Cumartesi Anneleri 755'inci kez buluştu

Cumartesi Anneleri, 755’inci buluşmasında cezasızlıkla sonuçlanan Kızıltepe JİTEM davasını işledi.  

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin yargılanması talebiyle yıllardır mücadele eden Cumartesi Anneleri ‘nin 755’üncü buluşmasının Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilmesine yine engel olundu. Polis ablukasına rağmen Çukurlu Çeşme'de bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi binası önünde bir araya gelen kayıp yakınlarına, HDP milletvekilleri Hüda Kaya, Ahmet Şık, Garo Paylan, CHP Milletvekilli Sezgin Tanrıkulu ve sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi eşlik etti. 

‘ANNELER BARIŞLA EVLATLARINA KAVUŞUR'

Bu haftaki açıklamayı okuyan gözaltına kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, HDP Amed il binası önüne oturan annelerin durumuna değinerek sözlerine başladı. Ocak, “Onların acılarının araçsallaştırılması, günlük siyasetin bir parçası haline getirilmesi en çok bizi yaralar. Yüksek sesle haykırıyoruz; barış olsun, anneler evlatlarına kavuşsun" dedi. 

‘12 EYLÜL AKP İLE SÜRÜYOR!’

Ülkeyi karanlığa sürükleyen 12 Eylül askeri darbesinin yarattığı yıkımlara da değinen Ocak, 12 Eylül zihniyetinin AKP iktidarının uygulamalarıyla sürdüğünü vurguladı.

'MAHKEME JİTEM'İ AKLADI'

Ocak bu haftaki açıklamada 1992-1995 yılları arasında 12 kişinin gözaltında kaybedilmesi ve 10 kişinin infaz edilmesi ile ilgili yürütülen Kızıltepe JİTEM davasının beraat ile sonuçlanmasını değerlendirdi. JİTEM'in varlığını inkar eden mahkemenin, JİTEM'in Bıçak Timi'ni aklandığına dikkat çeken Ocak, şunları kaydetti: “Mahkeme eliyle hakikatin üzeri kalın bir örtüyle kapatıldı. Hakikat ve adalet zaman aşımında yok edildi. Bin bir zorlukla yargıya taşınan bu dava da cezasızlık geleneğinin bir parçası oldu. Cevap verin o zaman; Gözaltına alındıktan çok uzun yıllar sonra ölüm kuyularında kemiklerine ulaştığımız evlatlarımızı davanın sanıklarından Albay Hasan Atilla Uğur ve diğer 8 kişi öldürmediyse, onları işkenceyle öldürüp kuyulara kim gömdü? Cevap verin o zaman; devletin güvenlik güçlerince gözaltına alınan, devletin resmi binalarında işkenceyle öldürülüp kuyulara gömülen evlatlarımız için adaleti mahkemelerde değilse nerede arayalım?

 Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Menduh Demir, Nurettin Yalçınkaya, Necat(Şemsettin) Yalçınkaya, Mehmet Emin Abak, Hıdır Öztürk, Abdulvahap Ateş, Mahmut Abak ve Yusuf Tunç güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınarak kaybedildiler. Şeyhmus Kaban, İzzettin Yiğit, Yusuf Çakar, Abdurrahman Öztürk, Mehmet Ali Yiğit, Abdulbaki Yiğit Abdulvehap Yiğit, Süleyman Ünal, Mehmet Nuri Yiğit ve Tacettin Yiğit güvenlik güçleri tarafından infaz edildiler.”
12 Eylül 'de ve Kızıltepe'de kaybedilenleri unutmayacaklarının altını çizen Ocak, bir gün mutlaka ama mutlaka hakikatin kazanacağını vurguladı. 

‘BU TÜLBENT ANNELERİN NE KADAR ACI YAŞADIĞINI AÇIKLAR!’

Açıklamanın ardından 12 Eylül askeri darbesinde yakınları gözaltında kaybedilen aileler teker teker söz aldı. İlk konuşmayı yapan gözaltında kaybedilen Hüseyin Morsümbül’ün yengesi Ayten Morsümbül, 12 Eylül askeri darbesini ve onu yönetenleri kınayarak sözlerine başladı. Elindeki tülbenti gösteren Morsümbül, “37 yıl Fatma ana Hüseyin’im diye bağırdı. Bugün Fatma anayı getirdim size. Bu tülbent annelerin ne kadar acı yaşadığını açıklar. Buna bakan tüm anneler anlar. Anne olmayanlar anlamaz. Fatma anne ölmeden önce Hüseyin’in kazağını 37 yıl sakladı. O vefat ettiğinde kazağı gözlerinin üzerine koydum” dedi.

