Demirtaş: 1 Eylül ile 15 Ekim tarihlerini hükümet biliyor
Demirtaş: 1 Eylül ile 15 Ekim tarihlerini hükümet biliyor
Demirtaş: 1 Eylül ile 15 Ekim tarihlerini hükümet biliyor
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş. 3. aşamaya geçilmesi için iki kritik tarihin olduğuna vurgu yaparak, "Sayın Öcalan iki tarihten bahsediyor. Biri hazırlık 1 Eylül'e kadar, 15 Ekim'e kadar da pratikleştirme. Bu tarihleri hükümet biliyor. O 45 günde talepler gerçekleşirse 3. aşamaya geçmenin koşulları oluşur. Yoksa Sayın Öcalan tekrar tavrını gözden geçireceğini söyledi" dedi.
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmeyi, MYK toplantısında aldıkları kararlar, Kürt Ulusal Konferansı ile Rojava'da yaşanan gelişmeleri Dicle Haber Ajansı’na değerlendirdi.
Rojava’da yaşanan devrimsel gelişmelerin Kürdistan’ın diğer parçalarında yeterince karşılık bulamadığını söyleyen Demirtaş, “Bu yönüyle başta Kuzey Kürdistan ve partimiz olmak üzere bütün bu eksiklikleri kapsamlı bir şekilde tartışıyoruz. Çünkü orada halkımız çok fedakarca, kahramanca bir mücadeleyi yıllardır sürdürüyor. Ve şimdi bütün o kuşatılmışlığına ve katliam tehditlerine ile katliam girişimlerine rağmen onurlu duruşla mücadelelerini sürdürüyorlar. Tabi ki Rojava halkının içinde bulunduğu devrimsel süreç sadece Rojava Kürdistan'ını ilgilendiren bir durum değil, bütün Kürdistan parçalarını hatta Ortadoğu'daki bütün halkları ve geleceğimizi çok yakından ilgilendiriyor. Buradan baktığımızda oradaki devrimsel sürece çok destek olduğumuzu söylemek mümkün değil. Bu hepimizin eksikliği. O nedenle bizler MYK toplantımızda DTK ile birlikte bütün bu süreci görkemli karşılamanın hazırlıklarına başladık. Zaten bu konuda çalışmalar vardı. 4 Ağustos'ta Ceylanpınar'da Serêkanîye'de büyük bir destek yürüyüşü yapılacak. Sınıra yürünülecek. Halkımız bu konuda çok duyarlı olmalı. Çok büyük güçlü bir destek ortaya çıkmalı. Çünkü Rojava devriminin manevi olarak desteklenmesi Rojava halkının en büyük beklentisidir" dedi.
‘ÜÇ SINIR KAPISININ AÇILMASINI BEKLİYORUZ’
Merkezi bir planlama beklenmeden her bölgenin Rojava'ya destek yürüyüşleri yapması ve kampanyalarını düzenlemesi gerektiğini ifade eden Demirtaş, "Merkezi planlamalar da güçlenerek devam edecek. Ayrıca Rojava'da ki halkımızın yaşadığı insani yaşama dair sorunlar sıkıntılar içinde kampanyalara güç verilecek. Özellikle gıda ve ilaç gibi kampanyalar konusunda daha da yaygınlaştırılması ve bu yardımların daha güçlü bir şekilde Rojava'ya ulaştırılması için bir planlama yapıldı. Diplomatik bazı görüşmelerimiz oldu. Özellikle sınır kapılarının açılması konusunda görüşmelerimiz devam edecek. İşte PYD ile Türkiye arasında yapılan görüşmenin bir sonucu olarak aslında sınır kapılarında bir engelleme olmaması lazım. Resmi olarak da üç sınır kapısının açılmasını bekliyoruz. Dışişleri nezdinde bu girişimlerimizi de sürdüreceğiz" diye konuştu.
