Tarihi bilenler; 1925 Şêx Saîd Kıyamından sonra Şark Ýstiklal Mahkemelerinin Şêx Saîd ve arkadaşları için kestiði idam fermanından sonra Dîyarbekir'in Daðkapı Meydanında Şêx ve arkadaşları idam sehpasına doðru yürürlerken; Şêx Saîd ile Mahkeme Başkanı sonradan "Ursavaş" soyadını alacak olan cumhuriyetin meşhur Ali'lerinden Ali Saip arasındaki diyalogu bilir.
- Ali Saip Bey hani kurtulmuş olsaydım Xinûsda kuzu yiyecektik!
- Ne yapalım Said Efendi Hınısta kuzu yiyemeyeceðiz.
- Ben Kurana göre doðru olanı yaptım. Mahkemede de doðruları söyledim. Doðru söylemenin cezası idam mı?
- Şeyh Efendi bundan daha hafif ceza olur mu?
- Seninle öbür dünyada hesaplaşacaðız Ali Saip Bey...
Ýşin doðrusu ölüm oruçlarının, bedenini ölümüne açlıða yatırmanın 53. gününde Başbakanın aylar önce oluşturulmuş bir yer sofrasını gündemin vakası imiş gibi siyasi ve insani talepleri uðruna açlıða ve ölüme yatanlara nispet olsun diye gündeme taşıması 87 yıl önce bir Kürt önderi olan Şêx Saîd Efendi ile yine o dönemin iktidarının mahkeme başkanı ile arasında geçen bir kuzu kebabı muhabbetini anımsamamı beraberinde getirdi.
Ve sonra, yıllar, yıllar sonra yine Diyarbakırda bu kez bir siyasi parti binasında yaşanan açlık grevi ve konuya malzeme kuzu kebabı muhabbetini daha anımsadım.
Dîyarbekir Qırıxlarını bilenler bilir. Hayatlarını yasal olmayan yollardan saðlar birçoðu. Sisteme muhaliftirler. Sistemle barışık deðillerdir. Üskıf Qedo bunlardan biridir. Üskıf Qedo, üç adet terzi yüksüðü bir de nohutla; el çabukluðu becerisi ile bul yüksüðün altındaki nohudu al parayı hesabı günlük nafakasını saðlayan Dîyarbekir qırıxlarından biridir. Hakkaniyetli olduðunu tanıyanlar söylerdi.
Tarih 1990lı yılların başıdır. Şimdiki Barış ve Demokrasi Partisi geleneðinin o dönemdeki örgütü Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır Daðkapı Meydanı'na bakan eski Dilan Sineması'nın yanındaki binanın ikinci katındaydı. HEP il Başkanı da 1991 Temmuz'unda karanlık güç odaklarının kaçırıp katlettiði siyasetçi rahmetli Vedat Aydındı. Üskıf Qedo Vedat Aydını tanıyor ve hele bir ziyaretine gidip bakayım diyor. Parti binasının kapısına varınca kapıda tanıdık biriyle karşılaşıyor. Vedat Abê içerde midir diye soruyor. Kapıdaki He, içerdedir. Ama kalabalıktırlar, ac acına oturilar diyor. Kaç kişidirler Valla kalabalıktırlar 50-60 kişi varlar cevabını alınca Üskıf Qedo hemen geri dönüp en yakındaki kebapçıya gidip duyduðu sayı kadar kebap sipariş veriyor ve paket yaptırıp yanında ayranlarıyla birlikte garsonların elinde parti binasının yolunu tutuyor. Elinde kebap paketleriyle kapıdan içeri girince Vedat Aydın yerinden kalkıp Hayrola Kadri diye soruyor. Heç abê aç acına oturduðuzi sölediler. Ben de bugün eyi hâsılat kaldırmiştım. Param bari işe yarasın dedim. Vedat Aydın bu açlıðın öyle sıradan bir açlık olmadıðını, siyasi konular için açlıða yattıklarını anlatır. Ve durum anlaşılınca kebaplar dışarıya çıkarılıp gerisin geri götürülür.*
Ne inancı gereði hep doðruyu söylemek felsefesinde olan Şêx Saîd, ne de açlıðın ne için yapıldıðını bilmeden parasını sırf açları doyurmak için harcamayı pratiðe dönüştüren Üskıf Qedonun mantıðını elbette anlamaları zor. Çünkü Kürdü yok sayan, onun insani taleplerini de yok sayıyor. Tarih bunun sayısız örnekleri ile dolu.
Doðrusu 70-80 yıl arayla yaşanan bu iki olayın üzerinden bir süre daha geçtikten sonra, 2012 Türkiyesinde kendileri için hiçbir talepte bulunmayıp ilânihaye çözümsüzlüðe yatırılan Kürt sorununun çözümsüzlüðünden kaynaklı tümüyle insani ve vicdani talepler için açlıða ve ölüme yatan Kürt gençlerini; geçmişte kalmış bir yer sofrasını gerekçe gösterip vicdansızlık yapmayı kendine yakıştıran bir yeni dönem muktedirine tarihsel muhasebe elbette yapılacaktır.
Ama bu tarihsel muhasebeden önce, Kürt gençlerinin tutsaklıkta ölmeyi göze alıp insani taleplerine dahi tahammülsüzlük gösteren muktedirin hala hangi yüzle kendilerini sorun çözücü gibi görme yalanına sarıldıklarını sorgulamanın arifesindeyiz...
* Bu hikâyeyi yıllar evvel rahmetli arkadaşım Vedat Aydından Üskıf Qedo ismini anımsamadan duymuştum. Yakın günlerde Mustafa Gazi arkadaşımın Lis Yayınları arasında çıkacak olan Diyarbakır Qırıkları kitabının dosyasının editasyonunu yaparken okudum ve yeniden anımsadım.
Kaynak: Yeni Özgür Politika