AKPnin 4. Olaðan Kongresi Pazar günü toplanıyor. Türk Başbakanı Tayyip Erdoðan başta olmak üzere AKP kurmayları bu kongreye kendi gelecekleri açısından hayli önem atfediyorlar. Dünyanın Erdoðan ve AKPnin ekseninde döndüðünü sanarak herkesin de böyle bakmasını salık veriyorlar.
Medya şimdiden Erdoðanın kongrede yapacaðı konuşmaya ilişkin kamuoyunu bir beklenti içine sokmaya çalışıyor. Erdoðanın yeni bir sayfa açacaðı pompalanıyor. Erdoðanın belirlediði ve kongrenin ise sadece onaylamak zorunda kalacaðı AKPnin yeni yönetiminde kimlerin yer alacaðı da hayli ilgi çekiyor.
HER AKŞAM BÝR TELEVÝZYONDA
Memlekette kan gövdeyi götürürken Erdoðan her akşam o televizyon benim, bu televizyon senin dolaşarak önemli açıklamalarda bulunuyor. Kongrede yapacaðı konuşma üzerinde çalıştıklarını ve balkon konuşmalarını aşan bir içeriðe sahip olacaðını zikrediyor. Hadi hayırlısı deyip buraya bir nokta koyabiliriz, ama Erdoðan televizyonlarda kendisine çanak sorular soran gazetecilerin karşısında yaptıðı konuşmalarda Kürtçe deyimle tebîatî şîrîtî heta pîrîtî örneðini sergiliyor.
Televizyon ekranlarında üslubuyla, seçtiði kelimelerle iflas eden tüccarın eski defterinden fırlamış gibi konuşuyor. Ýleri sürdüðü argümanlarda yeni olan bir şey yok. Eskiyi bıktırıcı bir şekilde tekrarlıyor. Tek fark savaşa ve Oslo sürecine ilişkin daha çok yalan söylüyor.
Az da olsa Erdoðanın AKP kongresinde yeni bir sayfa açacaðına inananlar varsa, şimdiden yaşayacakları büyük hayal kırıklıðına hazır olsalar iyi olur. Çünkü Erdoðanın yeni bir sayfa açacak takati, mecali ve gücü kalmamıştır. Kürdistan Özgürlük Hareketi karşısında aðır bir yenilgi almıştır. Kaldı ki Erdoðan ve ekibi durumu objektif olarak deðerlendirmek, buna uygun adımlar atmak ve gerekli politik manevra yapma yeteneðinden yoksundurlar.
ERDOÐANIN SÖYLEDÝKLERÝ HEYECAN YARATMIYOR
Adımlar sorunlu kesimlerin aðzına bir parmak bal çalarak çöküşü engellemenin yollarını bulmak ve zaman kazanmak için atılıyor. Mesele bu olunca da yapılan ve söylenenler halkla ilişkiler çalışmasından öteye bir anlam taşımıyor. Bu nedenle son Zübükzadenin AKPye transferi, Erdoðanın yaptıðı son açıklamalar ve Yalçın Akdoðanın yazdıðı yumuşak makaleler Kürt tarafında ciddi bir karşılık bulmuyor.
Birkaç yıl önce, hatta geçen yıl bu zamanlar söylendiði zaman heyecan yaratan şeyler, örneðin Türk Başbakanı Tayyip Erdoðanın Ýmralı da görüşmeler tekrar başlayabilir veya Oslo görüşmeleri olabilir türünden çıkışları, şimdi Kürt tarafında sanıldıðının aksine bir heyecan yaratmıyor. Bu aşamada yaratması da mümkün görünmüyor.
Çünkü AKPnin her önemli tarihi momentte sorunları çözmek yerine, onu ötelemek için ustaca kamuoyunu ve tarafları beklenti içine soktuðu biliniyor. Artık AKP ve Erdoðanın çözüm yerine çözüm fikrini sattıðı, meselelere tüccarca yaklaştıðı biliniyor.
