Türkiye cezaevlerinde 10 bin siyasi tutsaðın süresiz dönüşümsüz açlık grevine destek amacıyla 7 günlük açlık grevi eylemi yapan barış yürüyüşçüsü Gürcü asıllı Serap Halvaşi, eylemini süresiz dönüşümsüz açlık grevine çevirdi. Kürtler özgürleşene kadar Kürt olduðunu belirten Halvaşi, "Kürtlerin özgürleşmesinin tüm toplumun yaralarına merhem süreceðini düşünüyorum. Ben de kendi topraklarıma ve çevremdeki insanlara dönüyorum. Üzerime düşeni yapıyorum. Çünkü Kürt kelamını edemeden memlekette rejime dokunmanın imkanı da anlamı da yoktur dedi.
Vicdani retçi Halil Savdanın Roboskiden Ankaraya gerçekleştirdiði 40 günlük barış yürüyüşüne eşlik eden Gürcü asıllı Serap Halvaşi, PKK ve PAJKlı tutsakların öncülüðünde 10 bin siyasi tutsaðın PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın saðlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının saðlanması ile anadil önündeki engellerin kaldırılması amacıyla 12 Eylül'den beri sürdürdüðü süresiz-dönüşümsüz açlık grevlerine destek için geçtiðimiz hafta 7 günlük açlık grevine başlamıştı. Halvaşi, eylemini süresiz-dönüşümsüz açlık grevine çevirdi.
Sürmekte olan açlık grevlerinin kapatılmış yollarda, barış sürecinin önünü açmak için gösterilmiş güçlü bir irade olduðunu dile getiren Halvaşi, bunun aynı zamanda devletin tutumunun açıkça deşifresi eylemi olduðunu kaydetti. Eylemin halklara ve insanlara çaðrı anlamı taşıdıðını da ifade eden Halvaşi, Tutsakların talepleri anadilde savunma, eðitim hakkı ve Abdullah Öcalan üzerindeki aðırlaştırılmış tecridin kaldırılmasıdır. Bu talepler evrensel insan hakları kapsamındadır. Hükümet ve yetkili devlet kurumları tarafından meşru taleplerinin karşılanmayıp, ölümle sonuçlanacak politikalardaki ısrarı her bireye, herkese karşı işlenmekte olan bir suçtur. Devlet, halklarına hizmet için, adaletten, içişlerinden sorumlu kurumlar, sivil insanlar, çocuklar savaş uçakları ile öldürüldüðünde sorumluları bulmak için vardır dedi.
EYLEMÝMÝ SÜRESÝZ DÖNÜŞÜMSÜZ OLARAK YÜRÜTECEÐÝM
Halvaşi, eylemi ve talebine ilişkin şunları söyledi: Bu ülkenin kimliðini taşıyan insan olarak; hükümetin mevcut savaş politikalarından ve suç işlemekten ivedilikle vazgeçmesini, Meclis Başkanlıðının bebek katili diyebilmek için o bebeði biz öldürdük şeklinde kamusal alanda açıklama yapan eski özel harekatçı Ayhan Çarkın'ın itiraflarıyla ilgili araştırma ve inceleme başlatmasını, milletvekillerinin adil, demokratik ve insancıl anayasa yapılması için bahanesiz ve aralıksız çalışmasını, tüm sivil toplum kurum, kuruluş, meslek odaları, sendikalardan, birlikler, derneklerden toplumsal barış sürecinin başlatılması için taşın altına elini koymasını, inançlıların inançları gereði, insanların vicdanı gereði, hümanistlerin , ekolojistlerin, sosyalistlerin, demokratların, annelerin, komşuların, annelerin, kadınların, erkeklerin, gençlerin, eşcinsellerin, toplumsal barışın tesisi için elini taşın altına koymasını istiyorum. Her bireyin kendisi için en iyiyi isteyip ve dünyanın diðer ucundaki insanlarla konuşabilirken, yaşadıðı toplumdaki en insani taleplerin duyulmadıðı, umursanmadıðı, insan ölümlerine kayıtsız kalındıðı,kendisi gibi olmayana tahammül edilmediði, başkasının acısının hissedilmediði, düşüncenin halen suç olduðu bir toplumda yaşıyor olmaktan utanıyorum. Resmi, özel kurumlar ve bireylerin varoluşlarının sorumluluklarını taşıması, sayıları on bini bulan siyasi tutsakların taleplerinin karşılanarak ölümlere engel olunması talebimle 11 Kasımdan itibaren süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başlıyorum. Fare daðlara duyurur.
