PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın avukatlarının yargılandıðı davada söz alan tutuklu avukatlardan Doðan Erbaş, bu davanın merkezinde müvekkilleri Öcalan olduðunu belirterek, Öcalan'ın dinlenmemesi halinde adil yargılanmanın olmayacaðını vurguladı. "Bu davanın hem tanıðı hem de sanıðı müvekkilimizdir" diyen Erbaş, "Gerçek aktör duruşmaya getirilmelidir. Müvekkilimizin görüşleri ve beyanları yargılanıyorsa, bizzat dinlenilmelidir" dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın avukatlarının ilk duruşması Çaðlayan'daki Ýstanbul Adliyesi'nde Ýstanbul 16. Aðır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı. 36'sı avukat biri gazeteci 37 kişinin tutuklu olmak üzere 50 kişinin yargılandıðı davanın duruşması saat 09.00'da başlaması beklenirken, saat 12.00'a doðru başladı. Yüzlerce avukatın girmek istediði salonun küçüklüðü nedeniyle girişlerde gerginlikler yaşandı. Avukatlar salonun küçüklüðüne isyan etti. Tutukluların yakınları salona giremedikleri için yakınlarını göremedi. Duruşmaya yurtdışında heyetler, Ýstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioðlu, Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, Mardin, Van, Şırnak ve diðer kentlerden baro başkanları katıldı. Yüzlerce avukatın geldiði duruşmada avukatlar oturacak yer bulamayınca duruşmayı ayakta takip etmek zorunda kaldı. Ýzleyiciler için ayrılan kısma geçen avukatlar, duruşmaya da buradan katıldı. Duruşmaya, BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, BDP Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, BDP Van Milletvekili Nazmi Gür, BDP Mersin Milletvekili Ertuðrul Kürkçü, BDP eski Hakkari Milletvekilli Hamit Geylani, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve BDP'li yöneticiler katıldı.
AVUKATLAR: EZ LÝVÝR ÝM
Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci, "Burada duruşma yapmaya sizin de gönlünüz razı deðildi benim de deðildi. Ama burada yapacaðız, yapacak bir şey yok" dedi. Yurt dışından gelen heyetlerin salondaki kuralları bilmediði için cep telefonlarıyla ve makineleriyle fotoðraf çekmesi nedeniyle salonda gerginlik yaşandı. Tutuklu sanıkların kimlik tespiti yapıldı. Avukatların büyük kısmı Kürtçe, "Ez livir im" diye yanıt verdi. Savunma avukatlarının kimlik tespitine geçildi. 200'ün üzerinde avukat katıldı duruşmaya. Avukatlar kendilerini tanıtırken, sanık kelimesini kullanmaktan imtina ederek, "Tüm meslektaşlar" ya da "Tüm avukatlar müdafii" diyerek, kendisini tanıttı. Avukat Filiz Kerestecioðlu yer sorunu nedeniyle isyan ederek, "Umarım baro başkanları ve mahkeme heyeti çözer" dedi. Arzu Kayaoðlu, "Sanık oldukları için utanç duyduðumuz meslektaşlarımızın müdafiiyiz" dedi.
Yurt dışından gelenlerin isimleri ve baðlı bulundukları barolar ve kurumların isimleri okundu. Yurt dışından gelen heyeti temsilen kendisini tanıtan ve Ýngilizce konuşan hukukçunun sözleri tercüme edildi. Mahkeme Başkanı, "Bizim avukatlar bitti de sıra onlara mı geldi" dedi.
