‘Denize dökülen Rum ve Ermeni halkıydı’

İzmir Fuarı'na mekan olan bölge, bir zamanlar Ermeni mahallesiydi. 1922 yılının sonralarına kadar varlıklarını sürdüren Ermeni halkı, 13 Eylül günü başlayan Büyük Yangın'dan sonra İzmir'i terk etmek zorunda kaldı...

İzmir Fuarı'na mekan olan bölge, bir zamanlar Ermeni mahallesiydi. 1922 yılının sonralarına kadar varlıklarını sürdüren Ermeni halkı, 13 Eylül günü başlayan Büyük Yangın'dan sonra İzmir'i terk etmek zorunda kaldı. Yine Eylül ayında İzmir'de "Yunan askerinin denize döküldüğü" gibi gerçek olmayan bir kahramanlık destanı yıllardır dillendiriliyor olsa da, Türk ordusu İzmir'e girdiği sırada, Yunan ordusu İzmir'i terk etmiş durumdaydı.

Küçük olmasına karşın etkin bir Hıristiyan cemaati olan Ermeniler, 1922 yılının sonlarına dek İzmir'de varlığını sürdürdü. İzmirli Ermeniler 1915'de yaşanan "tehcir”den de Liman Von Sanders ve Vali Rahmi Bey sayesinde çok fazla etkilenmedi ancak 13 Eylül günü başlayan Büyük Yangın'ın çıktığı nokta, Haynots yani Ermeni mahallesi oldu. İzmir ve İstanbul dışında ülkede neredeyse hiç Ermeni kalmamışken, yangın ile birlikte bu kentteki Ermeni varlığı da sonlandırılmaya başlandı.

‘KAÇAN ERMENİLERİN BİR BÖLÜMÜ İZMİR’E YERLEŞTİ’

Celali İsyanları olarak adlandırılan ayaklanmalar bütün Anadolu'yu sararak, kısa sürede kanlı bir şekil almıştır. Ermenilerin bir bölümü de, bu isyanlardan kurtuluşu kaçmakta buldu. Nahcivan, Karabağ ve Erivan'dan bine yakın Ermeni ailesi İzmir'e ulaştı. 17. yüzyılda I. Şah Abbas'ın sürekli ordu kurma girişimi Gürcü, Ermeni ve Çerkes çocuklarını tutsak olarak İran'a götürdü. Ermenilerin bir bölümü de İzmir'e yerleşir.18. yüzyılda ise Sultan I. Mahmut Han, Osmanlı-İran savaşlarının en yoğun olduğu dönemde, günümüzdeki Ermenistan sınırları içinde bulunan Aşdarak, Oşagan ve kısmen de Ankara'dan yaklaşık üç yüz aile toplanarak İzmir'e yerleştirildi. 

‘İZMİR YANGINIYLA ERMENİ MAHALLESİ YOK OLDU’

18. yüzyıl boyunca İsfahan'ın Afganlar tarafından yıkılmasından sonra, 1722'de Yeni Culfa'dan, 1740'a doğru Nahcivan'dan İzmir'e toplu göçler birbirini izledi. 19. yüzyılda ise güvenlik, geçim derdinde olan Erzurum, Tokat, Kayseri, Tiflis, Bursa, İstanbul, Manisa'dan birçok Ermeni ailesi İzmir'e yerleştirildi. Anadolu'daki 1894-1896 ve 1909 Adana Ermeni katliamından kurtulan yüzlerce yetim ve mülteci, İzmir'e sığındı. İzmir'de kurulan birçok yetimhane, bakım ve himaye örgütlenmeleri gerçekleşir. 1845 tarihli büyük İzmir yangınında, Ermeni mahallesi tümüyle yok oldu. 900 evden geriye sadece 37 ev kaldı. İşyerleri, Hıripsimyants Okulu, Surp Isdepanos Kilisesi arşivleriyle birlikte yandı. İstanbul'dan gönderilen iki mimar, Ermeni mahallesini, mülkiyet sınırlarını dikkate almadan yeniden projelendirirler, şehircilik açısından bir ilke imza atılır. Bütün bu süreci Isdepanos Kilisesi bahçesinde ve Ermeni mezarlığında yer alan mezar taşlarındaki kayıtlardan izlemek olanaklı olur ve kayıt altına aldı.

