Haso: Kürt halkı demokrasinin, kurtuluşun anahtarıdır

Haso: Kürt halkı demokrasinin, kurtuluşun anahtarıdır

HDK konferansında konuşan Kürt Ulusal Konseyi üyesi Ýsa Haso, Ortadoðu'da Kürt halkının demokrasi ve kurtuluşun anahtarı olduðunu söyledi. devletlerin Batı Kürdistan üzerindeki planlarına dikkat çeken Haso, "Burayı savaş alanına dönüştürmek istiyorlar" diyerek, Batı Kürdistan'ı işgal etmek isteyenin "eli kesilir" dedi.

Halkların Demokratik Kongresi'nin düzenlediði Ortadoðu Konferansı'nın son oturumunda "Bölgesel gelişmeler içinde Kürt özgürlük mücadelesi" tartışıldı. Oturum öncesi HDK Divan Kurulu adına konuşmayı Ýstanbul Milletvekili Levent Tüzel yaptı.

Tüzel, AKP'nin, ABD'nin Büyük Ortadoðu planıyla iktidara getirildiðini söyledi, Mısır ve Tunus'daki Müslüman Kardeşler'in kurduðu partilere işaret ederek, "Türkiye'nin AKP'si diðer ülkelerde de kurulmuş durumda" dedi.

Tüzel, Suriye ve Kuzey Irak tezkerelerini hatırlatarak, "Parlamento içinde bu kararlar alınmış olsa da asıl sokaklar belirleyici olacaktır. Kürt halkının eşitlik, özgürlük, adalet mücadelesini ülkemizin ve bölgenin, ezilen halkları, işçileri, kadınları, gençleri ve çevrecileriyle buluşturmak bizim görevimiz. HDK bu mücadelenin örgütlenmesinin adı olacaktır" diye konuştu. Tüzel, Kürt sorununa ilişkin ise "Artık savaş olmasın, barış olsun" demenin çok bir şey ifade etmediðini, çözümün gerçekleştirilmesi gerektiðini söyledi. Tüzel, "Kürtler, artık, Öcalan'a uygulanan tecridin sona ermesini istiyorlar" dedi.

Tüzel, Ortadoðu halklarının dayanışmasının saðlanması gerektiðini ifade etti.

"Bölgesel gelişmeler içinde Kürt özgürlük mücadelesi" başlıklı oturumda ilk olarak Suriye Kürt Ulusal Konseyi üyesi Ýsa Haso söz aldı. Batı Kürdistan Kürt Ulusal Konseyi olarak katılımcıları, demokrasi ve barış isteyenleri selamlayarak konuşmasına başlayan Haso, ayrıca "Açlık grevine giren arkadaşlarımıza selam olsun. Hapishanelerde Sayın Öcalan için direniş gösterenlere selam olsun. Suriye halklarının şehitlerine selam olsun. Kürt ve Kürdistan şehitlerine ve özgürlük şehitlerine selam olsun" dedi. Ortadoðu'daki sistemlerin büyük devletler tarafından, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra oluşturulduðunu söyleyen Haso, halkların artık bu sistemleri kabul etmediðini ve deðişim istediðini söyledi, Tunus, Libya, Mısır, Suriye’de diktatörlüklere karşı ayaklanmaları hatırlattı.

'HALKLARI YAKINLAŞTIRMA GÝBÝ BÝR PROJELERÝ YOK'

Halkların Ortadoðu’da diktatörlüðe karşı demokratik bir sistem oluşturmak istediðini ifade eden Ýsa Haso, Batı Kürdistan'da böyle bir demokratik sistem kurmak istediklerini söyledi. Haso, "Bunu sadece kendi bölgemizde deðil tüm bölgelerde yapmak istiyoruz" dedi. Muhafazakar grupların Suriye'de karmaşa yarattıðını ifade eden Haso, bu grupların halkları barıştırma, birbirine yakınlaştırma gibi bir projeleri olmadıðını kaydetti. Haso, ekledi: "Kürtleri Araplara, Arapları Farslara karşı isyana teşvik ediyorlar."

Bugüne kadar çok sayıda katliam yapan diktatörlüklerin silah ve ölümle bir yere varamayacaðını ifade eden Haso, yeni sistemde eşitliðin ve halkların ortak yaşamının saðlanması gerektiðini söyledi.

