Faili meçhul yaşanmadı, katliam açıktan yapıldı
İHD Amed Şube Başkanı Raci Bilici, 14 yıllık AKP iktidarı sürecinde faili meçhul yaşanmadığını, katliamların gizleme gereği duyulmadan açıktan yapıldığını ifade etti.
İHD Amed Şube Başkanı Raci Bilici, 14 yıllık AKP iktidarı sürecinde faili meçhul yaşanmadığını, katliamların gizleme gereği duyulmadan açıktan yapıldığını ifade etti.
Bilici ayrıca 27 Mayıs günü devlet güçleri tarafından gözaltına alındığından bu yana haber alınamayan DBP Şırnak İl Yöneticisi Hurşit Külter’in akıbetini de sordu.
90’lı yıllardan günümüze hükümetler değişse de devletin Kürt sorununa dair imha ve inkar politikaları değişmedi. Son olarak barışçıl söylemlerle iktidara gelen AKP’nin 24 Temmuz 2015 tarihinden bu yana izlediği politikalar ise devletin Kürt sorununa bakış açısını çok net şekilde ortaya koymakta.
90’lı yıllardan bu yana devletin Kürt sorununun çözümüne dair girişimlere faili meçhuller ve gözaltındaki kayıplarla cevap olduğunu belirten İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şube Başkanı Raci Bilici, “Evinden ya da sokak başından alınıp görülen bu insanların kiminden bir daha haber alınamayıp cenazesi dahi bulunmazken kiminin cenazesi yol kenarında veya toplu mezarlarda bulundu. Binlerce insan sırf muhalif olup devlete biat etmediği için sistematik ve planlı şekilde katledildi ya da akıbeti gizlendi. Gizlendi diyoruz çünkü biz bu katliam ve kayıpların devletin bilgisi dışında gerçekleşmediğini bildiğimiz gibi söz konusu olaylara ilişkin bilgilerin de devlet arşivinde yer aldığını biliyoruz. Evet, o dönemde kaybedilen ya da katledilen kişilerin nereden alındığından tutun da nerede, ne şekilde, kimin emri ve eliyle katledilip kaybedildiğine dair bilgilerin tümü devlette mevcut bulunmasına rağmen failler devlet eli ile korunarak 90’lı yıllardan bu yana var olan kirli zihniyeti devam ettirilmiştir” dedi.
AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana “Bizim dönemimizde hiç faili meçhul cinayet yaşanmadı” söylemini hatırlatan Bilici, “ Evet belki hiç faili meçhul ya da göz altında kayıp olayı yaşanmadı ama bunun sebebi AKP iktidarının adaleti veya barışçıl yaklaşımı değildi. Bunun tek sebebi toplumsal olaylarda ve çatışmalarda arada kalan siviller söz konusu olduğunda bile AKP’nin her şeyi açıktan yaparak çok sayıda çocuk, kadın ve yaşlı katletmesiydi. Bakın Türkiye BM’nin tüm kişilerin zorunlu kaybetmeye karşı korunmasına dair düzenlenen kayıplar sözleşmesini imzalamamıştır çünkü geçmişteki suçları ile yüzleşmek zorunda kalmak istememiştir” ifadelerini kullandı.
HURŞİT KÜLTER GÖZALTINDA, GÖRGÜ TANIKLARI VAR
24 Temmuz 2015 tarihinden sonra Kürdistan’daki bu savaşın şiddetinin artıp farklı bir boyuta taşındığını söyleyen Bilici, devletin keyfi uygulamalarla imzaladığı uluslararası sözleşmelerin ve yasaların dışına çıktığını vurgulayarak, “İmha çerçevesinde bir politika yürüten devlet, gerek kırsalda gerekse kentlerde birçok sivili katletti. Katledemeyip yaralı yakaladıklarını infaz etti ya da gözaltında olduğunu inkar ederek kaybetme yoluna gitti. Bu politikanın son kurbanı ise Şırnak DBP Yöneticisi Hurşit Külter oldu. Külter’in gözaltına aldığına dair görgü tanıkları ve iddialar olmasına rağmen Külter’in gözaltında olmadığında ısrar ediliyor. Yöntem hep aynı gözaltına alınır alındığı inkar edilir ve yaşam hakkına son verilir. Biz tekrar aynı durumun yaşanmasından endişe duyuyoruz çünkü Hurşit Külter’in gözaltına alındığı 27 Mayıs tarihinden bu yana haber alınamıyor” dedi.
TÜRKİYE GEÇMİŞ İLE YÜZLEŞİLMELİ
Türkiye’nin geçmişte izlediği kirli politikalarla yüzleşip bu gidişata son vermek yerine ‘Askeri koruma zırhı’ yasa tasarısını kabul ederek bu tarz olayların önünü açtığını aktaran Bilici şöyle devam etti; “Yaşananların sona ermesi için atılması gereken ilk adım Türkiye’nin geçmişte işlediği suçları kabul ederek tıpkı Bosnahersek ve Arjantin gibi ülkelerindeki geçmişle yüzleşme komisyonlarına benzer komisyonlar kurarak failleri açığa çıkarmaktır. İşte bu nedenle demokratik ve duyarlı tüm kesimlere sesleniyorum. Ciddi bir tepki ve kamuoyu oluşturulamazsak Hurşit Külter ve daha nicelerimiz faili meçhullere kurban gidecek. Unutmamalıyız ki toplumsal ve onurlu bir barış sağlanacaksa bu adil bir şekilde geçmiş ile yüzleşmekten geçmektedir. Geçmiş ile yüzleşilirse kayıpların faili öğrenilir ve yeni faillerin oluşmasının önüne geçirilir.”