Cumartesi Anneleri Bahçeci'nin akıbetini sordu
Cumartesi Anneleri Bahçeci'nin akıbetini sordu
Cumartesi Anneleri Bahçeci'nin akıbetini sordu
Cumartesi Anneleri eylemlerinin 456. haftasında 1994'te kaybedilen İsmail Bahçeci'nin akıbetini sordu.
Kaybedilen ve "faili meçhul" cinayetlere kurban giden yakınlarının faillerinin bulunması ve sorumluların yargılanması talebiyle adalet arayışlarını sürdüren Cumartesi Anneleri, oturma eylemlerinin 456'ncı haftasında da Galatasaray Lisesi önünde bir araya geldi.
"Failler belli kayıplar nerede" pankartı açan anneler, oturma eylemlerinde kaybedilen yakınlarına ait fotoğraf ve kırmızı karanfiller taşıdı.
Anneler bu haftaki eylemde, 24 Aralık 1994 tarihinde sivil polislerce İstanbul Levent'te gözaltına alınarak kaybedilen İsmail Bahçeci'nin akıbetini sordu. Açılan pankartın üstüne Bahçeci'nin çizdiği karikatürler ve kişisel eşyaları konuldu.
Eylemde ilk olarak 1992 yılında gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin söz aldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin geçmişinin kanlı olduğunu belirten Bilgin, "Bu dünyayı yönetenler kanlı politikalar yürütüyorlar. Bu ülkeyi yönetenlerin tümünün elleri kanlıdır" dedi. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna değinen Bilgin, "Bu ülkeyi yönetenler ülkeyi talan etmek için bakan, Başbakan oldular" diye konuştu. Yolsuzluk operasyonuna ilişkin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, "Bakanlarımız çocuklarının alındığını televizyondan izlediler. Bu ne kadar acı" şeklindeki söylemlerine dikkat çeken Bilgin, "Bu ülkede analar çocuklarının, copla dövüldüğünü, öldürüldüğünü izledi. Kafalarına kurşun sıkılarak katledildiklerini izlediler. Ardından başbakanın çıkıp, 'kahraman polislerim deyip' onları ödüllendirdiğini izlediler" dedi.
Eylemde Şair Mehmet Özer, gözaltında kaybedilen Bahçeci'nin kaleme aldığı bir şiiri okudu.
Daha sonra söz alan Bahçeci'nin kardeşi Umut Bahçeci ise konuşmasında, "İsmail gözaltına alındığında ben 20 yaşındaydım şimdi 40 yaşındayım. Kardeşim sorgusuz bir şekilde götürülerek öldürüldü. Abim çalmadı, rüşvet vermedi. Ama bizi soyanlar, bizleri yoksulluğa itenler bu ülkenin en tepesine çıktılar. Bu süreçte en temiz olanlar ezilen halklardır. Buradaki annelerdir" ifadelerini kullandı. Ağabeyi Bahçeci'nin ölümünden sorumlu olanın dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar olduğunu belirten Bahçeci, "Baş sorumlu Mehmet Ağar'dır. Araştırıldığında görülecektir ki tüm kayıpların sorumlusu Ağar'dır. Eğer Ağar konuşursa, tüm kayıplar ortaya çıkacaktır. Bu devlet evlat ve kardeş acısı yaşattı bizlere biz bunu hak etmedik" diye konuştu. Ardından Söz alan Bahçeci'nin arkadaşı Süleyman Kalyon da, "Biz intikam değil adalet peşindeyiz. Gözaltında kaybedilenlerin bulunmasını ve sorumlulardan hesap sorulmasını istiyoruz" dedi.
Haftanın basın açıklamasını ise İnsan Hakları Derneği Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına Kıvanç Sert yaptı. Devletin 1990'lı yıllarda toplumu "zapturapt altına almak" için yurttaşlara karşı terör faaliyetlerine yöneldiğini belirterek, "Devlet, evrensel hukuku yok sayarak, kendi yasalarını ihlal ederek Fırat'ın doğusunda insanlık haklarını talep eden Kürtleri kıyıma uğrattı. Fırat'ın batısında da emeğin haklarını talep eden sosyalistlere karşı en vahşi yöntemleri uyguladı" dedi.
Bahçeci'nin gözaltına alındığında öğrenci olduğu belirten Sert, "Gençlik hareketinin içindeydi. Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu Başkanı'ydı. Bu nedenle polisin hedefindeydi. Defalarca gözaltına alındı, ağır işkence gördü" dedi. Bahçeci'nin son olarak 24 Aralık'ta 1994 tarihinde gözaltına alındığını ve bir daha da kendisinden haber alınamadığını söyleyen Sert, "24 gün sonra 17 Ocak 1995 tarihinde Ankara'da gözaltına alınan bir üniversite öğrencisi de sorguda polislerin kendisine, 'Bahçeci'yi aldık, kaybettik bir daha elimize düşersen senin de sonun böyle olur' dediğini açıkladı" ifadelerini kullandı. Devlete seslenen Sert, "Arayışımız yıllara yenik düşmeyecek. İsmail'i unutmayacağız, cezasızlık zırhıyla koruduğunuz faillerin peşini bırakmayacağız" dedi.