Gazetecileri dağda elllerinde kalaşnikofla mı yakaladınız?
Gazetecileri dağda elllerinde kalaşnikofla mı yakaladınız?
Gazetecileri dağda elllerinde kalaşnikofla mı yakaladınız?
Avrupa Konseyi Basın Raportörü iken bundan birkaç ay önce AKP’nin kendisine yönelik tutumunu protesto ederek istifa eden AKP’nin İsveç’teki kardeş partisi, Moderat Parti Milletvekili Mats Johansson İsveç Parlamentosu’nda bir konferansta Türkiye'ye sert eleştiriler yöneltti. Johansson Türk Hükümeti’nin cezaevlerindeki gazetecilerin gazeteci değil, terörist oldukları yalanını söylediğini belirttikten sonra ”Siz bu insanları dağda, ellerinde Kalaşninof silahı ile mi yakaladınız, terörist olduklarını söylüyorsunuz? Ben artık Türkiye’nin bu yalanlarından yoruldum” dedi.
Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğüne yönelik baskı ve saldırılar İsveç Parlamentosu’nda düzenlenen bir konferansta bir kez daha mercek altına alındı. Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi, Avrupa Gazeteciler Sendikası Başkanı Arne König, İsveç PEN Kulübü Başkanı Ola Larsmo, Avrupa Konseyi Basın Özgürlüğü eski Raportörü ve Muhafazakar Parti Milletvekili Mats Johansson’un konuşmacı olarak katıldıkları ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın yayın organı Journalisten’in Genel Yayın Müdürü Helene Giertta’nın yönettiği konferansta konuşmacılar Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırıların AKP Hükümeti döneminde en üst düzeye çıktığı üzerinde görüş birliğine vardılar.
TEK BİR GAZETECİNİN BİLE CEZAEVİNDE OLMASI TÜRKİYE’NİN AYIBIDIR
Konferansın ilk konuşmacısı Ercan İpekçi, Türkiye’de 2009 yılından itibaren 200 gazetecinin tutuklandığını, şu anda 63 gazetecinin cezaevinde bulunduğunu söyledikten sonra ”Tek bir gazetecinin bile cezaevinde bulunması bir demokrasi ayıbıdır. Tutuklu gazeteci arttıkça Türkiye’nin ayıbı da artıyor. Demokratik bir ülkede bu kadar gazetecinin tutuklanması ve cezaevinde kalması izah edilemez” dedi.
Tahliye edilen 140 gazetecinin dağa çıkmadığını ve eline silah almadığını belirterek ”Onlar kaldıkları yerden mücadelelerini sürdürmeye ve tekrar görevlerinin başına devam ettiler. Tutuklananlar da dağlardan veya kamplardan alınmış kişiler değildi. Hepsi işyerinden veya görevlerini yaparken gözaltına alındı” şeklinde konuştu.
Gerillaların Türkiye’yi terk etmelerinin serbest olduğunu, ancak devletin hapse attığı ”sivil teröristlerle” barışı sağlayamadığını söyleyen İpekçi ”Eline silah almamış, gazeteci, avukat, yazar, politikacı ve aydınlar hala hapiste. Böyle barış olmaz. Barış silahlı ve sivil herkesi kapsamalı” dedi.
Türkiye’de cezaevlerindeki gazetecilerin terörist olmadıklarını kamuoyuna duyurmak amacıyla ”Tutuklu Gazete” projesi gerçekleştirdiklerini, cezaevlerinde 3 ve 4 gazete çıkarabilecek kapasitede kadro olduğunu söyledi. Gazetenin 3 sayı çıktığını, ilk sayının 44 bin, ikinci sayısının 100 bin, üçüncü sayısının 310 adet basıldığını ve 4 sayıyı da en az 500 bin olarak basmayı hedeflediklerini söyledi. ”Gazetecilerin özgür olarak kendini ifade edemedikleri bir üklede halk da kendini özgürce ifade edemez” diyen İpekçi meslekdaşlarının özgür olmalarını ve 4. sayının çıkmasına gerek kalmayacaklarını umduklarını dile getirdi.
BAŞBAKAN ERDOĞAN HERŞEYİ KONTROLÜ ALTINA ALMAK İSTİYOR
İpekçi, AKP İktidarınının sendikalarının çalışmalarından rahatsız olduğu için gazeteciler sendikasını etkisiz hale getirmek için Anadolu Ajansı’nda çalışan sendikalarına üye gazetecileri zorla sendikadan istifa ettirdiğini söyledi. Türkiye’deki sorunun sadece basın özgürlüğü sorunu olmadığını, Başbakan Erdoğan’ın yaşamın her alanını kontrol altına almaya çalıştığını, insanların yiyeceğine, içeceğine, nerede gösteri yapabileceğine, yapılacak gösterilerin Hükümeti rahatsız etmemesi gerektiğine, İmralı’ya kimlerin ve ne zaman gideceğine, her şeye kendisinin karar vermek ve her sorunun kendi dini anlayışı temelinde çözmek istediğini söyledi.
