Devletin Öcalan'a yönelik tutarsız yaklaşımı… -Seydi Fırat

Devletin Öcalan'a yönelik tutarsız yaklaşımı… -Seydi Fırat

Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan'ın devreye girmesiyle Kürt siyasetçilerin yetmiş güne varan açlık grevi sonlandı. Kritik bir aşamaydı, ölümlerin olacaðı bir eşikti ve bu eşikte aðır, acılı bir tablonun ortaya çıkmasını engelledi. Eðer bu sefer cenazeler cezaevinden çıksaydı, Türk-Kürt ilişkilerinde, devletle Kürt halkı arasındaki ilişki, onarılması çok zor bir yara alacaktı. Ölümlerin yıkıcı etkisi batıda tahmin edilende daha yıkıcı ve daha aðır olacaktı. Açlık grevi sürecinde ölümlerin olmamasına raðmen iktidarın tavrında dolayı Kürtlerde derin bir tepki oluştu. Başbakanın negatif üslubu aðır ve gergin bir ortama tuz biber ekti. Açlık grevinin ölümsüz biçimde sonuçlanması ile tepkinin ortadan kalktıðı sanısına kimse kapılmamalı. Olan, tepkinin patlamaya dönüşmemesi oldu.

Kürt Halk Önderinin, kullandıðı inisiyatif gelişmelerin doðrultusunu hayati düzeyde etkiledi. Kürt sorunun da mevcut tablonun ve gidişatın ciddi düzeyde farkında olanlar Öcalan'ın, açlık grevindeki tavrının önemini idrak edebiliyorlar. Bu vesileyle Kürt sorunun çözümünde Öcalan'ın konumu üzerinde gerçeðe daha yakın deðerlendirmeler yapıyorlar. Son günlerde ise bu yönlü deðerlendirme ve analizler daha da çoðaldı.

HÜKÜMETÝN NEGATÝF UYGULAMALARI

Ýktidar, 14 aydır Öcalan'ın avukatlarıyla görüşmesini kesti bu hukuk dışı uygulamayı ‘koster bozuk’ gerekçesine dayandırdı, kaldı ki koster bozulmuş olsa dahi sorumluluk anlayışı içinde bir yaklaşımla rahatlıkla çözebilirdi. Ýnsan haklarına ve hukuka saygı da bunu gerektiriyor. Bunu yapmadı, yapmaktan kaçındı. Kamuoyuna ve kendisine karşı ciddiyetten uzak bir yaklaşımla durmadan aynı gerekçeyi tekrarlayıp durdu. Anlaşılan odur ki iktidar Türkiye kamuoyunu ciddiye almadıðı için bu gerekçeyi tekrarlayıp duruyor uluslararası camia nezdinde devletin ve iktidarın itibarı için bu gerçek dışı gerekçeyi öne sürmede imtina göstermediði anlaşılıyor, işin bu yanına aldırdıðı yok. Her antidemokratik iktidarın aldırmama hastalıðını AKP iktidarı da derinliðine kapıldıðı anlaşılıyor.

Ýktidar ve çemberindeki güç odakları Öcalan'ın duruşu, Öcalan ve PKK ilişkisi üzerinde peş peşe yeni argümanlar öne sürdüler. Öne sürülen argümanlar gerçeði ifade etmediði gibi ahlaki temellerde de son derece yoksun argümanlardır.

ÖNE SÜRÜLEN ARGÜMANLAR

1- "Öcalan görüşmek istemiyormuş?"

Devlet, Oslo süreci ile varılan sonuçları elinin tersiyle bir tarafa itti. 2011 genel seçimlerinden sonra negatif bir yaklaşımı esas aldı ve bunu süreklileştirdi. Sırf Öcalan baðlamında bir bakışla gelişmeleri ve bu temelde hükümetin yaklaşımını anımsadıðımızda şunu görüyoruz.

Öcalan'ın devletin izniyle ve denetimi altında uzun süreden beri avukatları ile yaptıðı tüm görüşmeleri yargılama konusu yaptı. Kırkın üzerinde avukatını tutuklayıp cezaevine koydu. Avukatları ile görüşmesini tümden kesti.

Öcalan, bu uygulamaların hukuk dışı olduðunu bir hak gaspı olduðunu bu durumun görüşmeleri anlamsızlaştırdıðını belirtip, bunu giderilmesini yapılanın bir korsanlık olduðunu korsanlıða son verilmesini isterken devlete ve iktidar çevreleri ve yakın çevreleri çok yoðun şekilde bir anti-propagandayla Öcalan görüşmek istemiyormuş yönünde yoðun bir manipülasyon geliştirdiler.

