Hasta tutsağa aynı sağlık kurulundan iki ayrı rapor
Hasta tutsağa aynı sağlık kurulundan iki ayrı rapor
Hasta tutsağa aynı sağlık kurulundan iki ayrı rapor
Denizli D Tipi cezaevinde bulunan ağır hasta tutsak Hayati Kaytan Bundan bir yıl evvel, Adalet Bakanlığının 'cezaevinde yalnız kalıp kalamayacağına' dair rapor istemesi üzerine Denizli Devlet Hastanesine sevk edildi. Yapılan kontroller sonucunda sağlık kurulu kararı ile 24 Mayıs 2012 tarihinde 'cezaevinde tek başına kalamaz' raporu verildi.
Hasta tutsak Hayati Kaytan bir yıl sonra 2013 tarihinde ise hasta tutsakların cezasının ertelenmesine dair yasa uyarınca Avukatı Fahriye Belgün Baba aracılığı ile Denizli'deki ilgili savcılığa başvurarak cezasının ertelenmesini istedi.
Avukat Baba'nın başvurusu üzerine Hayati Kaytan yeniden sağlık kurulu raporu için Denizli Devlet Hastanesine sevk edildi. Ancak bir yıl evvel 'cezaevinde tek başına kalamaz'' raporu veren aynı sağlık kurulu bu defa 12 Haziran 2013 tarihinde 'hayatını yalnız idame ettirebilir, cezaevinde kalabilir' raporu verdi.
Aynı sağlık kurulunun bir yıl ara ile aralarında uçurum olan iki ayrı rapor vermesini anlamakta zorlandığını aktaran Hayati Kaytan, bu durumun sağlık kurulunun yönlendirildiği kuşkusu uyandırdığını söyledi. Sağlık kurulunun verdiği karara yargılandığı Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesine başvurarak itirazda bulunan, opere beyin tümörü hastalığının yanı sıra sağ eli sakat, donma nedeniyle sol ayak parmaklarının tümü kesik ve ayak tabanında kalıcı yaralar olan ağır hasta tutsak Hayati Kaytan yaşadıklarını gönderdiği mektubunda ANF'ye anlattı.
“Hasta tutsakların ezasının ertelenmesine dair yasa uyarınca Ankara barosundan Avukatım Fahriye Belgün Baba Denizli'deki ilgili savcılığa başvurmuştu.
Avukatımın başvurusu kapsamında 12.06.2013 tarihinde sağlık kurulu raporu için Denizli Devlet Hastanesine sevkedildim. Hastanede ilgili tüm bölümleri dolaştırılırken son derece yüzeysel bir yaklaşımla karşılaştım. Maalesef cezaevlerinde hastane gidişlerimizde bu durum sıklıkla yaşanmaktadır. Hangi bölüm hangi sağlık problemi ile ilgilidir noktasında bölüm bölüm dolaştırılırken aynı yüzeysel tutum yaşandı.
Örneğin temel rahatsızlığım olan 'Opere beyin tümörü'' ile üç bölüm ilgileniyor. Nöroloji, beyin cerrahi ve Medical onkoloji. Rapor için bölümleri dolaşırken yüzeysel yaklaşıma örnek olarak; Biz nöroloji bölümünü geçmiştik. Görevli memura 'Epilepsi' ile ilgili sorunu hangi bölüme aktarmam gerektiğini sorduğumda beni tekrar 'Nöroloji' bölümüne gönderdi. Tekrardan aynı bölüme dönüp Epilepsi sorunum olduğunu ilettim.
Yoğun kalabalıktan öylesine acele ediliyor ki Epilepsi nöbetlerinin gerçekleşme biçimini aktaramadım. Siz bir şeyler anlatırsınız ama cevap alıp almamanız onların tutumuna kalmış. ''Geçmiş olsun, götürebilirsiniz'' dendiğinde askerler hemen götürüyorlar. Aynı gün öğleden sonra sağlık kuruluna çıkarıldım. Aşırı yoğunluktan dolaya aynı anda 5-6 hastaya bakılıyor. Hastalığımın şu yönlü dezavantajını hep yaşadım; Tehlike ve risk düzeyi ne olursa olsun hastalığınız beyninizin içindedir. İnsanlar size bakar, sizi ayakta görürlerse sağlam sayarlar. Oysa belki de sayılı günlerimiz vardır. Örneğin ben mevcut durumda yürüyebiliyorum ama ayakkabımın içindeki ortopedik tabanlığı çıkardığımda kesinlikle yürüyemem. Görüntü hiçbir zaman hakikati ifade etmez.
