Ferda Koç: Kürt işçisi Türkiye'de göçmen işçi konumunda

Ferda Koç: Kürt işçisi Türkiye'de göçmen işçi konumunda

DTK üyesi ve Dev Saðlık-Ýş temsilcisi, yazar Ferda Koç, Türkiye'deki Kürt işçilerin çalışma yaşamında ciddi hak gasplarına uðradıðını belirtti. Kürt işçilere çeşitli ülkelerdeki 'göçmen işçiler' gibi yaklaşıldıðını ifade eden Koç'a göre; Kürt toplumunun ulusal özgürlük hareketinin etkisi altındaki modernleşmesi, devletin ekonomik baskılarını engelleyen bir faktör.

'KÜRT ÝŞÇÝLER GÖÇMEN ÝŞÇÝLERÝN MAÐDURÝYETÝNÝ YAŞIYOR'

ANF'ye deðerlendirmede bulunan Koç, Kürt işçilerin, “güvencesiz işçiler”in özel ve önemli bir grubunu oluşturduðunu tespit ederek; Kürt işçilerin Türkiye emek ordusuna katılımının esas olarak Kürdistan’da deðil, Türkiye’de gerçekleştiðini belirtti. Bunun, “Kürt işçi” için çoðunlukla bir “gurbetçi” veya “göçmen" işçi statüsüne dahil olma anlamı taşıdıðına dikkat çeken Koç, şu benzerliði aktardı: "Dünyanın her yerinde 'gurbetçi' veya 'göçmen' işçiler hangi maðduriyetleri yaşıyorlarsa, Kürt işçiler de hemen hemen aynı maðduriyetleri yaşıyorlar. Kayıtsız, ölümcül, pis işlerde, çok düşük ücretlerle çalıştırılma; aşaðılanma, dışlanma, kriminalize edilme; son derece kötü koşullarda barınma, ulaşım ve saðlıksız koşullarda yaşamak zorunda kalma, tutunamama korkusuyla damgalı bir içe kapanma, gettolaşma, kapalı topluma hapsolma ilk aðızdan sayabileceðim şeyler."

Ferda Koç, Kürtlerin aksine pek çok ülkede, sözünü ettiði sorunlarla karşılaşanların gerçek gurbetçi-göçmen işçiler olduðuna deðindi: "Dünyanın her yerinde bu sorunları yaşayan 'gurbetçi/göçmen' işçiler, çalıştıkları ülkenin gerçekten de 'yabancısı'. Almanya’da Türkler, Yugoslavlar, ABD’de Meksikalılar/Latinolar, Fransa’da Kuzey Afrikalılar gibi. Gurbetçi/göçmen' işçilik, bu işçilerin kendi ülkelerinde şu veya bu nedenle ortaya çıkan bir toplumsal yıkıma veya yoksulluða baðlı olarak daha iyi fırsatlara sahip olan ülkelere giderek geçici veya sürekli işlere talip olmasına baðlı olarak gelişti. Türkiye’deki Kürt işçiler için ise durum bu deðil. Birincisi, Kürt işçi “yabancı” deðil, TC yurttaşı. Ýkincisi, Kürt işçiyi Türkiye’de gurbetçi veya göçmen işçi olarak çalışmaya zorlayan, bizzat devletin politik şiddeti ve merkezi otoritenin Kürdistan’daki ekonomik yıkıcılıðı. Yani devlet, politik şiddet ve ekonomik zorlama ile Türkiye işçi sınıfı içinde Kürt işçilerden oluşan bir 'en alttakiler' durumu yarattı."

'SINIF MÜCADELESÝ KÜRT DIŞLANARAK YÜRÜTÜLMEYE ÇALIŞILDI'

Türkiye işçi sınıfının da emek piyasası içinde, 'Kürt sorunuyla birlikte yaşadıðını' düşünen yazar Koç, Kürt işçiliðin ücretler üzerinde, çalışma koşullarında ve “emeðin yeniden üretim koşulları” diye tarif ettiði “sosyal haklar” üzerinde negatif basınç yapan bir emek grubunu oluşturduðunu anlatarak, şunları kaydetti: "Büyük kentlere göç etmek zorunda bırakılan Kürt yoksulları öyle aðır koşullar altında emek piyasasına ekleniyorlar ki, en düşük ücretlere razı olmak, en kötü iş ortamlarını kabullenmek, son derece kötü barınma ve yaşama koşullarına tahammül etmek zorunda kalıyorlar. Türkiye işçi sınıfı, bu negatif basıncı yenmeden 'insan onuruna uygun ücret ve yaşam koşulları'nı realize edebileceði bir sınıflar arası güçler dengesi saðlayamayacak. Türkiye işçi sınıfı bu sorunu bugüne kadar, gerçekçi olmayan bir biçimde 'geri gidecekleri' örtük beklentisiyle, 'Kürdü dışlayarak' aşmaya çalıştı. Örgütlü işçi hareketinin dayandıðı çekirdek işçiler, güvencesiz işçiliði kendi ayrıcalıklarının teminatı saydılar. Örgütlü işçilerin, güvencesiz işçiliðin başlıca kaynaklarından olan Kürt işçilerine yönelik ırkçı, dışlayıcı tutumlarını bu olgu ile birlikte anlamalıyız. Ama ne Kürtler geri gidecekler, ne de daha düşük maliyetli güvencesiz işçilik, çekirdek işçilerin yüksek ücretlerini ve güvenceli işlerini sonsuza kadar sürdürmelerini garanti altına alabilecek."

