Berlin’de AB’nin Türkiye ile kirli anlaşmalarına karşı eylem gerçekleştirilecek

Avrupa Birliği ve özelde de Almanya hükümeti ile Türkiye arasındaki kirli anlaşmalar, Almanya’nın başkenti Berlin’de yarın gerçekleştirilecek bir eylemle protesto edilecek.

Nav-Dem, HDK ve Interventionstische Linke Berlin tarafından tüm demokratik kesimler yarın saat 16’da Berlin Rotes Rathaus / Neptunbrunnen’den başlayacak yürüyüşe davet edildi. Nav-Dem, HDK ve Interventionstische Linke Berlin tarafından yayınlanan ortak çağrı metni şöyle: “Erdoğan rejimiyle yapılan anlaşma, AB ve Almanya hükümeti tarafından desteklenen politikalarının insanlık dışı ve ikiyüzlü karakterini açık bir şekilde göstermektedir. Yapılan anlaşma tek bir hamlede Avrupa Kalesi projesini güçlendirip AB’nin Ortadoğu’ya yayılmasını sağlarken, aynı zamanda Kuzey Afrika ülkeleri ile yeni kirli anlaşmalar yapmak için bir deney işlevi görmektedir. Esas itibari ile Türkiye, deportasyonları kolaylaştırmak için “üçüncü güvenli ülke” olarak belirlenmektedir. Bu sayede Türkiye, savaştan ve açlıktan kaçarak daha iyi bir hayat arayışı içinde giren mültecilerin istihkâm edileceği bir yer haline getirilmek istenmektedir.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi öncesinde de Türkiye toplumu açık bir devlet zulmü görüyordu. Bundan bir yıl önce, Kürt hareketinin ve çeşitli sol grupların bir ittifak gücü olan HDP’nin seçim zaferini takiben, Kürtlere karşı savaş tekrar başlatılmıştı. Kürt şehirleri baştan aşağı yerle bir ediliyordu. Türkiyeli entelektüeller, gazeteciler ve yüz binlerce Kürt AKP rejiminin soruşturmalarına maruz kaldı ve göç etmek zorunda bırakıldı. Almanya ve AB politikacıları Türkiye’deki insan hakları ihlallerini görmezlikten gelmeyi sürdürdü. Oysa ana akım medya bile bu anlaşmayı manevi açıdan ayıplanması gereken bir olgu olarak değerlendiriyordu. Bu görüş özellikle Erdoğan on binlerce devlet memurunu işten atıp tutukladıktan sonra yaygınlaştı.

Bu anlaşma Suriye iç savaşından kaçan mültecileri 1:1 oranında giriş yapmış olan diğer mültecilerle değiş tokuş etmeyi ve 2018’in sonuna kadar Türkiye’ye 6 milyar avro ödemeyi öngörüyor. Bunun karşılığında ise Türkiye’ye AB müzakerelerine tekrar başlama ve Türkiye vatandaşları için vize serbestîsi getirme vaat ediliyor. Bu anlaşma Erdoğan için önemli, çünkü hem iç hem de dış politikada puan toplamaya çalışıyor. Avrupa devletlerinin ve hükümetlerinin liderleri ise mülteci kamplarında karakterize olan ıstırabı kabullenmiş, bu noktada ödemeyi vaat ettikleri fonları ödemeyi bile reddedecek kadar pasif bir konumdadır. Geçtiğimiz yıl birçok insan artık bu kaderi kabullenmeyi bırakıp Avrupa’ya doğru yola koyuldu.

Ortadoğu’daki şiddet sarmalı milliyetçiliğin, dinin, ırkçılığın ve seksizmin entrümantalize edilmesi ile besleniyor. Bu sarmal ancak tüm milletlerin, dinlerin ve cinsiyetlerin demokratik işbirliği ile yıkılabilir. Örneğin Kürt özgürlük hareketinin liderliğinde Kuzey Suriye’de ve Türkiye’nin bazı bölgelerinde inşa edilene benzer bir toplum modeliyle bu gerçekleşebilir. Yapılan anlaşma gerçekte Ortadoğu’ya barış getirebilecek olası tek sürdürülebilir çözüm modelini tehdit ediyor. Sivil özgürlükler ve demokratik özyönetimler Türkiye’nin içerideki patriarkal baskı düzenini ve dışarıdaki hegemonik güç olma projesini tehdit ettiği için, Türkiye devletine göre bunlar ortadan kaldırılmak zorundadır. Ve bunu yaparken, Almanya’daki PKK yasağı ve burada muhalefetin uğradığı engellemelerle desteklenmektedirler.

2 Eylül’de AB’nin ve Alman hükümetinin insanlık dışı politikalarını protesto etmek için sokaklarda olacağız. Despot Erdoğan ile yapılan kirli anlaşma ile ilgili bundan sonra sessiz kalmayacağız. Bu anlaşmaya yol açan soğuk politik mantığı reddediyoruz ve Ortadoğu halkları için demokratik ve adil bir perspektifi destekliyoruz.”