Bu nedenle kimsenin, özellikle de Kürt tarafının işi yokuşa süren, çözümü erteleyen, çözüm yerine çözüm fikrini pazarlamaya kalkan AKP ve onun liderine tahammülü yok, kalmadı. Zaten son savaşta bundan dolayı patladı. Ve AKPyi tarihi yenilgi ve çöküntü ile karşı karşıya getirip bıraktı. Bu kongre de çöküşün ilanından başka bir işe yaramayacak.
ERDOÐAN SAMÝMÝ ÝSE YALAN SÖYLEMESÝN
Kaldı ki yeni bir sayfa açacaðı söylenen Erdoðan daha kongre kürsüsüne çıkmadan, konuk olduðu televizyon ekranlarında ciddi meselelerde neden yalan söylüyor?
Samimi bir politikacı yeni bir sayfa açacaksa eðer, işe ilk önce doðruları söyleyerek başlaması gerekmez mi? Ama Erdoðan milyonlarca insanın gözlerinin içine bakarak çok önemli, hayati birkaç konuda resmen yan çiziyor.
Her şeyden önce Kürdistanda süren ve gittikçe derinleşen savaşa ilişkin gerçekleri halktan gizliyor. Türk ordusunun kayıplarını mümkün olduðunca aşaðı çekiyor. Gerçek dışı rakamlar veriyor. Daha önce 500 terörist öldürdük dediði halde, bu kez toplam 239 PKKlinin hayatını kaybettiðini söylüyor.
Savaşa ilişkin gerçekleri gizlemesi yetmezmiş gibi, Oslo görüşmelerinin ses kayıtlarının ve en son mutabakat belgesinin PKK tarafından sızdırıldıðını iddia ediyor. Doðrusu iddiadan öteye yalan söylüyor.
OSLO BELGELERÝNÝ GÜLENCÝLER SIZDIRDI
Halbuki Erdoðan da, emrindeki Milli Ýstihbarat Teşkilatı da iyi biliyor ki hem internet ortamına düşen Oslo görüşmelerine ilişkin olduðu söylenen ses kayıtları, hem de CHP genel başkan yardımcısının açıkladıðı Oslo Mutabakat Belgesini Fethullah Gülen cemaatinin adamları sızdırdı. Bütün göstergeler bu karanlık çeteyi işaret ediyor.
Ýktidar ve Çankaya savaşları için bunu yaptılar. Yapacaklar da. Önümüzdeki günlerde Çankaya köşküne çıkmak için Türkiyeyi ateşe atmaktan çekinmeyen tarafların başka belgeleri de birbirlerine karşı kullanmaları muhtemeldir. Aslında Erdoðan ve ekibi Oslo görüşmelerinin Cemaatin adamları tarafından ne amaçla sızdırıldıðını biliyor. Ama dürüstçe, bunu çıkıp açıkça söyleyeceðine suçu ve günahı Kürt hareketine yükleme gayreti içine giriyor. Bilerek günah işliyor. Kürtlerin günahını alıyor.
MUTABAKAT BELGESÝNÝN ALTINDA ISLAK ÝMZA OLUR MU?
En vahim olanı ise bizzat kendisi tarafından atanan heyet ile PKK arasında üçüncü koordinatör bir gücün gözetiminde yapılan ve tarafların üzerinde mutabakat kaldıðı belgeyi halkın gözünün içene bakarak PKKnin uydurduðu bir metin olarak niteliyor. Çok basit bir kurnazlıkla belgenin altında tarafların imzası yok diyor. Bir kez daha demagoji yapıyor. Gerçekleri halktan gizliyor.