Suriye'de ilk halk isyanı başladıðında duvarlara "diktatörün düşmesi gerekir" diye yazıldıðını ve bunu yazanların katledildiðini anlatan Haso, bu nedenle Suriye'nin bütün bölgelerinde diktatörlüðe karşı isyanlar meydana geldiðini hatırlattı. Haso, "Biz de Kürt bölgesi ve Arap bölgesi olarak birlikte bir karar aldık. Ve bu karar 3 temel nokta üzerine bizi bir araya getirdi. Birincisi; dışarıdan hiçbir askeri müdahale olmasını istemedik. Bazı zamanlarda da görüldüðü gibi Türkiye hükümeti askeri yollarla Suriye'ye girmek istedi. Fakat biz bunu kabul etmeyeceðimizi söyledik. Ýkincisi halka silah daðıtılmamalı. Üçüncü nokta ise bir kardeş kavgası istemiyoruz" dedi.

'DEVRÝMÝN YÖNÜ DEÐÝŞTÝRÝLDÝ'

Sonra devrimin yönünün deðiştirildiðini ifade eden Haso, "Ve Araplar ve Sünniler arasında bir savaşa yol açtı. Bu da sonuca ulaşmamızı engelledi. Çok zor bir durum tabi, sonunun nereye gideceðini görmek biraz zor biçim açımızdan. Çok konferans yapıldı ama hiçbir sonuca ulaşılmadı. Suriye’deki halk arasında olan savaş bunun birinci sebebiydi" diye konuştu.

Suriye'deki devrimin yönünün, emperyalistler ve Türkiye'nin müdahalesi ile deðiştirildiðini kaydeden Haso, bu güçlerin Suriye içerisinde çatışma olmasını istediklerini söyledi. Haso, bir şekilde 3. Dünya Savaşı'nın yaşandıðını ifade ederek, "Herkes çıkarları doðrultusunda Suriye üzerine karar almak istiyor. Suriye'nin stratejik önemi var. Bazı devletler ekonomik çıkarlarını Suriye’ye yerleştirmek istiyor, siyasetlerini daha rahat ilerletmek istiyor" dedi.

"Suriye nasıl Arap ülkeleri için önemliyse, Kürt bölgesi de bütün Kürdistan parçaları için çok önemlidir" ifadesini kullanan Ýsa Haso, Suriye'de yeni bir anayasa oluşturulması gerektiðini söyledi. Haso, ekledi: "Bu yeni sistem Demokratik Suriye Cumhuriyeti ismini almalı. Yani demokratik bir sistem olmalı. Biz Arap cumhuriyeti istemiyoruz, sadece Kürtlerin sistemini de istemiyoruz, demokratik bir sistem istiyoruz. Araplar, Keldaniler, Kürtler hepsi Suriye'de yaşıyor. Suriye aslında Suriye’de yaşayan herkesin ülkesidir. Öz savunmanın da gerçekleşebilmesi gerekiyor."

Kürtlerin demokratik özerklik istediðini dile getiren Ýsa Haso, Kürtlerin Lozan'dan bu yana kimliklerinden yoksun yaşadıðını anlattı. Haso, "Kürt bölgesinde Kürtler kendi kendilerini idare edebilmeleri açısından demokratik özerklik önerdik. 21. yüzyılda Suriye’de ilk kez Kürt kimliði ortaya çıkıyor" dedi. Haso, demokratik özerkliði Suriye'nin bütün bölgesi için istediklerini dile getirdi.

