Duran: Kürt medyasıyla dayanışmamızdan korkuyorlar

Gazeteci Ragıp Duran, mahkemenin Özgür Gündem'le dayanıştıkları için verdiğin cezayı 'değersiz, geçersiz' diye tanımladı.

Duran, "Türkiye’de hukuk dışılık yok çünkü hukuk yok. Türk gazetecilerin, Kürt medyası ve Kürt meslektaşları ile dayanışmasını cezalandırmak istiyorlar" dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 2016 yılında KHK ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinin Nöbetçi Genel Yönetmenliği kampanyasına katılan beş gazeteciye, "örgüt propagandası yapmak" suçundan ertelemesiz birer yıl altışar ay hapis cezası verdi.

Mahkemenin kararına tepki gösteren Gazeteci-Yazar Ragıp Duran, “Mahkemenin kararı benim açımdan önemsiz, değersiz ve geçersizdir“ dedi.

ANF’ye değerlendirme yapan Duran, “Bizleri cezalandırırken, özellikle çoğumuzun Kürt olmadığını da biliyoruz. Yani, Türk gazetecilerin, Kürt medyası ve Kürt meslektaşları ile dayanışmasını cezalandırmak istiyorlar. Onların cezası bizim için geçerli değildir“ dedi.

TÜRKİYE KATEGORİ ATLADI!'

Mahkemenin, Özgür Gündem gazetesi ile dayanışmada bulunan 5 gazeteciye hapis cezası verdiğini hatırlatan Duran, verilen hapis cezalarının ertelemesiz olduğuna dikkat çekerek şu ifadelerde bulundu; “İlginçtir, aynı gün Amerika'daki Freedom Hause (Özgürlükler Evi) Türkiye'yi artık basın özgürlüğünün olmadığı ülke olarak resmen ilan etti. Zaten daha önce de Türkiye‘yi basın özgürlüğünün çok sorunlu bir ülke olarak değerlendirmişti. Yani Türkiye kategori atladı, üçüncü, dördüncü kümeye düştü" diye ekledi.

'PİŞMAN DEĞİLİM'

Duran, şöyle devam etti:

“Mahkeme kararında diyor ki, ‘sanık duruşmalarda pişmanlık belirtmemiştir.' Pişmanlık belirtsem indirim yapacakmış, indirim de yapılmıyor. Ayrıntıya girmiyorum ama ben sadece birinci duruşmaya katıldım. Ondan sonra yapılan duruşmalara katılmama isteğimi ilettim, mahkeme de kabul etti ve bu kayıtlara geçti. Bu kararı veren mahkeme heyeti de üç duruşmadır var, ben bu heyeti hiç görmedim, bu heyet de beni hiç görmedi. Zaten duruşmalara katılsaydım pişmanlık belirtecek halim yoktu. Çünkü kötü bir şey yapmamıştık, tam aksine bizler bir görev yaptık. Neydi bizim yaptığımız görev? Özgür Gündem gazetesi, çok uzunca bir süredir çeşitli baskılar altındaydı, muhabirleri öldürüldü, birçok sayısı yasaklandı, gazete dağıtıcıları öldürüldü, gazetenin yöneticileri hapse atıldı, öldürüldü yani çok yoğun baskı altındaydılar. Biz gazeteciler, meslektaşlarımızın başına böyle bir şey geldiği zaman dayanışma içerisinde olmak mecburiyetindeyiz, niye mecburen diyorum; çünkü biz bu dayanışma eyleminde toplam 57 gazeteciyiz. Bizler bu görevi yapmasaydık, o baskıları onaylamak anlamına gelirdi. Biz, o baskılara karşı olduğumuz için Özgür Gündem'deki arkadaşların önerdiği dayanışma yöntemi olarak her birimiz orada nöbetçi eş genel yayın yönetmeni olarak birer gün orada bulunduk. Bu tamamen temsili ve sembolik bir şeydi. Zaten basın kanununda da eş genel yayın yönetmeni diye bir konum yok.“

'DAYANIŞMAYA MECBURUZ'

