başka ülkelerle bu tür ilişkiler içine girmesini sadece Rojava halkı deðil, tüm Kürtler kabul etmez. Batı Kürdistan, Kürtlerin Filistini gibidir. Oraya bir saldırı ve müdahale bütün Kürdistan parçalarına ve Kürt halkına yapılmış sayılır. Hiçbir Kürt buraya yönelik saldırıya kayıtsız kalamaz. Özellikle Türkiye ya da Suriye içinden gelecek her türlü saldırıya tüm Kürtler birlikte karşı koyarlar.
KDP Rojavaya hiçbir yardım yapmadıðı gibi, kapıları kapatarak Kürt halkının sıkıntı içine düşmesini saðlıyor. Böylece oradaki Kürtlerin kendine muhtaç olacaðını düşünüyor. Böyle bir politika olabilir mi? Herhangi bir Kürt partisi ve hareketi Kürtlerin açlıðı ve sıkıntısı üzerine politika yapabilir mi? Bize göre yapmamalıdır.
KDPnin Türkiye ile bu kadar ilişki kurması anlaşılır deðildir. KDP Türkiyeye deðil, Türkiye KDPye muhtaçtır. KDP Türkiyeden aldıklarını her yerden alabilir. Ancak Türkiyenin Güney Kürdistandaki ticareti zayıflarsa Türkiye ekonomisi iki gün içinde krize girer ve çöker. Şu anda Türkiye ekonomik krize girmiyorsa bunun nedeni, her yıl Türkiyeye giren on milyar Dolardan fazla Güney Kürdistan parasıdır. Öyle ki, Türkiye tüm bozuk mallarını amiyane deyimle Güney Kürdistana kakalıyor. Güney Kürdistana gönderilen gıda maddeleri bile defoludur. Güney Kürdistan Türkiyenin defolu mallarının satıldıðı bir yer haline gelmiştir.
KDP, AKPye destek vererek Kürt sorunu konusunda rahatlatıyor. AKPnin Kürt Özgürlük Hareketine yönelik imha ve tasfiye harekâtları yapmasına destek oluyor. Eðer KDP desteði olmasaydı Türkiye şu anda Kürt sorununu çözmek zorunda kalırdı. Diðer yandan Güney Kürdistanın tüm maddi imkanları Türkiyeye akıtılarak ekonomik kriz yaşaması önleniyor ve AKP Hükümette kalıyor. KDP şimdi Türkiyenin Kürtlerin Suriyede statü kazanmaması için yürüttüðü politikaya destek oluyor. Bu politikanın sonu hayra alamet deðildir. Türkiye açıkça Kürt örgütlerini karşı karşıya getirerek Kürtlerin 21.yüzyılda önlerine çıkan fırsatları sabote etmek istiyor. Kürt kamuoyu bu durumu yakından takip etmeli ve gereken tavrı göstermelidir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika