Devlet havada asılı, tablo yarım bıyıklı - V. Sarısözen

Devlet havada asılı, tablo yarım bıyıklı - V. Sarısözen

Başbakan TV ekranlarında, metni çaktırmadan okuduðu o acayip alet olmadan konuşunca ölçüyü kaçırıyor. Nitekim geçenlerde, PKK’yi “destekleyen” ülkeler hakkında konuşurken ölçüyü böyle aşıverdi. “Komşulardan” söz etti, yetmedi, “hatta, dedi, müttefik ülkeleri” de işin içine kattı. Bunlar PKK’ye “yardım” ediyormuş.

“Kim bu ülkeler?”

Başbakan, bunların ismini söylemeyi “uygun” bulmadı.

Başbakan ölçüyü her aştıðında, artık onun imdadına mı desek, yoksa devirdiði çamları yerine dikmeðe mi desek, bir yardımcısı apar topar koşturuyor. Yine böyle oldu. Başbakan “müttefiklerimiz PKK’yi destekliyor” deyince, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik telaş içinde “yardım eden ülkelerin” sayısını, “tek”e indirdi. Suriye!..

Geri zekalı insanlar için hazırlanmış olan bu aptalca iddia şöyle dile getirildi:

“Suriye’nin kuzeyinde Afrin ve Kobani bölgesinde Esad kendisine ait bu bölgeleri PKK’ya teslim etti. Afrin ve Kobani’nin teslimatı sırasında PKK’ya aðır silahların teslim edildiðine dair kesin bilgilere sahibiz.”

Ömer Çelik’e soruyorlar; “nedir bu bilgiler, insan düşmanı hakkında bilgi elde eder de bunları çarşaf çarşaf yayınlamaz mı? Resimleri, tanıkları, kanıtları ballandıra ballandıra anlatmaz mı? Siz de çarşaf çarşaf yayınlatsanıza, ballandıra ballandıra anlatsanıza Sayın Ömer Çelik... PKK’ya aðır silahların teslim edildiðine dair kesin bilgilerinizi kesinleştirsenize...”

Eh, her sıkışan sıkıştıðı köşeden çıkabilmek için lafı evirir, çevirir, geveler, sündürür, çekiştirir. Bu “Ömer” de böyle yaptı. “Kesin bilgileri” ortaya koyamayınca, bu bilgilerin kaynaðının aslında kendi uydurması olduðunu itiraf etti. Meðer bu Ömer kardeşimiz, PKK’lilerin “sayısına” bakmış, oraya getirilen “mühimmat”a dalmış, oraya yapılan “yıðınaða” göz atmış ve buradan hareketle, bunların arkasında “mutlaka” ve “başka bir organizasyon” olduðunu, şıpın işi anlayıvermiş. Einstein gibi adam bu Ömer Çelik vesselam. Biz yine de onun sözlerini olduðu gibi aktaralım da, “çarpıtma” filan demesinler. Okuyalım:

“Ortaya çıkan tablo, PKK’nın oraya yaptıðı yıðınak, oraya getirdiði mühimmat ve orada bulunan terörist sayısına bakıldıðı zaman bunun muhakkak arkasında başka bir organizasyonla yapılmış saldırı olduðu görülüyor.”

Demek ki, elinde “kesin bilgi” yok. “Ortaya çıkan tablo” var. “PKK Esad rejiminden silah almış, o nedenle 16 gündür direnmekteymiş”... Salvador Dali’nin tablosu gibi. Bıyıðının yarısı olmayan adamın tablosu...

Ýyi de, ey muhterem Ömer Çelik, senin devletin Esad’dan deðil, Obama’dan aldıðı bunca silaha raðmen oralarda ne işler görüyor? Esad’ın “silahı”, “Amerikan silahına” üstün geliyor öyle mi? Orduyu Kürt deðil de Esad mı karakollarından çıkamaz hale getirdi? Belki de asıl faktör, “canını kurtarmak” isteyenle, “yurdunu kurtarmak” isteyen arasındaki farktır.

Neden böyle uydurma argümanlara sarılıyor AKP’nin “parlak” simaları?

Cengiz Çandar da bu soruyu sormuş. Gelin, Ömer Çelik’e Çandar’ın “dolaylı” yanıtını birlikte okuyalım:

“Ýktidar, Hakkari’de son iki haftadır söz konusu olan ‘askeri tırmanış’ın ardında Suriye’yi görmek istiyor. PKK’yı Baas’ın Türkiye’ye yönlendirdiði gibi hiç inandırıcı olmayan boş propaganda söylemlerine başvuruyor. Sanki, Türk ordusu, Halep üzerine yürümek üzere de, Suriye Baas’ı, TSK’nın gücünü Suriye sınırından (Hatay civarından) ta Irak sınırına (Hakkari civarına) daðıtmak için PKK üzerinden operasyon başlatıyor!

Başbakanı ve bakanlarına sahip olamayan, kendi sınırlarını boşaltmış olan Baas rejiminin, PKK’yı Türkiye’nin üzerinde saldırıya geçirtecek kadar gücü ve becerisi olduðuna, PKK’nın çökmekte olan Suriye rejimine bu kadar bel baðlayacak kadar aptal olduðuna inanabiliyor musunuz? Peki, Türkiye kamuoyunun ve bizlerin zekâsından niçin bu kadar kuşkulusunuz?”

Evet. Hükümet artık ikna edici olmaktan çıktı. Çıktıðı için, akla hayale sıðmayan acayip haberleri piyasaya sürmekte. Ben bunlardan en eðlendirici olanını araştırdım ve sonunda buldum. Bugün gazetesinin haberi bu açıdan müthiş.

Bugün şöyle “haber” vermiş: “Çembere alınan ve kıstırılan PKK’lıları kurtarmak isteyen Fehman Hüseyin’in, Şemdinli’nin BDP’li Belediye Başkanı Sedat Töre’ye canlı kalkan olmaları tehdidinde bulunduðu belirtildi. Fehman Hüseyin’in, BDP’liler ve halkın Goman Daðı kırsalında canlı kalkan olmaması durumunda sivil halka yönelik saldırı düzenleyecekleri tehdidi de savurduðu öne sürüldü.”

Babam böylelerine “dangalak” derdi. Muhabiri boş verin, onu yönlendiren dangalak “Suriyeli Fehman Hüseyin”in “Sedat Töre’yi ve tüm sivil Kürt halkını tehdit ettiðini” yazdırıyor ve bu dangalaklıktan medet umuyor. Neden? Çünkü gerçekte devletin başına ne geldiðini en iyi o dangalak biliyor. Aynı haberin devamını okuyun ve bakın devletin başına ne gelmiş: “

“Bölgeye kara operasyonu yapılamadıðı ve TSK’ya ait Skorsky helikopter ve F-16 savaş uçaklarıyla bölgenin bombalanmaya devam edildiði kaydediliyor.”

AKP’li Bugün gazetesi, bizim gazete manşetini doðrulamış: “Devlet havada asılı kaldı”...