Barış Konferansı Amed'de başladı
Türkiye PEN Merkezi ile Kürt PEN Merkezi'nin, Uluslararası PEN'in desteğiyle Amed'de düzenlediği Barış Konferansı başladı.
Türkiye PEN Merkezi ile Kürt PEN Merkezi'nin, Uluslararası PEN'in desteğiyle Amed'de düzenlediği Barış Konferansı başladı.
Türkiye PEN Merkezi ile Kürt PEN Merkezi'nin, Uluslararası PEN'in desteğiyle Amed'de düzenlediği Barış Konferansı başladı. 2 gün sürecek ve Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (DESOP) Salonu'nda yapılan konferans Türkiye PEN Başkanı Zeynep Oral, Kürt PEN Başkanı Şehmuz Sefer, Uluslararası PEN Başkan Yardımcısı Eugene Schoulgin, Uluslararası PEN Barış Komisyonu Başkanı Tone Persak ve Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Fırat Anlı'nın açılış konuşmasıyla başladı. Salona Kürtçe, Türkçe ve İngilizce yazılı "Barış nasıl ve kim için" pankartlar asıldı.
Çok sayıda kişinin dinlediği konferansın açılış konuşmalarından ilkini Kürt PEN Başkanı Şehmus Sefer yaptı. Ülkenin ve bölgenin içinde geçtiği sürece dikkat çekerek, konferansın önemine vurgu yapan Sefer, "Çocukların barış alanını biz bozuyoruz. En kutsal yol barışı gerçekleştirmektir. Kimin için nasıl bir barış diye soruyoruz. Biz insanlık adına barışı temsil ediyoruz. Sesimizi yükseltgemeliyiz. Ve barışı istemeliyiz. İnsanlar kültürleriyle, diliyle yaşamalıdır. Dünyaya geldiğim haklarımla yaşamak istiyorum. Onurlu barış koşullarında bunlar gerçekleşir. Kimsenin bizim bu barış isteğimizin önünde durmasına izin vermemiz gerekir. Barış içinde yaşayacaksak bunun koşulları olmalıdır. Bütün toplumsal örgütler ve tüm toplum bunu yüksek sesle dillendirmeli. Bu ülkede büyük bir trajedi yaşanıyor. Akademisyenler, gazeteciler tutuklanıyor. Bu trajedilerin yaşanmasına izin vermememiz gerekir" diye belirtti.
'DEVLET ŞİDDETLE SORUNLARI ÇÖZEMEZ'
Türkiye PEN Başkanı Zeynep Oral ise "Geldiğimiz bu günlerde 90'lı yılları aşmış durumda. Paralellerin, 'kandırıldığımızı, bilmiyorduk' sözlerine inanmayacağım. 'Yetmez ama evet' diyenlerin suçlu olduğunu düşünüyorum. 2013 yılında başlayan diyalog sürecinde ölüm azaldı. Siyasi bir çözüm konusunda önemli adımlar atıldı. 28 Şubat Dolmabahçe'de ortak bir açıklama yapıldı. 7 Haziran HDP'nin barajı aşması hükümetin kurulamaması için gösterilen çabalar, zorla seçime gidilmesi. 7 il 22 ilçede süren sokağa çıkma yasağı. 1 buçuk milyon insanın bu yasaklardan etkilenmesi. 15 Ağustos'tan bu yana 338 insanın yaşamını yitirdi. 78'si çocuk 69'u kadın. Sonuç ülke kan gülüne döndü" şeklinde konuştu.
Ülkede yaşamını yitiren binlerce gencin yoksul halk çocuğu olduğunu, savaşa karar verenlerin ya kendi çocukları olmadığını ya da kendi çocuklarının savaşa gitmeyeceğini bildiği için rahat olduğunu söyleyen Oral,devamla şunları ifade etti: "Barış girişimleri yok sayılıyor. Ve yerini şiddete ve bombalara bırakılıyor. Sorunların Türkiye içinde çözüleceği konusunda umut vardı. Yaşananlar bu durumu ortadan kaldırıyor. STK'lerin korkutularak geri çekilmesi barış arayışını giderek cılızlaştırılıyor. Barışa yol ve yöntemler bulmaya çalışacağız. Barış içinde yaşamamız mümkün. Özgürlük içinde yaşamımız mümkün ama nereye kadar bekleyeceğiz. Savaşın çözüm olmadığını daha ne kadar ölüm ne kadar gözyaşı dökülmesi gerek. Ne devletin şiddeti ve de şiddetin kendisi sorunu çözmez. Belki on yıl sonra da olsa silahlar susacak ama neden bu gün değil? Bu soruya cevap için bugün Diyarbakır'da buluşuyoruz. Tüm dünyaya bu barış isteğimizi buradan duyurmak için buradayız."