'KÜRT EMEÐÝ, EMEK PÝYASASININ DAYANIKLI KATILIMCISI HALÝNE GETÝRÝLMELÝ'

Ferda Koç, Türkiye işçi sınıfının örgütlü kesimlerinin, güvencesiz çalışmaya karşı mücadele etmesi ve bunun için ise Kürt emeðinin, emek piyasasının 'dayanıklı' bir katılımcısı olmasını saðlayacak toplumsal önlemleri yaratmasının gerektiðini düşünüyor. "Zorla göç ettirilen, geçim araçlarından koparılan, büyük kentlerin varoşlarına fırlatılıp atılan ve kendilerine tamamen yabancı bir ortamda 'tehdit' muamelesi gören insanların emek piyasasının en kırılgan, en dayanıksız ve dolayısıyla, en şiddetli sömürü koşullarını kabul etmeye yatkın grubunu oluşturması kaçınılmaz" diyen Koç, ekledi: "Dolayısıyla emek piyasasının genel ortamının işçiler lehine düzenlenebilmesi için 'Kürtlerin bu piyasa karşısındaki durumlarının düzeltilmesi' bir zorunluluk. Kürt emekçilerinin, emek piyasasının 'dayanıklı' katılımcıları haline getirilmesi gerekiyor. Bunun için gereken şeylerin, Kürt sorunu ile damgalı özel bir talepler dizisi oluşturacaðı ise açık. Kastettiðim şey, böylesi bir talepler dizisinin, Kürt sorununun çözüm güçlerine bir çok yeni unsuru katacaðıdır."

'KÜRT HALKININ BÜYÜK ÇOÐUNLUÐU ARTIK ÝŞÇÝ...'

Yazar Ferda Koç, Kürt bölgesindeki sınıf hareketinin durumu hakkında ise şu fikirde: "Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi, sosyalistlerin önderlik ettiði bir halk hareketi. Ancak halen hareketin 'ulusal' yönü ön planda görünüyor. Kürt işçilerinin Türkiye’nin neo-liberal kapitalizmi içinde özel bir küme olarak örgütlenerek herekete geçirilmesi için objektif koşulların tümü ve kimi subjektif koşullar gelişmiş olmasına karşın henüz ortada elle tutulur pratik girişimler yok. Kimi arkadaşlarımız, Kürt Özgürlük Hareketinin 'bir sınıfsal özgürlük ve eşitlik hareketi' olarak gelişmemesini, Kürdistan’da güçlü bir işçi sınıfının bulunmamasıyla açıklıyorlar. Oysa Kürt halkının büyük çoðunluðu artık işçi. Artık 'ulusal özgürlük sorunu'nu sınıfsal terimlerle ifade etmemiz, Kürt sorununu 'proleter bir sorun' olarak ortaya koymamız gerektiði düşüncesindeyim."

Kürt yoksulluðunun, Türkiye Kürdistanı’nda bir yerel sermaye birikimi olarak karşılıðının bulunmadıðını belirten Koç, neo-liberal iktidarların, Kürt kentleri ve ilçe merkezlerini 'Rezervuar Şehirler' haline dönüştürdüklerini kaydetti. "Ýnsanlar bu şehirlerde 'toplanıyorlar' ve Türkiye’de ya da bir başka yerde -Almanya’da, Rusya’da, Arap ülkelerinde ve şimdilerde Güney Kürdistan’da- gurbetçilik yaparak, göçmen işçilik yaparak bu merkezlerdeki yaşamlarını 'kolaylaştırmaya' çalışıyorlar" diyen Koç, devletin politikasını ise "sanayisizleştirmek, ticaretsizleştirmek ve yoksul halkı Sosyal Yardım Fonları ve Yeşilkart gibi araçlarla sadaka düzeyindeki gelirlere baðımlı kılmak" şeklinde tarif etti.

'DEVLETÝN BAÐIMLILAŞTIRMA POLÝTÝKASI ÖZGÜRLÜK HAREKETÝ SAYESÝNDE ENGELLENÝYOR'

DTK üyesi ve Dev Saðlık-Ýş temsilcisi, yazar Ferda Koç, AKP Hükümeti'nin Kürt illerinde hibelerle, koruculuk sistemi ve gayrı meşru kazanç aðlarıyla yoksul Kürtleri baðımlılaştırma politikası yürüttüðünü bildirdi: "Ýzleyebildiðim kadarıyla, ön planda olan feodal işbirlikçileri hibelerle, koruculuk sistemiyle, gayrı meşru kazanç aðlarıyla nemalandırarak bunlar üzerinden tabana yayılan bir baðımlılaştırma politikası yürütülüyor. Tek istisna 'Yeşil Kart' sistemindeydi. O da 2011 seçimlerinin sonrasında rövanşist, intikamcı bir uygulamayla önemli ölçüde budandı. Devlet, Kürt yoksullarını baðımlılaştırmada 'geleneksel' büyük toprak mülkiyeti örüntülerini, feodal aile yapılarını, dinsel cemaatleri temel alan yöntemler uyguluyor. Kürt toplumunun ulusal özgürlük hareketinin etkisi altındaki modernleşmesi, bu yöntemlerin erişim alanını her geçen gün biraz daha daraltıyor."