Ýşte böyle
AKP kongresi yapıldı ve Başbakanın konuşmasını dinleyenler şaşkınlıktan ne yapacaðını şaşırdı. Haftalardır pazarlaması yapılan bu konuşmanın içinde koca bir harar dolusu keçiboynuzu vardı, tek bir damla ilaç için olsun, bal yoktu. Başbakan konuşmasının yalnızca bir yerinde size bir sürprizim var dedi. Tribünler, delegeler, özellikle yabancı konuklar, sanıyorum en başta da Mesut Barzani ile Sosyal Demokrat Schröder ve ekranlarının başında birikmiş milyonlar, heyecanla bu sürprizin ne olduðunu beklerken, Başbakan sustu ve salon Aşık Veyselin iki kapılı bir handa sesiyle doldu.
Ýşte konuşmanın tek sürprizi buydu. Yabancı konuklar muhtemelen, Aşık Veysel adında bir sanatçının, şimdiye kadar bilinmeyen bir türküsünün AKP tarafından tarihin derinliklerinden, diyelim ki Malazgirt ovasında yapılan büyük arkeolojik-kültürel kazılardan elde edildiðini sanmış olmalılar. Dendiðine göre, Schröder, Mesut Barzaniye Kollege, Wo ist eine Herberge mit zwei Türen? diye sormuş, O da ona ne zanem Hewal Schroder! diye yanıt vermiş olmalıdır.
Rahmetli Veysel babayı tanırım Dedem Kemal Sarısözenin dostuydu. Evimizi ziyaret ederdi. Dedeme softa Kemal derdi. Kimbilir mezarında şu softa Recepin sürprizine ne dedi?
Kongrenin sloganını görenler, Başbakanın on yıllık bir prejeksiyona dayanan, uzun erimli bir programatik perspektif konuşması yapacaðını sandı. Kimisi Kürt sorununda Ýmralıyla Osloda müzakere konusunda ezber bozacak bir karar tasarısının gerekçelerini bekledi. Kimisi ekolojik dengeyle uyumlu, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme programını dinlemeye hazırlanmıştı. Başkaları komşularla sıfır problem ilkesi temelinde, Türkiyenin AB üyeliði ile Ortadoðu-Kafkasya-Balkanlar Ortak Evi hakkında efsunkar sözler duyacaðı hayaliyle kongreye gelmişti.
Gelecekle ilgili bütün bu beklentiler öylesine güçlüydü ki, Başbakanı dinleyenlerin iyimser, matruş, gülümseyen, gamzeli, melul, mesrur yüzleri önce durgunlaştı, sonra git gide takallüs etmeye başladı.
Başbakan, kanı durduracak, barışı saðlayacak ve bütün sorunların sorunu olan Kürt sorununu çözecek bir program sunmak ve Ýmralı, Kandil ve Amedle masaya oturmak yerine, PKKye ve BDPye küfretti. Aslında bu küfürbazlıkta kendisiyle yarışan CHPyi de terör örgütünün parmaðında oynattıðı bir parti olarak tanımladı. Ama Başbakan 2023 yılında terörü minimize etme gibi parlak hedeflerden söz bile etmedi. Yalnızlıktan şikayet etti. AKPden barış umanlar, bu Kongre konuşmasıyla derin bir hayal kırıklıðına uðradılar ve Başbakanın Ýmralı, Oslo sözlerini ihtiyatla karşılayan Kürt halkının temsilcileri haklı çıktılar.
Sürdürülebilir ekonomik büyüme hakkında konuşurken, Başbakan çaktırmadan yüzde sekizlik büyümeden yüzde ikibuçuða doðru büyük gerilemeyi geçiştirdi, inşallah ilerde yeniden yüzde beşi yakalarız dedi. Çinden sonra ikinci büyüme hızı böbürlenmesi sona ermiş, 2023 yılında dünyanın on büyük ekonomisi arasına girme gibi hedefler konuşmasından buhar olup uçmuştu. Konuşmayı dinleyen yurttaşlar, popülizme karşıyız diyen Başbakanın, aslında gözünüzün yaşına, baðırıp, çaðırmanıza bakmadan, zam üstüne zam yapacaðız dediðini anladılar.
Bu konuşmada komşularla sıfır problemden söz edilmedi. Ama Başbakan AB hedefini belli ki sıfırlamıştı. Üyelik müzakerelerinin sözünü bile etmedi. Ama bütün dünya milletlerini dehşete düşürecek laflar etti. Bu konuşmadan öðrendik ki, Türkiyenin 35 ülkede şehitlikleri var. Ve Başbakan, oradaki yabancı konuklarının gözlerinin içine bakarak, ecdadımız oralara neden gittiyse biz de o nedenle gideceðiz deyivirdi. Elbette herkes, o ecdadın Balkanlara, Afrikaya, Asyaya, Viyana kapılarına, Kızılay örgütünün yardım kamyonlarıyla gitmediðini o anda hatırladı.
Başbakanın konuşması, araya sıkıştırdıðı, Hacı Bektaşi Veli, Ehmedê Xanî gibi samimiyetsiz saplamalar dışında, baştan sona kadar Türk-Ýslam sentezi denilen ideolojinin ögeleriyle doluydu. Kongre gerçekte Türkiyenin yüzünü, çaresiz bir şekilde Ortadoðuya döndürdüðünü gösteriyordu. Öyle ki, bir yandan Almanya Şansölyesi Merkeli eleştirirken, diðer yandan Sosyalist Enternasyonalin en önemli temsilcisi Alman Sosyal Demokrat Partisi üyesinin gözünün içine bakarak, CHPye, Kürt sorununu, Filistin sorununa benzeten Sosyalist enternasyonalle ilişkisini gözden geçirme çaðrısı yaptı.
Kongrede hiçbir şey yoktu. Ama kafiye vardı. Salonda şu slogan parlıyordu:
Büyük güç, hedef iki bin yirmi üç!
Bu slogan Başbakanın konuşması boyunca okuduðu manzumelerle uyumluydu. Ortada bugünden 2023e kadar geçecek olan 11 yıllık dönemde ne yapılacaðına dair tek bir proje, tek bir program yoktu. Belli ki, Başbakan Neticeden vaz geçmiş, kafiyeden vazgeçmemişti.
Bu kongre, AKPnin düşüş kongresi oldu. Perspektifini kaybetmiş, iddialarını kaybetmiş, misyonunu kaybetmiş bir Başbakan, kürsüde incir çekirdeðini doldurmayan en büyük güç 2023 kafiyesini de yeterli bulmamış olmalı ki, coştu ve 1071 Malazgirt savaşından esinlenerek, AKP gençliðinin önüne, 2071 hedefini koydu
Başbakanı Cumhuriyetin 100. yılı kesmedi; Hazret Türklerin Anadoluyu istila etmesinin 1000. yılına da AKP ile gireceðimizi bu kongrede karar altına aldı.
Hedefimiz iki bin yetmiş bir!
Sizce olur mu? Kimbilir!..