Çölaşan takipçisi bir Tuna-Cahit Mervan

Çölaşan takipçisi bir Tuna-Cahit Mervan

Son dönemde Türk medyasında yeni tipler ortaya çıktı. Bu tipler cansiperane Türk başbakanı Tayyip Erdoðan’ı ve hükümetini savunuyorlar. Her gün köşelerinde, televizyon ekranlarında ‘vazifeden görev çıkararak’ bu işi yapmaya çalışıyorlar. Cehalet içindeler. Bir-iki usturuplu kelime ile kendilerini gizlemeye çalışsalar da, cehaletleri her seferinde onları ele veriyor.

Bu tiplerin işleri güçleri fikir üretmek deðil. Hükümet adına tetikçilik yapmaktır. Her konuda, herkese yerli- yersiz laf yetiştirmek gayretkeşliði içinde olan bu tipler, son dönemde bir kamyonu dolduracak kadar kalabalıklaştılar.

Eskiden bir Emin Çölaşan vardı. Daðları yarattıðını sanırdı. ‘Minik Kuşun’ ona getirdiði ‘raporları’ köşesinde zikrederdi. Çatmadıðı, hakaret etmediði kimse kalmamıştı. Şımarıktı. Hürriyet gibi en çok satan, en çok kollanan, en çok devletçi ve hükümetçi bir gazetenin köşe yazarıydı. Onu aynı gazetede ‘siyah’ kod adlı Fatih Altaylı izledi. Bunların yanında bir iki çömez daha vardı. Onların artıklarını toplayan, oradan küfür ve hakaret yazıları çıkaran tiplerdi. Hepsi boylarının ölçüsünü bir bir aldılar. Kürt hareketi son 30 yılda hükümet ve iktidarlar, parti ve liderler gibi bu tetikçileri de eskitti. Tarihe havale etti.

Ama şimdi öyle mi? Şerbet kazanı büyüyünce ellerinde kepçeleriyle şerbetlenmek isteyenlerin sayısı bir hayli çoðaldı. Miti-biti birbirine karıştı. Ayak izleri tanınmaz oldu. Jölelisinden Kekeç’ine, kod adı Yasin Doðan olan ‘elemandan’ bir otel lobisindeki açık görüşmeyi ‘gizli görüşme’ diye yutturmaya çalışan genel yayın yönetmenine ve herkese laf yetiştirmekle meşgul olan Salih Tuna’dan, kozmik odanın ‘yeni elemanlarına’ kadar birçok yeni ‘gazeteci’, daha doðrusu tetikçi tipler türedi.

Şimdi bu tipler kafalarının estiði herkese saldırabileceklerini düşünüyorlar. Meydanı boş sanıyorlar. Sanıyorlar ki, köyün taşları baðlı, kendileri ise serbestler. Ýşte bu tiplerin önde gelenlerinden birisi olan Yeni Şafak yazarı Salih Tuna boyuna posuna bakmadan son yazısında DTK Eş Başkanı Ahmet Türk’ü hedef almış.

Cehalet ve tetikçilik karışımı bir yazı ile sözde Ahmet Türk’e cevap vermeye çalışmış. Veya öyle sanmış. Kürdistan sorununda cehalet paçalarından akan bu yeni yetme iktidar tetikçisi ‘gazeteci’, Türk başbakanı Tayyip Erdoðan’ın tek kişilik kongrede Alpaslan’la başlayıp ‘Gazi Mustafa Kemal’ ile noktaladıðı Turancı konuşmasını yaparken, Diyarbakır 5 Nolu işkencehanesi müze olsun diye toplanan binlerce insana hitap eden DTK eş başkanı Ahmet Türk’ün sözlerine çok içerlenmiş!

Kendine dert etmiş. Üstüne vazife yaparak Ahmet Türk’ün konuşmasına sözde cevap yazmış! Bunu yaparken, adı geçen gazetenin ve yeni yetme tetikçilerin, örneðin Ahmet Kekeç’in yaptıðı gibi konuşmanın genel içeriðinden baðımsız olarak bir cümleyi kendine göre cımbızlamış ve ‘Kürt-Türk kardeştir safsatası’ başlıklı safsata bir yazı döşemiş.

Bu üst perdeden önemli sözler söylediðini sanan köşe yazarı daha ilk cümlede ‘'Kürt siyasi hareketi' deyimini içine sindiremediðini, yazdıðı bir notla itiraf etmiş. Daha doðrusu ilk cümlede Kürt siyasi hareketi kavramını kast ederek parantez içinde ‘bu ifade hiç içime sinmediði için tırnak içine aldım Şinasi’ diye not düşmüş.