Arap bölgelerinde büyük bir savaş yaşandıðını, binlerce ölü olduðunu ve kimsenin bundan haberdar olmadıðını aktaran Haso, şöyle konuştu: "Ýlçeler, köyler, şehirler yıkılmakta, kargaşa büyümekte. Bazı sistem ve devletler bu savaşı Kürt halkının arasına taşımak istiyor. Bunu isteyenlerden bir tanesi de Türkiye devleti. Eðer Kürtler haklarına ulaşırsa 20 milyon Kürdü ilgilendiriyor. Bu da Türkiye'nin istemediði bir şey. Bu yüzden büyük planlar yapıyorlar Batı Kürdistan için. Ancak biz Türklerin bizim bölgemize girmesini istemiyoruz. Bu, sadece Batı Kürdistan deðil bütün Kürdistan'ın kararıdır. Kürt bölgesi bugün kavgasız ve savaşsızdır. Adil bir yaşam bulunmakta. Bunu Arap devletlerine de sunmak istiyoruz. Kürt halkı kendi bölgesinde kontrolü ele almış bulunmakta. Dışarıdan devletler halkımıza karşı bazı planlar üretiyor ve kargaşa yaratmak istiyor, burayı savaş alanına dönüştürmek istiyor. Bundan dolayı Türkiye ve bütün devletlere çaðrı yapıyoruz. Kürt bölgesine geçenin eli kesilecektir."

YPG'nin 12 Temmuz'da Suriye devletini Kürt bölgesinden kovduðunu ve tüm sınırları koruduðunu anlatan Haso, "YPG bizim askeri kuvvetimizdir, halk tarafından oluşturulan. 15 binden fazla insan halk savunması için üç ayda eðitim gördü. Bundan dolayı Kürt bölgesinde savaş yok, yaşam güzel, bu yüzden okumanın ilmin yeri, tıbbın, ilacın bulunduðu bölge Kürt bölgesi. Arap bölgeleri yıkıldıðı için bugün hepsi bizim bölgemize geçiyor. Yarım milyon Arap kardeşimiz bizimle beraber yaşıyor. Onlara kendimiz gibi sahip çıkmak için karar aldık, çünkü beraber yaşadık. Bu yüzden Kürt halkı Hewler'de bir ittifak gerçekleştirdi ve Kürt Yüksek Ulusal Konseyi oluşturdu ve üç temel komite kurdu. Bunlar; diploması, savunma ve akademi komiteleri" diye konuştu.

Kürt bölgesinde şu anda her halktan insanların bulunduðunu ifade eden Ýsa Haso, "Kurduðumuz mecliste Araplar, Süryaniler, Ermeniler bizimle beraber. Biz Kürtler tek başımıza deðiliz" dedi. Hedeflerini "demokratik bir Ortadoðu, bütün halkların ve dinlerin hakkını tanıyan konfederal bir sistem" olarak açıklayan Haso, lojistik desteðe ihtiyaç duyduklarını ve Ortadoðu halklarından destek beklediklerini ifade etti. Haso "Çünkü Kürt halkı demokrasinin, kurtuluşun anahtarıdır" dedi. Suriye ve Kürt halkının özgürlüðü için destek beklediklerini dile getiren Haso, "Yaşasın Kürt halkı ve Kürdistan, yaşasın demokrasi, yaşasın eşitlik" diyerek konuşmasını tamamladı.

OSMAN: KADINLAR DÝKTATÖRLERE KARŞI SAVAŞTI

Haso'dan sonra Kürdistan Yurtseverler Birliði (YNK) temsilcisi, hem Irak hem Kürdistan Federe bölgesi parlamentosunda milletvekili olan Nermin Osman söz aldı. Arap Baharı sürecinde kadınların, erkekler ile yan yana durmayı başardıðını söyleyen Osman, Tunus, Mısır, Suriye, Libya'da kadınların diktatörlere karşı savaştıðını anlattı. Böylece kendi toplumlarında saygı gördüklerini, mesela Yemen'de barış ödülünü bir kadının aldıðını söyleyen Osman, Kürt kadınlarının da direnişte yer aldıðını kaydetti. Osman, ulusal hakları alana kadar Kürt kadınlarının mücadele edeceðini dile getirirken, kadınların yaşadıðı acılara dikkat çekti. Osman, 182 bin kişinin öldüðü Enfal katliamında ölenlerin yüzde 90'ının kadınlar olduðunu hatırlattı, bu kadınların toplu mezarlara gömüldüðünü söyledi. Osman, "Şu an açılan toplu mezarlarda kadın ve çocukları görüyoruz. Şu anda binlerce Kürt kadını Suriye, Ýran ve Türkiye hapishanelerinde tutuklu bulunuyor. Çünkü onlar kendi halklarının haklarını savundular" dedi.