Başbakan’ın ’kadınlar yaratılıştan eşit değiller’ dediğine ve en az üç çocuk yapmaları gerektiğini söylediğine de dikkat çeken İpekçi, AKP İktidarı’nın Avrupa Birliği’ne girme niyetinin olmadığına, ancak iktidarını sağlamlaştırabilmek için Avrupa Birliğini kullandığına ve artık AB’nin desteğine ihtiyaç duymadığını şu cümlelerle dile getirdi.
”Başlangıçta Avrupa Birliği Hükümete fazlasıyla güvendi. 2005 yılında biz Türk Ceza Kanunu’nu eleştirirken Avrupa Birliği alkışladı. Şimde de AB AKP Hükümeti’nin çıkardığı yardım paketlerinde bir olumululuk olduğunu göstermeye çalışıyor. Ancak AKP Hükümeti AB’yi artık umursamıyor.”
AVRUPA KAMUOYU HAREKETE GEÇMELİ
Ipekçi, AKP İktidarının Türkiye’deki devrimci-demokratik kamuoyunun uyarı ve önerilerini dikkate almadığını, AB ve Batılı ülkeleri de kendi ekonomik çıkarlarından dolayı AKP iktidarına baskıyı azalttıklarını belirttikten sonra bu koşullarda Avrupa’daki demokratik kitle örgütlerine kendi kamuoylarınını bilgilendirme ve harekete geçirme görevi düştüğünü dile getirdi. Batılı ülkelerin AKP İktidarına yönelik baskı oluşturmasının ancak Avrupa kamuoyunun harekete geçmesiyle sağlanabileceğine vurgu yaptı. ”Eğer demokratik ve genişlemiş bir Avrupa istiyorsanız, bunu birlikte mücadele ederek yapmak durumundayız. Ancak sizler bu görevi yerine getirmesiniz, biz bu görevi kendimiz gerçekleştirmeye kararlıyız” diyen İpekçi mücadeleyi başarıya ulaştıracaklarına olan inancını da dile getirdi.
Mats Johansson Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan’ın Avrupa Konseyi’nde yaptıkları konuşmalarda Türkiye cezaevlerinde siyasi mahkum bulunmadığını, eğer varsa bunun kendilerinin değil mahkemelerin hatası olduğunu ve cezaevinde yatanların teröristler olduğunu iddia ettiklerini söyledi. Bu açıklamaların parlamenterler tarafından inandırıcı bulunmadığını, ancak Erdoğan’ın birlikte getirdiği 200 kişi tarafından hararetle alkışlandığına hayretle şahit olduklarını dile getirdi.
TÜRKİYE’NİN YALANLARINDAN YORULDUM
Türkiye’yi yönetenlerin sürekli olarak cezaevindekilerin gazeteci değil terörist olduklarını iddia ettiklerini hatırlatan Johansson ”Onların gazeteci olup olmamaları önemli değil. İfade özgürlüğü gazeteci olsun veya olmasın herkes için vardır. Gazeteci olmak için basın kartına sahip olmak gibi yanlış bir anlayış var” şeklinde konuştu.
Mats Johansson Avrupa Konseyi’nin Ocak ayında basın ve ifade özgürlüğünü ele aldığı toplantıda AKP Milletvekillerinin sataşma ve tehditlerine maruz kaldığını anlattıktan sonra raporun kabul edilmesinden bir süre sonra Avrupa Konseyi Basın Özgürlüğü Raportörlüğü görevinden istifa ettiğini söyledi.
”Son dönemde büyük ekonomik gelişmeler kaydeden ve Avrupa Birliği’yle iyi ilşkileri olan Türkiye’nin uyduruk terör yasalarına dayanarak gazetecileri ve politikacıları hapse atmalarına göz yummamayız” diyen Johansson AKP İktidarının cezaevlerindeki gazetecilerin gazeteci değil, terörist oldukları yalanını söylediğini belirten sonra ”Siz bu insanları dağda, ellerinde Kalaşninof silahı ile mi yakaladınız, terörist olduklarını söylüyorsunuz? Ben artık Türkiye’nin bu yalanlarından yoruldum” dedi.
EJF TÜRKİYE’DEKİ GAZETECİLERİ DESTEKLEMEYİ SÜRDÜRECEK
Arna König Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nun cezaevindeki gazeteciler başta olmak üzere, baskı ve saldırıya uğrayan gazetecilerle dayanışma içinde olacağını, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünü savunmak için üzerine düşeni yapmaya devam edeceğine vurgu yaptıktan sonra Avrupa’daki gazetecilerin Türkiye’de cezaevinde bulunan meslekdaşlarıyla ilişki kurmalarının ve destek vermelerinin önemine dikkat çekti.
