‘Bizim bayramımız kazandığımız gün olacak’

KHK ihraçlarına karşı direnen KESK üyesi emekçiler, “Bizim Bayramımız kazandığımız gün olacak” mesajını verdi.  

OHAL Kararnameleriyle hukuksuz bir şekilde ihraç edildikleri işlerine geri dönme talebiyle 27 haftadır   her Pazartesi, Çarşamba ve Cumartesi günleri Kadıköy altıyolda nöbet tutan KESK üyesi emekçiler kurban bayramında direnişteydi. “KHK’ler gidecek biz kalacağız” sloganı eşliğinde KHK zulmüne karşı imza toplayıp, halka seslerini duyurmaya çalışan emekçiler, yaşadıkları mağduriyeti ANF’ye anlattı.

KESK’Lİ, SOSYALİST VE KÜRTSEN ‘SAKINCALI’ MEMURSUN

Bayramı direnişte karşılayan 30 yaşındaki Saffet Keskin, Sosyal Güvenlik Kurumu İstanbul İl Müdürlüğü’nde hukuk servisinde görevliyken, “sakıncalı memur” olarak damgalanıp, 6 Ocak 2017 tarihinde çıkartılan 679 Sayılı Kanun hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen bir kamu emekçisi. 28 Aralık 2016 tarihinde çağrıldığı iş yerinde önce açığa alındığını öğrenen Keskin, birkaç gün sonra ise yayınlanan KHK ile ihraç edildiğinin haberini aldı. Açığa alınma kararında, 657 sayılı kanununun   137’inci ve 138’inci maddelerinin gerekçe gösterildiğini aktaran Keskin, 138. Madde gereğince  kendisine verilen savunma hakkının dahil yok sayıldığına dikkat çekti. Keskin, “137’inci madde uyarınca memur olmamım sakıncalı olduğu belirtilirken, 138’inci madde uyarısınca ise savunmam alınması gerekirken alınmadı. 6 Ocak‘ta sorgusuz sualsiz ihraç edildim” diye konuştu. 

‘BAYRAM BİZE UĞRAMADI’

Bu kararının kendisi için bir sürpriz olmadığını ifade eden Keskin, “Benden önce KESK üyesi olan binlerce kamu emekçisi ihraç edilmişti. Bende KESK’liyim, sosyalistin, Kürdüm, muhalifim. Bu ihraçların bize dokunacağı belliydi. Geçmişten bu yana baktığınız zaman ülkede darbe olduğunda, hükümet değiştiğinde ucu hep sosyalistlere, Kürtlere, Alevilere, diğer inançlara ya da inançsızlara dokunuyor. Diğer tüm hukuksuzlar gibi bu yaşananlar benim için kabul edilemez olsa da şaşırtıcı değil” dedi. İşlerine geri iade edilme talebiyle 170 gündür direndiklerini vurgulayan Keskin, herkesin kurban kesip, kucaklaştığı, gezip, tatile gittiği bayramın emekçileri teğet geçtiğini söyledi. “Ezilenlerin bayramı olmaz diye bir deyim vardır; gerçekten de öyle oldu” diyen Keskin, “Herkesin hakkını aldığı, aç insan kalmadığı zaman ancak gerçek bir bayramdan söz edebiliriz. Yoksa kurban keserek, sabah kalkıp camilere giderek bayram olmaz. Benim babam 67 yaşında ve emekli olacakken ihraç edildiğim için tekrar çalışmak zorunda kaldı. Yine son KHK’ler yüzünden intihar eden, boşanan, sürgün edilen arkadaşlarımız var; haksızlığa karşı çıktıkları için hapsedilen arkadaşlarımız var. Onlara nasıl ki uğramadıysa bize de uğramadı” diye konuştu.

‘MAKSAT YERİMİZE BİAT EDENLERİ GETİRMEK ‘

Öğretmen Abdullah Şahinyuva, tam bir yıldır işsiz.  1 Eylül 2016 tarihinde AKP iktidarı tarafından çıkartılan KHK ile öğretmenlik yaptığı Ümraniye İstanbul Ticaret Odası İlkokulu’ndan ihraç edilen 34 yaşındaki Şahinyuva, işine geri iade edilmek için Kadıköy’de 27 haftadır direniyor.  Hiçbir gerekçe gösterilmeden ihraç edildiğini belirten Şahinyuva, “Muhalif, KESK üyesi olmamız ve barış istememiz ihraç edilmemiz için yeterli sayıldı. Maksat bizi kamudan tasfiye edip, yerimize biat edenleri getirmek” dedi.  Kadıköy‘de haftalardır yaptıkları nöbetlerle seslerini duyurmaya çalıştıklarını dile getiren Şahinyuva, “Duymayan kulaklara, görmeyen gözlere  yapılan  haksızlık ve adaletsizliği göstermeye çalışıyoruz ve işimizi, hakkımızı alana kadar da bu eylemleri bırakmayacağız” diye konuştu. İhraçlara karşı kurulan komisyona istemeyerek de olsa başvurduğunu belirten Şahinyuva, daha bir hafta öncesine kadar çıkartılan yeni KHK’lerle yüzlerce emekçiyi sürgün edilmesine neden olan bir hükümetin kurduğu komisyondan adalet beklenemeyeceğini vurguladı. İki yıldır bayram kutlamadığını ifade eden Şahinyuva, “İnsanlar huzurlu olduğu zaman bayram bayramdır. İşimizi, ekmeğimiz kaybetmiş insanlar olarak bayram yapacak durumda değiliz. Bizim bayramımız kazandığımız gün olacak” dedi.

