BM’nin tutumu Êzidîlerin mağduriyetini derinleştiriyor

Nobel Barış Ödülü'nün Êzidî Kürt kadını Nadia Murad’a verilmesiyle birlikte Êzidîlere dönük yapılan katliamlar tekrardan dünya gündemine geldi.

Her katliamdan sonra yaşananları sadece kınamakla geçiştiren BM ise Êzidîlerin yaşadıklarını hala bir soykırım olarak tanımlamış değil.

Büyük bir öneme sahip olan Nobel Barış Ödülü’nün bu yıl DAİŞ barbarlığının mağduru olan Êzidî Kürt kadını Nadia Murad ve Kongolo Doktor Denis Mukwege verilmesi, Êzidî Kürtlerine dönük yapılan katliamları tekrar dünya gündemine taşıdı. Ödülün ardından açıklamaya yapan birçok uluslararası kuruluş Murad’ı tebrik ederken, Êzidîlerin yaşadıklarına dikkat çekti.

Murad'ı tebrik etmek amaçlı açıklama yapan önemli kuruluşların başında da Birleşmiş Milletler (BM) geliyordu. BM Genel Sekreterliğinden yapılan açıklamada, Kürt Kadını Nadia Murad tebrik edilirken, "Başta kadınlar olmak üzere Êzidîler, DAİŞ’in vahşi saldırılarına maruz kaldı" denilerek de, Êzidî Kürtlerinin yaşadıkları hatırlatıldı.

ÊZİDÎLER TARİHİN EN BÜYÜK KATLİAMLARINDAN BİRİNE MARUZ KALDI

Yine Murad’ı tebrik etmek için açıklamaya yapan birçok Kürdistanlı hareket ve kuruluşlar ise aynı zamanda BM ve uluslara güçlere çağrıda bulunarak, Şengal’in özerk statüsünün tanınmasını ve Êzidîlere dönük yapılanların soykırım olarak nitelendirilmesini istedi. Haklarında çıkarılan fermanlarla bugüne kadar 73 defa katliama maruz kalan Êzidî Kürtleri, tarihinin en büyük soykırımlardan birine 3 Ağustos 2014 tarihinde şahitlik etti.

Birçok kesim tarafından, bölgesel ve uluslararası güçlerin 21. yüzyılın modern projesi olarak tanımlanan DAİŞ terörizminin ilk hedeflediği kesimlerden birisiydi Êzidî Kürtleri. Güney Kürdistan denetimindeki Şengal’e saldıran DAİŞ, dünyanın gözü önünde büyük bir soykırım gerçekleştirmişti. Yapılan soykırımın etkileri kısa zamanda sınırları aşıp uluslararası bir boyut kazansa da uluslararası güçlerin ve kuruluşların ortaya koyduğu politika, Êzidî Kürtlerinin hala farklı katliam tehlikeleri ile yüz yüze kalabilme gerçeğini ortadan kaldırmış değil.

RAPORLAR SOYKIRIMI KANITLADI AMA…

Êzidîlere dönük yaşanan katliamlar, Êzidî Kürt kadını Murad’ın Nobel ödülüne layık görülmesinin ardından tekrardan gündeme gelse de, BM ve uluslararası güçler, Êzidîlerin yaşadıkları karşısında bugüne kadar somut bir atmış değil. 3 Ağustos 2014 Şengal katliamının ardından harekete geçen BM, pratik anlamda Êzidîlere dönük birkaç çalışma içerisine girse de yaşanan mağduriyetin giderilmesi noktasında önemli bir rol oynamadı.

Konuya ilişkin Mart 2015 yılında bir açıklama yapan BM İnsan Hakları Konseyi kısa süreli yapılan bir araştırmanın ardından hazırlanan rapora dayanarak, "Êzidîlere karşı insanlık ve savaş suçları işlendi, bu suçlar soykırım tanımına girebilir" diyerek, BM Güvenlik Konseyi’nin konuya ilişkin harekete geçmesini istemişti. BM İnsan Hakları Konseyi’nin bu çağrısına rağmen BM Güvenlik Konseyi herhangi bir pratik çalışma içerisine girmedi.

