Türk devleti Suriyede kendine baðlı çeteleri Batı Kürdistan halkına saldırtmaya devam ediyor. Azgınca yürüttüðü askeri ve siyasi saldırı politikalarını Suriyeye de taşırmış bulunuyor. Kuzey Kürdistanda Kürtlerin hak taleplerini zorla bastırmak isteyen Türkiye şimdi bunu silahlandırdıðı çeteler eliyle Batı Kürdistanda yapıyor. Türkiye Kürtlere karşı tam savaş açmış bulunuyor. Ortadoðunun yeni dengelere kavuşması sürecinde Kürtlerin kazanımlar elde edip güçlenmesini istemiyor. Bunu kendi gerici ve yayılmacı politikaları önünde engel görüyor. Kürt sorununu çözerek Ortadoðuda etkin olma zihniyeti olmadıðından Kürtleri ezerek güç olma politikası izliyor. Güney Kürdistanla ilişkilerini de bu politikaları doðrultusunda kullanıyor. Kürtleri Kuzeyde, Batıda etkisizleştirirse Güney Kürdistanın kendisi için bir sorun olmayacaðını hesaplıyor. Güney Kürdistan hükümeti de yakın bir zamanda tehlike olmadıðından bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyor.
Halepte çoluk çocuk demeden top atışı yapıp onlarca Kürtü katleden, Serêkaniyêye her fırsatta saldıran, Batı Kürdistanda birçok yerde saldırı girişiminde bulunan bu çete gruplarının Türkiyeden destek aldıðı biliniyor. Kürdistana yapılan tüm saldırılar Türkiyeden sadece siyasi destek deðil, silah ve lojistik destek alan bu çetelerin işidir. Halepte saldıranlar da Türkiye destekli çetelerdir. Bu açıkça Kürt düşmanlıðı deðil de nedir? Dünyada hiçbir ülke Türkiye gibi böyle çeteleri açıkça silahlandırıp başka ülkelere saldırtmamıştır. Eðer Türkiye Kürt sorunu söz konusu olmasaydı Suriyedeki bu tür güçlere bu düzeyde açık destek vermezdi. Sıra Kürt sorununa geldiðinde Türkiyenin içeride ve dışarıda nasıl saldırgan olduðu bir daha kanıtlanmıştır.
Suriyedeki kimi Ýslamcı grupları kimse desteklemiyor. ABD ve Avrupa da Suriyedeki bazı Ýslami grupları desteklemiyor. Hatta onları bölge politikaları için tehlikeli görüyor. Ýşte bu tür gruplar desteði Türkiyeden buluyorlar.
Belki bu durum Türkiye ABD ilişkilerine ters görünebilir; Kürt sorunu söz konusu olduðunda Türkiyenin ABD ile ilişkilerine ters politikalar izlediði biliniyor. Yakın zamana kadar Türkiyenin Ýran ve Suriye ile ilişkileri bunun en somut ifadesidir. Dün Kürt karşıtı politikalarını Suriye ve Ýran üzerinden yürütürken şimdi bu gruplar üzerinden yürütüyor. Yine Suriyeli muhalif gruplara siz ancak Kürtlerin hak kazanmasına karşı olursanız destek veririm diyor. Türkiyenin Suriyede bu düzeyde aktif politika izlemesinin nedeni kesinlikle Kürtlerin hak elde etmesini engellemeye yöneliktir. 2003 Irak müdahalesinde geride kalmasını şimdi böyle telafi etmeye çalışıyor.
AKP Hükümetinden Kürt sorununda çözüm bekleyenler Batı Kürdistan politikalarına bakmalıdır. AKP bırakalım kendi Kürt sorununu çözme politikası olmasını, aksine diðer parçalardaki Kürtlerin bile ulusal varlıðını güvenceye alıp statü kazanmasını istemiyor. Esasta Güney Kürdistan politikası da farklı deðildir; sadece konjonktür gereði buraya yönelik gerçek niyetini şimdilik ortaya koymuyor. Hatta en temel sorun olan PKKye karşı da rahatlamak ve Kürtlerin hak taleplerini bastırmak için iyi ilişkiyi sürdürüyor. Nitekim bu ilişkiye dayanarak sadece Kuzeyde saldırmıyor, Batı Kürdistanda da açıkça Kürt düşmanlıðı yapıyor.
AKPnin Rojavadaki Kürt düşmanlıðından Güney Kürdistan hükümeti, özellikle KDP de sorumludur. PKKnin eleştirdiði dar çıkarlar bir daha kendini dışa vuruyor. KDP kendini kandırarak Rojava Kürtlerine karşı AKP ile aynı safta yer alıyor. Her ne kadar bunu açıkça yapmasa da kendisine baðlı olan partilerin politikası tamı tamına böyledir. Kuzey Kürdistanda Kürt sorunu çözülmeden Güney Kürdistandaki hiçbir mevzi güvencede olmaz, kalıcılaşmaz. Bunu görmeden Türkiye ve AKP ile ilkesiz ve Kürtlerin zararına bir ilişki içinde olmak amiyane deyimle kendi bindiði dalı kesmektir.
Düşünebiliyor musunuz, Güney Kürdistan hükümeti, özelikle KDP PYDye benim politikalarıma teslim olmazsan sana kapılarımı açmam diyor. Hala sınır kapılarını kapalı tutuyor. Mısır bile bu düzeyde Filistine kapılarını kapatmamıştır. Ancak KDP Kürtlerin Filistini olan Rojavaya kapılarını tümden kapatmıştır. Şimdi bu politikaların izahı olabilir mi? O kapılardan silah deðil, giyecek, ilaç ya da zorunlu ihtiyaçlar geçecektir. Rojava halkı kendi ürettiðini orada satacak, karşılıðında da ihtiyaç olan kalemleri alacaktır. Sadece halkın yararlanacaðı bir ticaret olacaktır. Ancak PYD kendisine teslim olmadıðı için kapıları kapatarak halkı cezalandırıyor. Herhalde Türkiye de bu kapıların açılmasını istemiyor. Bunu hangi Kürtün vicdanı kabul eder?
Türkiye Rojava Kürtleriyle de bir savaş içindedir. Açıkça kendine baðlı çeteleri Türkiye üzerinden saldırtıyor. Buna karşı Türkiyedeki Kürtlerin ve Türkiyeli demokrasi güçlerinin tepkisi de çok yetersizdir. Bu saldırılar Kuzey Kürdistan üzeri hazırlanıyor. Nitekim Nizipten Silopiye kadar olan hat Kürtlere yönelik saldırı hattıdır. Kuzey Kürtleri ve Türkiyeli demokrasi güçleri bu saldırılara izin vermemelidir. Kürt halkı kendi Filistinine sahip çıkmak için ayaða kalkmalıdır.
Kuşkusuz Kuzeyde BDPye ve demokrasi güçlerine aðır bir saldırı var. Ancak mevcut sessizliðe bu gerekçe olamaz. Kürtlerin Filistini olan Batı Kürdistana şimdi sahiplenme zamanıdır. Saldırılar artıp Kürtlerin iradesinin kırılacaðı zaman tepki vermek anlamsızdır. Ezilmeyi protesto etmeyelim, ezdirmemek için ayaða kalkıp direnelim. Şu andaki en önemli tarihsel görev budur.
Kaynak: Yeni Özgür Politika