‘PRATİKTE ROJAVA’YA SAHİPLENEREK ÖZELEŞTİRİMİZİ VEREBİLİRİZ’
Rojava halkına da seslenen Demirtaş, "Fakat Rojava halkı şundan emin olmalıdır ki şu anda hepimizin kalbi Rojava'da atıyor. Bütün yüreğimiz, beynimiz onlarla birlikte. Fakat bu konuda her birimizin özeleştirisel tutumu pratikte olmalıdır. Pratikte sahiplenerek özeleştirimizi verebiliriz. Bir çok yerel merkezde yardım toplama birimleri var. Bir iki gün içinde bunu daha da somutlaştıracağız. Bunun duyuruları yetersiz kaldığı için halkımız bilgi sahibi olamadı. DTK ile kapsamlı bir toplantı yapıp bunun sonuçlarını halkımızla paylaşacağız. El Nusra Rojava'ya karşı seferberlik çağrısı yaparken elbette Kürtler de kendi çağrılarını yapacaklardır. Kürt gençleri de Kürdistan'ın her bir parçasında Rojava'daki meşru savunmaya katılmak için üzerine düşen görevi yerine getirecektir. Biz de BDP olarak Rojava Kürdistan'ını Kürdistan'ın her tarafından güçleri Rojava'yı savunmak için harekete geçeceklerdir. Bu konuda yapılan seferberlik çağrılarını bizlerde destekliyoruz. Oranın sahipsiz olmadığını herkese gösterilmelidir" dedi. Geçen haftaya kadar resmi düzeyde itiraf edilmemiş olsa da El Kaide'ye bağlı güçlerin Türkiye ile ilişkili olduğunu bildiklerini ifade eden Demirtaş, "Türk Dışişleri ile radikal dinciler arasında bir alışveriş vardı. Gerek silah, lojistik, diplomatik, sınırın kullandırılması, sağlık desteğinin sunulması gibi destekler sunuluyordu. Ama şimdi biraz içerde başlayan süreç, Sayın Öcalan'ın bazı uyarıları yine uluslararası bazı güçlerin Türkiye'yi sıkıştırması ve El Nusra'nın gayri meşru bir şekilde YPG güçlerine yönelik saldırıları Türkiye'yi zor durumda bıraktı. Şimdi Türkiye bu kararlarını gözden geçiriyor. Resmi düzeyde biliyorsunuz açıklama yaptılar. El Nusra ile El Kaide'yi desteklemeyeceklerini açıkça belirttiler. Bununla ilgili bazı tedbirler alacaklarını düşünüyoruz. Umut ediyoruz ki Türkiye oradaki halkın öz yönetimini esas alan gelişmeleri esas alacak.
KÜRT ULUSAL KONFERANSI
"Kürt Ulusal Konferansı"na BDP'nin somut önerileri konusunda bir komitenin oluşturulduğunu ifade eden Demirtaş, şunları kaydetti: "Konferansın toplanma amacı bütün Kürt halkının tarihi bir süreçte kendi geleceğiyle ilgili somut bir kararlaşma ve planlamaya gitmesi ve somut bir kurumsallaşmaya gitmesidir. Biz BDP olarak yapacağımız bütün önerilerde bunları esas alacağız. Yani her parçada bulunan Kürt halkının yaşadığı ülke ve devletle ve diğer bölge devletleriyle ilişkileri ne olacak? Statüsü ne olacak? Her parça diğer parçanın hakkını bu konuda ki tutumunu hep birlikte savunabilmeli, ortak bir tutum sergilemelidir. Bununla birlikte barış olacaksa, Kürtlerle barış içinde yaşamak isteyen bütün uluslararası güçlere de güçlü bir mekanizma ile mesajın verilmesi lazım. Kürtlerin barış konusunda beklentileri ve barışın nasıl sağlanacağına dair somut taleplerinin kongre aracılığıyla bütün dünyaya anlatılması lazım. Hakeza Kürtleri hedefine alan saldırılar, Kürtlere yönelik katliam, Kürtlere yok etmeye dönük bütün anlayışlara karşıda ortak bir savunma anlayışının gelişmesi lazım. Yani Kürtler hiç kimseye saldırma, herhangi bir gruba karşı savaş hazırlığında değildir. O yüzden meşru temelde kendilerini nasıl savunacaklar. Örneğin Rojava büyük tehdit altında. El Nusra'ya bağlı güçler, ÖSO'ya bağlı güçler, rejime bağlı güçler Kürdistan Rojava parçasının değişik kentlerinde katliam girişimlerinde bulunuyorlar. Bütün bunlara karşı ortak bir savunma anlayışının da gelişmesi gerekiyor. Kürdistan'ın sosyo ekonomik durumu geri kalmışlığı meselesinin de kongrenin gündemi olması gerekiyor. Ayrıca Kongre kararlarının takibi açısından ve bu ulusal birlik ruhunun takip edilmesi sürdürülmesi açısından kurumsallaşma gerekir. Kongre toplanıp dağılmamalıdır. Bu kongreyi takip edecek bir yürütme kurulunun bir konseyin varlığını dünyaya deklare etmesi çok güçlü olur. Ve bütün dünya güçleriyle ortak diplomasi yürütebilmek için oluşacak bu konseyin ortak diplomasi komiteleri kurması çok iyi oluyor. Bizlerde BDP olarak bu konuda somut önerilerimizi sürdüreceğiz."
