Kuzey Kürdistan'da PKK ile sorunu çözmek yerine Güney Kürdistan yönetimi üzerinden bir çözüm arayışı içindeymiş gibi yaparak sorunu zamana yayan AKP şimdi de Güneybatı Kürdistan konusunda aynı yolu izliyor. Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoðlu, Hewler'de Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani ile görüşerek, Güneybatı Kürdistan'da adım adım gelişen Kürt özerkliðini engellemenin, olmadı geciktirmenin yollarını arıyor.
PKK gerillalarının Şemdinli'de süren kuşatması konusunda derin bir sessizlik içinde olan AKP, o bölgede büyük bir operasyon var demekle yetiniyor. Büyük operasyona raðmen ilçe emniyet müdürlüðünün basılmasına engel olamayan AKP, Güneybatı Kürdistanın özerkleşme sürecine müdahil olmaya çalışıyor.
Bunu yaparken de yine gerçek muhatabı yok saymayı tercih ediyor. Aslında AKP bu yolla, Barzani'yi muhatap alırken de temel siyaseti olan Kürt inkarını yeniden üretiyor. Bunu da Barzani üzerinden asli muhatabı yok sayarak yapıyor. Barzani'yi muhatap alan AKP, Kuzey Kürdistan'da ve Güneybatı Kürdistan'da milyonlarca Kürd'ün açık desteðini alan PKK ve PYD'yi ötekileştirip onlara savaş ilan ediyor.
Otuz yılı aşkın bir süredir Kuzey Kürdistan'da sürmekte olan mücadelenin bugün de Güneybatı Kürdistan'da Esed rejiminin iflası sonrası ortaya çıkan özerklik sürecinin mimarı Abdullah Öcalan'a insanlık suçu sayılabilecek bir tecridi uygulamaya devam ediyor. Esaret koşullarında dahi olsa Öcalan'ın hem Kuzey hem de Güneybatı Kürdistan üzerinde dışarıda olanlardan çok daha etkili olduðu çok açık. Kürdistan'ın bu iki parçasında da hem legal siyaset hem de silahlı güçler açısından Öcalan'ın görüşlerini ne denli önemli olduðu bir sır deðil. Buna raðmen AKP Hükümeti'nin Öcalan'ı elinde rehin tutarak Kürdistan'ın bu iki parçası üzerinde baskı kurma çabaları Ankara'nın halen çözümden ne anladıðını ortaya koyuyor.
Ancak AKP iktidarı şunu da unutmamalı ki kiminle ortak bildiri hazırlarsa hazırlasın Öcalan'ın üzerinde fikrini dile getirmediði hiç bir girişim temenni olmanın ötesine geçmez. Öcalan'a reva görülen insanlık dışı uygulamalar sürdükçe AKP'de Kürt sorununun çözümsüzlüðü içinde yok olup gidecek.
Dünyanın her hangi bir coðrafyasında Kürtler lehine olan her hangi bir gelişmenin Ankara iktidarını rahatsız ediyor olması ve bu gelişmenin engellenmesi için o gün iktidarda hangi parti dardaysa varını yoðunu devreye sokması çok garip deðil mi? Bir de bunu yaparken her fırsatta, yine dünyanın neresinde bir Kürt varsa onu da, kardeş ilan etmesi Türk resmi ideolojisinin Kürtler karşısında ciddi bir şizofreni yaşadıðını göstermiyor mu?
Kuzey Kürdistan'da otuz yılı geride bırakan savaş yeni bir sürece girerken, Güneybatı Kürdistan'da ortaya çıkan süreci doðru okuyan PYD öncülüðündeki Kürt muhalefetinin özerklik adımları Ankara'nın şizofrenik dalgalanmalarına yeni bir boyut kazandırdı.
Güneybatı Kürtleri'ni kardeşi ilan eden Türk Başbakan Tayyip Erdoðan, yine bu Kürtler'in kendilerini yönetme girişimlerine, asla müsaade etmeyeceklerini söylüyor. Erdoðan, nerede olursa olsun Kürt kardeşlerinin başka ulus devletlerin denetiminde olması gerektiðine inanıyor, kendisinden önceki tüm Türk başbakanlar gibi.
Bunu yaparken de kendi kendine iyi Kürtler, kötü Kürtler algısı oluşturuyor. Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoðlu'nun son Güney Kürdistan ziyaretini de bu kabilden algılamak gerek. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile görüşen Davutoðlu çıkışta açıklama yaparken, Türk gazetecilerin de yönlendirmesi ile, Kürt yönetiminin mesajlarını aldıðını yüzünde hiç yeri olmayan bir gülümsemeyle bir kaç kez tekrarlayarak söylüyor.
Türk basın ve televizyonlarının görüşmeye ilişkin haberlerinin başlıðı da mesajımızı aldılar oldu. Ancak ne sözün sahibi Davutoðlu ne de bu sözü manşete çeken gazeteciler alınan-verilen mesajın ne olduðunu izah etmediler. Tıpkı geçtiðimiz Temmuz ayı sonunda Hakkari, Şemdinli'de 300 PKK'lı 2000 asker, özel tim ve korucu ile kuşatıldı haberi gibi. Bu haber günlerce Türk basının sayfalarını doldurdu. Bu yolla AKP iktidarı savaş kışkırtıcılıðını sıradan faşizmle kucaklaştırdı. Bugün kimse, ne oldu o 300 PKK'lıya diye sormuyor. Hele o 2000 asker, özel tim ve korucudan kaçının geri döndüðünü kimseler merak dahi etmiyor.
AKP de pratikte kazanamadıðı savaşı yalana dayalı kara propaganda ile kazanmış gibi yapmaya çalışıyor. Bunu yaparken faşizmi sokaða egemen kılmaktan da çekinmiyor. Erdoðan'da Kurtlar Vadisi'nin Polat Alemdar'ının, Hewler'de suikastçı Türk subaylarının başına çuval geçiren ABD askerlerinden filmlerde intikam aldıðı gibi, PKK gerillalarını yalan haberlerle kuşatıyor.
Güneybatı Kürdistan'ın özerkliði adım adım gelişirken Kuzey Kürdistan'da otuz yıllık savaş Şemdinli'de yeni bir boyut kazanıyor. Şemdinli'de yoðunlaşan savaş Kuzey Kürdistan'da yeni bir dönemi işaret ediyor. Bugün Şemdinli'de yaşanan gerilla kuşatması bir süre sonra sona erse de yarınının uzun edimli savaş stratejisinin bu olduðu anlaşılıyor.
AKP ve destekçileri yine gelinen aşamayı okuyamıyor. Şemdinli'de yaşanan gelişmeyi, PKK'nin Şemdinli üzerinden Suriye mesajı verdiðini söylüyor. Kuzey Kürdistan savaşının geldiði noktayı anlayamıyorlar. PKK'nin kurulduðu günden bu yana dolaylı mesajlar verme ihtiyacı hissetmeden oldukça açık ve net bir siyaset yürüttüðünü görmezden geliyorlar.
Oysa BM Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annanın görevini bırakmasına dikkat çekmek gerek. Annan'ın istifası Aðustos sonrası Şam'ın dünya ile baðlantısının tamamen kesileceði anlaşılıyor. Öyle görünüyor ki Suriye'de gerçek iç savaş da Aðustos sonrası yaşanacak.