DAİŞ’in füzeleri Kobanê, Türkiye’nin füzeleri ise Afrin’e!
Bir haftayı aşkın süredir Türk ordusu Afrin ve çevresini obüs toplarıyla bombalıyor.
Bir haftayı aşkın süredir Türk ordusu Afrin ve çevresini obüs toplarıyla bombalıyor.
Bombardımanın gerekçesi Azaz. Oysa YPG’nin tek bir üyesinin bile Azaz’da olmadığı YPG komutanlığı ve sözcüleri tarafından yapılan açıklamalarla dile getirildi. Buna rağmen Türkiye saldırılarını durdurmadan sürdürdü. Azaz adı verilerek vurulan yerler ise çok farklı yerler.
Hedeflenen yerlerin başında Minigh havaalanı geliyor. Minigh Azaz’ın güneyinde Azaz Halep arasında Azaz’dan 13 km uzaklıkta. Havaalanı 2012 yılı sonlarına doğru ÖSO grupları adıyla hareket eden Nusra, Ehrar Şam, Liva Tevhid tarafından kuşatıldı. 2013 yılı başlarında ile alana yerleşen DAİŞ tarafından ele geçirildi. Minigh’in DAİŞ tarafından ele geçirilişi de DAİŞ’in Çeçen Komutanı Ömer Şişani tarafından düzenlenen basın toplantısıyla duyuruldu.
DAİŞ 2013 yılı sonlarına doğru Minigh’tan çekilince önce Fetih Halep grubuna bağlı gruplar yerleşti. Kısa süre sonra ise Nusra onlardan devralarak üs merkezi olarak kullandı.
QSD ve Ceyş El Suwar güçleri tarafından eline geçirilene kadar Nusra ve Ehrar Şam’ın merkez üslerinden biri olarak kullanılıyordu.
Türk devletinin bombaladığı diğer bir köy ise Meranaz köyü. Meranaz Minigh karşısında Lelün dağı üzerinde Keştear’a yakın bir köy. Tel Rıfat ve Deyir Jemal’in de QSD güçleri ile Ceyş El Suwar’ın eline geçmesinden sonra bu ilçe ve nahiyeleri de bombalamaya başladı.
Türk devleti ilk günlerde bu Azaz adını vererek bu köylerle birlikte Qıtmê köyünden başlayarak Lelün dağı üzerinde Afrin Halep arasında kalan Mehrezkê, Meryemin köylerini vurdu. Qıtmê köyü Afrin’in doğusunda yer alıyor. Türk devleti tarafından vurulan Mehrezkê, Meryemin köyleri Afrin ile Azaz sınırındaki köylerdir. Bu köyler Halep’ten Azaz ve Afrin’e gelen ana yolun üzerinde. Türk devletinin bombalamaları daha çok Afrin’in yakın çevresinde olan Kibarê, Gündê Stêr Xalita gibi köyleri vurdu. Kibarê bir Ezidi köyüdür. Özellikle hedef yapılmasının nedeni de Ezidi olmalarından kaynaklı olduğu halk tarafından söyleniyor. Hedef seçerek vurduğu diğer bir köy ise Meryemin köyü. Çünkü Meryemin köyü bir Arap köyüdür. Afrin’den Kürt özgürlük hareketine katılıp yaşamını yitiren ilk Arap Enternasyonalistlerinden biri olan Aziz adındaki bir gerillanın köyüdür.
OBÜSLERDEN SONRA FÜZELER DEVREDE
Türk ordu güçleri Kilis ve çevresinde konuşlandırdığı topçu bataryalarıyla beş gün boyunca belli aralıklarla Azaz denilerek Afrin’in köylerini obüslerle vurdu. Bu süre içinde Ankara’da meydana gelen bombalama olayını da gerekçe yaparak baştan beri karşı çıktığı Rojava savunma güçlerine farklı yaklaşmaları için uluslararası güçlere baskı yapmaya başladı. BM ve ABD başta olmak üzere uluslararası güçlerin PYD ve YPG’ye yaklaşımları değişmeyince Türk devleti dün akşam saldırılarını bir kat daha arttırdı. Ve obüsler yerine bu kez Afrin merkez, Cindires ve Şiyê ilçesi ile merkez ve bu ilçelere bağlı köyleri füzelerle vurmaya başladı. Türk devleti bu sefer saldırı merkezini Kilis’in yerine Hatay’a bağlı Kırıkhan ve Reyhanlı’da bazı tepelere konuşlandırdığı füze bataryaları ve topçu birlikleriyle devam ettirdi.
Önceki akşamki saldırılarda Afrin merkezin Eşrefiye mahallesine isabet eden bir füze sonucu üç sivil yaşamını yitirdi. 15’in üzerinde çoğu kadın, çocuk ve yaşlı olan insan yaralandı. Türk ordusu bu saldırılarıyla aslında Afrin’i Kilis-Hatay çemberine aldığını, bu alanlarda Afrin’e yönelik bir işgal girişimi için hazırlıklar yaptığının mesajını vermeye çalıştı. Türk devletinin Afrin’i vurmak için kullandığı merkezler çok önemli. Önemleri sadece sınır olmalarından ileri gelmiyor. Sınır olmanın yanı sıra Rojava ve Suriye dönük yapılan planların merkezi olma gibi bir gerçekliği var. Yine Rojava’ya yönelik saldırılarda bulunan DAİŞ, Nusra gibi grupların militanlarının eğitim kamplarının da olduğu yerler buralar. Bu konuda çok sayıda bilgi, belge ve itiraf kamuoyuna yansıdı.