Ýçine bir türlü sindiremediði Kürt siyasi hareketinin önde gelen simalarından Ahmet Türk’ün kendince kısa bir ‘hikayesini’ aktarmış. Ve bizce terbiye sınırlarını aşarak, minnet edercesine ‘kardeşlikten dem vuran Ahmet Türk'ü bu köşecikte kaç kez alkışladım’ diye yazmış. Sanki Ahmet Türk’ün ve Kürt siyasi hareketinin bu ‘köşeciðe’ çok ihtiyacı varmış gibi.

Dahası cehaletle ukalalık karışımı yazıda Tuna, Erdoðan’ın AKP kongresinde yaptıðı dört dörtlük Turancı konuşmayı yere göðe sıðdıramadıðı için, ‘Sayın Ahmet Türk lütfen söylesin: Türkiye Cumhuriyetinin hangi başbakanı şimdiye deðin böyle kucak açtı Kürtlere?’ türünden bir laf ederek, bilinçaltında ne kadar ırkçı olduðunu da ele vermiş. Yeri gelmişken belirtmekte yarar var: meseleyi ‘kucaklama, dolaşma, sarma, şefkatli kollar’ gibi kelime ve kavramlarla ifade edenlerden bir şey çıkmaz.

Öte yandan Ahmet Türk’ün söyledikleri çok net. Bu cahil-cühela takımının, Turancı ırkçı ekibin çarpıtamayacaðı kadar açık ve nettir. Ahmet Türk kendisinin de bir dönem aðır işkencelere maruz kaldıðı Diyarbakır 5 Nolu zindanının müzeye çevrilmesi için düzenlenen mitingde yaptıðı konuşmada "Bizim istediðimiz kardeşlik safsatası deðil. Kimseden bir şey istemiyoruz. Biz hakkımızı, özgürlüðümüzü istiyoruz" demişti.

Dahası Kürtlerin ve Kürdistan’ın önemli tarihi kişiliklerini‘Türk-Ýslam manifestosuna’, ırkçı çıkışlarına malzeme yapmaya çalışan Türk başbakanına Ahmet Türk şu yanıtı vermişti:

"Sayın Erdoðan, ‘Ben bunlarla diyalog kurmam, Selahaddin-i Eyyubi’nin, Ahmede Xani’nin, Feqiye Teyran’ın, Melaye Ciziri’nin torunlarıyla barış yaparım’ diyor. Peki biz kimiz? Biz Selahaddin-i Eyyubi’nin, Ahmede Xani’nin, Feqiye Teyran’ın, Melaye Ciziri’nin torunlarıyız. Hak sahibiyiz, imtiyaz sahibiyiz diyoruz. Eðer bugün Ýslam alemini ve Ortadoðu halklarını esaretten kurtaran Selahaddin-i Eyyubi kendi halkının dilinin, kimliðinin inkar edildiðini görseydi, bilseydi kıyametler koparırdı. Ben inanıyorum ki Erdoðan’ın bu söylediklerinden dolayı Selahaddin-i Eyyubi’nin kemikleri sızlıyordur."

Allah aşkına Ahmet Türk’ün söylediklerinde anlaşılmayacak ne var? Ortalama zeka sahibi bir insan bu söylenenleri anlar. Dürüst, namuslu, özgürlük ve kardeşlikten yana olan her insan bunu anlar. Gerçeði söylediði eşit, herkesin hakkının hukukunun olduðu, birisinin diðeri üzerinde tahakküm kurmadıðı bir kardeşlik istediði için ‘Ahmet Türk de mi nefret eder oldu kardeşlikten?’ demekte ne oluyor şimdi?

Şimdi bu tipler yalan atmayı, çarpıtmayı, kelimeleri cımbızlayıp onun üzerinden ‘teori’ oluşturmayı, dahası kara propaganda ile Kürtleri cellâtlarıyla aynı torbaya koymayı çok seviyorlar. Bu aymazlıðı tam bir alışkanlık haline getirdiler. Ýşte Tuna’da yalan ve demagoji üzerine kurduðu safsata yazısını Ahmet Türk’ü ve içine bir türlü sindiremediði Kürt siyasi hareketini gözden düşürmek için, ‘Kürt Türk kardeşliðine 'safsata' demek, 'Türklere masallar: Kürtler bizim kardeşimizdir' diyen 'Türk Solu' dergisinin ters yüz edilmiş hali deðil midir?’ diye de bitiriyor.

Ne müthiş bir analiz deðil mi? Laf salatasıyla faşist ve ırkçı ‘Türk Sol dergisi’ ile aynı enlem ve boylam koordinatlarına sahip Tuna, sözüm ona bu ‘müthiş tespiti’ ile Ahmet Türk’ü gözden düşürecek ve içine bir türlü sindiremediði Kürt siyasi hareketine kara çalacak! Tıpkı Çölaşan gibi boşuna ter dökecek, kürek sallayacak.