Bir JİTEM’cinin portresi…-Amed Dicle
JİTEM tetikçisi Abdulkadir Aygan daha sonra cinayeti detaylarıyla anlattı. JİTEM şefi Yeşil ise MİT sorgusunda, Miroğlu’nu ‘cinayeti PKK’ye yıkılsın’ diye sağ bıraktıklarını itiraf etmiş.
JİTEM tetikçisi Abdulkadir Aygan daha sonra cinayeti detaylarıyla anlattı. JİTEM şefi Yeşil ise MİT sorgusunda, Miroğlu’nu ‘cinayeti PKK’ye yıkılsın’ diye sağ bıraktıklarını itiraf etmiş.
Musa Anter cinayeti davası 14 Mart’ta Ankara’da görüldü ve bu son duruşmada cinayetin daha fazla aydınlatılması için oldukça önemli ifadeler verildi.
Son duruşmada ifade veren dönemin MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, cinayete ilişkin JİTEM şefi ‘Yeşil’den duyduklarını’ aktardı. Eymür, vaktinde MİT adına Yeşil’i soruşturmuş ve Anter cinayetinin nasıl işlendiğini bilen en yetkili istihbaratçıdır.
Eymür diyor ki, ‘’Yeşil, Orhan Miroğlu’nu ‘Tayfun’ olarak tanıyordu.’ Yeşil’in Eymür’e aktardıkları şöyle:
‘’Orhan Miroğlu’nu Tayfun olarak biliyordum. Miroğlu’nu sağ bıraktık ki, cinayet PKK’ye yıkılsın.’’
Aradan 10 gün geçti, Miroğlu bu ifadelere bir cevap veremedi. Rahmetli Apê Musa’nın oğlu Dicle Anter, ANF’ye verdiği bir demeçte, ‘’Miroğlu ‘Tayfun’ değilse niye ses çıkartmıyor’’ diye sordu.
Miroğlu 28 Mart tarihinde Dicle Anter’e cevap vereyim derken aslında cinayetteki rolünü itiraf etmiş oldu. Aynı Miroğlu, bu açıklamaları yayınlayan Kürt medya çalışanlarına da kendisine yakışan bozuklukta hakaretler yağdırdı. Bu yosunun yaptığı hakaretleri misliyle iade ederek bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum. Kendisi şu an tam olarak yakıştığı kirli havuzda yüzmeye devam ediyor. Kişi olarak kaale alıp cevap vermeye de değmez, ama söz konusu Apê Musa davası olunca tarihe not düşmekte fayda var.
Miroğlu’nun hikayesi 1980’lerde Diyarbakır cezaevinde başlıyor. Söz ettiği gibi cezaevinde herhangi bir direnişte falan yer almış değil. Vaktinin çoğu Diyarbakır cezaevi celladı Esat Oktay Yıldıran’ın köpeği ‘Co’ya yemek vermek ve ilgilenmekle geçmiştir. Diyarbakır cezaevinde kalıp bugün Miroğlu için olumlu tek kelime edebilecek biri varsa beri gelsin.
Bu konuyu fazla uzatmayalım, isteyen Diyarbakır zindanında ölüm orucunda kalan, zindan vahşetini en çok yaşamış ve bilen, ‘Mavi Ring’ kitabını yazan Kürt direnişçi Fuat Kav’ın yazdığı yazıya bakabilir. (http://www.fuatkav.tk/2015/11/o-miroglu.html?m=1 )
Şimdi tekrar Musa Anter’in katledilmesine ve Miroğlu’nun bu şebekedeki görevine bakalım. Yaşı çok genç olanlar hatırlamayabilir. Apê Musa 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da Dağkapı’daki Büyük Otel’den bir komplo sonucu Seyrantepe’ye götürülerek katledildi. O sırada Miroğlu yanındaydı ve yaralı ‘kurtuldu’.
JİTEM tetikçisi Abdulkadir Aygan daha sonra cinayeti detaylarıyla anlattı. JİTEM şefi Yeşil ise MİT sorgusunda, Miroğlu’nu ‘cinayeti PKK’ye yıkılsın’ diye sağ bıraktıklarını itiraf etmiş.
