Demirtaş: AKP sıkıştı, nefes almak istiyor

Demirtaş: AKP sıkıştı, nefes almak istiyor

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoðan’ın yeni bir Oslo çıkışının “taktik bir hamle” olduðunu belirterek, hükümetin hem içerde hem dışarda yaşadıðı sıkışmışlık karşısında “nefes almak” istediðini söyledi. Demirtaş, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Ýmralı’daki durumu konusundaki kaygılarının sürdüðünü söyledi.

BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, Brüksel’de ANF’nin sorularını yanıtladı. Demirtaş, Oslo tartışmaları, Başbakan’ın bu konudaki ifadeleri, BDP’nin tavrı ve Öcalan ile görüşme konusunda önemli açıklamalarda bulundu.

ÖCALAN’IN DURUMUNA ÝLÝŞKÝN CÝDDÝ KAYGILAR VARDI

-Geçtiðimiz günlerde yaptıðınız bir açıklamada Sayın Öcalan’ın yaşadıðını söylediniz. Neden böyle bir açıklama yapma gereði duydunuz?

Uzun süreden beridir kesintiz devam eden bir tecrit var. Bir yılı aşkın bir süredir Sayın Öcalan avukatları ve ailesi ile görüştürülmüyor. Aslında Ýmralı’da 13 yıldır süren bir tecrit vardı ama bunun son 12-14 ayı çok aðır bir şekilde uygulandı. Dolayısıyla Ýmralı’da nelerin olup bittiði, Sayın Öcalan ve diðer tutuklu arkadaşların saðlık durumu ve yaşamları ile ilgili ciddi kaygılar olmaya başladı.

Bu kaygıları ortadan kaldırmak için bizler de parti olarak en azından durumu netleştirmek adına bazı girişimlerde bulunduk ve edindiðimiz bilgiyi kısaca kamuoyu ile paylaşmak istedik. Durum buydu.

HÜKÜMET ÝMRALI’DAKÝ TECRÝDÝ ÇARPITIYOR

-Başbakan Recep Tayyip Erdoðan, Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan’ı kendilerinin Ýmralı’ya gönderdiðini ve sizin açıklamanızın da buradan kaynaklandıðını söyledi. Bu görüşmeden haberiniz var mıydı?

Adalet Bakanı ve Başbakan Ýmralı’daki tecridi çarpıtarak kamuoyuna yansıtmaya çalışıyorlar. Sayın Öcalan’ın avukatları ve ailesini kabul etmediðini, görüşmek istemediðini belirtiyorlar, ki durum böyle deðil. Sayın Öcalan bu tecrit durumunu, hükümetin tutumunu ve protokolleri reddetmiş olmasını protesto ettiðini, yine avukatlarının tutuklanmış olması ve sınırlı görüş imkanı tanınmasını, görüşmelerin kayıt altına alınmasını protesto ettiðini ve bu duruma karşı bir direniş geliştirdiðini belirterek bir tavır ortaya koydu.

Dolayısıyla bu böyle, ‘ben görüşe çıkmıyorum’ şeklinde basit bir tutum deðil, bir direniş tutumudur. Bu direniş tutumunu ortadan kaldırmak için veya bu direniş tutumunu anlamsızlaştırmak için bazı taktik hamleleri oluyor. Başbakan ve Adalet Bakanı’nın açıklamalarından bu anlaşılıyor.

MEHMET ÖCALAN ÝLE KONUYU GÖRÜŞTÜM

-Siz Mehmet Öcalan ile de görüştünüz mü?

Evet, Mehmet Öcalan ile de konuyu görüştük. Tabii ailesi ve avukatlarının yapacaðı açıklamalar en doðru, en resmi açıklamalardır. Parti olarak bizim deðil, onların açıklama yapması beklenmelidir. Ama şunu biliyoruz, yani Sayın Öcalan’ın en azından uzun süredir haber alınamamasına raðmen, direnişini sürdürdüðünü, Ýmralı’da çok net bir kararlı tavır içerisinde olduðunu ve bu kararlı tavrını sürdürdüðünü biliyoruz. Bundan eminiz.

ÝMRALI’DAKÝ DURUMLA ÝLGÝLÝ RAHATLAMIŞ DEÐÝLÝZ

-Peki bu kaygılarınızı giderdi mi? Diðer bir ifadeyle Erdoðan’ın dediði gibi bir rahatlama sözkonusu oldu mu?

Bir rahatlamadan çok, en azından durumu anlamış olmanın verdiði, kaygılarımızın giderildiði bir durum ortay açıktı. Yoksa Ýmralı’daki durumla ilgili rahatlamış falan deðiliz. Sayın Öcalan özgür olmadan, oradaki tutsaklar özgür olmadan, rahatlamamız mümkün deðil.

