Türkiye’deki cezaevlerinde öteden beri var olan hak ihlallerinin savaşın hızlanmasıyla birlikte zirve yaptığına dikkat çeken İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şube Başkanı Raci Bilici, cezaevlerinin birer işkence merkezine dönüştüğünü söyledi.
ELİF DOĞAN/MELEK YÜKSEL
AMED
Salı, 7 Haziran 2016, 08:04
Cezaevlerinde siyasi mahkumların en temel, en insani, anayasal haklarının keyfi olarak ihlal edildiğini ifade eden Bilici, devletin intikam mantığıyla mahkumlara yaklaştığını ifade etti. Kürt siyasal hareketinin dışarıdaki durumuna bağlı olarak devletin mahkumlara karşı uygulamalarının farklılık gösterdiğini anlatan Bilici “son süreçte yaşanan çatışmalar sonucu asker ve polis ölümlerinin yaşanması nedeniyle siyasi tutuklular üzerindeki baskı da giderek artarken, söz konusu tutuklulara intikam mantığı ile yaklaşılıyor. Mesela yakın zamanda Diyarbakır Cezaevinden 6 siyasi mahkumun firar etmesi sonucu cezaevi yönetimi ve yetkili merciler tarafından burada bulunan çok sayıda tutuklu sürgün edilerek topyekûn bir cezalandırmaya gidildi. Oysa ki bu mahkumların cezaevinden firar etmesinin tek sorumlusu devletti, diğer mahkumların herhangi bir sorumluğu yoktu ancak tüm bunlara rağmen tutsaklar hiçbir açıklama yapılmadan ve kişisel eşyalarının alınmasına dahi izin verilmeden apar topar ringlere bindirilerek sürgün edildi. O da yetmezmiş gibi daha önce kaldıkları cezaevinde, yolda ve sürgün edildikleri cezaevinde şiddet, kötü muamele ve işkenceye maruz kaldılar” dedi.
HASTA TUTSAKLAR ÖLÜME TERK EDİLİYOR
Hasta tutsakların yaşamlarını sona erdirecek oranda ciddi hak ihlallerine maruz kaldıklarına dikkat çeken Bilici, tutsakların hastaneye dahi götürülmediğini ifade etti. Hastaneye gönderilen tutsakların bazılarının da tedavi edilmeden cezaevine geri gönderildiğini ve burada bazılarının da hayatını kaybettiğini anlatan Bilici, kendilerinin bu aşamada Adalet Bakanlığı ve cezaevi yetkilileri nezrinde yaptıkları girişimlerden de bir sonuç alamadıklarını söyledi.
TECRİT İNSANLIK SUÇUDUR
Cezaevlerinde yaşanan en önemli hak ihlallerinden birinin de tecrit uygulaması olduğunu kaydeden Bilici, “Bildiğiniz gibi bir yılı aşkın süredir Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan keyfi bir tecrit söz konusudur. Bu tecrit çerçevesinde Sayın Öcalan’ın ne ailesi, ne avukatları ne de ulusal ve uluslararası kurumlarla görüşülmesine izin verilmiyor. Bu temelde ele aldığımızda Türkiye devleti bir insanlık suçu işliyor çünkü bir işkence yöntemi olan tecrit bir insanlık suçudur” şeklinde konuştu.
HASTA TUTSAKLAR İDEOLOJİK RAPORLARLA İÇERİDE TUTULUYOR
Yaşanan hak ihlallerine ilişkin kamuoyu ve hükümete duyarlılık çağrısında bulunan Bilici, özellikle hasta tutukluların durumuna dair ciddi bir hassasiyetin oluşması gerektiğini belirtti. Hasta tutsakların cezaevinde kaldıkları her gün ölüme biraz daha yaklaştıklarını anlatan Bilici, “hasta tutukluların bir an önce sağlıklı koşullarda tedavi edilmelerinin önü açılmalı ve bu kişiler hükümet tarafından serbest bırakılmalı. Hükümet isterse 24 saat içerisinde bu koşulları yaratabilir ancak keyfi olarak bilimsel verilerle kesinlikle uyuşmayan ve tamamen ideolojik olan adli tıp raporları ile hasta tutukluları hala içeride tutuyor. Hükümetin bu tutumu insan haklarına, kendi imzaladığı uluslararası sözleşmelere ve Türkiye anayasasına aykırıdır. Bu nedenle cezaevinde bulunan siyasi ya da adli tüm tutukluların haklarının iade edilmesi çağrısında bulunuyoruz çünkü cezaevinde yaşanan hak ihlallerine karşılık bu tutukluların sesi duyarlı kamuoyu olacaktır” dedi.