ÖNCE GÖZALTI SONRA İHRAÇ

Hüda Yıldırım, edebiyat öğretmenliği yaptığı Medine Tayfur Sökmen Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden   29 Ekim 2016 tarihli 675 sayılı KHK ile ihraç edildi.  İhraç öncesi hedef seçilen, evi polisler tarafından basılan 34 yaşındaki Yıldırım, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Adres değişikliği yaptığım için 1 Ekim’de evim basıldığını ancak çok sonra öğrendim. O esnada hala okula gidip öğretmenlik yapıyordum. Baskını haber alır almaz avukatlarımla adliyeye gittim ancak OHAL gerekçe gösterilerek bilgi verilmedi. 25 Ekim’de dersteyken apar topar Kartal Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından çağrıldım. O zaman hakkımda yakalama kararı çıkartıldığını öğrendim. Şaşırdım çünkü her gün derse gidip geliyorum, beni bulmak isteyen zaten bulabilir. Daha önce görev yaptığım Diyarbakır’da hakkımda soruşturma açıldığının bilgisini aldım. Kartal Milli Eğitim Müdürlüğü’nde İfademin İstanbul’da değil Diyarbakır’da alınacağı söylenerek bana idari izin verdiler. Böylelikle kamu emekçisi olarak çalışma hayatında ilk mazeret iznimi savcılığa ifade vermek için kullanmış oldum. Diyarbakır’a gittiğimde, KCK adı altında 90 öğretmen hakkında soruşturma başlatıldığını ve bu gözaltına alındıklarını öğrendim.  6 gün gözaltına tutuldum ve çıkar çıkmaz ihraç edildiğim bilgisi geldi.”   

‘BAYRAM YOK DİRENİŞ VAR’

Hazırlanan iddianamede üyesi olduğu KESK’in gerçekleştirdiği yürüyüşlere katılmanın suç sayıldığını, 10 yıllık memuriyeti döneminde işini aksatmadığı halde eğitimi engellemekle itham edildiğine dikkat çeken Yıldırım, hedef alınıp önce gözaltına alındığını; akabinde ihraç edildiğini söyledi. İhraçlara karşı kurulan komisyon adres gösterilse de peş peşe çıkartılan KHK’lerle emekçi kıyımının sürdüğünü hatırlatan Yıldırım, işlerine geri iade edilen emekçilerin ise sürgün edildiğini kaydetti. Emekçiler olarak kara bir bayram yaşadıklarını ifade eden Yıldırım, “Bizim için bayram yok direniş var. Bizim bayramımız gasp edilen haklarımız geri kazandığımız gün olacak” dedi. 

‘HAKKIMIZI ALANA KADAR DİRENECEĞİZ’

Sağlık emekçisi Naciye Ertaş da, Hüda Yıldırım gibi, 29 Ekim 2016 ‘da KESK üyelerine yönelik başlatılan ihraç dalgasının ilk hedefi oldu. Hemşirelik görevini yürüttüğü İstanbul Halk Sağlığı Müdürlüğü’ne  bağlı Şişli Toplum  Sağlık Merkezi’nden ihraç edilen Ertaş, ne olduğunu anlamadan gece yarısı ismimi ihraç listesinde gördüğünü belirtti.  22 yıllık devlet memuru olduğunu ve bu süre içerisinde hakkında tek bir soruşturma dahil açılmadığını dile getiren Ertaş, “ İhraç gerekçesi verilmedi;  başvurduğum hiçbir yerde muhatap bulamadım. OHAL koşullarında zaten dava açmak mümkün değil, komisyona dilekçe verdim ama oradan da bir şey çıkacağını düşünmüyorum” diye konuştu.  Aynı zamanda Kadın hakları savunucusu ve barış aktivisti olan Ertaş, barışın tesis edilmediği ve KHK’lerle emekçilerin kıyıma uğradığını bir ülkede bayramdan söz edilmeyeceğini vurguladı. Ertaş, Tiyatro mezunu olduğu Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde barış imzacısı olan hocalarının da hukuksuz bir şekilde ihraç edildiğini aktaran Naciye Ertaş, “Sadece işimiz, aşımıza yönelik değil aynı zamanda tarihimiz ve kişisel geçmişimizi de yok etmeye yönelik faşizan bir saldırı söz konusu. Buna izin vermeyeceğiz, emekçiler olarak tek adam diktatörlüğüne karşı sonuna kadar direneceğiz” dedi.