‘HUKUKUN YERLE BÝR EDÝLDÝÐÝ ÝBRETLÝK BÝR DAVA’
Avukatların kimlik tespitinin ardından sanıklar adına tutuklu yargılanan Öcalan'ın avukatlarından Doðan Erbaş söz aldı. Erbaş, şu anda mahkeme huzurunda hukuka aykırılıklar komedisi yaşandıðını söyledi. "Nereden bakılırsa bakılsın hukukun yerle bir edildiði tarihi ve ibretlik bir dava" olduðunu ifade eden Erbaş, bu durumun hukukun nasıl bir komediye dönüştüðünün en açık göstergesi olduðunu ifade etti. 46 avukatın bir sabah evleri basılarak gözaltına alındıðını hatırlatan Erbaş, "Bir kerede en fazla avukatın gözaltına alınması olarak dünya hukuk tarihine kara leke olarak geçti. Suriye'nin yapmadıðını Türkiye yargı organları yapmıştır. Suriye'ye ilişkin açıklamalar düşünüldüðünde bu olay yüzümüzde acı bir tebessüm bırakmaktadır. Ülke demokrasisi ayıplı bir hale gelmiştir. Onlarca hukukçu ve gazetecinin evleri büroları basılmış, mesleki yaşam hakları ayaklar altına alınmıştır. Hukukun askıda olduðu rejimlere demokrasi denmediðini biraz siyasetle ilgilenen herkes bilir. Hukuk ve adalet eðilip bükülemez. Demokrasilerde siyaseti hukuk, hukuku da insanlıðın ortak deðerleri ve hukukun genel ilkeleri olmak üzere vicdanlar belirler. Biz de mahkeme heyeti gibi hukukçuyuz. Madem bir sabah hukukçu deðil örgüt üyesi ve yönetici olarak uyanıyoruz. O halde öðrendiðimiz adalet ve vicdan ilkeleri dışında savunma kendi hukukunu hakkıyla savunacaktır" diye konuştu.
‘BÝRLÝKTE TARÝH YAZACAÐIZ’
Cumhuriyetin hukuk tarihinin Kürtler açısından olumlu hatıra bırakmadıðının altını çizen Erbaş, "Hukuk her dönemde egemenlerin elinde Kürtlere vurulan bir sopa olmuştur. Cumhuriyetin hukuk tarihi boyunca akıl tutulmasına işaret eden böyle bir operasyon nadir yaşanmıştır. Hukuku katli geleneði bizim dosyamızda olduðu gibi dönemsel olup, tek parti ve askeri cunta dönemlerinde yaşanmıştır. Pozitif hukukun tıkandıðı bir noktadır" diye konuştu. Bu davada yargılama konusunun örgüt üyeliði ya da yöneticiliði meselesi deðil, Kürtlerin, demokratların, muhaliflerin kendi kimliðiyle yaşaması, özgürlük felsefesi olduðunu vurgulayan Erbaş, şunları dile getirdi: "Bu dosya, bu mahkemenin yargılaması tarihidir. Birlikte tarih yazacaðız. Mahkeme çözüm aracı mı olacak yoksa gerçeði tahrif edecek bir rol mü olacak? Dava konusu Öcalan ve Kürt halkı ve onun savunması olduðundan şoven milliyetçilikle mi yürütülecek. Her tarafı siyasi bir davadır. 2000 sonrası statükocu oligarşik devlet geleneðinin yeni sürdürücüsü olma adayı siyasal iktidar yeni cumhuriyeti kurmaya çalışmaktadır. Çatışma varmış gibi gösterilmesi tamamen bir yanıltmadır. Restorasyon yapılırken güç ve yetki kavgası yapılıyor. Bu çatışmanın eşitlik, demokrasiyle ilgisi yoktur. Devleti ele geçirme ve güç olma kavgasıdır. Bu dönemlerde hep muhalifler ezilir. Bu bir devlet geleneðidir. Orhan Pamuk, yurt dışına kaçmak zorunda bırakıldı. Hrant Dink öldürüldü. Kürtler, muhalifler yok ediliyor. Bu durum 12 Eylül darbe sürecinin, 90'lardaki köy yakmalar, faili meçhuller gibi dizginsiz çeteleşme dönemidir."
‘KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜM MÜ DÜÐÜM MÜ ATILACAK?’
Bu darbe dönemi uygulamaları sonucunda yargılandıklarını ifade eden Erbaş, "Ýddianame bu oyunu hukuk kurallarına baðlamaktan başka bir şey deðildir. AKP 'Kürt sorunu demezsen Kürt sorunu olmaz' diyordu. Savcı da 'savunmazsan olmaz' noktasında. Heyete tarihsel bir görev düşüyor. Kürt sorununda çözüm mü düðüm mü atılacak, Kürtlerin varlıðı bir sorun olmaya devam mı edilecek. Bu darbe dönemine evet mi denilecek" diye sordu.