Olay bu. Aslında bu iddia yeni değil.
JİTEM kurucusu Arif Doğan da 2012’de bir televizyonda yaptığı konuşmada, ‘Miroğlu Musa Anter’i sattı’ açıklamasında bulunmuştu.
Anter cinayetinden sonra Başbakanlık Denetleme Teftiş Kurulu bir rapor hazırlayarak JİTEM’i sorumlu göstermişti.
Bütün bunları JİTEM şefleri itiraf ediyor. Sonuçta bu katiller kendi elemanlarını biliyorlar ve Miroğlu’nu onlar ele veriyor.
Ve Miroğlu, cinayetten 24 yıl sonra, 28 Mart 2016’da yazdığı yazıda, cinayeti PKK’ye yıkmaya çalışarak o dönem yapamadığı görevini tekrar yapmaya çalışıyor. Zira o dönem beklenmedik şekilde ağır yaralanıyor ve hastanede henüz konuşamaz durumundayken, Kürt medyası, Apê Musa cinayetini gündemleştiriyor. Derken, Yeşil ve Miroğlu’nun planı da suya düşmüş oluyor. Bu defa Miroğlu, Kürt siyasetine monte edilerek başka bir göreve yönlendiriliyor. Bu arada, konu açıldığında çoğu kişi şu soruyu soruyor; ‘’Peki, madem Miroğlu öyle biri, niye Kürt siyasetinde yer aldı ve aday oldu?’
Cevabı şudur: Bunu yapan hata yapmıştır ve bu hatayı not düşmekte fayda vardır.
Neyse, şimdi gelelim Miroğlu’nun 28 Mart tarihli yazısına.
Miroğlu, Dicle Anter’e cevap verirken, ‘Musa Anter’i evimde misafir ediyordum’ diyor. Yalan söylüyor. Zira Musa Anter Dağkapı’daki Büyük Otel’de kalmıştır ve asla Miroğlu’nun evine gitmemiştir.
Miroğlu, ‘Ben o saldırıda ölmedim Allah beni çocuklarım ve Kürt halkına bağışladı’ diyor. Evet, iyi ki ölmedin yoksa Musa Anter ile anılıyor olacaktın ki, bunu hiç hak etmiyorsun.
Kendini aklamaya çalışırken daha komik oluyor ve şöyle diyor: ‘Aslında Eymür öyle demedi. Bende mahkemeye gitmedim, çünkü bir gün önce Ankara katliamı olmuştu…’ falan.
Dikkatinizi çekerim, bunu 5 Haziran’da HDP Amed mitinginde bomba patladığında, AKP’nin Midyat’taki matinesinde göbek atıp resim çeken ve bunu yayınlayacak kadar utanmayan biri söylüyor, gerisini siz düşünün…
Miroğlu mahkemeye gitmedi, çünkü Eymür’ün gelip bu açıklamaları yapacağını biliyordu. Eğer Eymür ‘ben öyle demedim’ diyorsa gidip açıklamasını mahkemede düzeltmeli, Miroğlu ile gizli görüşmelerde değil.
Bakınız, Abdulkadir Aygan bir JİTEM tetikçisi ve gördüklerinin tümünü olmasa da bir kısmını anlattı. Katillerinde kendi aralarında bir ‘şeref’ derecesi olacak ki, Aygan, Miroğlu’ndan daha ‘şerefli’ çıktı ve bazı şeyleri itiraf etti.
Ama Miroğlu denilen insan müsveddesi konuyu saptırarak ‘Tayfun’ sorusuna bir türlü cevap veremiyor.
Kendisi, eğer Cizre, Nusaybin, Silopi’de terör estiren 2016’nın JİTEM’cileri, özel hareketçıları tebrik etmekten zaman bulursa, şu sorulara cevap vermesi gerekiyor. Cevap veremezse bile bu sorular boynuna asılı kalacaktır.
Tayfun veya Miroğlu;
Tayfun bey, ya bu sorulara cevap ver veya ‘alçaklık benim fıtratımda var’ diyerek konuyu kapat!