2- "Kandil Öcalan'ı gömdü"

Gerçekle alakası olmayan bu söylem yoðun bir biçimde işlendi, bunu geliştirenler bu propagandaya kendileri bir an inandılar diyelim. (Aslında bu propagandayı yapanların kendilerinde buna inandıkları asla inandırıcı gelmiyor) O zaman iktidar ve devlet mekanizmasına dayalı irade neden Öcalan üzerindeki tecridi derinleştirdi. Kandil’in tavrına güç vermek için mi? Ýçi bos tutarsız söylemde hareket edersek iktidarında Kandil yanlısı olduðu sonucuna varmamızı gerektiriyor. Ýşte tutarsız söylemler ve yaklaşımlar tutarsız çıkarımlar yönünde bir algıyı kendi içinde barındırıyor.

Türkiye de Kürt sorunu etrafında tutarsız algı ve söylemlerin çok yoðun düzeyde üretildiði için gerçeðe dayalı durumu kamuoyuna sunmak son derece zorlaşmıştır. Kandil’in Öcalan'a yönelik yaklaşımı üstüne şunu belirtebilirim: Öcalan’ın onayı veya herhangi bir biçimde oluru olmadan dünyayı Kandil'dekilere verseler de bir dirhemine asla tenezzül etmezler.

3- "Öcalan'ın PKK üzerindeki etkisi azalmış?”

PKK Öcalan'ı dinlemiyormuş? Lafı dolandırmadan söyleyeyim Öcalan Türkiye'ye teslim edilmeden önceki süreçte PKK üzerindeki aðırlıðı, deðeri, stratejik konumu ne ise yine odur. PKK de Öcalan'ın nezdinde teslim edilmeden önce deðeri ve konumu neyse yine odur. Her kim ne hesap yapıyorsa Öcalan, PKK ilişki diyalektiðini doðru ve saðlıklı analiz etme ve kavrama ilgili çevreler ve söylem sahipleri açısında yararlı olacaktır. PKK, Öcalan ilişkileri üzerinde yapılmakta olunan psikolojik propagandaların sonuç vereceðini de asla düşünmüyorum.

4-“Kandil Öcalan'dan uzaklaşmış”

"Kandil Öcalan'dan uzaklaşmış", "Irak, Ýran, Suriye hattına girmiş" tarzı söylemler tam bir safsata. Bu safsatayı ortama sürenler ciddi bir veri ve deðerlendirme ortaya koymadan ziyade kendi sübjektif niyetleri temelinde ortamı bulandırma amaçlı yapmaya çalışıyorlar. Kanımca bu tutumların sebebi ise Kürt sorununda çözümsüz yaklaşımlarına gerekçe oluşturma oluyor.

KLASÝK ZÝHNÝYETTE ISRAR

1-Öfke merkezli yaklaşım

Devlet ve siyasi iktidar temsilcileri, konu Öcalan olunca çoðu zaman soðukkanlı, saðduyulu davranışı bir tarafa bırakarak öfke ve kızgınlık yüklü bir pozisyona geçerler kazara bunu sergilemedikleri zaman eksik davranılmış psikolojisine kapıldıkları oluyor. Öfke ve kızgınlıða dayalı seanslarla kendilerini ve milliyetçi camiayı rahatlama yaklaşımları anlamlı bir yaklaşım olmadıðı gibi etik, insani ve politik açıdan da Türkiye geleceðine de faydalı bir yaklaşım deðildir.

Öfkenin egemenliðine giren bir devlet, siyaset ve toplum gerçeði kendi geleceðini de negatif bir gidişata ipotek etmiş oluyor. Öfke ekseninde hareket etmeyi esas alan devlet ve siyaset zemindeki güç bileşkelerinin bir birini sıkıştırma, kendilerine rant alanı açma ve sorunun çözümünü zorlaştırma da öte bir işlevleri olmayacaktır.

2-Yaklaşımda düzey

Kürt sorunun barışçı ve demokratik temelde çözümünde yana olan kesimler devletin Kürt sorununda muhataplarına yaklaşım standartlarının çok düşük olduðu, saygılı bir çerçevede olmadıðının farkına giderek daha fazla varıyorlar. Bunun çözümsüzlüðü yaklaşıma bir düzey kazandırma devletin yaklaşımına itibar kazandırma çabasını gösteriyorlar

Öcalan'ın ortaya çıkışıyla başlayan ve sistematik bir biçimde örgütlendirilen bir antipropaganda var. Devlet sað kesimde, sol kesimde liberal cenaba Kürt cenahında Ýslami cenahta çok sayıda kişiyi ve güç odaðını karalama kampanyasına kattı. Hem de çok yoðun düzeyde kattı. Buna raðmen Öcalan'ın Kürtler ve sorunun barışçı temelinde çözümünde yana kesimler üzerinde etkisini kıramadı.

Devlet Öcalan'a yönelik tepkisini basın ve kamuoyu nezdinde anti-propagandayla sınırlı bırakmayarak hukuki muahedelerle yaklaşımını güçlendirmeye çalışarak Öcalan'a "sayın" diye hitap edenleri mahkemeler yoluyla cezalandırdı. Bu yaklaşımın sorunun çözümüne bir faydası şimdiye kadar olmadı ve bunda sonrada olmayacaktır. Faydası olmayan yaklaşımlar, argümanlar ve söylem de ne kadar hızlı arınırsa çözüme katkı o oranda yüksek olacaktır.

