Bilgen: Asıl sabotaj işçilere karşı yapılıyor

HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, 3’üncü Havalimanı işçilerinin direnişine ve baskı görmesine dikkat çekerek, "Ortada bir sabotaj varsa bu, işçileri o şartlarda çalışmaya mahkum edenlerin yaptığıdır" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

HAVALİMANI İŞÇİLERİNİN DİRENİŞİ

İstanbul’daki 3’üncü Havalimanı’nda çalışan ve hakları gasp edilen işçilerin gözaltına alınmalarına da değinen Bilgen, şunları söyledi: “Bu konuyu sabotaj olarak tarif etmek vicdansızlıktır. Ortada bir sabotaj varsa bu, işçileri o şartlarda çalışmaya mahkum edenlerin yaptığıdır. Yoksa emeği için zor şartlarda çalışanların en haklı taleplerini dile getirmesini sabotaj gibi tarif etmek en temel hakların yok sayılmasıdır. Talepleri, tahtakurularıyla yaşamamak, iş cinayetlerine karşı tedbir alınması, ödemelerin elden yapılmaması. Böyle taleplerin dile getirilmesi suç duyurusu olarak kabul edilmelidir. Savcıların ödemelerin nasıl yapıldığını araştırması gerekirken işçiler darp ediliyor, işten atılmayla baskı altında tutuluyor. Bu ne hukuka ne vicdana sığar. Hem gözaltına alınanların bir an önce bırakılması hem de işçilerin haklı taleplerinin yerine getirilmesi gerekir. Aksi takdirde bugün dünyanın harikaları diye tanımlanan şeyler, tarihe nasıl kara leke olarak geçtiyse 3’üncü Havalimanı da böyle anılacaktır. Günde iki ölüm normal görülemez.”

KATAR'DAN UÇAK

Bilgen, Katar’dan Türkiye’ye hediye edildiği iddia edilen uçakla ilgili de şöyle dedi: “Ekonomik krizin önemli sebeplerinden birisi de kamu harcamaları. Her ne kadar Katar Emiri tarafından Türkiye’ye verilmiş olan uçak hediye olarak tarif edilse de böyle bir kriz göstere göstere gelirken bu ölçekte uçaklara talip olmak, buna yeltenmek kamu harcamalarıyla ilgili içine girdiğimiz girdabın farkında olmamaktır. Belki Katar’a başka jestler yapma arayışı olabilir. Ama bütün bunlar kamunun israfı ile ilgili bir yüzleşmeden kaçınmayı asla meşrulaştırmaz.”

İDLİB

İdlib gündemine değinen ve AKP'nin politikalarını eleştiren Bilgen, şöyle devam etti:

"Hâlâ orada savaşın devamını sağlayacak yaklaşımlar sergilemek, hem ekonomi hem de dış politika açısından sürdürülebilir ve kabul edilebilir değildir. ‘Oyun kurucu olamıyorsak oyun bozucu oluruz’ denilmektedir. Bugün gelinen noktada muhtemelen Soçi’de ve sahada göreceğimiz manzara umarız Türkiye’de insan güvenliğini tehdit edecek bir manzarayı önümüze çıkarmaz. Uzun süreden beri Türkiye’nin oradaki örgütlerle arasına mesafe koyma çağrısı yanıtsız kalmıştır. Türkiye Suriye’de bir an önce barışın tesisi için yapıcı davranmak zorundadır. Suriye’nin geleceğinin Suriye halkları tarafından belirlenmesini kabul edecek bir noktada olmalıdır."

'MECLİS SUÇ İŞLEMİŞTİR'

Bilgen, Meclis’in yeni yasama yılına başlamasıyla birlikte gündeme gelecek olan iç tüzük değişikliği ve AKP’nin hazırlığını yaptığı teklife ilişkin de şu değerlendirmede bulundu:

“Bir iç tüzük ihtiyacı olduğu ortada. Türkiye son yasama dönemini kapatırken suç işlemiş, fiili durum oluşturmuştur. 6 ay içinde uyumla ilgili düzenlemeler yapılması gerekirken bunu ertelemek siyasi sorumsuzluktur. Şimdi de 6 ay içinde yapılacak işi bir yıl, 2 yıl erteleyip bunu birkaç hafta içinde yapmaya kalkmanın da doğru savunulabilir bir tarafı yoktur. Yasa yapma süreci nasıl katılımcı olmalıysa elbette ki bu meclisin öncelikle kendi ilkeleriyle ilgili düzenlemeleri de katılımcı yöntemlerle belirlenmelidir. Basına yansıdığı kadarıyla maddeler şu ruh halini yansıtıyor; tamamen muhalefete güvensizlik. Siyasete muhalefetten yapıcı katkı bekliyorsanız, birlikte çözüm aramak birlikte bu yangını söndürmek istiyorsanız muhalefetle ortaklaşmayı göze almak durumundasınız. Biz elbette yasa yapım süreçlerine toplumun beklentilerini taşımak zorundayız. Hem de toplumun bize verdiği muhalefet görevini uygulamak için elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz. Ama eğer içtüzük Mecliste birkaç dakika konuşulacak, oldubitti ile yasalar geçirilecek ise sadece toplumsal gerilim artar."