Hayra alamet olmayan toplantılar-Ferda Çetin

Hayra alamet olmayan toplantılar-Ferda Çetin

Son on yıl, Kürt siyasi partileri arasındaki ilişkiler açısından en sorunsuz ve olumlu yıllar olarak tarihe geçti. PKK, KDP ve YNK açısından eski, gergin ve çatışmalı dönem büyük oranda aşıldı. Ancak bu durum mevcut ilişkilerin olması gereken yerde olduðunu göstermiyor. Kürt halkının özgürlük mücadelesi dört parçada da bir gelişme çizgisi yakalamış, konjonktürel olarak da büyük imkanlar elde etmiştir. Sömürgeci dört devletin kendi aralarında kurdukları Kürt karşıtı ittifak parçalanmıştır. Her dört devlet de bu durumun rahatsızlıðı içindedir.

Türk devleti ise, Kürtler arası ilişkilerin iyileşmesinden, Kürt halkının bir statü sahibi olmasından en çok rahatsızlık duyan ülkedir. Mevcut AKP hükümetinin ve onun koalisyon ortaðı Fetullah Gülen’in Kürtler konusundaki ortak tutumu, Kürtlerin birliðinin oluşturulmaması, statü kazanmaması, hak ve özgürlüklerini kullanmaması üzerine kuruludur. Hele hele Kürtlerin iç barışı, kendi kendilerini yönetmesi bu Türk-Ýslamcı koalisyonun en büyük kabusu ve rahatsızlıðıdır. Türk devleti bu çerçevede Güney Kürdistan yönetimi ile ilişkiler geliştirirken, bütün motivasyonunu KDP ve PKK’yi karşı karşıya getirme ve çatıştırma üzerine kurmaktadır.

Türk dışişleri bakanlıðının Hewler Konsolosluðu’na gönderdiði ve bu yaz basına yansıyan belge bu görüşü doðruluyordu. Bu belgede Türk devleti Rojava’da PYD’nin etkisinin kırılmasını istemektedir. Belgede, Rojava’da yerel inisiyatifin gelişmesine ve PYD faaliyetlerine engel olunması istenmektedir. TC. Dışişleri Bakanlıðı Hewler Konsolosluðundan bu plan çerçevesinde KDP’nin devreye sokulmasını istiyordu. KDP’nin Suriye’de, PKK karşıtı bir pozisyonda ve aktif işbirliði için teşvik edilmesi öneriliyordu. Bakanlık, Hewler konsolosluðuna uyarıda da bulunuyor; Türk devletinin Rojava’ya doðrudan giremeyeceði, bunun için mutlaka KDP ile ilişkilerin geliştirilerek aktifleştirilmesi isteniyordu. Bu beklentiler doðal olarak Rojawa’daki Kürt halkının birlikte mücadelesi ve örgütlenmesini deðil, birliðin daðıtılması ve gücün bölünmesini öneriyor. Kürt basınında günlerce yayınlanan bu belge hakkında Türk devleti, KDP ve Barzani herhangi bir açıklamada bulunmadı. Türkiye’nin Hewler Konsolosluðu da belgeyi yalanlamadı.

Rojava’da halk meclislerinin ilan edildiði, halk savunma birliklerinin oluşturulduðu ve özerklik ilanından sonra Federe Kürdistan Yönetimi Başkanı Mesut Barzani de devreye girdi. Rojava’da sadece PYD ve YPG’nin deðil, büyük-küçük tüm partilerin birleşmesi gereðinden söz etti. PKK ve PYD de bunun üzerine Hewler’de ortak bir toplantı önerisi yaptı. Bu, olumlu ortak bir tutumdu. 7 Temmuz’da Rojava’da faaliyet gösteren partiler Hewler’de bir araya geldi. Bu partiler Suriye’deki Kürtlerin hakları ve statüsü için ortak savunma gücü oluşturma ve birlikte mücadele kararı aldı. Nitekim 24 Temmuz’da Qamışlo’da Kürt Konseyi ilan edildi. Bu adımlar Türk devletini ve AKP’yi son derece rahatsız etti. Türk devleti de buna karşı Suriye’deki Kürt karşıtı çetelere silah, lojistik ve maddi imkanları artırdı. “Sınır” boyundaki kamplarda bu çeteler eðitilerek Rojeva’ya gönderildi. Bu çetelerin Esad rejimine karşı görünür hiçbir etkinliði yokken Kürt il ve ilçelerinde saldırılar gerçekleştirdiler. Türkiye’ye baðlı bu çeteler 3 Temmuz’da Efrin’de bir YPG mensubunu, 27 Eylül’de Efrin’e baðlı Ýskan köyünde asayiş üyesi Ali Ýsmail Mamo isimli şahsı, 26 Ekim’de Halep’te 16 sivil Kürdü katletti. Daha sonra Türkiye’den Serekaniye’ye giren bu çeteler, sivillere yönelik katliamlar yaptılar. Kürt konseyi içinde yer alan bazı Kürt partiler bu çeteleri selamlama gösterisi yaptılar. Bu trajik karşılaşmanın görüntüleri yayınlandı. Çete reisi elinde bayraðı, kendisini selamlamaya gelen Kürdü tartaklayarak, hakaretlerde bulunarak ve küfrederek onun “hoşgeldiniz” jestini kabul etmedi.