Barış yürüyüşü sırasında kadim kültürünü olabildiðince koruyabilmiş, bir varoluş mücadelesindeki halkın derin dünyasında kendisini bulduðunu söyleyen Halvaşi, Suruç'ta denk geldiðimiz bir gerilla cenazesinde aðlayan bir yakının, Ýnşallah sizi duyarlar, inşallah duyarlar, yolunuz açık olsun sözleri bana ibretle nasıl olup da acısına yenilip, konjonktürel olarak kendisini güçlü hissedip, etrafındaki sloganlara raðmen bu kadar samimi bir masumiyetle bu temennide bulunduðunu, o kadının nasıl olup da en küçük bir eylemden medet umacak kadar iyi niyetli kalabildiðine aðzım açık kalmıştı. Yıllarca zulüm görmüş bir halk zalimine benzememiş. Bunun sihri nerededir bilemiyorum ama acının insanı büyütmesi gibi halkları da büyütmesi sanırım diye konuştu.
KÜRTLERÝ ANLAMAK ÝÇÝN FARKLI BÝR GÖZ GEREKÝYOR
Yaşadıklarını Kürt olmayan insanlarla paylaşırken Kürtlerin ne için mücadele ettiklerini anlamak ve bunun derinliðini fark etmek başka bir göz gerektirir ve halkların kendini sorgulamasına neden olur sözleriyle anlatmaya çalıştıðını kaydeden Halvaşi, Barış bu nedenle zorlu oluyor. Zira tüm etnik gruplar kendi geçmişleri kültürleri ve dilleriyle baðlarını kesmiş ya da kestirilmiş. Ellerine de bir Türklük verilmiş ve övünecek bir şey de yok..Tarih yok, geçmiş yok, gelenek yok, hatıra yok, hiçbir şey yok. Çok az insanın anneannesi hikaye anlatmıştır geçmişe dair. Çok az insan kendi geçmişine dair hatıralar, bilir. Tarihimiz yok, geçmişimiz yok. Kimliksizleştirilmiş Gürcüler, Rumlar, Ermeniler, göçmenler, Arnavutlar, Çerkezler ve nicelerine tarihi ve halkları küçümseyen tutunacak bir Türk dünyaya bedeldir, ne mutlu Türküm diyene türünde araçlar verilmiş. Söyleyecek başka şey de ekleyememiş üzerine. Türkler dediðimiz insanlar böyle bir kimliksizlik dönemindeyken Kürtler ise olgunluk döneminde dedi.
BÝZÝM DE YARAMIZA MERHEM OLACAK
Bir Kürt annesinin onca acıya raðmen barış demesini, bir Türk annesinin anlayamadıðını dile getiren Halvaşi, Yalnız ölmek istemiyorum. Bir yerlere karışmak, kimselere karışmak istiyorum demiştim. Kendi kimliksizliðim, geçmişsizliðim ve paramparça olmuş varoluşumdu terk ettiðim. Şimdi şunu ister halde buluyorum kendimi; Kürtlere tüm hakları verilmeli, özürler dilenmelidir. Yasalar deðişmeli, acılar dinmelidir evet. Ayrıca bunun üstüne Kürtler ve diðer kadim halkların kültürleri kendi yaralarımızı sarmamız için de merhem olmalıdır. Öyle bir barış ki, hem de istediðim bizleri de sarıp sarmalasın, Kürtleri de. O yalnız bırakılmışlık, o kendi içine kapanıklık, o sürekli kendinin var olduðunu anlatmanın kastlaştırmaları sonucu oluşmuş katılıklar, kalmışlıklar ve eksik kalmışlıklar var ise onlara da merhem olsun. Aslında hepimiz birbirimize merhem, dost olalım istiyorum. Bu insan olarak yaşadıðım en içsel halim diye belirtti.