İKİ KRİTİK TARİH
Öcalan'ın ailesiyle son yaptığı görüşmede belirttiği tarih ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Demirtaş, "Evet Sayın Öcalan iki tarihten bahsediyor. Biri 1 Eylül diğeri 15 Ekim'dir. 1 Eylül tarihi hükümetin demokratikleşme paketini bizlerle ve Sayın Öcalan ile ortaklaştırması gereken tarihtir. O zamana kadar ortak bir paketin en azından bizimle paylaşılmış, Sayın Öcalan'ın görüşlerinin alınmış ve nihayetinde son hali verilmiş bir paketin 1 Eylül'e kadar netleşmesi lazım. Bu çalışma 1 Eylül'e kadar yapılmazsa sürecin işlemeyeceğine dair güçlü bir kanaat oluşacak bizlerde. Dolayısıyla Sayın Öcalan o tarihten sonra süreci destekleme konusunda ki tavrını gözden geçirecek. Eğer 1 Eylül'e kadar bir paket hazırlığı gerçekleşirse bu defa sonraki 45 gün içinde yani Ekim 15'e kadar bu paketin artık parlamentoda hayata geçmesi ve yasalaşması gerekiyor. O 45 günde bunlar gerçekleşirse 3. aşamaya geçmenin koşulları oluşur. Yok bu konuda gelişme olmaz, parlamentoya sunulmazsa veya adım atılmazsa Sayın Öcalan tekrar aynı kararı gözden geçireceğini söylüyor. Yani önümüzde iki ayrı tarih ve aşama var. Biri hazırlık 1 Eylül'e kadar, 15 Ekim'e kadar da pratikleştirme. Bu tarihleri hükümet biliyor. Hükümet bunların farkında. Gereklerini yerine getirip getirmeyeceğini yakından takip ediyor, izliyoruz. Hükümetle temaslarımızı sürdürüyoruz. Halkımız da her yerde 'Hükümet adım at' kampanyası çerçevesinde daha güçlü bir şekilde hükümetin adım atması konusunda zorlayıcı ve muhalefet tutumunu ciddi bir şekilde açığa çıkarmalıdır" dedi.
ÖCALAN’IN GAZETECİLERLE GÖRÜŞME TALEBİ
Öcalan'ın son görüşmesinde bir grup gazeteci ile görüşmek yönünde isteği olduğunu vurgulayan Demirtaş, "Sayın Öcalan sürece katkı sunabilecek ve bu konuyu takip eden bir grup gazetecinin görüşme yapmasını istiyor. Talebi budur. Basının kendisini ziyaretidir. O basın mensuplarının aracılığıyla kamuoyuna doğrudan mesaj vermek istiyor. Bu tamamen hukuka aykırı değil. İç hukuka uygundur. Bu konuda da hükümetin tartışma içinde olduğunu biliyoruz. DİHA dahil olmak üzere çeşitli kurumlarda başvuruda bulundu. Bu konuda Bakanlık değerlendirmelerde bulunacak. Bizde bir sonraki gidişimizde Sayın Öcalan'a bu gelişmeleri aktaracağız. Kendisinin bir beklentisi varsa onu da halkımızla paylaşırız. Ama şu anda Sayın Öcalan hiçbir gazetecinin ismini zikretmeden çözüm sürecine katkı sunabilecek, bu konuda sorunu anlayan bir grup gazeteci ile görüşmek istiyor. Bu talebi gerçekleşmediği sürece katkı sunma koşulları zorlaşıyor" ifadesini kullandı.
