KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık, açlık grevlerinin biçimine karşıyız diyen çevrelere tepki gösterdi. Eylem biçimine deðil Kürtlerin direnişine karşılar diyen Bayık AKP Hükümetinin anadilde savunma hakkı tanınacak propagandasıyla bir kez daha toplumu aldatmaya çalıştıðına dikkat çekti.
Cezaevinde süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan tutsakların sayısı 55. günde 10 bine çıkarken, tutsakların taleplerine dönük AKPli yetkililerden çeşitli açıklamalar geliyor.
Adalet Bakanı Sadullah Erginin anadilde savunma gündeme gelebilir dediði Bakanlar Kurulu bugün toplanıyor. Bakanlar Kurulu öncesi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da konuştu. Arınç somut hiçbir çözüm önerisi sunmadan tutsakların açlık grevlerini bırakmasını istedi.
AKPli yetkililere yanıt KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayıktan geldi. Bayık, Azadiya Welat gazetesindeki eylem biçimine deðil Kürtlerin direnişine karşılar başlıklı Kürtçe yazısında AKP Hükümetinin açlık grevleriyle ilgili açıklamalarıyla bir kez daha toplumu aldatma çabasında olduðuna dikkat çekti.
Hükümetin anadilde savunma hakkını tanıyacaðı yönünde bir propaganda yaymaya çalıştıðının altını çizen Bayık, Anadilde savunma hakkı tanıyacakları yalandır. Bu konuda biraz gevşeme yapacaklar ama anadilde savunma hakkını yine tam tanımayacaklar. Anadilde eðitim ve kamuda kullanma özgürlüðü tanınmadan anadilde savunma özgürlüðünü de tanımazlar hiç kimse kendini kandırmasın dedi.
Bayıkın tutsakların talepleri ve AKP Hükümetinin tutumunu konu alan yazısı şöyle:
Türk devleti, hükümeti, Kürt karşıtı güçler, Kürtün her türlü mücadelesine karşı çıktıkları ve bir kulp buldukları gibi şimdi de Kürtlerin ölüm orucu ve açlık grevlerine karşı bir karalama kampanyası yürütüyorlar. Eðer böyle bir direnişi Ýsraile karşı Filistinliler yapsaydı bu eylemi yere göðe sıðdıramazlardı. Eylemcilerin kahramanlıklarını anlatırlardı. Hatta her eylemcinin hayat hikâyesini edebiyatın gücünü kullanarak anlatırlardı. Özellikle siyasal Ýslamcılar kendilerine yakın gördüklerinin bu nitelikteki eylemlerini kutsarlardı. Ama şimdi Kürt siyasi tutsaklarının eylemlerini kötülemek için bin dereden su getiriyorlar. Gerçekten de bu işbirlikçi siyasi Ýslamcılar kadar bukalemun bir siyasi topluluk görülmemiştir. Kendileri için iyi olanlar başkaları için kötüdür.
Kürtler sömürgeci Türk devletine karşı bir direniş gösterdiklerinde bu her zaman kötülenmiştir. Türkiye tarihi açılıp bakılırsa Kürtlerin her direnişine bir kulp taktıkları görülür Kürtlerin özgürlük ve demokrasi için yürüttüðü hiçbir direniş iyi görülmez. Ya dış güçlerle baðlantılıdır ya provokasyondur ya bir şeyleri bozuyordur ya da Kürtlerin direniş için kullandıkları yöntemler kötüdür. Sadece devletten diz çökerek bir şeyler istemeli ve kendisine layık görülene razı olmalıdır.
Dünyada ne kadar silahlı mücadele olmuşsa Türkiye'de birçok çevre sıcak bakmıştır. Filistinden Filipinlere, Bosnadan Çeçenlere kadar Türkiye'deki birçok çevrenin desteklediði onlarca silahlı direniş gösterilebilir. Suriye'deki silahlı güçlerin hükümet ve yandaşları tarafından desteklenmesini bir tarafa bırakıyoruz. Birçok silahlı direniş hareketi desteklenirken Kürtler gibi dünyadaki en büyük haksızlıða uðrayan, kültürel soykırıma tabi tutulan Kürtlerin silahlı direnişi lanetlenir. Dünyanın hiçbir yerinde bir halkın ulusal varlıðı bu düzeyde yok edilmek istenmemiştir. Kürtler hala yok edilmek istenirken, siyasi iradesi tanınmazken, anadilde eðitim olmaz denilirken Kürtlerin silahlı direnişi için dünyanın en kötü sıfatları sıralanmaktadır.