‘ÖCALAN DÝNLENMELÝ’
Öcalan'ın avukatları oldukları için yargılandıklarını ifade eden Erbaş, mutlaka Öcalan'ın bu davada dinlenmesi gerektiðine vurgulayarak, "Biz Öcalan'ın avukatlarıyız. Bu davada onunla görüşmeler yer alıyor. Yeni bir suç dili olarak Öcalan ile görüşme suçu ilan edildi. Ýlgili tüm kişi ve kurumların da çok iyi bildiði gibi ilk günden en son görüşmeye kadar tüm görüşmeler devletin kontrolü ve izinle yürütülüyordu. Ýmralı ve avukatları söz konusu olduðunda keyfi davranmak mümkün deðil, Ankara'dan belirlenmiştir her şey. Ýmralı söz konusu olduðunda, keyfiliðe yer yoktur. Hiçbir boşluk yoktur. Hele Önderlik Komitesi gibi illegal komite kurup, böyle yürütmek mümkün deðil. Bir önderlik komitesi varsa en başta Öcalan'ın beyanı alınmalı. Zira iddianamenin tümünde ve iddiaların merkezinde o yer almaktadır. Bu yargılama kapsamında maddi gerçeðin ortaya çıkması için müvekkilimizin dinlenmesi zorunludur. Adil bir yargılanma isteniyorsa mutlaka dinlenmeli. Hakkındaki yüzlerce iddia kendisine tek tek sorulmalı. Bu davanın tek sanıðı ve tanıðı müvekkilimizdir. Mahkemeniz kaçak bir yargılama yapmamalı. Gerçek aktör duruşmaya getirilmelidir. Müvekkilimizin görüşleri ve beyanları yargılanıyorsa bizzat dinlenilmelidir. Bu durum mahkeme ve kamuoyunca netleşmeden yapılacaksa yargılama hukuki olmayacaktır. 13 yıllık Ýmralı süreci boyunca tüm işlemler devletin bilgisi dahilinde gerçekleştirilmiştir. Türkiye'nin hiçbir cezaevinde bildirim izin mekanizması kullanılmazken, Ýmralı Cezaevi'nde olaðanüstü uygulamalar yapılıyor" diye konuştu.
‘BU DAVAYLA SAVUNMA HAKKI YOK EDÝLMEK ÝSTENMEKTE’
"Devlet yetkilileri içerik hakkında bilgi sahibi olduðuna göre, burada bir suçun işlenmesi mümkün mü?" diye soran Erbaş, şu deðerlendirmede bulundu: "Bir maðduriyetten söz edilecekse maðduriyet avukatları ve ailesiyle görüştürülmeyen müvekkilimizdir. CPT raporlarına göre açıkça tecrit, AÝHS'de işkence ve kötü muamele anlamına gelmektedir. Avukatların tutuklanmasıyla bu hukuk dışı tutum daha da derinleştirilmek istenmiştir. Görüşmeye gitmemiz örgütsel saikle yapılmamıştır. Bir hükümlü avukatlarıyla görüşme hakkına sahiptir. Bu davayla savunma hakkı yok edilmek istenmekte. Savunma sıradan bir hak deðildir. Savunma hakkı anayasada tereddütte yer vermeyecek şekilde düzenlenmiştir. Savunma hakkını en yetkili şekilde kullanacak olan savunma makamıdır. Savunma hakkı sık sık devletle karşı karşıya gelmekte. Savunma hakkını belirleyen barolardır. Savunma hakkının kutsallıðı bu hakkı kullanan avukata müdahaleyi sınırlamıştır."
Mahkeme heyeti Erbaş'ın konuşmasını burada noktalayarak öðlen arası verdi. Önümüzdeki dakikalarda başlaması beklenen duruşmada Erbaş, konuşmaya devam edecek.