Devletin uyuşturucu baronluğu ve Okmeydanı

Kuzey Kurdistan'ın yanı sıra Türk metropollerindeki Kürt ve Alevi mahallelerinde bir devlet politikası olarak uyuşturucu ve fuhuşu yaygınlaştıran AKP-MHP iktidarı, çeteleri geliştirip büyütüyor. Okmeydanı, bunu örneklerinden biri.

MHP'ye bağlı Ülkü Ocakları'nın başkanlığını da yapan Sinan Ateş’in öldürülmesinde kullanılan tetikçilerden birinin, İstanbul/Gülsuyu'nda bir devrimcinin katledilmesinde de yer aldığının anlaşılması, gözleri tekrar bu mahallelerdeki duruma çevirdi.

Kürtlerin, Alevilerin ve devrimcilerin yoğunlukta olduğu İstanbul Gülsuyu Mahallesi'nde uyuşturucu, haraç, fuhuş konularında faaliyet gösteren bir çetenin üyesi, uyuşturucu karşıtı bir yürüyüşte Hasan Ferit Gedik'i katletti. Aynı eleman, Sinan Ateş'in öldürülmesinde de kullanıldı. Gözler, yeniden yoksul mahallelere, çetelere ve çetelerin devlet ile ilişkilerine çevrildi. Devlet içi çatışmanın yaşandığı 15 Temmuz 2016'dan sonra özellikle Kürtlerin, Alevilerin yaşadığı, devrimcilerin yoğun faaliyet gösterdiği mahallelere yönelik sıklıkla polis saldırıları oldu. Çok sayıda genç, hiçbir suçlama yokken ya da asılsız iddialarla tutuklandı ya da tutuklama riskine karşı sürgüne gitmek zorunda kaldı.

DEVRİMCİLERİN TASFİYE ÇABASI SONRASI 

Mahallelerde bu baskılar aralıksız devam ederken, devrimcilere yönelik baskı yapan polis ve iktidar eliyle yoksul mahallelerde çetelerin faaliyetlerine izin verildi. Devletin gücünü de arkasına alan çeteler, giderek yayılmaya, mahalle halkına baskı yapmaya, gençleri ise uyuşturucuya alıştırmak için çalışmaya başladı. Okmeydanı da bu mahallelerde biri. Son 6 yıllık dönemde çok yoğun polis baskısının yaşandığı, kentsel dönüşüm adıyla yaşamanın zorlaştığı Okmeydanı’nda, polis noktalarının yakınında çete üyeleri uyuşturucu satabiliyor.

POLİS GÖRMEZDEN GELİYOR

Okmeydanı’nda ilk olarak eski bir çete üyesi, uyuşturucu satıcısıyla görüşüyoruz. Uzun süre çetenin içinde faaliyet gösteren, mahallede uyuşturucu satan A., çeteye katılmasına ilişkin, “Çoğunluğu aslında mahallede yaşayan kişilerden oluşuyor. Dışarıdan neredeyse gelen yoktu aramızda. Hepimiz Okmeydanı’nda doğduk, büyüdük. Tek derdimiz de kolay yoldan para kazanma isteğiydi” dedi. Polisin kendilerine hiçbir şekilde zorluk çıkartmadığını söyleyen A., yapılacak operasyonları da önceden haber aldıklarını, ona göre kendilerini korumaya aldıklarını belirtti. Polisin kendilerine neden yardım ettiği, sorusuna ise mahallede devrimcilerin faaliyetlerinin sekteye uğraması için kendilerine izin verdiklerini, çetenin de bazen devrimcilere sempati duyan mahalle gençlerine şiddet uyguladığını ya da kolay yoldan para kazanma yollarını gösterip yanına çektiğini söyledi.

ÇETELERE KARŞI ÇIKANLARA SALDIRILDI

Okmeydanı Halkevleri’nde çalışmalar yürüten Ergin Çevik, çetelerin 15 Temmuz sonrası esnafın dükkanına, mahalle halkının evlerine saldırdığını, rant meselesi için kendi içlerine çatışmalar yaşadığını belirtti. Çevik, şunları ifade etti: “Çetelerin saldırıları yoğunlaşmaya başlayınca, mahalle halkı ve mahallede yaşayan devrimciler ile eylemler düzenledik, çeteler bir süre geri çekildi, ancak sonra farklı şekilde yeniden mahallede gözükmeye başladı. Eskiden köşe başlarında uyuşturucu satan çete üyeleri, bu sefer bir kurye gibi çalışmaya, telefonla sipariş alıp araçla getirip bırakıp gitmeye başladı. Sadece uyuşturucu satışı değil, kaçak kumar oynatan mekanlar kuruldu. Bunlar kontgerilla sistematiğinin en küçük yapılanmasıdır. Polis, o dönem bu çetelerle değil, çetelere karşı tepki gösteren ve çalışma yapan devrimci yapılara saldırdı. Halkevleri binası defalarca polisin saldırısına uğradı."