Bütün bu gelişmeler olurken Barzani ve KDP Rojava’da faaliyet yürüten Azadi(iki ayrı Azadi ve iki ayrı lideri var), Yekiti ve Demokratik Parti liderleri ile toplantılar yaptı. Temmuz ayı içinde Hewler’de Türk dışişleri Bakanı Davutoðlu’nun ve Rojava Kürt Konseyi içinde yer alan partilerin temsilcilerinin katıldıðı ama PYD’nin katılmadıðı gizli toplantı yapıldı. Kasım ayı içinde Katar’da Rojava’daki parti temsilcileri, Türk, ABD, Arabistan ve Katar temsilcileri ve Barzani’nin hazır bulunduðu bir toplantı yapıldı. PYD’nin çaðrılmadıðı bu toplantıda yeni bir “Kürt Konseyi” oluşturuldu.

Bu ne anlama geliyor? Bir taraftan “Kürtler arası birlik, birlikte mücadele” gibi bir söylemde bulunulurken diðer taraftan PYD’yi saf dışı bırakmaya çalışmak öyle sıradan ve basit bir olay deðildir. Suriye’de ciddi bir tabanı, örgütlenmesi ve askeri gücü bulunmayan, ama KDP çizgisine yakın Yekiti, Azadi ve Demokrat Parti ile PYD karşıtı toplantılar organize edilmektedir. Bu toplantılara Türk devletinin temsilcileri de katılmaktadır. Rojava’nın geleceði kurgulanırken PYD’siz seçenekler oluşturulmaya çalışılıyor.

Hewler’de yaşayan ve KDP ile yoðun ilişkileri olan Azadi Partisi Başkanı Mustafa Cuma, Hasan Cemal’le yaptıðı röportajda(18 Kasım, Milliyet) PYD ve YPG’ye karşı olduklarını, ama Özgür Suriye Ordusu ile ilişkilerini geliştirdiklerini açıklıyordu.

ANF dün, Hewler’de Batı Kürdistanlı partilerin düzenledikleri toplantıya katılan bir yetkilinin Batı Kürdistan’daki diðer bir parti yetkilisine gönderdiði mektubu yayınladı. Mektupta, “yeni bir döneme başladık, bu da Hewlêr’de düzenlenen toplantılar serisi sonucunda atılan büyük adımlar sayesinde gerçekleşti” deniliyor. Mektupta Mesut Barzani ve Dr. Hemit Derbendi’nin katılımı ile toplantılar yapıldıðı; PYD ve YPG’nin etkisizleştirilmesi amacıyla Barzani’nin maddi ve siyasi destek sunacaðı belirtiliyor. Bu toplantıda Kürtlerin birliði, birlikte mücadelesi tartışılmamış. Aksine Rojava’daki Azadi, Yekiti ve Demokrat Parti bütün planlama ve motivasyonunu PYD’ye karşı mücadeleye yöneltmiş. Türkiye destekli çetelere, Baas rejimine ve Ýslam maskesi altındaki çeşitli çete gruplara karşı savaşmak yerine, PYD ve YPG’yi etkisizleştirme planları yapılmış. Türk devletinin katılımı ile iki kez yapılan gizli toplantılardan sonra, üçüncü bir toplantının yapılmasının kabul edilir bir yanı yoktur. Üstelik Kerkük’e yönelik saldırılar gündemde iken ve PKK’nin “Kerkük’e dışarıdan bir saldırı olursa Güney Kürdistanlı güçlerle birlikte sonuna kadar savunuruz” açıklaması yapılmışken…

Barzani’nin siyasi birikimi ve tecrübesi bu tür stratejik hataları yapmamasını gerektirir. Her kürdün gönlünde yatan, Kürt partileri arasındaki ilişki düzeyinin daha da geliştirilmesi, dayanışmanın artırılması, birlikte mücadelenin yükseltilmesidir. Bu konuda söylenecek çok şey var ama özü şu: Şartlar ne olursa olsun insan düşmanlarını kardeşlerine tercih etmemeli. Bundan en başta Barzani ve KDP olmak üzere bütün Kürtler zarar görür. Kamuoyunun Barzani ve Dr. Hemit Derbendi’den açıklama beklentisi olduðunu hatırlatarak bir Kürt atasözü ile bitirelim: “Birbirimizin etini yedik ama kemiklerimizi gömerken de yine biz baş başa kalacaðız!”