HDP’nin hata yapma hakkı var mı? - Cahit Mervan
2015 genel seçimi her bakımdan kritik bir seçim. Kıran kırana geçecek. Türkiye’de belki ilk kez seçime giren partiler bütün güçlerini ‘cepheye’ sürecek.
2015 genel seçimi her bakımdan kritik bir seçim. Kıran kırana geçecek. Türkiye’de belki ilk kez seçime giren partiler bütün güçlerini ‘cepheye’ sürecek.
2015 genel seçimi her bakımdan kritik bir seçim. Kıran kırana geçecek. Türkiye’de belki ilk kez seçime giren partiler bütün güçlerini ‘cepheye’ sürecek. Erdoğan ve AKP açısından bu seçim ‘kader’ ve ‘son’ seçim. AKP sandıktan sadece birinci olarak çıkmak istemiyor. Meclisin ezici çoğunluğunu ele geçirmek istiyor. Erdoğan bunun için ‘400 milletvekili’ lazım diyor.
Zaten anti-demokratik ve eşitsiz koşullarda bir seçim olacak. Bir de buna her şeyi göze alarak ‘mutlak zafer’ peşinde olan iktidarın yapacaklarını eklemek gerekiyor. Seçim öncesi provokasyonlar ve baskılar arta bilir. Zaten AKP kurmayları şimdiden rakiplerini itibarsızlaştırmak için yalan makinesini çalıştırmış durumdalar. Seçimde bugüne kadar eşi ve benzerine şahit olmadığımız hile, hurda ve oy gaspı gündeme gelebilir. Gelecek. Hazırlıklı olmak gerekir.
HDP 2015 seçimlerinin sadece en ‘popüler’ değil, aynı zamanda kader tayin edici partisi. HDP’nin iktidarın tüm hile, hurda, engelleme, baskı, şantaj ve gaspını aşarak meclise girmesi çok şeyi deştirecek. Kürt sorununun çözümünden, Türkiye’nin demokratikleşmesine kadar bir dizi meseleyi etkileyecek. HDP’nin başarısı AKP’nin seçimlere kadar çekmecede tuttuğu ‘savaş kararlarını’ anlamsız ve gereçsiz kılacak. Kalıcı bir barışın önünü açacak. Aksi bir durum savaş ve yıkım getirecek.
HDP barajı aşmadığı zaman Erdoğan için mutlak diktatörlüğe giden yolda ‘engel’ kalmamış olacak. Kurallarını kendi koyduğu ve sınırlarını kendi çizdiği Türk tipi başkanlıkla ‘tek şef’ olacak.
Bu nedenle aklı başında herkes HDP’nin barajı aşması ve güçlü bir şekilde meclise girmesini elzem buluyor. HDP’ye ideolojik olarak çok uzak yerlerde ve kümelerde bulanan insanlar bile kerhen de olsa HDP’nin desteklenebileceğini dile getiriyor. HDP seçimler yaklaştıkça ilgi, alaka ve çekim merkezi olmaya başlıyor. Partinin eş başkanlarından Selahattin Demirtaş’ın üslubu, hitabet tarzı ve konulara vakıflığı bu ilgi ve alakayı Türkiye satına yayıyor. İnsanları derin uykudan uyandırıyor. Şovenizmi parçalıyor. Kabuğu kırıyor. İnsanları hapsedilmiş kalıpların içinde çekip alıyor.
Ama bu ortay çıkan olumlu havanın sandığa yansımasının bir diğer şartı daha var: Bekli de en önemli şartlarından birisi HDP’nin göstereceği 550 adayın kimler olacağında gelip düğümleniyor. HDP’nin ana gövdesini Kürtler ve gerçek manada demokrasi isteyen güçlerin oluşturduğu bir sır değil. Kürtlerin bu partide ağırlıklı bir yeri var. Partinin beyni ve motor gücü Kürtlerden oluşuyor.
