Çeteleri saldırtan AKP Hükümeti-Hüseyin Ali

Çeteleri saldırtan AKP Hükümeti-Hüseyin Ali

Türk devleti Suriye’de kendine baðlı çeteleri Batı Kürdistan halkına saldırtmaya devam ediyor. Azgınca yürüttüðü askeri ve siyasi saldırı politikalarını Suriye’ye de taşırmış bulunuyor. Kuzey Kürdistan’da Kürtlerin hak taleplerini zorla bastırmak isteyen Türkiye şimdi bunu silahlandırdıðı çeteler eliyle Batı Kürdistan’da yapıyor. Türkiye Kürtlere karşı tam savaş açmış bulunuyor. Ortadoðu’nun yeni dengelere kavuşması sürecinde Kürtlerin kazanımlar elde edip güçlenmesini istemiyor. Bunu kendi gerici ve yayılmacı politikaları önünde engel görüyor. Kürt sorununu çözerek Ortadoðu’da etkin olma zihniyeti olmadıðından Kürtleri ezerek güç olma politikası izliyor. Güney Kürdistan’la ilişkilerini de bu politikaları doðrultusunda kullanıyor. Kürtleri Kuzey’de, Batı’da etkisizleştirirse Güney Kürdistan’ın kendisi için bir sorun olmayacaðını hesaplıyor. Güney Kürdistan hükümeti de yakın bir zamanda tehlike olmadıðından bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyor.

Halep’te çoluk çocuk demeden top atışı yapıp onlarca Kürt’ü katleden, Serêkaniyê’ye her fırsatta saldıran, Batı Kürdistan’da birçok yerde saldırı girişiminde bulunan bu çete gruplarının Türkiye’den destek aldıðı biliniyor. Kürdistan’a yapılan tüm saldırılar Türkiye’den sadece siyasi destek deðil, silah ve lojistik destek alan bu çetelerin işidir. Halep’te saldıranlar da Türkiye destekli çetelerdir. Bu açıkça Kürt düşmanlıðı deðil de nedir? Dünyada hiçbir ülke Türkiye gibi böyle çeteleri açıkça silahlandırıp başka ülkelere saldırtmamıştır. Eðer Türkiye Kürt sorunu söz konusu olmasaydı Suriye’deki bu tür güçlere bu düzeyde açık destek vermezdi. Sıra Kürt sorununa geldiðinde Türkiye’nin içeride ve dışarıda nasıl saldırgan olduðu bir daha kanıtlanmıştır.

Suriye’deki kimi Ýslamcı grupları kimse desteklemiyor. ABD ve Avrupa da Suriye’deki bazı Ýslami grupları desteklemiyor. Hatta onları bölge politikaları için tehlikeli görüyor. Ýşte bu tür gruplar desteði Türkiye’den buluyorlar.

Belki bu durum Türkiye ABD ilişkilerine ters görünebilir; Kürt sorunu söz konusu olduðunda Türkiye’nin ABD ile ilişkilerine ters politikalar izlediði biliniyor. Yakın zamana kadar Türkiye’nin Ýran ve Suriye ile ilişkileri bunun en somut ifadesidir. Dün Kürt karşıtı politikalarını Suriye ve Ýran üzerinden yürütürken şimdi bu gruplar üzerinden yürütüyor. Yine Suriyeli muhalif gruplara “siz ancak Kürtlerin hak kazanmasına karşı olursanız destek veririm” diyor. Türkiye’nin Suriye’de bu düzeyde aktif politika izlemesinin nedeni kesinlikle Kürtlerin hak elde etmesini engellemeye yöneliktir. 2003 Irak müdahalesinde geride kalmasını şimdi böyle telafi etmeye çalışıyor.

AKP Hükümetinden Kürt sorununda çözüm bekleyenler Batı Kürdistan politikalarına bakmalıdır. AKP bırakalım kendi Kürt sorununu çözme politikası olmasını, aksine diðer parçalardaki Kürtlerin bile ulusal varlıðını güvenceye alıp statü kazanmasını istemiyor. Esasta Güney Kürdistan politikası da farklı deðildir; sadece konjonktür gereði buraya yönelik gerçek niyetini şimdilik ortaya koymuyor. Hatta en temel sorun olan PKK’ye karşı da rahatlamak ve Kürtlerin hak taleplerini bastırmak için “iyi” ilişkiyi sürdürüyor. Nitekim bu ilişkiye dayanarak sadece Kuzey’de saldırmıyor, Batı Kürdistan’da da açıkça Kürt düşmanlıðı yapıyor.

AKP’nin Rojava’daki Kürt düşmanlıðından Güney Kürdistan hükümeti, özellikle KDP de sorumludur. PKK’nin eleştirdiði “dar çıkarlar” bir daha kendini dışa vuruyor. KDP kendini kandırarak Rojava Kürtlerine karşı AKP ile aynı safta yer alıyor. Her ne kadar bunu açıkça yapmasa da kendisine baðlı olan partilerin politikası tamı tamına böyledir. Kuzey Kürdistan’da Kürt sorunu çözülmeden Güney Kürdistan’daki hiçbir mevzi güvencede olmaz, kalıcılaşmaz. Bunu görmeden Türkiye ve AKP ile ilkesiz ve Kürtlerin zararına bir ilişki içinde olmak amiyane deyimle kendi bindiði dalı kesmektir.

Düşünebiliyor musunuz, Güney Kürdistan hükümeti, özelikle KDP PYD’ye “benim politikalarıma teslim olmazsan sana kapılarımı açmam” diyor. Hala sınır kapılarını kapalı tutuyor. Mısır bile bu düzeyde Filistin’e kapılarını kapatmamıştır. Ancak KDP Kürtlerin Filistin’i olan Rojava’ya kapılarını tümden kapatmıştır. Şimdi bu politikaların izahı olabilir mi? O kapılardan silah deðil, giyecek, ilaç ya da zorunlu ihtiyaçlar geçecektir. Rojava halkı kendi ürettiðini orada satacak, karşılıðında da ihtiyaç olan kalemleri alacaktır. Sadece halkın yararlanacaðı bir ticaret olacaktır. Ancak PYD kendisine teslim olmadıðı için kapıları kapatarak halkı cezalandırıyor. Herhalde Türkiye de bu kapıların açılmasını istemiyor. Bunu hangi Kürt’ün vicdanı kabul eder?

Türkiye Rojava Kürtleriyle de bir savaş içindedir. Açıkça kendine baðlı çeteleri Türkiye üzerinden saldırtıyor. Buna karşı Türkiye’deki Kürtlerin ve Türkiyeli demokrasi güçlerinin tepkisi de çok yetersizdir. Bu saldırılar Kuzey Kürdistan üzeri hazırlanıyor. Nitekim Nizip’ten Silopi’ye kadar olan hat Kürtlere yönelik saldırı hattıdır. Kuzey Kürtleri ve Türkiyeli demokrasi güçleri bu saldırılara izin vermemelidir. Kürt halkı kendi Filistin’ine sahip çıkmak için ayaða kalkmalıdır.

Kuşkusuz Kuzey’de BDP’ye ve demokrasi güçlerine aðır bir saldırı var. Ancak mevcut sessizliðe bu gerekçe olamaz. Kürtlerin Filistin’i olan Batı Kürdistan’a şimdi sahiplenme zamanıdır. Saldırılar artıp Kürtlerin iradesinin kırılacaðı zaman tepki vermek anlamsızdır. Ezilmeyi protesto etmeyelim, ezdirmemek için ayaða kalkıp direnelim. Şu andaki en önemli tarihsel görev budur.

Kaynak: Yeni Özgür Politika