Tayyip Erdoğan'ın AKP'si 13 yıldır tek başına iktidarda.  13 yıl içinde birçok yerel ve genel seçim atlatıldı. Ancak AKP döneminde ilk kez bu kadar gergin bir seçim yaşandı. 

Recep Tayyip Erdoğan ve adamları seçmenin tavrını değiştirmek ve AKP'nin en azından tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde etmesi için kanlı operasyonlar dâhil, birçok yolu denediler.

HDP, 2007 ve 2011 seçimlerinde olduğu gibi bağımsız adaylarla seçime girmiş olsaydı, iş bu kadar kızışmayacak, Erdoğan siyasi olmayan yol ve yöntemlere belki başvurmayacaktı. Çünkü bedavadan elde ettiği 50-60 milletvekili ile tek başına iktidar olmayı garantilemiş olacaktı.

İşte ne zamanki HDP doğru olanı yaptı, parti olarak seçime girmeye ve 12 Eylül Rejimi'nin yüzde 10 barajını yıkmaya karar verince, kıyamet koptu. Çünkü HDP'nin seçime parti olarak girmesi hem Erdoğan'ın başkanlık hayallerini çökertti, hem de AKP'nin tek başına hükümet olma dönemini sonlandırdı. Ayrıca son sömürgeci parti olan AKP'yi Kürdistan'da sildi. Sıfırladı.

Erdoğan ve adamları daha işin başında iken HDP'nin yakaladığı rüzgârı fark ettiler. HDP'nin çok kolaylıkla barajı aşacağını ve hatta yüzde 20'lere doğru bir tırmanış göstereceğini gördüler. Kamuoyuna algı yaratmak için sundukları yalan anketlerde değil, önlerine gelen gerçek anketlerde bunun böyle olduğunu gördüler.

Erdoğan ve adamları normal demokratik bir yolla HDP'nin önünü kesmenin mümkün olmadığını bildikleri için illegal ve gayri meşru yollara başvurmaya başladılar.  

Amaç kaos yaratarak HDP'yi baraj altında bırakmaktı. Ağrı'da Türk askerlerini göz göre göre ölüme yollayarak savaş çıkartmak, Adana ve Mersin'de HDP binalarına eş zamanlı yapılan ve katliam amaçlı bombalı saldırılar, HDP'lilerin kaçırılıp hunharca öldürülmesi, Erzurum'da girişilen, ancak sonuçsuz kalan toplumsal linç ve nihayetinde 5 Haziran günü Amed mitingine yapılan bombalı saldırı bu kaos planının kilometre taşlarını oluşturuyordu.

Ancak HDP'yi baraj altında bıraktırarak hem başkanlık ve hem de AKP hükümetinin devamını sağlayacak olan kaos politikası istenilen sonucu ortaya çıkarmadı. Çünkü hesap yanlış yapıldı. Yaratmak istedikleri kargaşa bu kez onları vurdu.

KAOSU YARATANLARIN STRATEJİK HATASI

İnsan öldürerek, şuraya buraya bombalı saldırı yaparak, parti binalarını ve seçim bürolarını kundaklayarak, hatta kendi askerlerini ateşin içine atarak, 'şehit cenazelerine' bel bağlayarak yaratılmak istenilen kaos, HDP ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin dirayetli, sabırlı ve akıllıca tutumu sonucu boşlukta kaldı.

Türkiye'de geçmişte derin devletin çok denediği ve her seferinde sonuç aldığı yöntemde, bu kez hesaba katılmayan buydu. Çünkü karanlık eller cinayet işliyor, bomba koyuyor ve tekelindeki medya aracılığıyla kitleleri galeyana getiriyordu. Oluşan kaos ortamından istediği sonucu elde diyordu. Siyaseti ve hayatı istediği gibi şekillendiriyordu. Çoğu kez de saldıran kendisi olmasına rağmen, hayali bir düşman yaratıyor ve kendisini mağdur gibi gösteriyordu.