‘HÜKÜMETİN TUTUMU UMUT VEREN BİR TUTUM DEĞİL’
Öcalan'ın önerdiği kadın, hukuk, hakikatlerle yüzleşme, ekonomi şeklinde 8 komisyonun kurulması önerisini, bu yönlü çalışmaları ve hükümetin demokrasi paketi çalışmalarını değerlendiren Demirtaş, "Bunlar parlamentoda kurulması önerilen komisyonlar değil. Bunlar sivil toplum, hükümet ve bizlerin önereceği temsilcilerle bu başlıklarda çalışma yapacak ve kanun teklifleri de bu çalışmalar üzerinden şekillenecekti. Hükümet bu çalışmalara yanaşmış değil. Yani o çalışmaları ortaklaştırma konusunda adım atmış değil. Hükümet önümüzdeki bir hafta on gün içinde demokrasi paketi ile ilgili çalışmaları olgunlaştıracağını ve kamuoyu ile paylaştırabileceğini söylüyordu. Sayın Başbakan 'Bizzat ben açıklayacağım' diyordu. Ama biz bu paket açıklanmadan önce mutlaka ilgili çevrelerle ortaklaşması gerektiğini ve bu 8 alt başlık çerçevesinde paketin hazırlanması gerektiğini belirtiyoruz" dedi. Süreç başladığından bu yana taraflar arasında çözüm gücü olabilecek, zaman zaman hakem rolü oynayabilecek bazı mekanizmalar önerdiklerini, ancak bunların bugüne kadar devreye konulmadığını belirten Demirtaş, hükümetin şu ana kadar ortaya koyduğu tutum için "Umut veren bir tutum değil" dedi. Demirtaş, "Biz kendilerini çok sert eleştirdik. Şu anda hükümet güven veren bir şekilde ikinci aşamaya başlamadı. Yani birinci aşama ile ilgili Sayın Öcalan'ın, KCK'nin ve Kürt siyasi hareketinin tutumu çok güven vericiydi, çok ciddiydi, meseleye bu temelde yaklaştılar. Gereğini yerine getirdi. İkinci aşamada bizde muhataplarımızdan aynı ciddiyeti bekliyorduk. Ama şu ana kadar bu ciddiyeti görmüş değiliz. Bu yaklaşım bu şekilde devam ederse kamuoyunun desteği azalacaktır. Hükümet de bu desteği kaybetmek istemiyorsa çözüm sürecini gerçekten çözümsüzlüğe götürmek istemiyorsa Sayın Öcalan'ın bu konudaki iyi niyetli uyarılarını dikkate almalıdır" dedi.
‘ER GEÇ SEÇİM BARAJI KALKACAK’
Hükümetin kullandığı üslubu sert bir şekilde eleştiren Demirtaş, Başbakan Yardımcısı Arınç'ın sözlerine atfen, "Öyle kimsenin hükümetin sinir uçlarıyla oynadığı yok. Bir halk ve onun önderliği çok samimi önerilerde bulunuyorlar. Sürecin sağlıklı ilerlemesi için işin muhatabına ciddi uyarılar yapıyorlar. Madem bu bir müzakere süreci bunu dikkate almaları lazım. Biz bu dili kesinlikler reddediyoruz. Egemen bakış açısını ve lütfeden bakış açısını reddediyoruz. Bu sadece Kürtleri değil Türkiye'nin tamamını ilgilendiriyor. Ve hükümetinde geleceğini ilgilendiriyor. O nedenle sanki Kürtler sadaka bekliyormuş gibi bir tutum içinde olurlarsa her açıdan kaybederler. Kürtlerin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi kalmamış zaten. Bizden çok onların bu çözüm sürecine sarıldıklarını biliyoruz. Sayın Öcalan'a yaklaşımları, İmralı'daki görüşmeler de yaklaşımları saygındır. Dışarıda kullandıkları üslup da aynen öyle olmalıdır. İçerde başka dışarıda başka konuşmanın kimseye faydası yok. Demokratik talepler konusunda da bizim hassasiyetlerimiz elbette ki devam edecek. Seçim barajının kalkmasında ısrar ediyoruz. Er geç seçim barajı kalkacak. Bunun ısrarcısıyız. Ama AKP'nin hazırladığı paket tümüyle açıklanmadan bizim yorum yapmamız doğru olmaz. Biz o paketi gördükten sonra görüşlerimizi paylaşacağız. Sayın Öcalan, KCK yetkilileri başta olmak üzere bütün bileşenler değerlendirmelerini yaptıktan sonra ancak sürecin akıbeti ile ilgili değerlendirme yapacağız" dedi.
