Bilgen: Paris'te 'analar ağlamasın' diyenler tetiği çekti!

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, Paris Katliamı'na dikkat çekerek, "Bir taraftan güya 'Analar ağlamasın' diye barış elini uzatanlar, öbür eliyle de tetikçilere yol göstermiştir" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) haftalık grup toplantısını düzenledi. Toplantıya Eskişehir'den HDP'li yönetici ve halkın yanı sıra açlık grevinde olan Semih Özakça'nın annesi Sultan Özakça, eski milletvekilleri Levent Tüzel ve Hamit Geylani katıldı.

Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bilgen, her grup toplantısında olduğu gibi konuşmasına cezaevinde tutulan HDP Eş Başkanları, milletvekilleri, HDP üye ve yöneticileri ile gazetecileri selamlayarak başladı.

Bilgen, Silopi'de katledilen devrimci Kürt kadınları, Murat Bozlak ve Metin Göktepe'yi de andı.

'BARIŞI KATLETTİLER'

Paris'te 5 yıl önce Kürt kadın siyasetçiler Leyla Şaylemez, Sakine Cansız ve Fidan Doğan'ın katledilmesine değinen Bilgen, "9 Ocak kadınlara tahammülsüzlük açısından sembol bir tarihtir. Paris'teki katliam, bir boyutuyla uluslararası işbirliği olarak görülmesi gereken bir olaydır. Bir boyutuyla da devletin alışkanlıklarına bildik uygulamalarına dikkat çekmek açısından son derece ibretliktir. 3 Ocak 2013'te İmralı'da ilk toplantı yapılıyor, üzerinden bir hafta geçmeden bu katliam gerçekleşiyor. Bir taraftan güya 'Analar ağlamasın' diye barış elini uzatanlar, öbür eliyle de tetikçilere yol göstermiştir. Bu katliam barış talebine yöneliktir. Ömer Güney'in tam da mahkemeye çıkmadan 36 gün önce hastalanıp, öldüğü iddiası Fransa'nın sabıkasına girecektir" diye konuştu.

SİYASİ SOYKIRIMA TEPKİ

Bilgen, ardından son bir haftada HDP ve DBP'li siyasetçilere dönük verilen hapis cezalara dikkat çekti.

Verilen cezaların “barışı mahkum eden” mahkeme kararları olduğunu ifade eden Bilgen, "Barışa yönelik infazlar ne kadar dikkat çekiciyse yine barışı mahkum eden mahkeme kararları da bir o kadar önemlidir. Geçtiğimiz hafta sadece bir kaç gün içerisinde ceza alan milletvekillerimiz Leyla Birlik, Sebahat Tuncel, Nursel Aydoğan ve İdris Baluken. Bir haftada siyasetçilerimizin payına düşen budur. Bu demokratik siyaseti mahkum etmektir. Sayın Baluken hangi suçlardan yargılandı. Katıldığı miting, yaptığı basın toplantısından. Kürsüde ifade ettiklerine tahammülü yok, onu anladık ama yazmadıklarından dolayı da cezalandırıldı. Kendisine ait olmadığı tespit edilen bir sosyal medya hesabından paylaşılan mesaj nedeniyle ceza verildi. Yine o gün Meclis'te olduğu tutanaklarda da olduğu halde, bir cenaze törenine katıldığı ileri sürülerek ceza verildi. Barışı savunurken yazmadıklarınızdan ve bulunmadığınız ortamlardan dahi cezalandırılıyorsunuz” dedi.

'MİT DOSYASINDA ADI GEÇİYOR'

Bilgen, fezlekeleri hazırlayan savcı Ahmet Karaca’nın isminin aynı zamanda “MİT dosyası”nda adı geçen bir savcı olduğunu da hatırlattı. Bilgen, “Bu savcı ‘hain’ ilan ediliyor ama Baluken ile ilgili hazırladığı dosyalar mahkumiyet için gerekçe olarak görülebiliyor" diye ekledi.