Sağlık kurulunun huzuruna çıktığımda bana birşey sorulmadı, eksik bir bilgi olduğu görevli memura söylendiğinde tekrar Medicak onkoloji bölümünde doktorun yanına gittik. Doktor bana hiçbir şey sormadan kendisine söylenen her neyse yazılı cevap verdi. Sağlık kurulunda dosyam memurdan alınırken bir doktor '' senin için yapabileceğimiz bir şey yok'' dedi.
Bu durum henüz heyet durumumu görüşmeden söylendi ve dikkat çekiciydi. Sonrası gelişmeler ve sağlık kurulunda problemin tarafıma sorulmaması bir yönlendirme var kuşkusunu doğurdu. Onkoloji dönüşü ben mahkum koğuşuna geri getirildim. Sonra kurum görevlisini çağırıp sonucu sordum ''Rapor direk Cumhuriyet başsavcılığına gidecek, biizim bile görme şansımız yok'' dedi.
Bundan bir yıl evvel Adalet Bakanlığını talimatı ile 24.05.2012 tarihinde Denizli Devlet Hastanesinden yalnız kalıp kalamayacağıma dair bir rapor istenmişti. O vakit kurumun görevli bir sağlık memuru eşlik etmişti. İlgili bölümlerde sağlık problemlerimi anlatabilmiştim. özelde ''Opere beyin tümörü'' bağlamında gelişen Epileptik nöbetlerin gerçekleşme biçimine dair bilgi vermiştim.
Yaklaşık bir yıl önce aynı sağlık kurulu 24.05.2012 tarih ve 4714 nolu raporunda tek başına kalamayacağıma dair rapor verirken, geçen yıla nazaran sağlık durumumda herhangi bir değişiklik olmadan ''hayatını yalnız idame ettirebilir,cezaevinde kalabilir'' raporu vermesi dikkat çekicidir.
Aynı sağlık kurulunun bir yıl ara ile aralarında uçurum olan iki ayrı rapor vermesini anlamakta zorlanıyorum. Bu yıl Epileptik kriz nöbetlerimin gelişimine dair bilgi verme durumum olmadı, dinlenmedim. Oysa raporun sonucuna direk etki edecek durumlardan biridir Epileptik nöbet... şöyle ki; Epileptik nöbet aniden ve hiçbir belirti göstermeden gelişyor. Ve nöbet durumunda dilim boğazıma kaçıyor. Ayrıca paralel olarak bilincim kapanıyor. Böyle bir durumda yalnız kalmam hayati risk teşkil ediyor. Böyle bir risk nedeniyle Kırıkkale F tipi ve Ankara 2 nolu F tipi C.İ.K nda tek başına değilde bir odada arkadaşlarımla birlikte kalıyordu. Hata Kırıkkale F tipi C.İ.K idresi beni bir odaya verdiğinde oda arkadaşlarımdan ''sorumluluğunu üstleniyoruz'' içerikli resmi belge imzalatıyorlardı.
Tüm bu durumlar karşısında Denizli Devlet Hastanesinin 12.06.2013 tarih ve 3065 nolu raporu gerçek sağlık gerçek sağlık durumuma bir uygunluk arz etmiyor. Bu rapor cezai durumumdan dolayı beni tekrar hücreye alma olasılığı yaratıyor ki bu durum bir çeşit hayatıma kast etmektir.
Öte yandan 27.02.2004 tarihinde Atatürk Üniv. Tıp Fakültesi Dekanlığı Adli Tıp Ana Bilim Dalı raporunda ''Sadece sağ elini aktif kullanmasını gerektiren günlük ihtiysaçlarını karşılamada ile derecede güçlük yaşayabileceği kanaatine varılmıştır'' demektedir. Bu rapor nedeniyle 2005 yılı 15 Eylül'ün de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebi ile hücreden alınıp odalara verildim. Çünkü tek başına günlük ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum. Sağ elim sakat, yine kar donmasından dolayı sol ayağımın tüm parmakları kökten kesiktir. Ortopedik tabanlık olmadığında yürüyemiyorum çünkü ayak tabanım donmadan dolayı kalıcı yaralara sahiptir. Sağ ayağımda yine donmadan dolayı kesilmeler var.
Ortalama bu çerçevede yargılandığım Erzurum 2. Ağır Ceza mahkemesi başkanlığına itirazda bulunup Metris R Tipi cezaevine sevkimi talep ettim. Adli tıp kurumunun durumumu tüm boyutları ile ele almasının yerinde olacağını ilettim. Yine benzer ceza infazını erteleme talebimi red eden kurum olan Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı Taşra İlamat İnfaz Bürosuna yazıp yeniden sağlık kuruluna çıkmayı talep ettim.
Özcesi durumumu bu şekilde paylaşırken başta hukuki olmak üzere yardımınızı talep ediyorum.”