‘SOYLU DEĞİL MİYDİ ANNELERE GALATASARAY ‘I YASAKLAYAN!’

Gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır da 12 Eylül askeri darbesinden bu yana Türkiye’nin üzerine güneş doğmadığını ifade ederek, 12 Eylül zihniyetinin ülkeyi zifiri karanlığa çevirdiğini kaydetti. Binlerce annenin evladını devletin güvenlik güçlerine akıbetlerinin oldu bittiye getirildiğini hatırlatan Kırbayır, kimilerinin işkence tezgahlarında sakat bırakıldığını, kimilerinin yargısız infazla yaşam hakkının ellerinden alındığını ekledi. Kardeşi Cemil Kırbayır’ın da gözaltında kayıplardan biri olduğunu hatırlatan Kırbayır, dönemin başbakanı Erdoğan’ın tarafından söz rağmen kardeşinin akıbetinin hala açıklanmadığına işaret etti. Bugün Diyarbakır’da oturan annelere destek veren bizzat İçişleri Bakanı Soylu tarafından Cumartesi Annelerine Galatasaray Meydanı’nın yasaklandığını hatırlatan Kırbayır, şöyle konuştu: “Şimdi Diyarbakır’da anneler oturuyor. İçişleri bakanı o anaları desteklemek için Diyarbakır’a gidiyor. Aynı İçişleri Bakanı bu anaların sesini duyurmamak için elinden geleni yapıyor. Bu ne yaman çelişkidir. Cumartesi Anneleri anne değil mi? Anaların gözyaşlarının rengi aynı değil mi? Biri 9 ayda doğurdu diğeri 3 buçuk ayda mı doğurdu. Seni de bir ana doğurmadı mı?”

‘ANNELERİN ACILARINI YARIŞTIRMAYIN!’

Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’ın kız kardeşi İkbal Eren ise 39 yıldır Türkiye’nin ayağa kalkamadığını vurgulayarak, “12 Eylül cuntacı generallerin bu ülkede karanlığın çökmediği ev yok Türkiye’de. Sadece cuntacı generaller ve yandaşları hariç. 12 Eylül bu ülkenin literatürüne gözaltında kaybetmeyi soktu. Ağabeyim Hayrettin Eren de onlardan bir tanesiydi. 20 Kasım 1980’de gözaltında alındı. Gayrettepe karakolundan bir daha çıkmadı. Hayrettin Eren nerede?” diye sordu. Annesi Elmas Eren’in 39 yıl boyunca oğlunun akıbetini öğrenemeden yaşamını yitirdiğini hatırlatan Eren, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi birileri çıkmış annelik acılarını yarıştırıyor. Annelik acıları yarıştırılmaz. Geçen hafta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dedi ki ‘Empati kurun, evladınız eve biraz geç gelse ne hissedersiniz?’ Yahu biz her hafta buradan birileri için empati kurun diyoruz. 39 yıl oldu benim ağabeyim hala gelmedi. Cemil Kırbayır, Nurettin Yedigöl gelmedi. Sen empati kurmayı biliyor musun? Birileri çıkmış anneleri ayrıştırıyor, ‘birileri haklı birileri ziyan’ diyor. Buradan Star Gazetesi yazarına sesleniyorum; Yazarsan eğer bu ülkede hak, hukuk, adaleti bilmen gerekiyor. Herhangi biri gözaltına alındığında suçu sabit görülüne kadar masumdur. Gözaltında kaybedilen insanlar hiçbir zaman yargılanmadılar. Sen benim ağabeyime ‘terörist’ diyebilir misin? Hangi suçu işlediği sabit görüldü de sen bu annelere ‘ziyan’ diyorsun. Sen kimsin? Buradaki hiç kimsenin suçu sabit görülmedi ama hepsi gözaltında infaz edildi.”

Buluşma, İHD Mardin Şubesi avukatı Erdal Kuzu’nun Kızıltepe JİTEM dava sürecini anlattığı mektubun okunmasıyla sona erdi.