Kürtler demokratik siyasi mücadele için silahsız bir biçimde meydanlara çıktıðında bu da Türkiye'de kaos yaratmak olarak deðerlendirilmektedir. Kürtlerin demokratik mücadelesi ya yasaklanmakta, engellenmekte ya da her türlü saldırı araçları kullanılarak daðıtılmaktadır. Kürtlerin bırakalım demokratik eylemlilikleri, demokratik örgütlenmeleri bile suç olarak görülmektedir. Bugün on bine yakın demokratik siyasetçinin tutuklanması bunun kanıtıdır. Yani sadece silahlı mücadelesi, ölüm oruçları deðil en demokratik örgütlenme eylemleri kötülenmekte, suçlanmakta ve cezalara konu olmaktadır. Kürtlerin döneme göre eylem biçimleri, direniş yöntemleri deðişmekte ama suçlanmaktan ve kötülenmekten kurtulamamaktadır.
Şu andaki açlık grevlerinin yöntem olarak doðru olmadıðı biçiminde bir yargı yaratma çabaları 12 Eylül 1980 cuntasına yönelik deðerlendirmelerinin de samimi olmadıklarını gösteriyor. 12 Eylülde en büyük direniş ölüm orucu yöntemiyle olmuştur. Tutsaklar yaşamlarını ortaya koyarak tüm Türkiye'ye kan kusturan 12 Eylül rejimine karşı durmuşlardır. 12 Eylül rejimi ilk önce böyle geriletilmiştir. Kim bu eylemlerin haksız olduðunu söyleyebilir? 12 Eylülcüler ve faşistler dışında bugüne kadar kimse bu eylemleri suçlama cesareti gösterememiştir. Ancak şimdi AKP hükümeti, yalakaları, yandaş ve candaş basın bu eylem biçimi yanlıştır kampanyası yürüterek aslında 12 Eylüle karşı yürütülen direnişe de karşı olduklarını ortaya koymuşlardır. Ya da kendilerinin de sözde karşı olduðunu söyledikleri iktidarlara karşı yapılmışsa haklı, ama AKP hükümetinin zulmüne karşı yapılmışsa bu yöntem haksızdır, yanlıştır. Ýşte ikiyüzlülük, ahlaksızlık buradadır. Karşı çıkmalarının tek nedeni bu eylemin muhatabının AKP hükümeti olmasıdır. Yoksa kendilerine yakın birileri tarafından yapılsaydı bırakalım eleştirmeyi hararetle desteklerlerdi.
Herkesin haksızlıklara karşı siyasi mücadele etmesi haktır. Bu hakkı hiç kimse insanların elinden alamaz. Ýnsanın temel doðası haksızlıða karşı çıkmak ve kendini ifade etmektir. Bir insanı bundan mahrum görmek ona sürü gözüyle bakmaktır. Demokratik siyasetçiler ve devrimciler eðer siyaset yapmalarını engellemek için zindanlara atılıyorsa o zaman bu insanların böyle bir faşist düzene karşı direnmeleri de haktır. Zindana düştüler diye hiç kimse onlara bu hakkı kullanamazsınız diyemez.