Bir gazeteci olarak sadece Özgür Gündem gazetesiyle değil, başı derde giren bütün gazeteciler ve sorun yaşayan bütün gazetelerle dayanışmada bulunduğunu söyleyen Duran, şunları ifade etti:

"Cumhuriyet gazetesi, Hürriyet, Zaman Gazetesi ve STV ile de dayanışmada bulundum çünkü baskı altındaydılar. Çünkü ben gazeteci olarak yayın politikası ile hemfikir olmasam da bunlar benim meslektaşlarım, dayanışmada bulunmak hem mesleki hem de insani bir görevdir, bence ayrıca mecburiyettir. Çünkü biz bunları yapmasaydık baskıları kabul etmiş olurduk. Halbuki kabul etmiyoruz bu tür şeyleri. Ben mahkemedeki savunmamda da söyledim, galiba savcı bütün kanunları araştırmış ve kanunda Özgür Gündem ile dayanışmak yasaktır diye bir madde bulamadığı için, ‘terör örgütü propagandası ile suçluyor. Şimdi şu üç kelimeye bakalım ‘terör‘, ‘örgüt‘, ‘propaganda.' Ben örgüt olarak Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Gazeteciliği Geliştirme Derneği, Tercüman Derneği ve Galatasaray Kulübü üyesiyim. Başka bir örgütle üyelik ilişkim yoktur. Bu örgütlerin hiçbiri terörist değildir. Ben kısa dönem askerlik yapmıştım, onun dışında elime silah hiçbir zaman almadım, orada da zaten almak zorundaydık, yani terörist değilim, örgüt adamı da değilim."

'ÖNEMSİZ, DEĞERSİZ VE GEÇERSİZ'

Propaganda kelimesinden oldukça rahatsız olduğunu belirten Duran, şunları söyledi: “Biz gazeteciyiz, gazeteci olarak haber yaparız, propaganda yapmayız. Propagandayı kimin yaptığını çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla mahkemenin verdiği karar benim için önemsiz, değersiz ve geçersizdir. Ben diğer arkadaşlarımla birlikte gazetecilik yapmaya devam edeceğim, zaten yirmi yıl önce de Abdullah Öcalan ile yaptığım bir röportaj nedeniyle yine ‘terör örgütü propagandası' yapmaktan yargılanmış ve mahkum olmuştum. Şimdi Türkiye’yi bilmeyen, beni tanımayan bir takım insanlar sanır ki ben yirmi yılda bir oturup ‘terör örgütü propagandası‘ yapıyorum, yargılanıyorum ve mahkum oluyorum. Yok benim böyle bir alışkanlığım, anladığım kadarıyla devletin böyle bir alışkanlığı var."

'HUKUK OLMADIĞINA GÖRE HUKUK DIŞILIK DA YOK!'

Türkiye’de basın-ifade özgürlüğünün bütün tarihi boyunca en geri düzeyde olduğunu ifade eden Duran, “Türkiye’de artık hukuk yok. Bunu özel olarak belirtiyorum; Türkiye’de hukuk dışılık yok çünkü hukuk yok. Hukuk dışılık ilegalite demek, halbuki hukuk yok, yani ekstra legal deniyor buna. Hukuk olmayınca kural yok demek. Mahkemeler keyfi bir şekilde aynı suçtan aynı konumda olan insanlara farklı cezalar verebiliyorlar, böyle bir şeyin söz konusu olmaması gerekiyor, bu da içine düştükleri durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor" dedi.

'KÜRT MEDYASIYLA DAYANIŞILMASINI İSTEMİYORLAR'

Duran, “Bizi cezalandırırken, özellikle çoğumuzun Kürt olmadığını da biliyoruz. Türk gazetecilerin, Kürt medyası ve Kürt meslektaşları ile dayanışmasını cezalandırmak istiyorlar. Onların cezası bizim için geçerli değildir. Ben hangi medya organı baskı görürse yarın öbür gün onlarla da demokratik ve barışçıl yöntemlerle dayanışmaya devam edeceğim. O bakımdan tekrar ediyorum; bu mahkemenin kararı önemsiz, değersiz ve benim açımdan geçersizdir" şeklinde konuştu.