Ancak bu kez kaos yaratarak siyaseti ve hayatı şekillendirmek isteyen güçler -ki bunun başında Erdoğan ve adamları geliyor-kendileri açısından stratejik ve hatta ölümcül bir hata yaptılar. Halkın iradesini, HDP'nin örgütlü gücünü ve yeni medya iletişim olanaklarını küçümsediler veya hesaba katmadılar.

Bu nedenle halk Ağrı'da bedenini kurşunlara hedef ederek planlarını bozdu. Bu nedenle Adana ve Mersin katliam girişiminden sonra halk soğuk kanlığını korudu. Bu nedenle 5 Haziran günü yüz binlerce insan Amed mitinginde yapılan kalleşçe saldırıya karşı tek bir kişi gibi hareket etmeyi becerdi.

Yani kaos yaratanlar bu kez onu yönetmeyi beceremediler. İnisiyatif sağlayamadılar.

Seçimler bitti. HDP, rejimin, Erdoğan ve adamlarının tüm hile ve hurdalarına rağmen sandıktan başarıyla çıktı. Aslında HDP'nin aldığı oy yüzde 13.12'in çok üstünde. Abartısız şunu söyleyebiliriz HDP'nin birkaç puan oyu iptal edildi.   

AKP İÇ SAVAŞ PROVASI YAPIYOR

Herkes kabus bitti ve kaos yaratmak isteyen güçler amaçlarına ulaşmadığını düşündüğü bir anda bu kez Amed'te daha kanlı bir süreç için cinayet işlendi. Erdoğan'ın adamlarının yönettiği basın ve yayın organları ilk andan itibaren saldırıdan PKK'yi sorumlu tutarak iç savaş için harekete geçtiler. Bu medya organlarının kışkırtıcı ve kan isteyen yayınlarına paralel olarak JİTEM gözetiminde sokak infazları başladı. Böylelikle 7 Haziran öncesi HDP ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin kaosa dâhil edemeyen güçler bir kez daha şanslarını denemiş oldular. Adeta 5 ve 9 Haziran günleri iç savaş provası yaptılar.

Ancak hem HDP, hem de KCK ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarda bu saldırıların amacını deşifre ettiler. Halkı ve taraftarlarını soğukkanlı olmaya ve aynı zamanda provokasyonlara prim vermeyecek şekilde örgütlü ve bilinçli hareket etmeye çağırdılar. Amed halkının ve gençliğinin bu çağrıya büyük oranda uyması bir kez daha karışıklık yaratarak siyasi sonuç elde etmek isteyenleri boşluğa itti.

İNİSİYATİF ÖZGÜRLÜK HAREKETİNDE

Amed'te JİTEM destekli kontra saldırılarla birlikte yaratılmak istenen kaos ve iç savaş bir anlamda başlamadan bitti. İnisiyatifin kaosu yaratanlarda değil, HDP ve Kürt Özgürlük Hareketi'nde olması büyük faciaların yaşanmasının önüne geçti.  Gerçekten HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın dediği gibi ortada bu saldırıları önleyecek bir hükümet ve yönetim yok. Aksine AKP çevreleri ve medyası daha fazla kan akması ve insan ölmesi için kirli propaganda da sınır-mınır tanımıyorlar.  Kürtlerin sinir uçlarıyla oynayarak provokasyonu büyütmeye çalışıyorlar. İstiyorlar ki, sokalar kan gölüne dönsün. HDP'nin başarısı gölgelenmekle kalmasın, eskisi gibi sömürgeci sistemlerini yeniden üretsinler, 7 Haziran'da aldıkları büyük yenilgiyi unuttursunlar.

Ancak bu olmayacak. Son iki aydır kargaşa yaratarak siyasi yaşamı şekillendirmek isteyen güçler amaçların ulaşamayacak.

Haksızlar ve teröre başvuracak kadar çaresizler. Ve her şeyden çokta artık eskisi kadar her şeye muktedir değiller.

Ve dahası var… Ne Kürt eski Kürt, ne Kürdistan eski Kürdistan, ne Türkiye eski Türkiye, ne dünya eski dünya…