Çoðunluðun marjinalleşmesi-Mehdi Atay

Çoðunluðun marjinalleşmesi-Mehdi Atay

Küçük marjinal gruplar demokrasi süreçlerinde ve demokrasilerin düşünce ikliminde tetikleyici bir işlev görürler. Sınırları bellidir kendi habitatlarında demokrasi içinde varlıklarını sürdürürler.

Resmi devlet ideolojisi kalabalıkların fikrine dönüştüðünde çoðunluklar yaşamın gerekliði karşısında marjinalleşir ki bu da toplumların saðlıklı düşünmesini engeller.

Fransız düşünür Michel de Certeau, ”Global kapitalizmin empoze ettiði üretim koşulları altında, sıradan, geniş insan toplulukları marjinalleşti. Marjinallik artık günümüzde azınlık grupları ile sınırlı deðil. Daha kitlesel ve daha yaygın. Kültür üretemeyenlerin-okunamayan, sembolize edilemeyen, imzasız kültürel aktiviteleri- üretimci ekonominin kendi devamlılıðını saðlayan, her durumda popüler ürünleri satın alan ve bunlara para ödeyen çoðunluk için tek seçenek haline dönüştü. Marjinal grup şu an dünün sessiz çoðunluðu haline dönüşmüştür” diyor.

Egemen Türk siyasetinin, Kürt sorunu karşısındaki ortak tutumu çoðunluðun marjinalleşmesi konusunda de Certeau'nun saptamasına örnek teşkil eder nitelikte. Çoðunluðunu sistem partilerinin oluşturduðu Türk parlamentosu da bu marjinalleşmeden payını alıyor. Öyle ki hırsızları, dolandırıcıları dokunulmazlık zırhı ile korumaya alan parlamento çoðunluðu Kürt seçilmişlerin siyasi faaliyetlerinden dolayı dokunulmazlıklarının kaldırılmasını konuşabiliyor. Askeri ceza yasasında yaptıðı deðişiklikte eşcinsellere karşı darbeci askerlerle uzlaşan AKP marjinalleşiyor.

Türk siyaseti plastik makyajlarla statükoyu koruma çabası içerisinde debelenirken, buna karşılık özellikle Öcalan'ın yeni model arayışları sistem çoðunluðunun marjinalleşmesinin altını çiziyor.

Türk siyasal sisteminin marjinalleşmesi içerisinde yüzde elliye varan oyu ile AKP adeta prototip bir portre. On binlerce kişinin katıldıðı stadyumda yapılan kongresi de bunun bir göstergesi. Bu "büyük" kalabalık içinden sadece tek bir kişinin konuşması siyasal açıdan son derece verimsiz. Ülkenin acil çözüm bekleyen hayati sorunlarına çözüm üretmekten yoksun AKP Kongresi, tiranlık heveslisi bir otokratın “2073 hedefi” gibi marjinal projelerine ev sahipliði yapıyor.

Demokrasinin tüm toplum kesimlerinin katılımı ile yaygınlaştırılıp, merkezi otorite yerine ademi merkeziyetçi bir yerinden yönetimin kendini dayattıðı bir süreçte, tek adam hedefi Türk siyasetinin verimsizliðine düşmüş çoðunluðun marjinalleşmesini anlamına geliyor.

Roboski Katliamı üzerine AKP hükümetini eleştirdiði için Erdoðan'a yakın Yeni Şafak Gazetesi'nden atılan gazeteci Ali Akel Kürdistan ile batının farkını şöyle anlatıyor:

"Türkiye’nin batısında, buna Ankara diyeyim, gündem Diyarbakır’a göre çok sıð. Kürdistan sorununun çözümünü konuşurlarken federasyon, otonomi, konfedere yapılar hatta baðımsızlık önerilerini bile çok rahat bir şekilde kendi aralarında tartışıyorlar. Türk siyaseti çözümden söz ederken bir şey üretmiyor, herhangi bir öneride bulunmuyor. Tek derdi statükoyu korumak. Gelebildikleri en ileri nokta ‘anadil olur mu, olmaz mı’ konusu ki, Ankara için bu hâlâ kırmızı bir çizgi. Oysa Kürtler, BDP/PKK çizgisi olsun, dindar kesim olsun sürekli bir şeyler üretiyor. Otonom yapılardan federasyona, oradan baðımsızlıða kadar her türlü alternatifin avantaj ve dezavantajlarıyla, belirli bir siyasi kültür çerçevesinde dile getiriyorlar. Bunu söylerken hem AK Parti iktidarına hem de Türk Ýslamcılara verdikleri net bir mesaj da var. ‘Ýslam birliði, ümmet gibi bir derdiniz varsa, bu Kürtlerin bölünmüşlüðünden deðil birleşmesinden geçer’ diyorlar: ‘Ümmet, Kürdistan’da çizilen sınırlarla parçalandı. Birliði de, bu sınırların ortadan kalkmasında yatıyor.’ Kürt ve Kürdistan kelimeleri resmi ideoloji tarafından hep terörize edildi ve şeytanlaştırıldı. AK Parti’nin duruşuyla da bu su yüzüne çıktı. Buna karşı tavır geliştiriyorlar."

Kürdistan'da yoðun bir politik süreç yaşanırken batıda gerçeklikten uzak marjinal yıðınlar siyasete hükmediyor.

Anayasa deðişikliði için gidilen referandumda "demokratikleşme" talebi ile oy kullanan yüzde 58'e dayanan çoðunluk iktidarının tek adama dayalı otokratik eðilimi de bu marjinalleşmenin bir sonucu.

Yine Kürt sorunu konusunda milyonlarca Kürdün talepleri karşısında ırkçı, ötekileştirici söylem üzerinden inkar siyasetini her gün yeniden üreten "çoðunluk" siyaseti marjinalleşiyor.

Açlık grevleri sonucu yasallaşan ana dilde savunma konusunda konuşan başbakanın bunun ”Kürtler istediði için deðil tüm diller için çıktıðını” söylemesi ise marjinalleşmenin son noktası.