ŞENGAL'DE İŞLENEN İNSANLIK SUÇLARIN UCM'YE TAŞINMASI TALEP EDİLDİ

Daha sonra ise uzun süreli bir çalışmanın ardından 16 Haziran 2016 tarihinde BM Cenevre Merkezi'nde bir rapor yayınlayan BM İnsan Hakları Konseyine bağlı Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu, ortaya koyduğu verilere dayanarak DAİŞ’in Êzidî soykırımı yaptığını duyurdu.

Raporunda Şengal’de yaşanan katliamlara ilişkin ayrıntılı bir şekilde yer veren komisyon, DAİŞ’in savaş ve insanlık suçu işlediğine dikkat çekerek, başta BM olmak üzere uluslararası güçlere yaşananları soykırım olarak tanımlanması çağrısı yapmıştı. BM Güvenlik Konseyi’ne DAİŞ’in Êzidîlere yaptığı soykırımı tanıması çağrısı yapan komisyon, insanlığa karşı işlenen bu suçların aynı zamanda Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) taşınması gerektiğine dikkat çekmişti.

SOYKIRIM OLARAK TANINSIN…

Şengal katliamının 3. yıl dönümünde tekrar bir açıklama yapan BM İnsan Hakları Konseyi, başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası kamuoyuna yaptığı çağrıda Êzidî Soykırımı’nın tanınması çağrısı yapmıştı. Konsey, aynı zamanda DAİŞ üyelerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) veya coğrafi ve zamansal yargılama yetkisine sahip geçici bir mahkemede (ad hoc mahkemeleri) ya da ulusal mahkemelerde yargılanması için yetkili kuruluş ve kesimlere bir çağrıda da bulunmuştu.

Bunların yanı sıra birçok uluslararası sivil toplum kuruluşu da hazırladıkları raporlarla yaşanan soykırıma dikkat çekerken, göçe maruz kalan Êzidîlere yönelik uluslararası kamuoyunun pratik çalışma içerisine girmesini istemişti.

Öte yandan Avrupa Parlamentosu, 4 Şubat 2016 tarihindeki oturumda Şengal’de yaşananları gündemine almış, oturumlar sonucunda Irak ve Suriye’de Hristiyanlar ve dini diğer azınlıklara soykırım yapıldığını oy birliği ile kabul etti. Bu karara rağmen Avrupa Parlamentosu da yaşanan mağduriyeti gidermek için pratik bir çalışma içerisine girmedi.

YAPILAN ÇAĞRILAR YANITSIZ BIRAKILDI

Murad’ın Nobel Barış ödülüne layık görülmesi ile birlikte Êzidîlere dönük yapılan katliam ve soykırım ne kadar dünya gündemine gelse de, bugüne kadar hem BM İnsan Hakları Konseyi hem de uluslararası birçok sivil toplum kuruluşunun çağrısına rağmen Êzidî Soykırımı’nın tanınması BM tarafından kabul edilmiş değil.

BM ve uluslararası kamuoyu Êzidî soykırımını resmi olarak tanımadığı gibi, bugüne kadar Ezidi kurumları tarafından kendilerine yapılan Şengal’in özerk statüsünün tanınması, Şengal’in yeniden inşasının gerçekleştirilmesi ve göçe maruz kalan Êzidîlerin güvenli bir şekilde Şengal’e geri dönmesi çağrılarına da karşılık vermedi.

