Gerillanın tek şartı Öcalan’ın özgürlüðü

Gerillanın tek şartı Öcalan’ın özgürlüðü

Sabah saat altıda uyanıyorum. Yeni bir güne başlarken sonbaharın güneşli bir günü beni mutlu kılıyor. Gecenin soðuðundan kaynaklı otlar buzlanmış. Çok güzel bir manzara var. Beton yıðını haline getirilmiş şehirlerimizde böyle bir sabah yaşamadım hiç. Gerillalar büyük bir ateş yakmışlar. Gittiðimde neşeli bir sohbetin içine giriyorum. Ýki gerilla uzun bir aðaca geçirdikleri çaydanı ateşin üzerinde tutarak suyu kaynatmaya çalışıyorlar. Gerillaların moral düzeyi çok yüksek. Birbirleriyle şakalaşıyorlar. Güne başlamanın en güzeli böyle bir ortamda yapılan bir kahvaltı olsa gerek. Şehirlerde bu kadar kişiyle birlikte, böyle bir sohbet ortamında kahvaltı yapmak imkânsız gibi. Buradaki ilişkilere bakıyorum da bahsedilen eski aile ilişkileri kadar sıcak belki de daha fazla… Üçüncü günümüzde yine bu alan yakınında konumlanmış bir gerilla birliðinin yanına gideceðim.

Kahvaltıda incir reçeli, yoðurt ve sıcak bir çay var. Bu içtiðim çay hayatımda içtiðim en lezzetli çay! Suda bir damla bile kireç yok. Çayın berraklıðı, parlaklıðı çok farklı. Gerilla birliði suyunu bir saat uzaktaki bir çeşmeden getiriyor. Bir saat öteden su getirmek zor bir şey ama güvenlikleri için bunun gerekli olduðunu söylüyorlar.

GERÝLLA BÝR SINIR ÝHLALCÝSÝ!

Üçüncü duraðımıza doðru yola çıkıyoruz. Yangın merdiveni gibi zikzak çizerek yükselen bir patikadan yürüyoruz. Ýki genç gerilla bana öncülük yapıyor. Yürüdüðümüz arazide yoðunlukla gerillaların kızvan aðacı dedikleri aðaçlar var. Bir saatlik bir yürüyüş ardından sonra bir süre ara veriyoruz. Kızvan aðaçlarından sohbet açılıyor. Gerillalardan biri kızvanın kullanım alanlarını saymaya başlıyor: “Bu aðacın meyvesi güzel bir kuruyemiş, aðacın sakızı mide rahatsızlıkları için güzel bir ilaç ve güzel bir sakız. Bu meyveyi kavurup ezdikten sonra kahvesi de dünyanın en güzel kahvelerinden biri. Bu meyve tanelerini kurutup boyayarak bileklik, kolye, tespih gibi takı eşyaları da yapılabiliyor. “ Durduðumuz yer bir daðın zirvesine yakın bir yer. Karşı taraflarda çok sarp ve yüksek tepeler sıralanmış. Gerillalar karşı tarafların Türkiye sınırını korumak için konumlanmış asker tepeleri olduklarını söylüyor. Halepli Adil bu tepelerin Türkiye ulus devletinin sınırlarını korumak için tutulduðunu söylüyor. Bu sınırların her iki tarafından pek çok akrabayı, aynı aşiretin üyelerini birbirinden ayırdıðını, bu sınırların insan yaşamı açısından hiçbir anlamı olmadıðını söylüyor. “Düşünsenize bu sınırların her iki yakasında yaşayan insanların yerine koyun kendinizi, biraz olsun empati yapın, bu sınırların “bölmek ve ayırmak”tan başka ne anlamı var ki? Bir de Kürtleri bölücü olmakla suçluyor bu devlet. Kendisi Kürtleri bölüyor. Aslında tüm dünya ülke sınırları kapitalist uygarlıðın icadı. Ve insanlıða hiçbir faydası yok. “ diye devam ediyor. Bunu sadece Türkiye’nin yapmadıðını söylüyorum. Adil : “Türkiye de dünya genelinde kurulmuş devletçi sistemin bir parçası ve koruyucusu. Ancak son yıllarda Ortadoðu’da yaşanan toplumsal olaylar bu sistemin sonunu müjdeliyor.” diye cevap veriyor. “Biz gerillalar için bu sınırların hiçbir anlamı yok. Ýstediðimiz yere gidebiliyoruz. Aslında PKK yıllardır bu sınır koyan sistemi gün be gün parçalıyor” diye ekliyor.