‘BDP’NİN GEZİ İLE OLAN BAĞINI KOPARMAYA ÇALIŞIYORLAR’
BDP'nin hiçbir milletvekilinin ve bileşeninin Gezi direnişine karşı olmadığını belirten Demirtaş, Kürt halkının, Kürt gençliğinin Gezi direnişinin içinde olduğunu belirterek, "Partimizde hem parlamentoda hem de dışarıda gezi direnişiyle ilgili tutumunu her alanda net bir şekilde ortaya koydu. Sadece her seferinde şunu ifade ettik ve çarpıtılan kısmı bu oldu. Bir takim Ergenekoncu çevreler öncülük yapmak ve yönlendirmek istediler. Partimiz daha ilk günden onlara tavır koyarak, etkisizleştirdi. Bu partimizin aslında başarısıdır. Yani bu Gezi direnişinin ilerici, devrimci duruşundan faydalanmak isteyenlere karşı partimiz çok net bir tavır koyarak, sürecin ilerici bir çerçevede yürümesine katkı sundu. Ve en nihayetinde Gezi direnişinin başladığı günden bugüne kadar bu ilerici çizgisinden sapmadan devam etti. Biz bu anlamda Gezi direnişinin ortaya çıkardığı ruhun Türkiye'yi özgürleştirici bir ruh olduğunu biliyoruz. Elbette ki forumlar bizim de yakından takip ettiğimiz forumlardır. Arkadaşlarımız yerel düzeyde katılıyorlar, konuşmacı ve katılımcı oluyorlar. Ama bu konuda eğer, biraz daha kollektif bir örgütlenme çalışmasına gidilirse, BDP ve örgütlü yapılarının daha iyi katılması mümkündür. Bu konuda biz teşkilatlarımıza ve yapılarımıza gerekli uyarıları ve eleştirileri yapıyoruz. Yetmezlikler ve yetersizlikler olabilir ama bu kesinlikle Gezi karşıtı bir duruş değildir. Çarpıtmak isteyenlerin tamamı dikkat edin, CHP ve CHP kökenli kesimlerdir. Onlar özellikle BDP'nin Gezi ile olan bağını koparmaya çalışıyorlar. Çok bilinçli ve politik bir oyundur. Hiç kimsenin bu oyuna düşmemesi lazım. Gezi ile ilgili bizim duruşumuz nettir. Biz Gezi'nin içinde olmaya olmaya devam edeceğiz" dedi. Gezi parkında Taksim başta olmak üzere son derece güçlü etkinlikler yapıldığını, ancak Ankara'da "Ordu göreve", "Apo ve Erdoğan görüşmesine karşı sokağa çağrı" şeklinde bildiriler dağıtıldığını vurgulayan Demirtaş, "Bizim itiraz ettiğimiz kesimler bunlardı ve nitekim bunlar hemen eleştirimiz ve uyarlarımız üzerine etkisini yitirdiler ve öncülük yapamadılar. Kimse bunlar yoktur demesin biz gözlerimizle tanıklık ettik ve uyarılarımızı da o nedenle yaptık. Yoksa 'Gezi direnişi darbecidir, darbe amaçlıdır' falan gibi çarpıtılmış açıklamalar karşısında halkımız daha dikkatli olmalıdır. Bizim böyle bir duruşumuz olmadı" dedi.
