DİTİB'e 'yılın casusu' ödülü!

Erdoğan rejimi için Almanya'da imamlar, üyeler ve camileri ziyaret eden kişilerle ilgili bilgi toplayan DİTİB bu yıl "yılın casusu" ödülüne layık görüldü.

"BigBrotherAward" adlı ödülü veren Dijital Cesaret Derneği'ne göre DİTİB, Alman hükümetinin gözleri önünde temel insan hakları değerlerini ayaklar altına alıyor.

Merkezi Bielefeld kentinde bulunan Dijital Cesaret Derneği (Digitalcourage) 2000 yılından itibaren temel hak ve özgürlükler ile kişisel verilerin korunması ilkesini çiğneyen kişi ve kurumlara "BigBrotherAward" adıyla negatif bir ödül veriyor. Dernek, bu amaçla değişik insan hakları örgütlerinden isimlerin yer aldığı bir jüri tarafından seçilen kişi veya kurumların casusluk faaliyetlerine dikkat çekiyor.

Derneğin, politika kategorisinde bu seneki "BigBrotherAward 2017" ödülüne DİTİB Genel Sekreteri Dr. Bekir Alboğa tarafından temsil edilen Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) layık görüldü. Ödüller bu akşam Bielefeld kentinde gerçekleşecek resmi bir törenle açıklanacak.

900'ye yakın camii ile Almanya'da örgütlü olan DİTİB'in Erdoğan rejiminin bir istihbarat şubesi gibi çalıştığı konusu uzun bir süredir ülkenin gündeminde. Türk Diyanet kurumunun memuru olan DİTİB üyesi din görevlilerinin, Gülen cemaati ve Kürtlere ilişkin bilgileri MİT'e gönderdiği ortaya çıkmıştı.

Alman başsavcılığının DİTİB'e ilişkin soruşturması sürürken, Dijital Cesaret Derneği bu yıl ki "casusluk ödülü" ile bir kez daha dikkatleri DİTİB'e çekti.

‘DİTİB KARŞILIKLI İNSAN İLİŞKİLERİNİ KÖTÜYE KULLANIYOR’

DİTİB'in kendi imamları, üyeler ve camileri ziyaret eden kişilerle ilgili Türk resmi makamları ve Milli İstihbarat Örgütü MİT’e casusluk yapıp jurnallediklerine dikkat çeken dernek, "DİTİB bu kişilerin Türk devleti tarafından kovuşturulmasına sebep oldu" bilgisini verdi. Dernek diğer yıllardan farklı olarak bu ödülü neden DİTİB'e verdiklerini ise şöyle açıkladı:

"Bu seneki "BigBrotherAward" ödülü çok özel bir durum arz etmektedir. Çünkü bu seneki ödülümüz alışkın olduğunuzdan farklı olarak, kişisel verilerin dijital dünyanın teknik olanaklarının izinsiz ve sınır tanımadan kullanılmasından dolayı verilmemektedir. Hayır, burada asıl mesele, dini bir yapılanmanın, dini etkinliler çerçevesinde karşılıklı insan ilişkilerini kullanarak gerçekleştirdiği somut gözetleme faaliyetleridir.

DİTİB’e bağlı imamların, Türkiye hükümetinin isteklerini yerine getirmek adına yürüttükleri casusluk faaliyetleri ile Almanya’da “Real Life” olarak adlandırılan din özgürlüğü, düşünce özgürlüğü ve sosyal yaşam hakkı gibi en önemli temel insan hakları ayaklar altına alınmıştır."

DİTİB'in casusluk faaliyetlerine ilişkin yaptığı basın açıklamalarında sürekli olarak, durumun diyanet imamlarının özel faaliyetlerinden ibaret olduğunu hatırlatan Dijital Cesaret Derneği  "DİTİB'in casusluk faaliyetlerini kınadığına dair herhangi bir açıklamadan haberdar değiliz" dedi.

‘ALMANYA ÇIKARLARI İÇİN DİTİB'E GÖZ YUMUYOR’

Alman güvenlik makamlarının Almanya’daki Türk büyükelçiliğinde ve konsolosluklarında yaklaşık 150 MİT elemanının çalıştığından hareket ettiğini bildiren dernek, Alman hükümetine ise şu çağrıyı yaptı:

"MİT faaliyetleri ile, hem Almanya’da yaşayan Türklerin izlenmesi, bunların Erdoğan yandaşı olmalarının sağlanması, hükümet karşıtlarına gözdağı verilmesi ya da izole edilmeleri hem de Alman makamlarının ve buradaki kamuoyu düşüncesinin etki altına alınması amaçlanmaktadır.

Çok açık bir şekilde görülmektedir ki, Alman makamları tarafından öncelikli olarak diplomatik çıkarlar gözetilmektedir. Ancak tek tek casusluk faaliyetine maruz kalan cami ziyaretçilerinin korunmaya değer olan kişisel hakları ve insan haklarının bu yüksek politik çıkarlara kurban edilmemesi gerekmektedir.

İnsanların, jurnallenmek yoluyla dini ibadetlerini yerine getirmelerinin engellenmesi kabul edilemez. DİTİB casusluk skandalının hallolduğunu iddia etmemeli, aksine kendi bünyesinde olanları şeffaf bir hale getirip, kamuoyunun eleştirilerine kulak vermelidir.

Bilişim ve kişisel verilerle alakalı temel hak ve özgürlükler sadece Almanlar için değil, göçmen kökenli insanlar için de geçerlidir. Bunların da Almanya’da korkmadan barışçıl bir şekilde dinsel ve siyasal faaliyetlerde bulunabilmeleri gerekmektedir."