Yarım saatlik bir yürüyüş sonrasında dað yamacında kayalıklar arasında konumlanmış gerilla birliðine ulaşıyoruz. Ýlk gördüðüm şey yine güleç yüzler. Pırıl pırıl parlayan gözler. bir buçuk saatlik yürüyüş sonrasında ulaştıðım gerilla birliðinde çay ve kurutulmuş üzüm ikram ediliyor. Bu çay ve üzüm yorgunluðumu söküp alıyor. Çayla birlikte koyu bir sohbete giriyoruz.

TAHRANLI BÝR FARS, ROJDÝ

Bu birlikte ilk dikkatimi çeken Tahranlı bir fars oluyor. Adı Rojdi. Orta boylu dolgun biri. Ýki yıldır PKK’ye katılmış. Gündemimiz son siyasal gelişmeler. Bahardan bu yana PKK’nin geliştirdiði yoðun eylemleri soruyorum. Devletin süreci bu aşamaya getirdiðini, yıllardır Abdullah Öcalan’ın geliştirmiş olduðu yoðun çözüm çabalarına ve PKK’nin de bu yönlü tutarlı tavrına karşın devletin dürüst yaklaşmadıðını söylüyor. Son cezaevlerindeki tutukluların geliştirmiş olduðu açlık grevi eyleminin Öcalan’ın istemi üzerine sonlandırılmış olmasına karşılık devletin geliştirdiði politikanın son süreçlerde Kürtlerin demokratik örgütlenmelerine yönelmek olduðunu söylüyor. Günlerdir BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının da gündeme gelmesinin bu politikanın bir parçası olduðunu belirtiyor. “Bu politikalar ülkeyi bir yol ayrımına doðru sürüklüyor.” Diye ekliyor. Hangi yol ayrımı diye soruyorum.

ANTEPLÝ KADIN GERÝLLA: TÜRKÝYE’NÝN ÖNÜNDE ÝKÝ SEÇENEK VAR

Antepli bir kadın gerilla cevap veriyor. -Adı Leyla. Kısa boylu esmer- “Önderliðimiz Öcalan 1993’ten bu güne kadar Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorununun barışçıl, ortak vatan temelinde çözülmesi için yoðun çaba gösterdi. Ancak devlet bunu hep bir zayıflık olarak deðerlendirdi. Hiçbir fırsatı deðerlendiremedi. Kürtler artık Suriye’deki gibi bir özerk alan oluşturup Türkiye ile ilişkilerini gözden geçirme aşamasına gelmiş durumdalar. Türkiye halkı ve devleti ya demokratik temelde Kürtlerle ortak yaşamda karar kılacak ve Ortadoðu’nun sorunlarının çözümünün kilit-öncü gücü olacak ya da Suriye’dekinden kırk kat beter bir sürecin içine girebilir. Ýkinci seçenek şimdi daha büyük ihtimal.” Bunun olup olamayacaðını, ne kadar imkan dahilinde olduðunu soruyorum. Tatvanlı Şiyar adlı gerilla cevap veriyor: “Toplumların deðişim diyalektiði, insanın deðişimi cansız maddelere hatta hiçbir şeye benzemez. Geçen birkaç yılda da çok iyi görüldü ki bir kıvılcımla tüm ormanın ateş alması gibi pek çok sarsılmaz sanılan iktidarlar, sistemler de tuzla buz oldular” diyor.

BÝR ALMAN GERÝLLA ÝÇÝN ÖCALAN’IN ANLAMI

Konuşurken oturduðum yerin yan tarafındaki taşın üzerinde durup bizi izleyen kertenkele dikkatimi çekiyor. O sırada karşımızdaki kayalardan iki sincap baðıra çaðıra oynayarak geçiyor. Gerçekten Türkiye için ikinci seçenek riskinin olabileceðini Arap devletlerinin başına gelenleri göz önüne getirdiðimde daha iyi görüyorum. Ýlk seçeneðin devreye girmesi için ne yapılması gerekiyor diye soruyorum. Kazakistan’dan gerillaya katılmış bir Kürt sözü alıyor. Adı Deniz. “Benim ve tüm arkadaşlarım için tek şartımız Önderliðimiz Öcalan’ın özgür bırakılmasıdır” diye kısa ve net bir cevap veriyor. Ve ekliyor: “Önderliðimiz Öcalan’ın özgürleşeceði günler, halkların mutlu yarınları çok yakındır.”

