BDP: Düzenlemeyle kimler hapisten çıkacak?
BDP: Düzenlemeyle kimler hapisten çıkacak?
BDP: Düzenlemeyle kimler hapisten çıkacak?
BDP, anadilde savunma hakkını düzenleyen kanun değişikliği ile basında yer alan ’15 bin mahkum tahliye edilecek’ haberlere dikkat çekerek, “Bu düzenlemeyle kimler hapisten çıkacak? Esir milletvekilleri, gazeteciler, avukatlar, çocuklar mı? Yoksa 3. Yargı Paketiyle salıverilmeyenler mi?” diye sordu.
BDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, kamuoyunda ‘Anadilde Savunma’ olarak bilinen yasal değişiklik ile gündeme gelen 15 bin mahkumun tahliye edilmesiyle ilgili açıklama yaptı.
Beştaş, anadilde savunma hakkını da düzenleyen 6411 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından birçok yayın organında çeşitli haberler çıktığına dikkat çekerek, “Bunların en önde gideni 15.000 mahkumun tahliye olacağına ilişkin haberlerdi. Söz konusu haberler, Hükümetin yaptığı bu düzenlemeyi bir ‘af’ olarak nitelendiriyorlar” dedi.
BDP olarak yasa tasarısının demokratikleşme aracına dönüşmesi için çaba sarf ettiklerini belirten Beştaş şunları kaydetti:
“Önemle belirtmek isteriz ki Barış ve Demokrasi Partisi olarak, bu yasa tasarısının gerçek anlamda bir demokratikleşme aracına dönüşmesi, Türkiye’deki adalet mekanizmasının yarattığı haksız, eşitliksiz uygulamaları ortadan kaldırması ve salt düşüncelerinden dolayı hukuka aykırı bir şekilde hapishanelerde tutulan yurttaşlarımıza fayda getirmesi için çok çabaladık. Gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki süreç dahilinde gerekse dışarıda kamuoyu yaratmaya çalışarak Tasarının daha iyi olması için çalıştık. Fakat Tasarının kanunlaşan halini incelediğimizde yukarıda bahsettiğimiz amaçlara hizmet etmekten uzak olduğunu üzülerek belirtmek istiyoruz.
Anadilde savunma hakkını sanığın parasını ödemesine bağlayan ve bu hakkı tüm yargılama açısından değil ve fakat sınırlayıcı bir şekilde düzenleyen, Cumhuriyet Savcılığınca karar verilecek hükmün ertelenmesi hakkından terör hükümlülerini ve disiplin cezası almış olan mahkumları muaf tutan bir düzenlemeyi demokratikleşme yönünde bir adım olarak değerlendirmek ne derece doğrudur? Mevcut sıkıntıları aşmak için düzenlendiği söylenen bu tasarılar incelendiğinde hemen her iyileştirici hükmün ardından terör suçluları açısından istisnai bir fıkraya rastlanmaktadır. Ancak tüm kamuoyunun bildiği üzere terör hükümlüsü olarak hapiste tutulanların çok büyük bir kısmı aslında fikirlerinden, kimliklerinden dolayı hapisteler. Örgüt üyesi olmadığı ve herhangi bir gayri meşru eyleme katılmadığı halde basın açıklaması yaptığı, siyasi eylemlere katıldığı, haber yaptığı, avukatlık görevini icra ettiği, sendikal çalışmalar yürüttüğü için hapisteler. Bu insanları yapılan her düzenlemeden muaf tutarak sadece adi suçlardan mahkum olanları salıvermek adalet duygusuyla nasıl bağdaşabilir? Yine hepimizin bildiği gibi siyasi tutsaklara cezaevlerinde de baskı uygulanmaktadır. Haksız yere verilen disiplin cezalarıyla en temel hakları olan görüşme hakları bile engellenmektedir. Hukuka aykırı olarak verilen bu disiplin cezalarının yarattığı hak ihlali yetmezmiş gibi, bir de bunu gerekçe göstererek hak kaybı yaratmak toplum vicdanıyla nasıl bağdaşacaktır? Amacımız Hükümetin yaptığı her düzenlemeyi kötülemek, bunu kabul etmemek değildir. Ancak bu ve benzeri yasarla süper güç haline dönüştürülen hakim ve savcıların verdikleri kararları kamuoyu gayet iyi bilmektedir. Zira 3. Yargı Paketi gibi deneyimler bu gerçekleri açıkça göstermektedir.”
3. Yargı Paketi’nde mahkumların salıverilmesiyle ilgili takdir hakkının hakimlere, bu yasa ile ise savcılara bırakıldığına dikkat çeken Beştaş, itirazlarının sorunu çözmeye hizmet edecek bir düzenlemenin yapılmayışına olduğunu kaydetti. Sorunu ‘siyasi saikelerle hareket eden’ hakim ve savcılara sevk etmenin ne derece doğru olduğunu soran Beştaş şöyle dedi:
“Şayet cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluklara son verilmek isteniyorsa, düşüncelerinden dolayı hapiste tutulan binlerce siyasi tutsağın esaretine son verilmek isteniyorsa, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün tesis edilmesi isteniyorsa sorunu siyasi saiklerle hareket eden hakim ve savcılara sevk etmek ne derece doğrudur? Zira bu insanları hapse koyan, her 30 günde bir tutukluluğun devamına karar verenler yine bu kişilerdir. Adalet sistemini küçük bir yasal değişikliğe endeksleyen zihniyet nasıl demokratikleşmenin önünü açabilir? Şimdi sormak istiyoruz:
Bu düzenlemeyle kimler hapisten çıkacak? Yıllardır tutuklu olarak esir alınan milletvekilleri Sayın Hatip Dicle, Gülser Yıldırım, Faysal Sarıyıldız, Kemal Aktaş, Selma Irmak, İbrahim Aayhan mı? Mitinglere katıldığı için hapse atılan Van Belediye Başkanı Sayın Bekir Kaya ile diğer belediye başkanları mı? Haber yaptıkları için hapse atılan gazeteciler, mesleklerinden ve müvekkillerinden dolayı içerde tutulan avukatlar mı? Sokaklarda eylemlere katıldıkları için yılarca hapis cezasına çarptırılan çocuklar mı? Kimler? 3. Yargı Paketiyle salıverilmeyenler mi?”
Açıklamanın devamında “Her şeye rağmen adalete güvenmek istiyoruz” diyen Beştaş, “Bu nedenle hakim ve savcıları bu kanun kapsamında karar verirken vicdanlarının ve adaletin sesini dinleyerek bu tasarının bir salt Rahşan Affına dönüşmesini engellemeye, Hükümeti demokratikleşme yolunda daha gerçekçi ve somut adımlar atmaya davet ediyoruz” diye kaydetti.