Ýnsan Hakları Film Festivali kapsamında Tütün Deposunda gerçekleştirilen Uygarlık: Tüm Canlıları Yok Etmeden başlıklı panelde canlıların yaşam hakkı ve deðiştirilmesi planlanan 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu tartışıldı
Ýnsan Hakları Film Festivali kapsamında düzenlenen Uygarlık Tüm Canlıları Yok etmeden başlıklı panel Ýstanbul Tophanede bulunan Tütün Deposunda gerçekleştirildi. Moderatörlüðünü Elif Ergezerin üstlendiði panelde Ýstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı ve Hayvan Hakları Hukuku Öðretim Görevlisi Avukat Hülya Yalçın Yaşam hakkına HAYVAN parantezi açmalı, Yeryüzüne Özgürlük Derneði Aktivisti Burcu Çelik Türcülük, Tekno-endüstriyel Kapitalist Sistem, Hayvan Özgürlüðü, Vegan-Vejetaryen Beslenme başlıkları altında konuşurken, Yaşam Hakkına Saygı Derneðinden gazeteci-yazar Özgün Öztürk sokak hayvanları konusunda bir sunum yaptı. Çok sayıda dinleyicinin katıldıðı panelde hayvan haklarına ilişkin yasalara dikkat çekilerek örgütlenmenin önemi vurgulandı.
YAŞAMAK ÝÇÝN GEREKÇEYE ÝHTÝYACIMIZ YOK
Ýstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı ve Hayvan Hakları Hukuku Öðretim Görevlisi Avukat Hülya Yalçın, insanın her şeyi kendi hakkı gören kompleksli bir yaratılışa sahip olduðunu ifade etti. Kendisine ait olmayan, kontrol edemeyeceði, güdemeyeceði veya kullanamayacaðı hiçbir şeyi deðerli addetmiyor. Ama hayvanların yaşam haklarının korunması insanın ona deðer verip vermemesinden baðımsızdır diyen Yalçın şöyle konuştu: Pek çok insan yaşlandı diye hayvanlardan vazgeçiyor. Bunu tartışabiliriz. Ancak Devletin resmi eliyle yaptıðı yaşam hakkı ihlalleri bizim için çok daha önemli. Mesela bir av kanunu koyuyor ki, yaşam hakkının direk ihlalidir ve Hayvanları Koruma Kanunundan Av Kanununa atıfta bulunuyor. Av Kanunu ne demek? Ben sana izin verdiðim sürelerde izin verdiðim silahlarla izin verdiðim kadar hayvanı öldürebilirsin demek. Hayvanları Koruma Kanunu olan bir ülkede yasal olarak av olabilir mi? Elbette ki olmamalı. Yine aynı şekilde deney, hiç tartışmasız bir hayvan yaşam hakkı ihlalidir. Bir de 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununda deney tarifleri yapılmıştır. Biz şimdi yasal bir zeminde mücadele etmeye çalışırken elimizdeki yasal donelere baktıðımızda yasal zeminden kaymak zorunda kaldıðımız bir noktaya doðru gidiyoruz. Devlet, 5199 Sayılı Kanunu çıkardı, daha beteri Mecliste bekliyor. Şunu söylüyor, Benim gösterdiðim sınırlar içinde hayvanların yaşam hakkı vardır. Nasıl bir cesaretle, hangi hükümet bir hayvanın yaşam hakkına sınır koyabilir? Yaşamak için gerekçeye ihtiyacımız yok.
TÜRKÝYEDE HAK SAVUNUCULUÐU ZOR
Yaşam Hakkına Saygı Derneðinden gazeteci-yazar Özgün Öztürk, yaşam hakkına saygı derken ya da yaşam hakkına sahip çıkarken tamamen canlıların acı çekmeme hakkı perspektifinde davranılması gerektiðini belirtti.
Türkiyede yaşam hakkı gibi hakları savunmanın zorluðunu vurgulayan Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü: Toplumda hak savunuculuðu yapıyorsanız size iyi insan demezler. Genelde bıyık altından gülünen, tecavüz-şiddet dediðinizde hala insanların cahilce güldüðü bir konudur, hayvan hakkı savunmak. Türkiyede şu anda hayvan haklarıyla ilgili korkunç bir dönemden geçiyoruz. Mevcut 5199 Sayılı Yasanın deðişikliðiyle ilgili Bakan Veysel Eroðlu tarafından verilen yasa tasarısı var. Yeni tasarıyla zaten yetersiz olan 5199 Sayılı Yasa daha da yetersiz hale sokulmak isteniyor. Yeni tasarıda sokakta hayvan kalmayacak ve janjanlı adıyla doðal yaşam parkları yapılacak. Ama buraya konulacak hayvanlar ne ayı, ne tilki. Buralar artık evcilleşmiş ve insana yakın yaşayan hayvanların özellikle köpeklerin yaşayabileceði yerler deðil. Hepsi oraya kapatılacak deniliyor. Bugüne kadar 300-500 kapasiteli barınaklarda bu hayvanlara bakamamış olan hükümetimiz ve yerel yönetimler böyle 20 bin-30 bin kapasiteli barınaklarda zaten o hayvanlara bakamayacaklar.
EGO MU, EKO MU?
Yeryüzüne Özgürlük Derneði Aktivisti Burcu Çelik, Türcülük, insana doðanın efendisi gibi kendisini en üst merkeze yerleştirmesidir. Bugüne kadar din, felsefe, bilim sürekli insana bunu öðretmeye çalıştı. Ama artık bu böyle deðil. Nasıl ki, ırkçılık teşhir edildiyse şu an türcülük de teşhir ediliyor dedi. Çelik konuşmasını şöyle sürdürdü: Ýnsan merkezcilik bugün ego mu, eko mu? tamamen bununla ilgili aslında. Bildiðiniz gibi hemen hemen bütün dinler hayvanların insanlar için yaratıldıðını söylüyor. Modernizmle birlikte insan merkeziyetçilik en yüksek seviyeye ulaşıyor. Ama artık neden bu hayvanları ötekileştirip sömürdüðümüzü düşünmemiz gerekiyor. Irkçılık, cinsiyetçilik, türcülük, Yahudi soykırımı, Dersim katliamı gibi örneklerin aynısı bugün hayvanlara yapılıyor.