Öcalan’ın gerilla için neden bu kadar önemli olduðunu, tek seçeneðin neden Öcalan’ın özgürlüðü olduðunu soruyorum.

Alman asıllı bir kadın gerilla cevap veriyor. Adı Ruken. “ Öcalan hem benim hem tüm arkadaşlarım için yeni bir yaşamı gösteren kişi. Tüm gördüðün bu yaşam; O’nun fikirleri, emeði, çabasıyla oluşmuş. Öcalan sadece bizim deðil, Kürt halkının kendinin farkına varması, tüm dünyanın Kürtlerin farkına varmasını yarattıðı örgüt, yürüttüðü mücadeleyle yarattı. Şimdi Suriye’deki gelişmeler, hatta Güney Kürdistan’daki Federasyon bile Öcalan’ın mücadelesi sonucu ortaya çıkmıştır.”

Sözü babası köy korucusu olan Uludere’nin Şenoba köyünden katılmış Tufan alıyor. “Öcalan bize kendimiz olmayı öðretti. Kimliðimizi, kişiliðimizi oluşturdu. Kendi ayakları üzerinde var olabilmeyi öðretti. Birkaç kuruş paradan daha deðerli şeyler olduðunu öðretti. Kürt halkına şimdiye kadar sahte kutsallıklar ve kutsalı yok edilmiş yaşam yerine kutsallıklarla dolu bir yaşamın olabileceðini öðretti. Babam gibi Halkına, toplumuna ihanet ederek uzun yıllar yaşayacaðıma burada kutsal amaçlar uðruna, özgür bir şekilde birkaç gün bile yaşamak bana yeterlidir. Hani derler ya ne kadar yaşadıðın deðil nasıl yaşadıðın önemlidir. Benim için de bu söz geçerlidir.”

Sohbetimiz devam ederken ceviz içi ve incir pestiliyle birlikte çay ikram ediliyor. Hayatımda ilk defa yediðim incir pestilinin lezzeti anlatılamaz. Daðlarda doðayla iç içe, doðayla yaşayan gerillalara doðada tüm cömertliðiyle karşılık veriyor. Bir ana gibi gerillaları tüm cömertliðiyle, şefkatiyle kucaklıyor.

FLÜT EŞLÝÐÝNDE GERÝLLA ŞÝÝRLERÝ

Çay içerken kısa boylu esmer bir gerilla cebindeki flütünü çıkarıyor. Güzel bir ezgi çalıyor. Yanındaki Ýstanbul katılımlı Zerdeşt adlı gerillada cebindeki defterini açıp bu ezgi eşliðinde şu dizeleri okuyor:

Ölüme gülmek

Yiðitlik deðil

Öldüðünde gülmektir yiðitlik

Bildiðine yürümek

Cesaret deðil

Yürüdüðünü

Bilmektir cesaret

Gördüðüne kanaat

Ýnanmak deðil

Kanaatini görmektir inanmak

Güzeli sevmek

Aşk deðil

Sevdiðini güzelleştirmektir aşk

Sohbetimize Zerdeşt’le devam ediyorum. Şiirle, edebiyatla ne zamandır uðraştıðını soruyorum. Gerillada ilgisinin geliştiðini söylüyor. Zerdeşt ilkokul ikinci sınıfta iken ekonomik sebeplerden dolayı okulu bırakmak zorunda kalmış. Katıldıðı süreçte ailesi ve ailesi gibi tüm zor koşullarda yaşamaya mecbur bırakılan aileleri, bu şartlara mahkum eden sistemin deðişmesi için katılma kararı verdiðini söylüyor. Türkiye toplumu ve Kürt toplumunun edebiyattan, sanattan o kadar uzaklaştırılmış olduðunu, bunun sadece elit bir kesimin hakkı haline getirildiðini dile getiriyor. PKK ve Öcalan’ın tüm Kürtlerde özellikle gerillalarda sanatsal, kültürel gelişimi için çok emek verdiðini söylüyor.