Çünkü dünya alem bilir ki bu türden mutabakat belgelerinde tarafların ıslak imzası olmaz. Tarafların onayı olur. Taraflar atacakları pratik adımlarla mutabakat belgesini hayata geçirirler. Bu türden gizli diplomasi uzun ve yorucu müzakereler sonucu üzerinde anlaşma saðlanan mutabakat belgelerinde her şey noktasıyla virgülüyle zaten yazılmaz. Çözüm için mutabakat belgesinde varılan görüş birliði ve güven esastır. Oslo görüşmeleri zaten üzerinde anlaşılan mutabakat belgesi Erdoðan tarafından yerine getirilmediði için kesintiye uðramıştır.
ERDOÐANIN DERDÝ ÇÖZÜM DEÐÝL
Dikkat edilirse Erdoðan mutabakat belgesinde çözüm için altın deðerinde olan görüşleri tartışmıyor. Onları uydurulmuş bir metin olarak elinin tersiyle itiyor, bundan sonra da öyle yapacak. Çünkü Erdoðanın bu son çıkışıyla daha net anlaşılıyor ki, hükümet Ýmralı ve Oslo görüşmelerine sorunun çözümü için stratejik bir hamle olarak yaklaşmamış. Bu işe samimiyetsizce, taktiksel olarak yaklaşmış. Adımlarını tasfiye üzerinden hesaplamış.
Şimdi aynı numarayı çevirebileceðini düşünüyor olsa gerek. Bu nedenle AKP kongresinde yeni bir sayfanın açılacaðı balonunu uçuruyor. Ama balon daha kongre salonuna ulaşmadan patlıyor. Çünkü Kürt tarafı sahte umut balonlarından çok, gerçek manada kalıcı çözüm istiyor. Bunun dışında söylenenleri duymuyor. Haklı olarak duymakta istemiyor. Bunun yerine Şemzinanı, Çelêyi, Geveri, Dersimi, Çewliki, Kürdistanı işaret ediyor.
Peki Kürt tarafı barış için ne istiyor?
Ýlk adım olarak Oslo mutabakat belgesinin uygulanmasını istiyor. Öcalanın özgürlüðüne gidecek süreç başlatılsın, 10 bini aşkın siyasi rehine serbest bırakılsın, askeri operasyonlar dursun, denetlene bilinir çift taraflı ateşkes ilan edilsin, Kürtlerin kendi kendini yönetme hakkı da dahil olmak üzere siyasi-kültürel kolektif hakları tanınsın, anayasa güvence altına alınsın.
Kürt tarafı çok şey mi istiyor? Hayır.
Bunlar asgari, makul taleplerdir. Örneðin Ýspanyada geniş özerklik hakkına sahip Katalanların baðımsızlık istediði bu günlerde Kürt tarafının talepleri son derece makuldür.
Bu taleplere AKP ve Erdoðan ne diyor? Soru çok basit: Evet mi, hayır mı? Kürtlerin asgari taleplerine saygı gösterecek mi, buna uygun adımlar atacak mı? Erdoðan ne Kürtlerin iradesine saygı gösteriyor, ne de barış için bir adım atıyor. Bunun yerine televizyonlarda halkla ilişkiler çalışması yapıyor.
Bu nedenle AKP kongresinin savaşsız bir Kürdistan ve Türkiye için yeni bir umut yaratacaðını ve yeni bir kapı açacaðını düşünmek için ortada bir neden yok. Hiç kimse Oslo mutabakat metnini uydurulmuş bir belge deyip elinin tersiyle iterek, yeni bir sayfa falan açamaz. Kan ve hamaset edebiyatı yaparak, dokuz BDP milletvekilinin kellesini isteyerek bunu hiç yapamaz.
Ham hayal kurmaya hiç gerek yok. Erdoðan aklını başına alır, barış ve demokrasi için bir adım atarsa amenna. Ama bunu beklemeye, bir diktatörün iki dudaðının arasından çıkacak ve her tarafa çekilmeye müsait bir kelimeye takılıp kalmak Kürtlerin işi olamaz.