Alman Federal Meclis'in Dilekçe Komisyonu Başkanı Kersten Steinke'ye mektup gönderen sosyolog Ýsmail Beşikçi, 15 Ekim'de Alman Federal Meclis'te görüşülecek "Kürt kimliði tanınsın" kampanyasındaki taleplerin kabul edilmesini istedi. Berlin hükümetine "Ýmzaladıðınız sözleşmelerin Kürdler için ne anlamı vardır?" sorusunu yönelten Beşikçi Teröre karşıyız diyerek devlet terörüne sınırsız destek vermek çok yanlış bir tutumdur" dedi.
Alman Federal Meclis'te 15 Ekim günü yapılacak "Kürt kimliði tanınsın" oturumu öncesi, Kürtlerin taleplerine destek artıyor. Almanya'da 100'den fazlı göçmen kuruluş ve aydınların ardından sosyolog Ýsmail Beşikçi de Federal Meclis'in Dilekçe Komisyonu Başkanı Kersten Steinke'ye mektup göndererek kampanyaya tam destek verdiðini bildirdi.
15 Ekim günü Kürt kimliðinin Almanyada tanınmasıyla ilgili Federal Parlamentoda yapılacak olan oturumundan dolayı duyduðu memnuniyeti dile getiren Beşikçi "Geç de olsa böylesi bir oturumun Kürtlerin haklı taleplerinin karşılanmasına ve Almanyada yaşayan diðer göçmen gruplarla Kürtler arasında eşitliðin saðlanmasına hizmet edeceðini ummak istiyorum" dedi. ANF'nin eline ulaşan mektupta Beşikçi, Almanya'ya şu uyarı ve çaðrılarda bulundu:
'KÜRT KÝMLÝÐÝNÝN KABUL EDÝLMEMESÝ DEÐERLERÝNÝZLE ÇELÝŞÝYOR'
"Almanya'da yaşayan bir milyonu aşkın Kürdün pasaportlarının rengine bakılarak Türk, Arap ve Fars olarak işlem görmesi, istatistiklerde ve kamu araştırmalarında kendi kimlikleriyle yer almamaları, diðer göçmen gruplarına tanınan ana dilde ders hakkının bir kaç eyaletin dışında Kürd çocuklarına tanınmaması, anne ve babalarının Kürd çocuklarına Kürdçe olan isimler verememesi ve danışmanlık hizmetlerinin Kürdçe yapılmaması gibi birçok uygulama her şeyden önce Almanyanın sahip olmakla övündüðü özgürlükçü-demokratik deðerlerle çelişmektedir
Bu uygulama aslında Kürd kimliðinin Almanyada da inkar edildiði anlamına gelmektedir. Kürd ailelerin Almanyada doðan çocuklarına, istedikleri Kürdçe isimleri verememeleri, Alman nüfus müdürlüklerinde, Türk Büyükelçiliði veya Türk Konsolosluk görevlileri tarafından verilen ve içlerinde Türkçe isimler ihtiva eden kataloglarda isim seçmelerini istemeleri Kürd kimliðin inkarının Türkiyeden Almanyaya ihraç edildiðini göstermektedir.
Kürd ve Kürdistan sorunu, Kürdlerin ve Kürdistanın 1920lerde, Milletler Cemiyeti döneminde, bölünmesi, parçalanması ve paylaşılması Kürdlerin baðımsız devlet kurma haklarının gasbedilmesidir. Kürdlerin, Kürd tolumu olmaktan, Kürd milleti olmaktan doðan haklarının gasbedilmesi, asimilasyon politikaları ile karşı kaşıya olmasıdır.
KÜRDÝSTAN'IN BAŞINA GETÝRÝLEN FELAKETTE PAYINIZ VAR
Kürdlerin ve Kürdistanın başına getirilen bu felakette, başta dönemin emperyal devletleri, Büyük Britanya ve Fransa olmak üzere, Batının, Avrupanın sorumluluðu büyüktür. Kürdlere ve Kürdistana böylesine bir felaket yaşatan Batı, günümüzde de, Kürd kimliðini inkâr ederek, ülkelerinde, çeşitli nedenlerle bulunan Kürdleri Türk, Arap, Fars kaydederek, bu ırkçı ve sömürgeci politikaya destek vermektedir.
Avrupa Konseyi, Avrupa Birliði, Avrupa Güvenlik ve Ýşbirliði Teşkilatı gibi kurumlar, Barış ve Demokrasi Partisine, milletvekillerine, belediye başkanlarına, sık sık, terörle aranıza mesafe koyun diyorlar. Kanımca bu yanlış bir uyarıdır. Ama, devlet terörüne verdikleri sınırsız destekten dolayı bu kurumlar eleştirilmelidir. Devlet terörüyle aralarına mesafe koymaları bu kurumlardan, bu kurumlarda yer alan devletlerden istenmelidir. Türk devlet terörüne destek verdikleri sürece bu tür önerileri de ciddi bulunmayacaktır.
YENÝ BÝR SÜREÇ BAŞLATABÝLÝRSÝNÝZ
Teröre karşıyız diyerek devlet terörüne sınırsız destek vermek çok yanlış bir tutumdur. Buna dikkatinizi çektikten sonra ve Kürd kimliði meselesine yeniden dönmek istiyorum.
Bugün Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, (1945) Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Uluslar arası Sözleçmesi (1966), Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslar arası Sözleşmesi (1966) ezilen, baskı gören halklar için ne ifade eder?
Ýnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin (1948) , Avrupa Konseyi Ýnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesi (1950), Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıkların Korunmasına ilişkin Çerçeve Sözleşme (1995) Avrupa Konseyi Bölgesel Diller veya Azınlık Dilleri Avrupa Şartı (1992) gibi sözleşmelerin Kürdler için ne anlamı vardır?
Parlamentonuzun bu sorulara temel hak ve özgürlükler açısından bir yanıt vereceði, Almanyada Kürd kimliðinin diðer kimlikler gibi meşru kabul edileceði yeni bir süreci başlatacaðına ve bu vesileyle Kürt sorununun da demokratik ve barışçıl çözümüne hizmet edeceðini umut ediyor, size en içten dileklerimi ve selamlarını gönderiyorum."