Bu da Tayyip'in linç organizasyonları!

Bu da Tayyip'in linç organizasyonları!

Duygu Ciniviz, Çiðdem Baran ve Mizgin Oktan isimli üniversite öðrencilerinin yaşadıðı dehşet dolu anlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoðan’ın açlık grevleri sürecinde peş peşe yaptıðı tahrik edici açıklamaların nasıl da kolektif linçlere dönüştüðünü gözler önüne serdi. Linçi polis organize etti. Gençlerden biri diri diri yakılmak istendi, biri çivili sopalarla öldüresiye dövüldü, sonra polis tarafından tehdit edildiler ve ajanlık teklifine maruz kaldılar. Linçiler serbest kaldı, maðdurlar tutuklandı.

Cezaevlerinde PKK ve PAJK tutsaklarının yaptıðı süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi sırasında meydana gelebilecek olası ölümlere dur demek için, 30 Ekim 2012 tarihinde HDK bileşenleri bir basın açıklaması düzenledi. Bu açıklamaya katılmak üzere Okmeydanı’na giden; Ciniviz, Baran ile Oktan önce polisin gaz bombalı saldırısına uðradı, sonra, yönlendirildikleri Talatpaşa Mahallesi’nde eli bıçaklı ve sopalı bir grup tarafından öldüresiye darp edilip, benzinle yakılmak istendi.

Fatura ise ırkçı saldırganlara deðil de, aðır yaralı bir şekilde gözaltına alınan Ciniviz, Baran ile Oktan’ın aralarında bulunduðu 12 öðrenciye kesildi. Öðrenciler tutuklanma talebiyle çıkarıldıkları sorgu hakimliðince PKK’nin gençlik yapılanması olduðu öne sürülen DYG üyesi olmakla suçlandı ve tutuklandı.

Bir aydır Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve hala vücutlarında linçin izlerini taşıyan Duygu Ciniviz, Çiðdem Baran ve Mizgin Oktan’ın Okmeydanı’ndan Terörle Mücadele Şubesi’ne kadar yaşadıkları, “geçmişte kaldıðı” öne sürülen özel harp dairesi faaliyetlerini aratmadı.

POLÝS ORGANÝZELÝ LÝNÇ

Okmeydanı otobüs duraðından indikleri andan itibaren polisin yoðun saldırısıyla karşı karşıya kaldıklarını belirten Ýstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü ikinci sınıf öðrencisi Duygu Ciniviz o gün yaşananları şöyle anlattı; “Basın açıklamasının yapılacaðı Sibel Yalçın Parkı’nda toplanmaya bile fırsat bulamadan, çevik kuvvet ekiplerinin yoðun gaz bombası saldırısına uðradık. Göz gözü görmüyordu, herkes bir tarafa koşturuyordu. Güvenilir bir yer bulma arayışıyla, bir grup ile Okmeydanı Metrobüs köprüsü üzerinde ilerlerken peşimizden gelen polisler tarafından bilinçli bir şekilde daha önce hiç bilemediðimiz Talatpaşa Mahallesi’ne doðru yönlendirildik.”

DÝRÝ DÝRÝ YAKACAKLARDI

Ciniviz, anlatımlarını şöyle sürdürdü: “Mahalleye adım atar atmaz geçtiðimiz evlerin önünden, ‘Şerefsiz Kürtler defolun!’ hakaretler eşliðinde üzerimize şişe ve bardaklar atılmaya başlandı. Oradan kurtulmaya çalışırken, bu kez arkalarında çevik kuvvet ekipleri, ellerinde bıçak, sopa ve kalaslarla, ‘Allah-u Ekber!’ sloganlarıyla kalabalık bir grup üzerimize doðru koşmaya başladı. Çıkmaz sokaktaydık. Can havliyle kendimizi bir apartmanın havalandırma boşluðuna attık. Oraya sıðınmış 15 kişi ile daha karşılaştık. Bulunduðumuz yerde 8 metre kadar bir yamaç vardı. Tek kurtuluşumuz o yamacı tırmanmaktı ancak çok dikti. Bazılarımız çıkmayı başarırken, geride kalan bizler için tek çare elimizden geldiðince fark edilmemekti. Çok geçmeden bizi tespit eden yaklaşık 50 kişilik gözü dönmüş grup tarafından taş yaðmuruna tutulduk. Bazılarının elinde bidonlar vardı. Birbirimize kenetlendik. Aðza alınmayacak küfürler eşliðinde tekme ve sopalarla üzerimize çullandılar. Başıma ve göðüs kafesime peş peşe tekmeler iniyordu. Nefes alamıyordum. Onları engellemeye çalışan sınıf arkadaşım Mehmet Dalpalta’nın gözünün üzerine çivili sopayla vurdular. Yüzü kan içindeydi. Grubun içinde, daha sonra sivil polis olduðunu öðrendiðimiz bir şahıs belindeki kemeri çıkartıp bize rastgele vuruyordu.

