Goethe, Kant, Hegel derken…- Engin Erkiner

Goethe, Kant, Hegel derken…- Engin Erkiner

Açlık grevleri üzerine bir şey yazmayacaðım, çünkü söylenebilecek her şey söylendi.

AKP hükümeti ve özel olarak da Başbakan durumu daha da gerginleştirmek için elinden geleni yapıyor. Amacı yerel seçim ve devlet başkanlıðı seçimi için MHP saflarından kalıcı taraftar kazanmaktır. Bu amaçla açıkça yalan söylemeyi, saçmalamayı ve alay konusu olmayı bile göze aldı.

Basının ve televizyonların büyük bölümünün gazetecilikle ilgisinin kalmadıðı yeniden görüldü ve sanırım bir daha görülmesi de gerekmiyor.

Kürt halkına, PKK’ye, açlık grevcilerine karşı olabilirsiniz, ama en azından doðru haber verirsiniz, olup biteni anlatırsınız.

Az sayıda yayın organı ve sosyal medyanın bir bölümü gerçeklerin duyurulması için elinden geleni yapıyor ama yeterli olmadıðı da ortada.

Başbakan’ın hesaplarının tutacaðı da kuşkulu…

Sürekli deneme yapılıyor: nereye kadar gidebilirler, neleri göze alabilirler diye ölçülüyor.

Bu gerginlik politikası bir yerde geri tepecek…

Neden derseniz, MHP’lilerin bir bölümü bile anadilde eðitime olumsuz bakmamaya başladı.

Türkçe bizim anadilimiz ve biz anadilimizde eðitim görüyoruz. O halde Kürtler neden görmesin?

Öcalan’ın özgürlüðü, yerel özerklik konusundaki olumsuz yaklaşımlara karşın, anadil konusu çatlaðın ilk ortaya çıkacaðı konu gibi görünüyor.

Kürtçe diye bir dil yoktur belirlemesinden sonra geri atılan her adımda direnerek bu günlere geldik.

Bu kadar insanın hayatını kaybetmesine, bu kadar acıya deðer miydi? sorusuna azıcık düşünebilen bir insanın vereceði cevap bellidir.

Ve bakalım bu durum ne zaman açık olarak ortaya çıkacak?

Buradan Başbakan’ın Almanya gezisinde yaptıðı bir belirlemeye geçeceðim.

Başbakan Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin daha iyi uyum saðlamasını ve “Goethe, Kant ve Hegel’i okuyacak kadar uyumlu olmalarını” istemiş.

Cahillik düzeyine varan bilgisizlik bu belirlemede bile belli oluyor.

Duyan da sanır ki, Alman kökenlilerin büyük bölümü Goethe, Kant ve Hegel’in sadece adını bilmiyor, aynı zamanda onları okuyor.

Gerçek durumdan habersiz olmak bir yana Başbakan bu belirlemesiyle iki vahim hata da yapıyor.

Birincisi: Kant’ı okumak Almancayı iyi bilenlerin hatta anadili Almanca olanların bile kolay üstesinden geleceði iş deðildir. Kant’ı okumak en az lise düzeyinde eðitim görmüş olmayı hatta daha fazlasını gerektirir.

Ýkincisi: Almanya’daki Türkiye kökenli gençlerin eðitim durumu oldukça kötüdür. Büyük çoðunluk bırakın liseyi bitirip üniversiteye gitmeyi, lisede okuyabilme hakkını bile kazanamıyor. Ortaokulda eðitimi bırakanların sayısı az deðil.

Bu durumdaki bir kişi istese bile Kant’ı okuyamaz. Oradaki cümle yapısı, kullanılan kavramlar, tartışılan sorunlar ortaokulu bile okuyamamış birinin anlayabileceði şeyler deðildir.

Ýnsanların Kant’ı okumalarını istiyorsanız, önce onlara bunun için gerekli eðitimi saðlamanız gerekir. Eðitimin önemine dikkat çekmeniz, Türkiye kökenliler arasında yaygın olan eðitimsizliðin nedenlerinin araştırılmasını istemeniz gerekir.

Bu konuda nasıl bir katkı sunulabilir diye düşünebilmeniz gerekir.

Başbakan’ın böyle sorunları olmadıðı gibi konuyu da bilmiyor.

Sanıyor ki, Almanca öðrenen Kant’ı da okuyabilir.

Ýyi Almanca nerede öðrenilir?

Eðitimle öðrenilir. Dilin ailede ve arkadaş çevresinde ya da televizyon izlenerek öðrenilmesi bir dereceye kadardır. Dilin gelişmesi, bu dilde iyi eðitim görülmesine doðrudan baðlıdır.

Birkaç yüz kelime Almanca bilen ve kısa cümlelerle konuşabilenler Kant’ı okuyamazlar. Aynısı Hegel için de geçerlidir.

Kürtlerin neden mutlaka Kürtçe eðitim istediklerini şimdi daha iyi anlayabiliyor musunuz?

Konuşmakla, türkü dinlemekle, televizyon izlemekle dil ancak ileri olmayan bir düzeye kadar gelişebilir.

Daha ilerisi bu dilde eðitimle saðlanabilir.

Kürtçe eðitim dili haline gelmeden gelişemez.

Entelektüel birikimin yetersizliði; Ýngilizce, Almanca, Fransızca gibi dillerdeki bilimsel ve felsefi kavramların Kürtçeye çevrilmesindeki sorunlar ancak bundan sonra ortaya çıkacaktır.

Türkçe yıllardan beri bu sorunlarla boðuşuyor ve çözümde başarılı olunabildiði de söylenemez.

Kant’ın sadece iki yapıtının Türkçe çevirisi bulunuyor.

Hegel’de de durum farklı deðil.

Toplu eserleri 20 cilt ama Hegel’den yapılan çevirilerin hepsini toplasanız bir cilt bile tutmaz.

Kant ve Hegel’i Türkçede aramayın, çok az bulabilirsiniz.

Palavra atmanın politika haline geldiði bir ülkede Başbakan’ın yaptıðı çok da şaşırtıcı deðildir.

Konuşuyor ve yandaşları kendisini ciddiye alıyorsa eðer, geri kalanını da dert etmiyor.

Ben yaptım oldu, ben söyledim oldu anlayışıyla bakalım nereye kadar gidebilecek