Arne König İfade özgürlüğüne yönelik saldırılarda Türkiye ve Rusya arasında benzerlik olduğunu, her iki ülkede ekonomik gelişme olduğunu, ama aynı zamanda, her iki ülkede ifade özgürlüğüne yönelik saldırıların arttığına dikkat çekti. Son yıllarda yeni bir olgunun ortaya çıktığını, ekonomik gelişme gösteren ülkelerin ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları arttıran bir politikaya yöneldiklerini gözlemlediklerini söyledi. Macaristan’ın da muhalif basına yönelik baskıların arttırdığına dikkat çekti.
König Türkiye’nin AB’den almak istediğini zaten aldığını, Türkiye’nin dış ticaret hacminin % 40’nın Avrupa Birliği ile olduğunu, AB üyesi olsa bile bu hacmi aşamayacağını bildiği için Avrupa Birliği’ne üye olmayı umursamadığını belirtti.
Tekrar söz alan İpekçi, Nazi Almanyasında refahın yükseldiğini, şu anda Türkiye’de islami bir kesimin yükseliş içinde olduğunu ve bunların yeni pazarlara ihtiyaç duyduklarını söyledi. Dışişleri Bakanı’nın ifadelerinin Nazi Almanya’nın o dönemdeki politikasına benzediğini belirterek ”Davudoğlu Türkiye’nin hedefi olarak Kafkaslar’ı, Orta-Doğu’yu, Balkalar’ı ve tüm İslam Dünyasını gösterdi. Bu gelişen İslami orta sınıfın hedefleriyle örtüşüyor. Bu bir Pazar arayışıdır” dedi.
YAYINCI VE ÇEVİRMENLERİ CEZAEVİNE ATAN TEK ÜLKE
PEN Başkanı Ola Larsmo, Tütkiye’nin bir çelişkiler ülkesi olduğunu, dış dünyaya reformlar yaptığı ve Kürtlere bazı haklar verdiği, askeri vesayetle hesaplaştığı gibi bir izlenim verirken aynı zamanda basın ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırıları artırdığını, gazeteci, yazar, avukat ve aydınları cezaevine attığını ve yargıladığını dile getirdi.
Yayıncı ve çevimenleri cezaevine koyan, PEN yöneticilerinin tamamı hakkında dava açan Dünyadaki tek ülkenin Türkiye olduğunu dile getiren Larsmo, ”Türkiye şu anda gazeteciler için Dünyanın en büyük cezaevidir. Dünyada en çok gazeteci öldüren ülke Meksika, en fazla gazetecinin cezaevinde bulunduğu ülke Türkiye’dir” şeklinde konuştu.
AVRUPA BİRLİĞİ BARIŞ SÜRECİNDE DEVREYE GİRMELİ
Konferansta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile Türk devleti arasında süren görüşmeler de tartışıldı. Arne König Avrupa Birliği’nin başlatılan barış sürecini daha da ileri götürmek için devreye girmesinin görüşmelerin daha sağlıklı yürümesini sağlayacağını söyledi. Barış görüşmelerinin önemli bir bölümünün gizli tutulmasının ve sadece sınırlı sayıda insan tarafından bilinmesinin sakıncalarına dikkat çeken Konig sürece tüm toplum kesimlerinin katılımının sağlanmasının önemine değindi. Türkiye’nin gerillaların serbestçe geri çekilmesine göz yummasının Türkiye’nin soruna bir çözüm bulunmasını istediğini gösterdiğini belittikten sonra bir zamanlar terör örgütü olarak damgalanan örgütlerin iktidara geldiklerine dikkat çekti.
Ola Larsmo Kuzey Kürdistan’daki Kürt sorunuyla İrlanda’da geçmişte yaşanan sorun arasında benzerlikler olduğunu , ABD’nin İrlanda ekonomik yatırım yapabilmek için sorununun çözümü için önemli bir rol oynadığını, ancak Avrupa Birliği’nin Türkiye’yle daha önceleri daha sıkı bir ekonomik işbirliği yapmayı arzuladığını ve bunu gerçekleştirdiği için soruna ilgisiz kaldığını, ayrıca AB’nin Türkiye için eski cazibesini kaybettiğini söyledi.
Mats Johasson Türkiye Hükümetine baskı yapılabilmesi için AB Komiserleriyle ilişki kurulup konunun Avrupa Birliği’ne taşınmasının önemini şu cümlelerle dile getirdi” Avrupa Konseyi’nin ekonomik sorunlarda bir yetkisi olmadığı için AKP onu önemsemiyor. Ama AB söz konusu olduğunda ekonomik çıkarları söz konusu. Ticari ilişkiler Türkiye için önemli.”