‘ANAYASA DA UMUTLAR BİNDE BİRİN ALTINA DÜŞTÜ’
Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda gelinen aşamada çok iyi bir noktada olmadıklarını dile getiren Demirtaş, "Partimiz bu konuda gerçekten çok özverili davrandı ve demokratik öneriler yaptı. Katılımcı bir çalışmayla elde edilen taslağımızı burada madde madde sunduk. Ama güçlü bir uzlaşma ortaya çıkmıyor. En son 48 maddeydi ve 56 maddeye çıktı. Biz bazı maddelerde küçük değişiklikler yaparak önerilerimizi revize ettik. Ve uzlaşılan madde sayısını artırmaya çalıştık. Diğer partilerde bu çerçevede konuyu ele alıp, bazı revizyonlara gittiler. Ama ortaya çıkan tablo şudur; Türkiye'nin temel meselelerine dair hiç bir maddede suya sabuna dokunmadan esaslı bir değişiklik yapmadan bir anayasa taslağı yapılmak isteniliyor. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil. Yani anadilde eğitim olmayacak, herkes Türk olacak, Türk milleti olacak, işte tek dil ve millet üzerine kurulu bir anayasa olacak. Özgürlükler konusunda son derece geri öneriler olacak. Bu şekilde yeni bir anayasa, sivil anayasa olmaz. Biz de böyle bir anayasayı destekleyemeyiz. Bütünlüklü değişmiyorsa bile eğer bir paket halinde bir anayasa reformu olarak sunulmak isteniliyorsa yine bu özlü Kürt sorunu ile ilgili temel maddelerde mutlaka bir değişikliğin olması lazım. Yani tekçi bir anayasayı ne BDP Uzlaşma Komisyonu'nda kabul edebilir ne de halkımız sokakta buna referandumda evet diyebilir. Biz işte bu çalışmayı bu noktaya çekmeye çalışıyoruz. Ama umutlar diyebilirim ki binde birin altına bile düşmüştür. Böyle bir anayasanın yapılma ihtimali çok çok zayıf. Artık dört partinin uzlaşma ihtimali giderek tükenmek üzere. Komisyonun geleceği artık önümüzdeki günlerden sonra tartışmalı bir hale gelecektir" dedi.
‘KOMİSYON’DAN ÇEKİLMEYİ YETKİLİ KURUMLARIMIZ DEĞERLENDİRECEK’
Kimsenin Kürt sorununun anayasal çözümüne destek sunma gibi bir niyetinin olmadığını dile getiren Demirtaş, "Bir buçuk yıldır çalışılan bir konuda mesafe katledilemiyorsa ve çözüm sürecine dair tek bir madde bile önerilip ortaklaşılamıyorsa demek ki kimsenin Kürt sorunun anayasal çözümüne destek sunma bir niyeti yok. MHP'yi bir kenara bırakın ne CHP'nin ne AKP'nin andadilde eğitime ilişkin, değişik kültür ve kimliklerin ve inançların tanınmasına dair maddeye ilişkin veya yerel yönetim ve özerklik, bölgesel yönetim konularındaki statüye ilişkin hiçbir somut ve demokratik önerisi yok ve böyle de olmaya devam ederse o Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda ısrarla bir arada durmanın da bir anlamı kalmayacaktır tabiki. Biz önümüzdeki günlerde buradan bir şey çıkmıyorsa artık diğer partilerin tutumunu sorgulayacağız. Çekilme konusunda da yetkili kurumlarımız değerlendirecektir. Biz bu işi seçim sonrasına kadar bekletemeyiz artık" dedi.
‘METROPOLLERDE HDP İLE SEÇİMLERE GİRME TARTIŞMALARIMIZ SÜRÜYOR’
Yerel seçimlere ilişkin şu anda Örgütlenme ve Aday Tespit Etme Komisyonları kurduklarını belirten Demirtaş, bu iki komisyonun 25 kişiden oluştuğunu söyledi. Demirtaş, toplumun değişik kesimlerinden temsilcilerin bu komisyonlarda olduğunu belirtti. Demirtaş, "Sadece BDP yönetiminden oluşmuyor. Yani basının temsilcisinden, kültür kurumlarının temsilcisi ve kadın, gençlik temsilcisine kadar kollektif bir çalışmayla toplumun bütün bileşenlerinin bir arada tutan bir komisyon çalışmasıyla bu faaliyeti yürüteceğiz. Çünkü nihayetinde yerel yönetimler sadece BDP'yi ilgilendiren bir durum değildir. Bütün bu bileşenler ortaklaşırsa ben iyi bir sonuç çıkacağını düşünüyorum. Şu ana kadar komisyonlarımız 7 ayrı kentte ve o kentlerin ilçelerinde