‘DURUN DURUN BEN POLÝSÝM YETER BU KADAR’

‘Benzin bidonlarını buraya getirin!’ diye baðrışmalarla yerde baygın halde yatan genç bir kadını bidonlara doðru sürüklüyorlardı. Yerimizden kıpırdayamıyorduk. Ona siper olmaya çalışan Hüseyin isimli bir arkadaşın aðzını bıçakla yardıkları an, birkaç dakika önce bize kemerle saldıran şahıs, ‘Durun durun, ben polisim, yeter bu kadar! Derslerini aldılar.’ Ýye baðırmaya başladı. Bunun üzerine grup içerisinden, ‘Durun polis!’ diye başka sesler de yükseldi. O zaman polis organizeli bir saldırı olduðunu anladık.”

ÖLDÜRESÝYE DARP ETTÝLER

Linç sırasında baygın bir halde yerde sürüklenen genç kadın 22 yaşındaki açıköðretim öðrencisi Çiðdem Baran’dı. Lincin travmasını ve izlerini hala üzerinde taşıyan Baran, çıkmaz sokaktaki korkulu anlarını şöyle aktardı; “Birbirimize kenetlenmişken, bizi öldüresiye darp ettiler. Saçımı çekiyorlar, ayaklarıyla başımı eziyorlar, vücudumun her tarafına darbe indiriyorlardı. Yanımda bulunan çivili sopalarla feci şekilde darp edilen Şervan adlı gencin çıðlıkları ise kulaðımdan hiç gitmiyor. Kafama aldıðım sert bir darbe sonucunda bayıldım. Arkadaşlar öldüðümüz sanmışlar. O halde ambulans bile çaðırmayan polisler bizi akreplerle hastaneye götürmüşler. Gözlerimi Okmeydanı Eðitim ve Araştırma Hastanesi’nde açtım. Belimden aşaðısını hissetmiyordum. Hastanede doktorlar bizi resmen başlarından savdılar. Linç sırasında sað ayaðı kırılan Şervan’ın ayaðını alçıya bile almadılar. Çok daha sonra TEM’den Savcı’ya götürülmeden tedavi edildi. Hastaneden sonra götürüldüðümüz Adli Tıp Kurumu’nda eziyet sürdü. Çevik kuvvet arazında saatlerce son ses arabesk müziði dinlemek zorunda bırakıldık. Karşı geldiðimizde çevik kuvvet amiri, ‘Susun lan şerefsizler, yoksa bu kez ben öldürürüm!’ diye tehditler savurdu.”

‘AJAN OLURSAN, BURS BÝZDEN’

Adli Tıp Kurumu’nun verdiði darp raporu sonrası Ýstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi’ne götürülen öðrencileri bu kez psikolojik işkence bekliyordu. Sedye üzerinde ifadeye alındıklarına dikkat çeken Baran, şöyle dedi: “Gözaltı süresince gördüðümüz muamele insanlık dışıydı. Beni ve birçok aðır yaralı arkadaşı sedyelerle ifadeye götürdüler. Burada sürekli isim sayıp, fotoðraf gösteriyorlardı. Ben tanımadıðımı söyledikçe, baskı uyguluyorlardı. Hastanedeyken yanımıza BDP Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel gelmişti. Sürekli O’nun bize ne söylediðini soruyorlardı. Aralarından birisi bana kelime oyunları yaparak, ‘Sebahat Tuncel size, ‘bizi polisler linç ettirdi deyin!’ dedi deðil mi?” diyerek beni yalan ifade vermeye zorluyordu.”

Duygu Ciniviz ve Mizgin Oktan’ın ifadeleri alınırken Başbakan’ın söylemleri ile karşılaştıklarını belirterek, kendilerine ajanlık teklif edildiðine dikkat çektiler. Ciniviz, şunları söyledi: “Polisler bana Profesör Büşra Ersanlı’dan söz ederek, ‘Mardin’de kuzu götürüyorlar siz burada eziyet çekiyorsunuz.’ dediler. Bana resmen, ‘bak yazıksın, okuyorsun. Ailenin durumu iyi deðil. Gel sen bize isimleri say, biz de sana hem burs veririz, hem de seni buradan kurtarırız.’ diye ajanlık teklifinde bulundular.”

LÝNÇ EDENLER DIŞARIDA, MAÐDURLAR ÝÇERÝDE!

AKP’nin ileri demokrasisinde linç edenler dışarıda ellerini kollarını sallayarak yeni avlar peşindeyken, aðır yaralı bir şekilde Çaðlayan Adliyesi’ne çıkartılan 12 öðrenci eðitimlerinden alıkonularak 2 Kasım 2012 tarihinde tutuklandı.