Zindanlara doldurulan binlerce siyasetçi Türkiye'deki mevcut siyasi durumu halklar için tehlikeli görmüşler ve bu tehlikeli durumu ortadan kaldırmak için bir şeyleri yapma ihtiyacı duymuşlar. Cezaevlerinde başka yol olmadıðı için açlık grevine girmek zorunda kalmışlardır. Bu insanları anlamamak mevcut Türkiye gerçeðine göz yummaktır. Bazıları kendileri bu gerçeðe göz yumdukları ya da seslerini fazla yükseltmedikleri gibi tutsakların da böyle davranmasını istemektedirler. Doðru olmayan, gerçekçi olmayan, ahlaki olmayan budur. Hiç kimse bu politik insanların, özgürlük ve demokrasisi için dışarıda da yaşamını ortaya koyanların bu eylemlerine dil uzatamaz. Yöntemin doðru olmadıðı, ahlaklı olmadıðı gibi söylemler tamamen politik çıkarlar ve yandaşlıkları gereði ileri sürülmüş ideolojik argümanlardır.
Bazılar bu talepler kabul edilemez diyor. Bu talepler mutlaka kabul edilecektir. Şimdi de tam zamanıdır. Zaten tutsaklar tam zamanı olduðunu düşündükleri için bu eyleme geçmişlerdir. Bu hakların kabul edilmesinin zamanı gelmiş geçmiştir bile. Ama gericilik, şovenizm ve Kürtleri kültürel soykırımla yok etme ısrarı nedeniyle kabul edilmiyor.
Buna dur demek, bu hakları hemen kabul edin demek kadar doðru bir tutum yoktur.
Bazıları ise bu talepler zaten AKP hükümeti tarafından kabul edilebilecek taleplerdir diyerek toplumu aldatmaya çalışıyor. Bu da yalandır. Zaten anadilde eðitim olmaz, bu Türkiye'yi böler diyorlar. Bırakalım Kürt halk önderine özgürlük tanımayı avukatlarıyla normal görüşmeyi de kabul etmiyorlar. Zaten eskisi gibi görüşme olmaz diyenler AKP yetkilileridir. Hatta bu görüşmeleri sınırlamayı ve fiili tecridi meşrulaştırmak için yasa hazırlıkları bile yapmışlardı.
Bu önderlik tabii ki siyasi düşüncelerini, tutumunu ve görüşünü ortaya koymadıðı hiçbir görüşmeyi kabul etmez. Hükümetin sınır koyduðu avukat ve aile görüşmelerinin de görüşme olmayacaðı açıktır. Bir halkın önderini böyle sıradanlaştırmayı ne bu önderlik, ne Kürt halkı, ne de Kürt Özgürlük Hareketi kabul eder. Anadilde savunma hakkı tanıyacakları da yalandır. Bu konuda biraz gevşeme yapacaklar ama anadilde savunma hakkını yine tam tanımayacaklardır. Anadilde eðitim ve kamuda tam kullanma özgürlüðü tanınmadan anadilde savunma özgürlüðünü de tam tanımazlar. Hiç kimse kendini kandırmasın.
Bazıları PKK yönteminin açlık grevini bıraktırma çaðrısı yapmasını istemiş. Kendilerinin de dediði gibi olmayacak bir istek. Çünkü daha bu isteði öne sürmeden yanlış içine girmişler. Biz biliyoruz ki bu eylemi PKK yönetimi başlatmış, diyorlar. Bu tamamen yanlıştır, gerçekleri saptırmaktır. PKK yönetimi tutsaklara ölüm orucuna girin, dönüşümsüz açlık grevine girin demez. Hiçbir zaman böyle eylemler yapın dememiştir. Yoldaşlarımız kendi iradeleri ve sorumluluk duyarak bu eylemi başlatmışlardır. PKK tarihinde tutsaklara cezaevinde şöyle ölüm orucuna girin, şöyle eylem yapın diye talimat verildiðine tek bir örnek gösterilemez. Dolayısıyla söylenenler yalan ve iftiradır. Cezaevlerindekiler kendileri bu kararı vermişlerdir. Talepleri de haklı ve kabul edilecek taleplerdir.
PKK yönetimine siz bu eylemi başlattınız diyenler ilk önce bu önyargıları bırakmalıdırlar. Zaten PKK'nin gerçeðini de, demokratik karakterini de anlamadıkları anlaşılmaktadır. Resmi görüşlerin, resmi ideolojinin tekrarlarını yapmak da hiçbir aydın ve demokrata yakışmaz.