- Başbakan ‘Öcalan’ın öldüðü’ yönünde iddialar ortay atıldıðından bahsetti. Sayın Öcalan’ın durumuna ilişkin hükümetten bir talebiniz oldu mu?

Bu iddialar bizim iddialarımız deðildi. Tabii bu tür şeyler konuşuluyordu. Fakat BDP’nin iddiası deðildi. Hükümet en nihayetinde Sayın Öcalan’ın hayatından da, saðlıðından da birinci derecede sorumludur. Bu kadar kritik bir konuda partimizin bilgi istemesi normaldir. Bilgi alması da normaldir.

AVUKATLARA ÝZÝN VERÝLMEMESÝ ÝKÝ YÜZLÜLÜK

- Diðer taraftan avukatların Ýmralı’ya gidişine halen izin verilmiyor olmasını nasıl izah ediyorsunuz?

Ýki yüzlülükle izah edilebilir. Hükümet bu konuda ikiyüzlü davranıyor. Hem avukatları tutukluyor, gayri ciddi, gayri ahlaki suçlamalarla içeri atıyor. Hem uyguladıðı tecridi örtmek için, hem de Sayın Öcalan’ın direnişini anlamsızlaştırmak için ve o direnişi kırmak için bir şekilde görüşmenin olduðu izlenimi yaratmaya çalışıyor. Ben ortada bir görüşme olduðunu düşünmüyorum. Ailesi ve avukatları ile bir görüşmesi sözkonusu deðil. Mehmet Öcalan, olsa olsa Sayın Öcalan’ı görmüştür. Tahminim bir görüşme gerçekleşmemiştir.

-Sayın Öcalan ile görüşmenin içeriðine ilişkin Türk medyasında bazı iddialar yer aldı…

Ýçerikle ilgili çok çarpıtmalar yapılıyor. Aslında öyle dışarıya verilmiş bir mesaj olmamasına raðmen, sanki işte PKK’ye kızmış gibi manipülatif mesajlar verilmeye çalışılıyor. Bunların da doðru olmadıðını düşünüyorum.

OSLO TARTIŞMALARI TAKTÝK, ÇÖZÜM PROJESÝ YOK

-Oslo meselesinde Başbakan Erdoðan PKK’nin “uzantıları” ile müzakere noktasında olmadıklarını ama Ýmralı’ya gidilebileceðini söyledi. Peki nasıl olacak?

Şimdi AKP hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kürt sorununa bakış açısından stratejik bir deðişikliðe gitmemiştir. Bu son tartışmalar da taktik hamlelerdir. Biz de bu taktik hamlelere karşı kendi yaklaşımlarımızı ortaya koyuyoruz. Bir defa herkes şunun farkındadır. Kürt tarafı bütünüyle şunun farkındadır ki devlette köklü bir deðişiklik olmadıðı müddetçe Kürt sorununun çözümü konusunda adım atılması beklenmemelidir. Ama AKP’nin kafa karıştırmak adına, yaptıðı taktik hamlelere karşı da dikkatli olmamız lazım.

Bir defa kamuoyuna karşı “biz müzakereden yanayız” mesajı vermeye çalışan AKP’yi bizim de sıkıştırmamız lazım. Müzakereden yana isen, “buyurun gelin masaya oturalım” dememiz lazım. Bütün Kürt aktörlerinin, muhatapların hazır olduðu ve sorunu barışçıl olarak çözmek istediði konusunda mesajlarımızın güçlü olması lazım.

Yoksa Tayyip Erdoðan kamuoyunu kandırma, aldatma konusunda tam bir ustadır. Fakat bununla birlikte AKP’yi, projelerini, çözüm önerilerini açıklamaya zorlamamız lazım. Bu son yaptıðı açıklamalarda da kendi çelişkilerini, kafa karışıklıðını ele veriyor. Bir taktik hamle olarak meseleye yaklaştıðını ele veriyor. Şimdiye kadar “terörle mücadele siyasetle müzakere” diyordu. Şimdi “siyasetle mücadele PKK ve Sayın Öcalan ile müzakere” demeye başladı. Bütün bunlar konunun muhataplarını aslında henüz müzakere noktasında kabul etmediðini gösteriyor. Kürt sorununda muhataplar bütünlüklüdür. Sayın Öcalan’ın da, KCK’nin de, BDP’nin de, DTK’nın da belli rolleri ve misyonları vardır.