Öcalan'a karşı antipropaganda üzerinde kendisine ekmek bulma mesleðini edinenler var Türkiye zemininde ve uluslararası alanda bazı çevreler ranta süreklilik kazandırmak için yoðun bir biçimde devletçi ve milliyetçi refleksi sürekli kaşımaya çalışıyorlar bununla Türkiye'nin Kürt sorununda çözüm ufuklarını karartmayı amaçlıyorlar.

3-Hukuku yok sayma

Ýmralı süreci tümden bir tecrit sürecidir. Hem de eşi benzeri olmayan bir tecrittir. Buna raðmen iktidar var olanda tatmin olmayarak tecrit içinde tecrit uygulamaya başladı, avukatlarıyla görüşmesini kesti, görüşmeleri Öcalan’a ve Kürt hareketine karşı tam bir şantaja dönüştürdü. AKP iktidarı tecrit politikasıyla Öcalan'ı ve PKK'yi teslim alacaðını bu olmazsa en azında pasifize edeceðini düşünmüş olmalı ki tecride bu kadar yatırım yaptı.

AKP yanlış bir hesap yaptı, tecrit politikası çatışma sürecini derinleştirmekte öte bir getirisi yok bundan sonrasında da olmayacaktır. Her kim ki tecrit üzerinden Kürt politikasını kurmaya ve Kürt hareketini yönlendirmeye hevesleniyorsa, Türkiye'nin geleceðine, Türk ve Kürt halkının ortak geleceðine darbe vurmayı amaçlıyordur. Türkiye tecridi sonlandırma ve Öcalan'ın özgürlüðüne yönelik bir politikayı artık zaman geçirmeden oluşturmalıdır. Kürt hareketi kendi cephesinde buna hazırdır.

4-Öcalan’dan yararlanma yaklaşımı

Devlet doksanlardan beri Öcalan'ı muhatap alıyor. Bu yaklaşımı her ne kadar kamuoyu önünde deklere etmediyse de gerçek budur. 1993’ten beri gelmiş geçmiş iktidarların hemen hepsi kendi dönemlerinde çatışmaların durdurulması ve ateşkeslerin saðlanması için elçi gönderdiler, heyet gönderdiler, mektup gönderdiler, sorunun çözümüne yönelik sözler verdiler ama sözlerine ve taahhütlerine baðlı kalmadılar.

Ýktidarlar, sorunun çözümünü esas alma ve temelde bir yaklaşım geliştirme de ziyade faydacı, pragmatist ve içinde sark kurnazlıðıyla örülü bir hattı esas aldılar. Barışa yönelik ortaya çıkan süreçlerin bir kadermiş gibi tekrar, tekrar akamete uðraması da bu yaklaşımın belirleyici düzeyde etkisi oldu.

Gelenekten ayrıksı bir yaklaşımı Cumhurbaşkanı Sayın Turgut Özal ortaya koydu. Soruna, muhataplarına ve çözümüne yönelik ciddi ve samimi bir yaklaşım ortaya koymayı esas alması önemli ve tarihsel bir adımdı. Ölümüyle süreç tekrar savaşa evrildi. Savaş sürecinin ortada bıraktıðı yıkımlar yaşattıðı acılar çok büyük oldu. Buna raðmen çözümsüzlükte ısrar devlet cephesinde yerini korumaya devam ediyor.

YENÝ BÝR SÜREÇ DÝYEBÝLÝR MÝYÝZ?

Sayın Öcalan'ın çaðrısıyla cezaevindeki Kürt siyasetçiler açlık grevine son verdiler. Çaðrıdan sonra Öcalan'ın konumu Kürt sorunu ve bu eksende barış konusu üzerinde tartışmalar yoðunlaştı. Ancak esasta mevcut durumda hakim olan algı süreç nereye evrilecek bu temelde beklenti ve endişenin iç içe olduðu bir atmosfer yaşanıyor. Ortamın barışçı bir sürece dönüşüp dönüşmeyeceðini esasta iktidarın tavrı belirleyecektir. Ýktidar Öcalan ve PKK'yle yaptıðı görüşmeler de Kürt sorunun çözümüne yönelik. Ortaklaşa varılan sonuçları ortada bıraktı uygulamaya sokmadı. Bu yaklaşımı aşan yeni bir yaklaşım ortaya koyma gücünü gösterir mi? Öcalan’ın yaklaşımına pozitif bir yaklaşımla cevap verecek mi? şöylemi aşan somut bir barış projesini geliştirir mi? Hükümetin tavrında ikna edici düzeyde işaretler henüz ortada yok. Demokratik kesimlerin sivil toplum örgütlerin yoðun çabasıyla buna yönlendirilebilir.