Ancak HDP farklı etnik kimliklerin, inanç gruplarının sınıf ve katmanların, farklı ideolojik eğilimleri olan çevrelerin kendisini eşit olarak hissettiği ve siyaset yaptığı bir parti. Doğal olarak seçime en geniş ittifak sağlayarak gitmek istiyor. Bu ittifakın bir ayağı Kürdistani güçler ve kanaat önderleri ise, diğer ayağını Türkiye’nin bütün demokrasi isteyen ve talep eden dinamikleri oluşturuyor.
Elbette ki böylesine geniş bir ittifakı kurmak, buna uygun bir aday listesi çıkarmak ve herkesi hoşnut bırakmak oldukça zor bir iş. Ama olması gereken bu. Demokrasi ve barış için en güçlü ittifakı kurmak. Bu konuda atılan bazı adımların önemli olduğunu söylemek gerekiyor.
HDP’nin Türkiye çapında ittifakını güçlü örebilmesi aynı zamanda bu partinin en büyük kitlesel gücünü oluşturan Kürtlerin aday listesinde nasıl yer bulacağıyla da oldukça alakalıdır. Geçmişin hatalarından mutlaka, ama mutlaka ders çıkarılmalıdır.
Nedir bunlar peki?
Tepeden, indirgemeci ve yereli gözetmeyen anlayışlardan uzak durmak gerekiyor. Aday adayı olanların içinde gerçekten temsil gücü olan, geçmiş pratik ve yaşamı ile özgürlük hareketinin değerlerine bağlı, yalan-dolan işi olmayan, sınanmış ve rüştünü ispatlamış kadın ve erkekler doğru seçilmelidir.
Bütün her şeyini, yaptığı her işi milletvekili olmak için harcayanlara, vekil olmayı temel hedef haline getirenlere asla yol verilmemelidir. Hareketin adını adaylık başvurusu için de dolaşıma sokarak, kitleleri aldatan ve aday adayları arasında haksız bir rekabet ve dedikoduya yol açanlara şimdiden kırmızı kart gösterilmelidir. Referans kişin hayatı, yaptığı iş, mücadele deneyimi ve pratiği olmalıdır.
Doğrusunu söylemek gerekirse bazı kişilerin ille vekil olma sevdası bu davanın büyüklüğü ve karakteri ile çatışma içindedir. Bu nedenle HDP kafa kol ilişkileri, yalan-dolanla, katakulli ile aday olmak ve listelerde seçilebilir bir yerde olmak hevesi içinde olanlara fırsat verilmemelidir.
Halbuki bu tür yaklaşımlar HDP’nin tarihsel misyonu ile çatışma içindedir. HDP barajı aşmak için önüne koyduğu tarihsel görevi başarmasının tek yolu sadece olumlu siyasi iklim değil. Hak etmiş ve etkili bir adaylarla seçmenin karşısına çıkmasıyla da bire bir bağlıdır.
Sanılmasın ki bazı şeyler görülmüyor ve bilinmiyor. Kulağımıza o kadar şey çalınıyor ki:
Örneğin: 2014 yerel seçimlerinde katakulli ile belediye başkanı olmayı becermeyen bir tip şimdi de vekillik için Amed’te numaralar çeviriyormuş. Bir başkası, başka bir şehirde ‘Hareketin adayıyım’ diye nerdeyse afiş bastıracakmış…
Neyse fazla uzatmayayım. Baştaki soruya dönersek. Bu seçimlerde HDP özellikle de Kürdistan illerinin aday listesini oluştururken en az düzeyde hata yapma, hatta hiç hata yapmaması gerekiyor. Hata ve yanlışa bu kez yer yoktur. Olmamalıdır. Yüzde yüz barajı aşacaksa dahi her aday için bin kez düşünmeli ve sonradan kararını vermelidir.
Bilinmelidir ki, ne HDP ve nede onun üzerinde şekillendiği mücadele geleneği birilerinin illaki vekil olması için var olan şeyler veya arpalık alanları değil ve olmamalı.