‘BEYÝNLERÝMÝZ YIKANIYOR, VÝCDANIMIZ TEMÝZLENÝYOR’

“Peki bu nasıl yaratılıyor?” diye soruyorum. Ela gözlü kumral uzun boylu tombulca Sidar cevap veriyor. “Eðitimle. Kürt halkına kültürel, sosyal, ekonomik gibi pek çok alanda uygulanan soykırıma karşı bireyin, toplumun yeniden yaratılması şart. Bunun da yolu eðitim. Tabi öyle sizin, herkesin söylediðiniz, bildiðiniz eðitimler deðil. Örneðin sistemin eðitim kurumları bireyin düşüncesini, kişiliðini sakatlayan kurumlar. O kurumlar insanı bireycileştiriyor. PKK eðitimi insanın toplumsallıðını güçlendiriyor. Derinleştiriyor. Biz PKK’liler her gün bireysel, örgütsel eðitimlerimizi aksatmadan yaparız.”

“Medya da beyinlerinizin yıkandıðından bahsediyor, bu eðitimlerden bahsediyor olmalılar” diye soruyorum. Doðru diye cevap veriyor Sidar ve ekliyor. “Biz sadece beyinlerimizi deðil kalbimizi, vicdanımızı temizliyor, oluşturuyoruz. Sistem toplumda kimsede ne vicdan ne doðru duygular bırakmıştır. Biz onlar gibi olmadıðımız için onlarla yaşamak yerine bu daðlarda yaşamayı çok daha güzel buluyoruz. Bunu anlamıyor ya da çarpıtıyorlar. Nasıl insanlık tarihinde bazı tarikatlar, hakikat arayışçıları toplumdan kopmuş, toplumdan ayrı, farklı yaşamışsa ve toplum onlara garip baktıysa bizler de çaðdaş zamanların hakikat arayışçıları olarak özgür yaşamı arıyor, bunun için mücadele ediyoruz. Bizler için PKK bir hakikat yolu.”

Birkaç günlük gezimde gördüðüm dikkatimi çeken bir şeyi soruyorum. “PKK’de kadın erkek ilişkileri neden toplumdaki gibi deðil?” Orta boylu zayıf kadın gerilla cevap veriyor. Adı Roza. “ Bizde tüm ilişkiler ilkeler üzerinde yürür. Paylaşımlarımız felsefi, edebi, ideolojik temellerdedir. Toplumda herkese dayatıldıðı, öðretildiði gibi cinselliðin zorunlu bir şey olmadıðını, bunun sistem tarafından bize dayatıldıðı, öðretildiðini daðlarda öðrendik. Yıllardır daðlarda kadınlar, erkekler yüce amaçlar uðruna, birbirleri için canını verecek kadar seven bir ilişkiyle yaşıyorlar. Ama bunun içinde cinsellik yok. Cinselliði özelde kadın cinselliðini toplumda her sektörde kullanarak sistem kendini sürdürüyor. Biz bunun farkındayız. Ve buna karşı savaşıyoruz.”

VE AYRILIK VAKT݅

Sohbetimize mutfakçı arkadaşın tencereyi oturduðumuz yere getirmesiyle ara veriyoruz. Menüde makarna ve turşu var. Yemekten sonra Denge Kürdistan radyosundan gerillalar haberleri takip ediyor. Bir de Türkiye’nin Sesi, Ýran’ın Sesi’ni dinliyorlar. Beraber dinliyoruz. Kısa kısa yorumlar yapılıyor. Sohbetimiz yemekten sonra da devam ediyor. Hava kararırken benim için ayrılmış çadıra gidiyorum. Yine soðuk bir çadır, battaniyelerin altına ilk girdiðimde kısa bir süre soðukluðu hissetsem de yavaş yavaş ısınıyorum.

Sabah kahvaltısından sonra birkaç gündür bana misafirperverce ve dostça yaklaştıklarından dolayı tüm gerillalara teşekkür ediyorum. Beni şehre götürecek Ebu Petrus’un yanına gitmek için yola çıkıyoruz. Yolda PKK’lilerle geçirdiðim üç büyük günü düşünüyorum. Aslında “büyük” gün olması tüm anlatılanlara ve söylenenlere inat PKK ve gerillanın yaşamının büyüklüðünde gizli…

BÝTTÝ