EMPATÝ KURMAK
Kürtlerin yıllardır anlatmak istediklerini Türkiye toplumunun anlamadıðını söyleyen Halvaşi, Sizin hiç çocuðunuz öldü mü? Bomba düştü mü hiç köyünüze yanlışlıkla ve mayına bastı mı kardeşiniz? Tank geçti mi oðlunuzun üstünden? Yaktılar mı baðınızı bostanınızı? Yıktılar mı evinizi barkınızı? Kan aktı mı derelerinizden? Hiç ceset topladınız mı kıyılarınızdan, yollarınızdan? Yattınız mı sekiz on sene mahkemeye dahi çıkmadan ve kimse yasakladı mı kızınızın adını? Oðlunuz gördü mü sizi aðız burun kan içinde ve annenizi gördünüz mü her daim aðlamaklı? Durmadan koştu mu kardeşleriniz cinnetin eşiðinde? Dilinizi, kelamınızı lal ettiler mi hiç ölene denk? Dedenizin masallarını, türkülerinizi korkuyla içinize gömdünüz mü yıllarca? Derdinizi anlatamadan kaldınız mı hiç hastane kapılarında ve mahkeme duvarlarına baktınız mı çaresiz? Okul duvarlarına sakladınız mı kendinizi sevinçlerinizi hüznünüzü ya aðzımdan Kürtçe bir şey kaçarsa diyerek?
ÜZERÝME DÜŞENÝ YAPIYORUM
Toplumun bir kısmının bu duyarsızlıktan kurtulacaðına inandıðını söyleyen Halvaşi, Bu yüzden yüzümü doðduðum ve mensubu olduðum topraklara, çevremdeki insanlara çevirdim daha çok. Bu yol, polise üç taş atmamdan daha çok işe yarar gibi geliyor bana. Mutlaka oradan eylem başlatmam lazım, Karadeniz'den. Umarım ki daha acı, karmaşık ve şiddetli bir süreç başlamaz. Dilerim ki, başta Türkiyeli solcular olmak üzere, inançlılar, hümanistler, ekolojistler, anarşistler, anneler, babalar, gençlerle dolar her yerde, ben de aralarında kaybolurum, herhangi birisi olurum. Ama olmuyorsa, olması için kolumuz, bacaðımız, tadımız, keyfimiz kaçacaksa da kaçsın. Zira ben bunca engel olamamışlıklarımdan mahcupluktan yorgunum. Sorumlu olmasam da, azap halini alan bu halden kendimin çıkması, haklı olanın yanında güçlü olarak durmayı becerebilmem gerekiyor. Bu acılar dinene ve haklarını alana dek ben Kürdüm dedim. Çok daha evvel zaten ve şimdi her Kürt gibi üzerime düşeni yapıyorum, yapacaðım ifadelerinde bulundu.
KÜRTSÜZ REJÝME DOKUNMANIN ÝMKANI YOK
TCnin demokratikleşme sürecinin 1980den sonraki motoru Kürtlerdir diyen Halvaşi, sözlerini şöyle tamamladı: Bu nedenle de bunu etnik ya da mazluma acıma, lütfetme şeklinde algılayanlar, Kemalizme bulaşmış olanlar, kendisine herhangi bir sol sıfat takıp Kürt sorunu karşısında susanlar, taraf olamayanlar resmi ideolojiye dolaylı olarak hizmet etmektedirler. Kendilerini nasıl tanımlarsa tanımlasınlar anti-demokratlar ve faşistler ile aynı tarafta kalıyorlar. Kürt kelamını edemeden memlekette rejime dokunmanın imkanı da anlamı da yoktur.