Kadınların mücadelesinin çok etkili olduðunu ifade eden Osman, Kürdistan'ın 4 parçasından gelen kadınların Amed ve Erbil'de toplantılar yaptıklarını, kadın komitesi oluşturduklarını anlattı.

Tunus ve Mısır'da devrimden sonra Ýslami partiler nedeniyle kadınların haklarında geri dönüş olduðunu, tüm haklarının yok edilemeye çalışıldıðını anlatan Nermin Osman, Tunus ve Mısır'da kadınların daha önce çalıştıðı yerlerin kapatıldıðını, Körfez ülkelerinde örtülü kadınların sayısının yüzde 50 oranında arttıðını bildirdi. Osman, "Demokrasinin en önemli parçalarından bir tanesi kadınların haklarıdır. Bundan dolayı demokrasi için savaşan hareketler içerisinde kadınlar da kendi gruplarını oluşturmalı, yazılmakta olan anayasalarda haklarımızı savunmak için elimizden gelen mücadeleyi vermeliyiz. Bütün yeni kanunları takip edip kadın hakları için savaşmamız gerekiyor" dedi. Osman, komünist partilerdeki kadınların birlikte mücadele etmesi gerektiðini de söyledi.

"Kürt halkı kendi haklarını almadıðı müddetçe bu bölgeye istikrar gelmeyecektir" ifadesini kullanan Osman, Kürt halkının eşitsizlik ve sömürüden en çok etkilenen halk olduðunu söyledi. Osman, Kürt halkının haklarını kazanmasının, bölgenin demokratikleşmesinde önemli olacaðını ifade etti.

Devrim sürecinde dış müdahalenin yanlış olduðunu kaydeden Osman, kendilerinin ABD’den yardım almalarını ise "Hiçkimse bizi dinlemedi" olarak açıkladı.

Ama onların istediði her şeyi yapmayacaklarını söyleyen Osman, "70 yıl boyunca dünya işçileri birleşin dedik, hiç kimse birleşmedi. Sonrasında emperyalistler ve kapitalistler birleşti. Bizler politik bir örgütlenme olmadıðı müddetçe, onlar birlik içerisinde olacaklar ve bizler onların söylediði her şeyi yapmak durumunda olacaðız" diye konuştu.

GÜCÜMÜZ BÝRLÝÐÝMÝZDE

"Kürtlerin birleşmesi gerektiðine inanıyorum" diyen Osman, bölgedeki bütün Kürt hareketlerin tek başına bir devletle müzakereye girmemesi gerektiðini savundu. Osman, "Hepimiz birleşerek müzakereye girmeliyiz. Gücümüz birliðimizde. Politik ve ekonomik birliðimizde" dedi.

ÖNEN: DEVLETLER HALA ÝNKARDA ISRAR EDÝYOR

Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Yavuz Önen, Kürdistan'ın 4 parçasında Kürt halkının kabul edilmek istenmediðini belirtti. Ancak Kürtlerin mücadelesi ile belli bir aşamaya geldiðini, özellikle Türkiye'de Kürtlerin kimliðini kabul ettirdiðini kaydeden Önen, devletlerin hala inkarda ısrar ettiðine işaret etti.

Önen, "Biz Türkiye'de yeni bir deneyimin adımlarını atmaya çalışıyoruz. HDK olarak emekli dönemi yaşamaya başladık. Genç bir hareket, yeni doðdu. Sizlerin ve bütün dünya halklarının desteðine ihtiyacı var" dedi.

10 yıl öncesine kadar silahlanmaya ayrılan rakamları 700 ila 900 milyar dolar arasında bildiklerini aktaran Önen, 2010 yılındaki kesin bilgilere göre ise –Time dergisine göre- net olarak asgari 1,4 trilyon dolara çıktıðını bildirdi. Dünyanın silahlanma yarışına girdiðini ve silahlanma trendinin hızlı bir şekilde yükseldiðini belirten Önen, bu pazarda birinci sırayı ABD’nin aldıðını, ikinci olarak Avrupa olduðunu kaydetti. Demokrasi ve insan hakları söyleminde bulunan ABD ve Avrupa’nın ikiyüzlü olduðunu söyleyen Önen, "Bu yelpazeye Türkiye de girmiştir. Bunu bilmemiz, bu bilinçle davranmamız lazım. O nedenle karşılarına halkların örgütlü mücadelesini dikmekle başladık çalışmaya” diye konuştu. Geniş demokratik halk hareketleri yaratma bilinci ile adım atılması gerektiðini ifade eden Önen, Türkiye’nin geçmişteki komünist örgütlenmesinin deneyimlerinin bugünkü deneyim ile buluşturulması, aynı zamanda Kürt ve Filistin halklarının mücadele deneyimlerinden öðrenilmesi gerektiðini söyledi.