PKK, BDP’SÝZ MÜZAKEREYÝ KABUL ETMEZ

-Kürt sorununun çözümünden bahsedildiðinde BDP’siz bir müzakere mümkün mü?

Hiçbir aktörü dışarda bırakarak müzakere yürütülemez. BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılarak, cezaevlerindeki vekillerin tutukluluðu sürdürülerek çözüm aranamaz.

Nasıl ki, bizler Sayın Öcalan esaret altında iken, PKK’ye askeri operasyonlar yapılırken, BDP’ye yönelik tutuklamalar yapılırken, tek başına BDP ile oturup konuyu çözmeyi kabul etmediysek, tek başına BDP’nin muhataplıðını kabul etmediysek ben öyle sanıyorum ki, Sayın Öcalan ile PKK yetkilileri de BDP’ye tutuklama ve operasyon yapılıp, BDP’nin dışlandıðı bir ortam da onlar da muhataplıðı veya görüşmeyi kabul etmeyecektir.

AKP’NÝN FAŞÝZAN ÝRADESÝ KIRILMADAN MÜZAKERE GELÝŞMEZ

-Bu durumda BDP kendisini bu sürecin neresinde görüyor?

Biz her şeyden önce, şunu unutmamalıyız. AKP’nin bütün bu saldırılarını püskürtmeden, AKP’nin baskı ve faşizan politikalarında iradesini kırmadan bir müzakerenin ve çözüm anlayışının gelişmeyeceðini bilmemiz lazım. O nedenle bu son tartışmaların, direniş ruhunu zayıflatmadan sürdürülmesi gerekir. Ama dediðim gibi AKP’nin bu taktik hamlelerine karşı da akıllıca siyaset yapmamız, halkı özellikle de Türkiye kamuoyunu aldatmasına izin vermememiz lazım.

Kürt halkı, Kürt hareketi zaten Tayyip Erdoðan’ın kandıramayacaðı kadar deneyimli bir harekettir. Ama Türk kamuoyunun kandırılmasına, dünya kamuoyunun aldatılmasına da izim vermememiz lazım. Bizim de bu konularda doðru taktiklerle yaklaşmamız lazım. BDP bu süreçte bir yandan gerçekten de yeniden müzakerelerin başlaması için çaba sarf edecek, ama bir yandan da AKP’nin bu taktik hamlesini ve ikiyüzlülüðünü de gerçek bir müzakereye dönüştürmek için AKP’ye baskı yapmaya devam edeceðiz.

AKP’NÝN BÝR ÇÖZÜM PROJESÝ OLMADIÐINDAN EMÝNÝZ

-Kürt tarafı, Oslo sürecinde hükümetin bir aldatmaca içinde olduðunu açıkladı. Buna raðmen neden ikinci bir Oslo gündeme getirildi?

Seçimler yaklaşıyor, AKP bütün alanlarda, kaybetmiş durumda. Ýçerde, dışarda kaybetmiş durumda. Dış politikada iflas etmiş durumda. Ekonomik kriz gittikçe büyüyor, derinleşiyor. Giderek de Türkiye’yi zorlayacak bir duruma gelecek. Bütün bunları okuyan, gören AKP, Oslo’yu bir kez daha bir manevra alanı olarak kullanabilir miyim diye tartışmaya açıyor.

Biz şu aşamada, ciddi bir samimiyet görmüyoruz. Ama meseleye ahlaki yaklaştıðımız için acaba ciddi bir duruma çevirebilir miyiz diye doðrusu tartışmaları izliyoruz, bir yandan da Türkiye kamuoyuna pozitif mesajlar vermeye çalışıyoruz. Ama AKP’nin elinde şu anda Kürt sorununun çözümü, programı ve projesi olmadıðından eminiz.

HÜKÜMET SIKIŞTI, NEFES ALMAK ÝSTÝYOR

-Peki, AKP’nin ‘müzakere’den bahsetmesi CHP’nin son zamanlarda bu konudaki “utangaç” girişimlerine karşı bir hamle olarak da görülebilir mi?

Yok tek başına CHP’ye karşı yapılmış bir hamle olarak düşünülemez. Yani Kürt hareketine karşı bir hamledir. Bu Kürt hareketi karşısında, sıkışmışlıðın, çaresizliðin, iflas etmiş savaş politikalarının artık iyice dışa vurmasından kaynaklı, biraz nefes almak istiyor. Bu tartışmalarla biraz daha zaman kazanmak istiyor. Ama dediðim gibi, AKP’nin niyeti ne olursa olsun bizim asıl amacımız; “AKP’nin taktiðini stratejik bir deðişime dönüştürebilir miyiz”, bu konuda biraz kafa yormamız gerekiyor.