İZMİR EKONOMİSİNDE CİDDİ ROL OYNADILAR

1922 yılına kadar İzmir'de Ermenilere ait 21 adet eğitim, yardım, sanat, spor derneği gibi kuruluş yer alıyordu. İzmir ekonomisinde küçük, orta ve büyük ölçekli pek çok Ermeni şirketi etkili haldeydi. Hovsep Çelebi Yusufyan, Krikor Kuyumcuyan, İspartalıyan Kardeşler gibi mülk zenginleri, İspartalıyan, Ekizyan, Yesayan Kardeşler ve şirketi ve Stepan- Dikran İplikçiyan gibi birinci sınıf manifaturacılar, Elmasyan, Tavityan Kardeşler gibi pamuk, buğday, incir, kuru üzüm ticareti yapan pek çok tüccar İzmir ekonomisinde rol oynadılar.
‘TÜRK KOMİTACILAR YAKTI’

Resmi söylemlerde, İzmir'in Ermeniler ve Rumlar tarafından yakıldığı anlatılıyor. Ancak yıllar sonra yangının Türk komitacılar tarafından çıkarıldığı ortaya çıktı. Fazla sayıda İngiliz, Rum ve diğer ileri gelenlerin anlattıkları karşılaştırıldığı zaman, şehir 'başıbozuklar' tarafından yakıldı ve askeri idare de buna göz yumdu.

Düzenli askerlerin İzmir'e ilk girişinden sonra, Kemalist temsilcilerin şehri zapt etmek için herhangi bir kararlı girişimi olmadı. Hapishaneler boşaltılmış, 'başıbozuklar' belli amaçlarla İzmir'i doldurdu. Yağma, Ermeni mahallesinden başladı ve alev onu takip etti. İngiliz ve diğer tanıklar, ateşi yayanlar arasında Türk askerleri de gördüklerini ifade ettiler. 
Yangın hakkında iki türlü yorum var. Bazı görüşlere göre, Kemalistler artık İzmir'in tartışmasız bir şekilde Türk şehrine dönüştürülmesini, bunun en kestirme yolunun da bu ticari bölgeyi, binaları yıkmak olduğu düşündü. Diğerleri ise, askerlerin 'başıbozukları’ ödüllendirmek için yağmanın önünü açtığı yorumunu yapmakta.

‘İZMİR’DE YUNAN ASKERİ DEĞİL, HALK DENİZE DÖKÜLDÜ’

İzmir'de "Yunan askerinin denize döküldüğü" gibi uydurma bir kahramanlık destanın yıllardır dillendiriliyor. Oysa Türk ordusu İzmir'e girdiği sırada, Yunan ordusu İzmir'i terk etmiş durumdaydı. Denize dökülen Rum ve Ermeni halkıydı. Yangın sırasında Rumlarla birlikte yüzlerce Ermeni katledildi. Malı, mülkü yağmalandı. Canını kurtarabilenler dünyanın dört bir yanına dağıldılar. Önce Yunanistan, ardından Avrupa, Amerika kıtası yolculuğuna çıktılar. Bir kısmı ise Beyrut, Suriye ve Ermenistan'a yerleşti. 

‘FUAR ALANI ASLINDA ERMENİ MAHALLESİ; HAYNOTS’

Yaşanan trajedi sonrası adı İzmir Enternasyonal Fuarı olarak gösterilen fuar, Cumhuriyet sonrasının belleği olmuş durumda. Birçok etkinliğe ev sahipliği yapan fuar, eski sahiplerinden habersiz bir şekilde konukları ağırlıyor. İçinde koca koca ağaçların bulunduğu fuarda göze çarpan bir diğer durum ise "Ne Mutlu Türküm diyene", "Bir Türk dünyaya bedeldir" gibi yazılar ve adım başında Atatürk büstlerinin olması.

Türkiye'nin tekçi zihniyetiyle başta Kuzey Kürdistan kentlerinde dağa taşa işlediği bu yazı, yakılan ve üzerine yeni bir dünya inşa edilen hüzünlü Ermeni mahallesi Haynots'ta da var.