Hapishanelerde AKP-MHP zulmü
AKP-MHP faşizmi derinleştikçe hapishanelerdeki hak ihlalleri ve işkence de artıyor.
AKP-MHP faşizmi derinleştikçe hapishanelerdeki hak ihlalleri ve işkence de artıyor.
Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi'nden Kayseri T Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edilen ve buradan mektup gönderen Sedat Avcı, sevk sırasında yaşadıklarını anlattı. Avcı, sabah 04.30’da koğuşlarının 'robocop' kıyafetli askerlerce basıldığını ve eşyalarını almalarına dahi izin verilmeden ring araçlarına doldurulduklarını yazdı. Kalp hastası olan Avcı, ring araçlarına her bindirildiğinde yaşadığı sıkıntılardan dolayı yine sıkıntı yaşadığını ve kalp krizi geçirdiğini aktardı. Avcı, kalp krizi geçirmesi ile birlikte ring aracından askeri bir araca alınarak, Gerede Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığını ve tedavisinin yapıldığını belirtti.
Avcı, ilk müdahalenin yapıldığı Gerede Devlet Hastanesi’nden sonra gözlerini Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde açtığını belirtti. Kalp krizi geçirdiğini hastanede öğrenmesinin ardından tekrar Bolu F Tipi Cezaevi’ne götürüldüğünü ifade eden Avcı, daha sonra yeniden aynı şekilde Kayseri T Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edildi.
ÇIPLAK ARAMA
İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şube Başkanı İlhan Öngör, Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevi, Osmaniye T 1 ve T 2 No’lu , İskenderun T Tipi Kapalı ve Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi'nde yaşanan hak ihlallerini anlattı.
Öngör, Tarsus Cezaevi'nde koğuşların 16 kişilik olmasına rağmen 20 ile 23 tutsağın kalmak zorunda bırakıldığına ve açıldığı günden bu yana hak ihlallerinin son bulmadığına dikkat çekti. Özellikle "çıplak arama” dayatmasının devam ettiğini vurgulayan Öngör, Türkiye yasalarında bu uygulamanın olmadığını; ancak cezaevlerinde idareciler tarafından keyfi olarak uygulandığını belirtti.
'SUYUN MAZOT KOKTUĞUNU SÖYLEDİLER'
Öngör, “Tutuklularla yaptığımız görüşmelerde suların mazot koktuğunu ve kantinden su satın almak zorunda kaldıklarını söylediler” dedi.
'TEDAVİ EDİLMİYORLAR'
Öngör, cezaevlerinde en büyük hak ihlalinin hasta tutsaklara yapıldığını ve kendi bölgelerinde son güncellemelerle birlikte 32 hasta tutsağın bulunduğunu dile getirdi. Hasta tutsakların tedavilerinin yapılmadığını ve revire çıkarılmadığını aktaran Öngör, tam teşekküllü hastanelere sevk edilen tutsaklara ise kelepçeli muayene dayatıldığını ifade etti.
'BEBEKLER DE MAĞDUR'
Hapishanelerdeki doluluk oranının had safhada olduğunu da söyleyen Öngör, birçoğunda tutsakların banyo ve tuvalet kapısında uyuduğunu belirtti. Cezaevlerinin bir diğer mağdurlarının ise bebekleri olan kadınlar olduğunun altını çizen Öngör, "Çocukların daha hijyenik ve daha sağlıklı besinler alması gerekirken hiçbiri yapılmıyor. Çocuklar, sağlıklı olarak güneş ışığından faydalanamıyorlar. Aynı zamanda kendi yaşıtları olan çocuklarla büyüyememe, sosyalleşememe, besinler konusunda sıkıntılar yaşıyor. Cezaevinde büyüklerin yemekleri ya da kantinden alınan sağlıksız besinlerle besleniyorlar. Yasal olarak; bu kadınların cezalarının ertelenmesi gerekirken yapılmıyor" diye belirtti.
