BDP Grup Başkanvekili Ýdris Baluken, Mecliste milyonlarca irade beyanı bulunan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalana yönelik tecridin hukuk ve ahlak dışı olduðunu vurgulayarak, Ýmralı üzerindeki hukuksuz ve gayri ahlaki tecridin sonlandırılması, açlık grevi eylemcilerinin ölüm ve kalıcı saðlık sorunları ile karşılaşmaması ve açlık grevi eylemcilerinin sayısının artmasının önüne geçilmesi, sayın Öcalanın Türkiyede barışın tesisi konusunda rolünü oynaması amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını talep ediyoruz dedi.
Baluken, yaşanan tecritteki hukuksuzluðun araştırılması, tecridin Türkiye siyasal hayatına kaybettirmeye başladıðı barış sürecinden geri dönülmesi ve süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemlerinin ölümle sonuçlanmaması amacıyla Anayasanın 98`inci, TBMM Ýçtüzüðü`nün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını istedi.
Baluken, uluslararası siyasal boyutu olan ve 1999 yılında Türkiyeye iade edilen Öcalanın, Türkiyeye getirildiði günden bu yana üzerinde büyük bölgesel planların oynanmak istendiði bir şahsiyet olduðunu belirtti. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevitin itirafta bulunarak Öcalanın neden Türkiyeye getirildiðini anlamadıðını ifade ettiðini hatırlatan Baluken, Sayın ÖCALAN Türkiyede bir politik aktör olarak, Türkiyenin iç ve dış sorunlarına ilişkin birçok siyasal çözüm perspektifi sunmasına raðmen hükümetler ve uluslararası güçler tarafından sürekli baskılanmaya maruz bırakılmak istenmiştir dedi.
Son olarak AKP iktidarı döneminde yönelik baskı politikaları sonucu Öcalanın 460 gündür yoðunlaştırılmış tecrit altında tutulduðuna dikkat çeken Baluken, Bu yoðunlaştırılmış tecrit, Türkiyede çatışmalı sürecin derinleşmesine neden olarak binlerce gencin yaşamını yitirmesine neden olurken, 12 Eylül 2012 tarihinden itibaren ise 800ü aşkın tutsaðın süresiz dönüşümsüz açlık grevine girmesine yol açmıştır. Tecridin sonlandırılması amacıyla başlatılan açlık grevinde 49. Güne girmiş bulunmaktayız. Bu geçen süre açlık grevi eylemcileri açısından ölümcül sonuçlara yol açacak veya kalıcı saðlık sorunlarına sebep olacak bir aşamaya gelmiştir diye belirtti.
Baluken, meclis araştırması talebinin gerekçe kısmında ise Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası antlaşmalarla kurulduðu 1923 yılından beri Kürt sorununun tespiti ve çözümü noktasında akıl tutulması yaşadıðını kaydederek, Bu akıl tutulmasına yol açan sebepler, cumhuriyetin tekçi zihniyeti ve bundan taviz vermemesi olarak özetlenebilirken Kürt sorununun çözümü noktasındaki akıl tutulması ise güvenlikçi politikaların esas alınıp doðru aktörlerle müzakere sürecini işletememesidir. Şex Said, Seyit Rıza ve sonrasında gelişen Kürtlerin hak talepleri orduya ve güvenlikçi anlayışa teslim edilmiştir. Özellikle son otuz yıldır süren çatışmalı sürecin bugüne kadar ki sonucunda on binlerce asker, gerilla, korucu ve sivilin yaşamını yitirmesi, yirmi bine yakın faili belli olan ama meçhulleştirilen cinayet, altı milyon insanın yerinden edilmesi gibi büyük sosyolojik ve siyasal gerekçe/sonuç ortaya çıkmıştır. Tüm bu sürecin sebepleri ve sonuçlarının iyi tahlil edilmesi Kürt Sorununda barışçıl bir çözüme yönelik atılacak ilk adım olma niteliðini taşıyacaktır. Buradan hareketle, Kürtlerin hak taleplerinin çatışmalı sürece evrilmesi bir sebep demetini deðil, sonuç demetini teşkil etmektedir. Ayrıca ortaya çıkan sonuçlar da tekçi zihniyetin millet-i hâkime ideolojisinin getirdiði siyasal, sosyolojik ve ekonomik hastalıklardan kurtulamamasıdır ifadelerinde bulundu.
MÝLYONLARCA ÝRADE BEYANI MECLÝSTE
Kürt sorununu bir varoluşsal hak talebi baðlamında dile getiren ve bunun için mücadele eden Kürt halkı, yaptıkları irade beyanlarında 3,5 milyon imza ile sayın Abdullah Öcalanı irade olarak belirlemiştir. Bu irade beyanları hala TBMM Dilekçe Komisyonunda bulunmaktadır diyen Baluken, şunları dile getirdi: Sayın Abdullah Öcalan, Türkiye ve Ortadoðu üzerine fikir telakkisi yapan, halkların bir arada anti emperyal yapılarla yaşamasını öngören fikirlere sahiptir. Bu fikirleri sonucunda 1999 yılında uluslararası güçlerin merkezinde bulunduðu bir komplo operasyonu ile Türkiyeye teslim edilmiştir. Dönemin başbakanının bile anlamadıðı bu teslim edilme operasyonu sadece sayın Öcalanın Türkiyeye teslim edilmesi olarak deðil, daha derin bir siyasal perspektiften bakış ile okunmalıdır. Bu operasyon sürecinden sonra Sayın Öcalan üzerinde hukuk tanınmadan yapılan birçok uygulama Türkiyede Kürt Sorunundaki çözümsüzlüðün daha fazla derinleşmesine neden olmaktadır. 1999 yılından itibaren Türkiyede seçilen iktidarların tümü gibi AKP hükümeti sayın Öcalanın oynayabileceði rolü göremeden tecrit ve baskı politikaları uygulamaya çalışmaktadır. Bu baðlamda; sayın Öcalan üzerinde 460 gündür yoðunlaştırılmış tecrit uygulanmaktadır. Bu tecrit Türkiyede birçok kişinin ölmesine yol açan bir uygulamadır.
HUKUKSUZ VE AHLAK DIŞI BÝR TECRÝT
Tecridin arttırılması sonucu Kürt sorununun çözümsüzlükle birlikte tecride yönelik eylemlerin de yoðunlaştıðını aktaran Baluken, Bu eylemlerin sonuncusu, 12 Eylül 2012 tarihinde başlayan, 49. Günü bulan ve 680 tutsaðın başladıðı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemidir. Açlık grevi eylemcilerinin ölümlere doðru gitmesi ve eylemcilerde kalıcı saðlık sorunlarının başlamasına ulaşan bu süreç tutsakların tecridin sonlandırılması ile biteceði belirtilen bir süreçtir. Bu noktada; Ýmralı üzerindeki hukuksuz ve gayri ahlaki tecridin sonlandırılması, açlık grevi eylemcilerinin ölüm ve kalıcı saðlık sorunları ile karşılaşmaması ve açlık grevi eylemcilerinin sayısının artmasının önüne geçilmesi, sayın Öcalanın Türkiyede barışın tesisi konusunda rolünü oynaması amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını talep ediyoruz dedi.