HDK'ye ilişkin "Örgütlülüðümüzü tamamlamamız lazım" diyen Yavuz Önen, HDK bileşeni olmayan siyasi gruplarla da yan yana yürümek istediklerini kaydetti.

BDP Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ise devletin inkar ve imha politikasını, Kürt, Ermeni bütün halklar üzerinde uygulandıðını belirtti. Ýmha edilemediði durumda ise asimile politikasının uygulandıðını kaydeden Tuncel, sadece Türkiye'nin deðil, bütün ulus devletlerinin genel yaklaşımının bu olduðunu söyledi. "Devletlerin inkar, imha ve asimilasyon politikası karşısında işçilerin, emekçilerin, yoksuların, kimlikleri için mücadele edenlerin önemli olduðunu düşünüyorum" diyen Tuncel, ezilenlerin mücadelesi nedeniyle ulus devletlerin başarısız olduðunu belirtti. Başbakan Erdoðan’ın Mesud Barzani’yi kendi kongresinde Kürtçe konuştururken kendi ülkesindeki Kürtlere Kürtçe’yi yasakladıðına dikkat çeken Sebahat Tuncel, ayrıca devletin halkları düşmanlaştırmaya çalıştıðını ifade etti.

Tuncel, "Kürtler devletten çok demokrasiyi önemsiyor" dedi, demokrasi yoksa bir halkın köle olacaðını, dili, kimliði, kültürü olmayacaðını dile getirdi. Tuncel, Türkiye’nin özerk bölgelere ayrılmasını savunduklarını ifade ederken, "Bu talebin sadece Kürtler tarafından deðil, Türkiye halkları tarafından dile getirilmesinin geleceði kazanmak olduðunu düşünüyorum" dedi.

Kürtler ve Alevilerin kitlesel itirazı olduðunu kaydeden Tuncel, mücadele eden toplumsal kesimlerin birleşmesi gerektiðine işaret etti: "Türkiye'nin 'teröristleri' birleşse gelecek bizim olacak. Herkesin Türkiye rejimini birlikte zorlaması gerekiyor.!

Kürt sorununun nasıl çözülmeyeceðinin artık bilindiðini, Kürtler terörist ilan edildikçe, güvenlik politikaları ile bu sorunun çözülmeyeceðini belirten Tuncel, çözüm için önce Kürt halkının iradesinin tanınması, sonra müzakerelerin başlatılması gerektiðini vurguladı. Tuncel, "Kiminle savaşıyorsun onunla barışacaksın. Dünya böyle yapmış" dedi, görüşmeleri neden MÝT'in yaptıðını sordu. Kolombiya'da görüşmeleri devlet başkanının yürüttüðünü hatırlatan Tuncel, "Kürt sorunun çözümü konusunda muhataplık önemlidir" dedi. Kürt hareketinde muhataplık sorunu olmadıðını, muhatap sorunu yaşayanın Türk tarafı olduðunu çünkü muhatap olmak istemediklerini söyleyen Tuncel, devletin hiçbir çözüm projesi olmadıðına dikkat çekti.

Tuncel, çözümün daha yakın olduðunu, çünkü Kürtlerin her zamankinden daha örgütlü ve direngen olduðunu ifade ederek, devletin önce PKK'nin silah bırakması gerektiði yönündeki çaðrılarına ilişkin "Mesele PKK'nin silah bırakması deðil. PKK bugün silah bıraksa, Kürtler hakları kabul edilmeden bunu kabul etmez. Başka bir örgüt kurulur" dedi.

Konferans, katılımcıların sahnede hep birlikte Enternasyonal marşını söylemesi ile sona erdi.