'GÜNEŞ BİLE YASAK!'
Osmaniye Cezaevi'nde havalandırmanın üzerinin kapatıldığını ve tutsakların açlık grevine başladığını hatırlatan Öngör, "Herkesin günlük olarak güneş ışığı görme gibi bir hakkı var. Eğer onun üstü de kapatılıyorsa bu tamamen keyfi bir uygulamadır. Mahpusların buna karşı ısrarcı olmaları, itiraz etmeleri, dilekçeler vermeleri gerekir. Tutukluların Cezaevi Savcılığına, Meclis İnsan Hakları Komisyonu'na, Başbakanlığa dilekçe vermeleri gerekiyor. Topyekûn tüm mahpusların bu uygulamayı kabul etmeyerek, bunda ısrarcı davranmaları gerekir" diye konuştu.
'KÖPEKLERLE ARANIYORLAR'
Son günlerde Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi'nde de yoğun hak ihlalleriyle ilgili başvuru aldıklarını kaydeden Öngör, şu bilgileri verdi: "Son iki aydır Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi'nde koğuşlarda sürekli arama yapılıyor ve bu aramalarda köpek kullanılıyor. Mahpusların yediği tabaklar köpeğe koklatılıyor. Her hafta katı bir şekilde arama yapılması artık tutukluları provoke edici bir hal almış durumda. Telefon görüşmelerinde açık ve kapalı görüşlerde PKK'li ile DAİŞ'li tutuklular aynı saatte görüşe çıkarılıyor. Birbirine zıt görüşlerde insanların aynı anda çıkarılması sıkıntılıdır ve bundan kaynaklı birçok tutuklu görüşe çıkmıyor.”
'ÇOCUK CEZAEVİ OLMADIĞI İÇİN...'
Çukurova kentlerinde çocuk cezaevi olmadığını; ancak adli tutukluların kaldığı Adana Kürkçüler E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 3 ya da 4 koğuşun çocuklar için ayrıldığını aktaran Öngör, bunun çocuklar için uygun olmadığını söyledi. Özellikle cezaevinin fiziki koşullarının çocuklara uygun olmadığını ve çocukların psikolojik anlamda destek görmesi gerektiğini dile getiren Öngör; ancak cezaevi koşullarının düzeltilmesi yerine idarecilerin, "Çocuklarla ilgilenecek ağabey ya da çocuk psikolojisinden anlayan infaz koruma memurlarının bu koğuşlara bakması" diye bir karar aldığını belirtti. Bunun kabul edilemez olduğunu aktaran Öngör, geçtiğimiz yıl Adana E Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan çocukların baskılardan kaynaklı çıkardığı yangını hatırlatarak, "Çocuklar için uygun şartları sağlamak zorundasınız. Devletin bunda birinci derecede sorumluluğu vardır" dedi.
Güngör, kendilerinin de cezaevlerinde müvekkilleriyle görüşmeleri sırasında hak ihlallerine maruz kaldığını dile getirdi.
'AVUKATLAR DA ENGELLENİYOR'
Geçenlerde başına gelen bir olayı anlatan Öngör, Tarsus Cezaevi'nde müvekkiline kartvizit vermeye çalıştığını; ancak gardiyanlar tarafından engellendiğini söyledi. İnfaz koruma memuruna sebebini sorduğunu dile getiren Öngör, kendisine tek açıklama olarak "OHAL var" dendiğini; ancak bunun OHAL'in hangi maddesinde yer aldığının ya da hangi yasadan kaynaklı olduğunun açıklanmadığını belirtti.
Her cezaevinde farklı bir uygulamayla karşılaştıklarını vurgulayan Öngör, "İnfaz Koruma Memuru sohbeti beğenmediği zaman o görüşmeyi kesebiliyor. Yasal dayanağını sorarsan yasal dayanağı yok" dedi.