CEZAEVLERİ VE TEK TİP

Bilgen, 'tek tip' dayatmasını da şöyle değerlendirdi:

"Cezaevleri fotoğrafı her hafta olduğu gibi gündemimizde. 32 yaşında kanser hastası Selman Aşçı tedavi edilmediği için bağırsakları patladı, hayatını kaybetti. Yine Ulaş Yurdakul cezaevinde infaz edildi. Kim öldürdü, öldüren kişi annesine telefonda ne söyledi, hepiniz biliyorsunuz. Devletin kontrolündeki bir cezaevinde birisi “terörist” diye öldürülüyor, sonra da gururla aileye müjde veriliyor.

Cezaevlerinde tek tip kıyafetle ilgili dayatma bugün duyduğumuz vakaların onlarca katının yaşanmasına sebep olacak. Geçmişte bu konuda ısrar edenlerin hangi sonuçlarla karşılaştığını hepimiz biliyoruz. Herhalde ülkeyi yönetenler de biliyordur. Eğer biliyor ama bile bile pişkinlikle hareket ediyorlarsa, bunun bırakın adil yargılanmayla bağını, daha ilerisini hesap ediyordur.

Bir muhalefet lideri dün cezaevlerinde tek tip kıyafetle ilgili, “ne yapılacaktı, smokin mi giysinler” dedi. Cezaevindeki gazetecilerin, akademisyenlerin, siyasetçilerin smokin giymek gibi bir dertleri hiç olmadı. Onlar ülkeleri için bir şeyler yapmak, ülkelerinin karşı karşıya olduğu tehlikeye dikkat çekmenin bedelini ödüyorlar. Tek gündemi Cumhurbaşkanı seçimi olan, tek gündemi 2019’da kaç milletvekili alacağız derdi olanlar var.

Bu sözün sahibi aslında kendi derdini ifade ediyor. Kendi smokin hesabının, smokini kimin giyeceğinin hesabına düşmüş. Meşhur biz sözdür, “başkalarının yolunda yürüyenler iz bırakmazlar.” Cumhurbaşkanlığı hesaplarında kim kimin izinde yürüyor, bilmiyoruz."

KONGRE SÜRECİ

Bilgen, partisinin kongre sürecine ilişkin de şunları kaydetti:

HDP’de siyaset koltuk kapmaca oyununa benzemez

HDP’de siyaset koltuk kapmaca oyununa benzemez. HDP’de siyaset yapmak bedel ödemeyi göze almaktır. Bu ağır yükün idrakiyle, cesaretle öncülük yapmakla mümkündür.

Bu nedenle önümüzdeki haftalarda sadece Türkiye siyasetine dair çabalarımızı konuşmayacak, aynı zamanda Türkiye demokrasisinin inşasında nasıl bir HDP’ye ihtiyacımız var sorusunun cevabını arayacağız. Arama toplantıları yapıyoruz. Alevilerden Çerkeslere, çevre hareketlerinden kadın hareketlerine kadar HDP’nin eksikliklerine ilişkin tartışma toplantıları yapmaya devam ediyoruz.

Bunları elbette ki sosyal medyada da gazetelerde de yapanlar, HDP’yi uzaktan sevenler, HDP’nin çeperinde olanlar var. Kim hangi eleştiriyi yaparsa hepsine ihtiyacımız var. Tüm eleştiriler motivasyon kaynağımızdır.

Yeter ki HDP içine kimse oynamaya kalkmasın. Yok güvercinlerdi yok şahinlerdi; kamplaşmalar icat etmeye kalkmasınlar. Bu yapılmadığı müddetçe, kötü niyetle hiçbir işe yaramayan işlere niyet edilmezse biz bu kongre sürecinden başarıyla çıkacağız. Türkiye kazanacak, Türkiyelileşme iddiası kazanacak, Kürtler kazanacak, hepimiz birlikte kazanacağız."