fizibilite çalışmaları yaptılar. raporlar hazırladılar. Bu raporların komisyonlara sunumları yapıldı. Yani oradaki halkın ekonomik, sosyal, kültürel durumu, aile ilişkileri ve partimizin örgütsel durumu, ittifak durumu, ve mevcut belediye başkanının çalışma performansı, halkın beklentileri, oradaki cemaatlerde ve tarikatlara kadar, kadın örgütlerine, çevre ve gençlik örgütlerine kadar herkesin yaklaşımı bir rapor halinde fizibilite çalışmasına yansıdı. Şimdi bundan sonra hızlı bir şekilde özellikle bu şehirlerin fizibilite çalışması ilk etapta yaptığımız şehirlerin aday belirleme çalışmaları başlayacak. Oranın adayları erkenden belirlenecek. Bunun birlikte bir çok şehir ve ilçede de ön seçim ve eğilim yoklamaları yapılacak. Bunun içinde de delege ve seçmen kayıtları yapılacak. Bunun içinde örgütlenme komisyonu bir hazırlık başlattı. Bir çok yerde halkımız adaylarını kendileri ön seçimle belirleyecektir. Sandıklar kurulacak ve aday adayları orada yarışacak. Ve aday adayların kriterleri konusunda çalışmalarımız sürüyor. Bu kriterlerde belirlendikten sonra fizibilite çalışmaları ve seçim takvimi de netleştikten sonra kapsamlı bir kamuoyu bilgilendirmesi yapıp, resmi olarak da çalışmalarımızı halkımıza duyuracağız. Ama gayri resmi olarak, ön hazırlık çalışmaları şu anda büyük bir hızla devam ediyor. Bizim Kürdistan'da BDP ile girme şeklinde bir kararımız var. Ama batı metropollerinde HDP ile mi yoksa BDP ile mi girelim tartışması henüz netleşmiş değil. Orada da değişik fikir ve öneriler var. Bütün bu önerileri biz ilgili bileşenlerle HDP, BDP yönetimi ve DTK ile tartışıyoruz. Bunlar da önümüzdeki günlerde bir hafta 10 gün içerisinde netliğe kavuşur" ifadesini kullandı.
ÖCALAN ADINA TEŞEKKÜR TOPLANTILARI YAPILACAK
Demirtaş, "Sayın Öcalan en son yaptığımız İmralı'daki toplantıda özellikle Yüksekova ve Hakkari halkına çok derin selamlarını iletiyordu. Bütün halkımıza her yerde şükranlarını ve teşekkürlerini iletmek üzere toplantılar yapılmasını öneriyordu. Partimiz bu planlamayı da yapacak. Çünkü, kendisi şunu söylüyordu: Bu süreçte halkımız benim yaptığım çağrıyı çok güçlü sahiplendi ve destekledi. Ve benim adıma her yerde her mahallede aslında halka teşekkür edilmesi lazım. En büyük sorumluluğu ve görevi halk yerine getirdi ve bunu da büyük bir başarıyla yaptı. Ve sürecin ilk aşamasında sağlıklı bir şekilde sahiplenerek, başarıya götüren halkın duruşu oldu. Bu nedenle kendisinin halka çok özel selamı vardı ama Yüksekova ve Hakkari'den özellikle kendisine ulaşan bazı mektuplar varmış. Kendisi bu mektuplardan çok etkilendiğini belirtiyordu. Bazı gençlerden ve analardan çok özlü mektuplar aldığını ve Yüksekova ile Hakkari bölgesinin direnişte her zaman en büyük fedakarlığı ve kahramanlığı yaptığını ve özgürleşmeyi de çok iyi anladıklarını mektuptan yola çıkararak rahatlıkla tesbit ettiğini belirtiyordu" dedi.
BAYRAM HEDİYESİ OLARAK ÖCALAN’IN FOTOĞRAFI VE GÖRÜNTÜSÜ
Demirtaş, "Önümüzde Ramazan bayramı var. Belki bayramdan önce ve hemen sonra Sayın Öcalan ile bir toplantı yapmayı planlıyoruz. Biz de halkın sevgi ve selamını ve bayram tebriklerini Sayın Öcalan'a ileteceğiz. Kendisinden de bir görüntüsünü ve fotoğrafını isteyeceğiz. İnşallah bir bayram hediyesi olarak Sayın Öcalan'ın bir fotoğrafının veya görüntüsünü halkımızla paylaşma fırsatımız olur" ifadesini kullandı.
ROJAVA İÇİN ÇAĞRI
Demirtaş son olarak, Rojava ile dayanışma çağrısını yineleyerek Rojava direnişinin daha güçlü sahiplenilmesi konusunda her yerde daha güçlü etkinlik ve eylemlerin ortaya koyulmasını isteyerek, "Hepimizin kalbi yüreği, beyni Rojava'da atıyor" dedi.