GÜVENCESİZLİK VE KADERİNE TERK

SODAP Üyesi Orhan Kara ise farklı bir duruma dikkat çekti. “Neo liberal politikalarla kent merkezi ile kıyılar arasında net ayrım konuldu. Varoşlara yığılan güvencesizler kendi kaderlerine terk edildi” diyen Kara, şöyle devam etti: “Düzene karşı gerilimin biriktiği semtler, dinselleştirme ve uyuşturucuyla tahakküm altına alınmak istendi. İşsizlik artık kalıcılaşıyor. Çeteleşmenin temelini işsizlik ve yoksullaştırma politikaları oluşturuyor. Kalıcı işsizlik ile karşı karşıya kalan insanlar, işsiz kaldıklarında farklı arayışlara giriyordu. Kolay yoldan para kazanmak insanların ilgisini çekiyor. Çeteler, insanları, özellikle gençleri kendilerine çekmek için mahallede dükkan açmaya başladı. Oto yıkama, otopark işletmeciliği, araç kiralama şirketleri gibi şirketler açan çeteler, bu dükkanlardan gelen paralarla aslında hiç ilgilenmiyor. Çevrelerinde olan işsiz gençlere bu dükkanları emanet eden, oradan gelen paraları o gençlere veren çeteler, gençleri kendilerine borçlu hale getirip sonrasında kuryelik, tetikçilik yaptırmaya başlıyor.”

SOKAKLAR ÇETELER ARASINDA BÖLÜŞÜLDÜ

'Gülsuyu çetesi' olarak bilinen çetede olduğu gibi devletin zamanı geldiğinde onları kullandığını belirten Kara, “Çeteler sokakları birbirleri arasında pay etmiş durumdalar. Diyelim dışarıdan bir çete geldiğinde, nerede satış yapmak isterse o sokakta bulunan çeteden sokağı fahiş fiyatlarla satın alıyor” dedi. Uyuşturucu satışının çeteler için sadece sermaye edinimi olduğunu belirten Kara, çetelerin devlete sırtlarını dayadıklarını belirtti. “Şimdinin çeteleri ile eski çeteler arasında farklar var” diyen Kara, çetelerin zaman içerisinde kabuk değiştirdiğini belirterek, şöyle konuştu: “Uyuşturucu meselesi yeni değil. Eskiden bazı çeteler, sırtlarını bir yerlere dayamak için bazı şeyleri yapmıyordu. Alevilere sırtlarını dayamak isteyenler ya da devrimci örgütlere şirin görünmek isteyenler onlara göre konumlanırdı, ancak artık sırtlarını devlete dayadıkları için düzenle iç içe geçmiş durumdalar. Çetelerin bugün faaliyetlerinin yoğun olmasında devletin devrimcilere dönük saldırıları etkili oldu. Uyuşturucuya, çeteleşmeye karşı mücadele eden Dayanışma Evleri hukuksuzca kapatıldı, çalışanları gözaltına alındı. Elbette çuvaldızı birazda kendimize batıracak olursak devrimcilerin de bazı eksiklikleri olduğu aşikar. Yoksul semtler genelde stratejik alanlar olarak değerlendirilemedi. Bu gerçeklikten ötürü kalıcı örgütlenmeler inşa edilemedi.“ 

POLİS ÇETELERİ MAHALLEYE SOKTU

TİP'ten Hasan Karayiğit ise daha farklı bir boyuta dikkat çekti. Karayiğit, polisin çetelerle ilişkisine dair, Okmeydanı/Fetihtepe’de yaşanan kentsel dönüşüm sürecini örnek verdi. Karayiğit, o döneme ilişkin şunları söyledi: “Yıkımlar başladığı dönemde, yani tek tek evler yıkılmaya başladığı süreçte, polis o güne kadar çetelerin çok girmediği Fetihtepe’ye çetelerin girmesine izin verdi. Mahalleye giren çeteler, sokaklarda uyuşturucu satmaya, hırsızlık yapmaya başladı. Mahalleli bunlara yönelik tepki göstermeye başladığında ise polisi karşısında gördü. Polis, yürüyüşlere, tepkilere izin vermedi. Çeteler ise o kadar rahat davranıyordu ki, polis mahallenin girişinde olduğu vakitlerde bile evlere girip hırsızlık yapmaya, boşaltılan evlerde uyuşturucu kullandırmaya başladı.”