Türkiye’nin bir haftadır Afrin’e yönelik önce obüs toplarıyla ardından dün akşam füzelerle Afrin’e saldırması DAİŞ’in Kobani’ye saldırılarından önce gerçekleştirdiği saldırılarla benzerliklerini gösteriyor.
DAİŞ’in Eylül ayında Kobani’ye yönelik ağır saldırılarını başlatmadan önce Tel Abyad, Ayn İsa, Minbic, Jerablus’tan Kobani’ye önce havanlarla saldırılar gerçekleştirdi. Saldırından üç gün önce ise üç füze fırlatarak halkın kenti terk etmesini, boşaltmasını sağlamaya çalıştı. Türkiye’nin son bir haftadır önce obüslerle sonra da füzelerle Afrin’i vurması DAİŞ ile Türkiye’nin saldırı taktikleri ile kullandıkları silahların ardından benzerlik çok çarpıcı bir biçimde gözüküyor. Yine önce obüsler ardından füzelerle saldırı gerçekleştirmenin arkasından gelecek adımın da işaretlerini veriyor. Yani füzelerle saldırıdan sonra Türkiye’nin Afrin’i işgal için girişimde bulunabilme ihtimalinin de yüksek olduğunu kanıtlıyor. Ancak burada önemli olan DAİŞ füzelerle Kobani’ye saldırdıktan sonra ele geçirme şeklinde saldırıya geçmeye çalışmasıdır. DAİŞ’in füzeleri Kobani’ye giderken şimdi de Türkiye’nin obüs ve füzeleri Afrin’e gidiyor. O açıdan bakıldığında taktik, hedef ve amaçlarının aynı olduğu görmek mümkündür.
KOBANÊ SINIRINA ASKERİ YIĞINAK
Türk devleti Rojava’ya yönelik şimdiye kadar çok sayıda plan yaptı. Yaptığı planlarda çetelerin eliyle amacına ulaşmaktı. Ancak önce DAİŞ sonra Nusra, Ehrar Şam, Sultan Murad gibi çeteler ağır darbeler alarak amaçlarını gerçekleştirme gücünden düştü. Durum böyle olunca Türkiye bu kez işgal girişimi ve amacını bizzat ordusu, diplomasisi ve tüm kurum ve kuruluşlarıyla harekete geçerek kendisi gerçekleştirmek istiyor. Afrin’e yönelik saldırılar bunu gösterdi. Ancak sadece Afrin ile sınırlı kalmadı. Afrin’e yönelik obüs ve füzelerle gerçekleştirilen saldırıların ardından bugün sabah saatlerinden itibaren Kobani çevresine asker yığmaya başladı. Askeri yığınak sürerken Kobani sınır kapısı geliş gidişlere kapatıldı. Bu durum aslında Türkiye’nin ciddi bir şekilde Rojava’yı işgal etme planları olduğunu gösteriyor. Afrin ile birlikte Kobani’ye yönelik ciddi işgal planlarını yaptığı bunu hayata geçirmek için de uluslararası formül arama peşine olduğunu görmek mümkün.
Türkiye’nin böyle bir dönemde hareket geçmesi dikkat çekici. Zira Halep-Afrin çevresinde Türkiye’nin bel bağladığı gruplar ağır darbeler aldı. O yüzden eş zamanlı olarak Halep Kürt mahallelerine saldırılar başlattılar. Cezire kantonunda ise DAİŞ’e karşı QSD güçleri operasyon başlattı. DAİŞ çeteleri de Cezirede darbelenmeye başladı. Ancak Türkiye’nin saldırılarına paralel ve eş zamanlı bir şekilde Tişrin, Ayn İsa, Sıluk, Aliya hattından saldırılar gerçekleştirmeye başladı. Bunun da Türkiye’nin saldırılarını kolaylaştırmak için olduğu yönünde değerlendirmeler var.
BAŞARILI OLUR MU
Gerek içeride gerekse dışarıda Türkiye’nin bu amacı birçok siyasetçi, diplomat, yazar, aydın tarafından fark edilmiş durumda. Buna ilişkin analizler, değerlendirmeler yapılıyor. Zamanlamasına dikkat çekiliyor. Türkiye’nin başarılı olup olmayacağı konusunda görüşler ileri sürülüyor. Gerek konjektürel durum ve gerekse Kürtler ile ittifak halinde oldukları halkların siyasal, diplomatik ve askeri konumları ve güçlülükleri bakımından başarılı olamayacağını söylemek mümkün. Zira Kürtler ve ittifak halinde hareket ettiği halklar bu toprakların sahipleri. Türkiye’nin işgal girişimi sadece bu insanlar tarafından değil, Suriye’de yaşayan tüm kesimlerden büyük bir tepki alacak. O yüzden de Türkiye’nin kazanmaktan çok büyük kaybedeceği yönünde değerlendirmeler yapılıyor.