İĞREK: KARARLARA RAĞMEN YALNIZ BIRAKILDIK

Konuya ilişkin görüştüğümüz Şengal Diaspora Meclisi Eşbaşkanı Fikter İğrek ise meclis adına Nadia Murad’ı tebrik ederek, Murad’ın aldığı bu ödülün Êzidîler için bir onur kaynağı olduğunu söyledi. Murad’ın layık görüldüğü Nobel Barış Ödülü ile birlikte Êzidîlere dönük yapılanların tekrardan gündeme gelmesinin önemli olduğunu ifade eden İğrek, başta BM, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’nun Êzidîlerin yaşadığı katliamlara dönük pratiklerini eleştirdi.

İğrek, "BM İnsan Hakları Konseyi, 2016 yılında Şengal’e yönelik yapılanları bir soykırım olduğunu açıkladı. Yine Avrupa Parlamentosu 2016 yılında Irak ve Suriye’de Êzidîlere dönük soykırım yapıldığını tanıdı. Ama ne yazık ki tüm bunlara rağmen uluslararası kamuoyu ve yetkili kuruluşlar, üzerine düşeni hiçbir şekilde yerine getirmedi ve halkımız yalnız bırakıldı. Halkımız hala yeni katliam ve soykırım politikalarıyla karşı karşıya" şeklinde konuştu.

'DAİŞ’İ DESTEKLEYENLER DE KATLİAMIN ORTAĞIDIR'

Yapılan bütün çağrılara rağmen BM Güvenlik Konseyi ve Uluslararası kamuoyunun duyarsız kalmasının kabul edilemez olduğunu söyleyen İğrek, "Biz biliyoruz ki; DAİŞ bölgesel bazı güçlerin projesiydi. DAİŞ’i destekleyen, silah yardımında bulunan bütün devletler Êzidîlere dönük yapılan soykırımdan sorumludur. Bu amaçla içerisinde Türkiye’nin de olduğu bu güçlerin ve katliama karışan çetelerin uluslararası alanda yargılanmasını istedik ama bu taleplerimiz hep karşılıksız bırakıldı" diye ekledi.

Şengal katliamının etkilerinin hala ağır bir şekilde devam ettiğine dikkat çeken İğrek, "Bugün ne kadar Êzidîlerin yaşadığı dile getirilse de, halkımız hala bu soykırımın mağduriyetini en derin şekilde yaşıyor. İnsanlarımız hala Kuzey Kürdistan’daki kamplarda Türk devletinin insafına terk edilmiş durumda" dedi.

Uluslararası güçlerin ve BM’nin duyarsızlığının Êzidîlerin mağduriyetini daha da derinleştirdiğine vurgu yapan İğrek, şunları söyledi: "BM’nin Şengal’de yaşayan halkımızın taleplerine pratik anlamda karşılık vermemesi, yaşanan mağduriyeti daha da artırdı. İnsanlarımız kendi topraklarını bırakarak göç etmek zorunda kaldı."

BM VE ULUSLARARASI GÜÇLERE ÇAĞRI

BM ve uluslararası topluma Êzidîlerin yaşadıklarına daha fazla sessiz kalınması ve pratik adım atılması çağrısında bulunan Şengal Diaspora Meclisi Eşbaşkanı İğrek, meclis olarak taleplerini ise şu şekilde sıraladı:

* Yeni katliamların ve soykırımların önüne geçilmesi için Şengal’in özerk statüsü uluslararası alanda tanınmalı.

* Şengal’de yaşananlar başta BM olmak üzere uluslararası kamuoyu tarafından soykırım olarak tanınmalı.

* Soykırımdan sorumlu olan hem DAİŞ çeteleri, hem de DAİŞ destekçisi devletler Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmalı.

* Şengal yeniden inşa edilmeli, göç etmek zorunda bırakılan ve kamplarda yaşamak zorunda kalan insanlarımızın güvenli bir şekilde Şengal’e geri dönmesi sağlanmalı.

* DAİŞ çetelerine karşı büyük bir mücadele veren YBŞ ve YJŞ güçleri, Şengal Direniş Güçleri olarak resmi olarak kabul edilmeli.