'BARIŞI İNSAN YÜREKLERİNDEN HİSSEDER'
DBP Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı, Mezopotamya'nın tarihte ilk kanın döküldüğü yer olduğunu belirterek, "Kardeşin kardeşini öldürdüğü yerdir. İlk yazılı anlaşmanın Kadeş Anlaşması'nın da yapıldığı yerdir. Bu 10 bin yıllık tarihimiz içinde bağımız, yerimiz evimiz bir katliam, bir sızıyla geçmiştir. 24 Nisan Ermenilerin Soykırımın yıldönümüdür. Ermenilerin acılarını içimizde yaşıyoruz. Biz Kürtler de hesap veriyoruz. İçimizde yüzleşiyoruz. Onun için tarih ve mekan önemlidir. Sur'a sahiplenme olmuşsa bu geçmiştendir. Bugün kimsenin hakkı yoktur Sur'u ve toprakları bu hale getirmeye. Son 6 aydır yaşadığımız süreç konusunda savaş konusunda ne kadar eksik olduğumuzu anladık. Devletin bu kadar savaşçı yüzünü görememişiz. Şimdi Türkiye'nin en uzun sokağa çıkma yasağını yaşıyor. Sur'da hala sokağa çıkma yasağı var. İnsanların evlerine gidip evlerine dokunmasını istenmiyor. Bu hepimizin önünde yaşandı. Hepimiz suçluyuz. Hiçbirimiz masum değiliz. Savaş kötü bir şeydir. Bunu en çok savaşın mağdurları bilir. Barış denildiğinde insanlar yüreklerinden hisseder. Ama o kadar söyledik ki son barışın söylemi bu kadar etkisi kaldı mı biliyoruz" dedi.
'BARIŞ İÇİN ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMALIYIZ'
Uluslararası PEN Başkan Yardımcısı Eugene Schoulgin de konuşmasında şu noktalara dikkat çekti: "İnsanların öldürülmesi demek barıştan uzak durmak anlamına geliyor. Yazarlar olarak barışın yaratılması için üzerimize düşeni yapmalıyız. Biz yazarlar olarak neler yapmalıyız. Hep birlikte barışın konuşması için bir arada olmalıyız. Düşmanı yaratan Erdoğan'ın dışında kimseyi görüyor muyuz. Bu söylendiğinde kırılıyor. Ama ben düşündüğüm şeyi söylüyorum. Kürtler unutulmuş değil. Kürdistan'da yaşananları biliyoruz. Basın yaşananları yazıyor. Burada bütün yaşananları, balkanlarda yaşananları oraya da aktarılıyor. Politikacılar dışarıda da kötüdür. Türkiye'deki göçmenler konusunda çirkin hesaplar yapılıyor. Bunu bir kenara bırakıp çözümler bulmalıyız. Savaş çıkarmak çok kolay buna neden başvuralım. Barışı hayata geçirmek zor. Ama bunu başarmak ve hayata geçirmek için çaba sarf etmeliyiz" dedi.
'ÖZGÜRLÜK OLMAZSA BARIŞ OLMAZ'
Son olarak konuşan Uluslararası PEN Barış Komisyonu Başkanı Tone Persak ise ilkokuldan başlayarak insan haklarının anlatıldığı bir sistemin oluşturulması gerektiğini belirtti. Persak, "Eğer özgürlüğe karşı saygı noktası gerçekleştirilmezse barışı hiçbir zaman getiremeyeceğimizi düşünüyorum. Bunun için okul sistemlerinin de kurulması gerektiğini düşünüyorum. İlk okuldan itibaren insan haklarının anlatıldığı bir sistem oluşturulması gerektiğine inanıyorum. Konferansımızın de bu yönde çok önemlidir. 3 hafta sonra yine çalışmalarımız olacak. Bu konuda üyelerimizi bilgilendireceğiz. İfade özgürlüğünü başarmak zorundayız" dedi.
'YÜREĞİNİN SESİNİ DİNLEYENLER MUTLAKA BİRŞEYLER YAPACAKTIR'
Katledilen Baro Başkanı Tahir Elçi'nin eşi Türkan Elçi, Kürtçe hazırladığı yazıyı okuyan Elçi, şunları söyledi: “Toplumumuz sonbahardan kışa kadar zor bir dönemden geçti. 1 yaşındaki çocuklar, 70 yaşındaki yaşlılar öldürüldü. Anneler çocuklarını buzdolaplarında sakladı. İnsanların evleri başlarına yıkıldı. Gökyüzünden ölüm yağdı. Tahir Elçi öldürüldü, yalnız sesiyle insanların ölmemesi için meydana çıktı ama ne yazık ki tek kurşunla sesi kesildi. Vicdan sahibi, namuslu, bir Kürt aydınının sesi kesildi. Kurşun yola çıktığında hedefin kim olduğunu biliyor mu acaba? Kurşun yolunu şaşırmaz mı hiç? Sürekli kurşunlar mazlum ve masum insanlara yağıyor. Tahir Elçi’nin öldürülmesi de bunlardan biriydi ama dileriz ki son olsun.
Yüreği yananlar başkalarının yanmasını istemez. Zorluk, zahmet görmeyenler ucuz laflar eder, onlar için insanların yaşamı önemli değildir. Ama Tahir Elçi gibi işkencelerden geçenler için insanların yaşamı benzersiz bir şeydir. Ölümlerin durdurulması için namuslu, cesur, vicdan sahiplerinin ortaya çıkması gerekiyor. Yüreğinin sesini dinleyenler mutlaka iyi bir şeyler yapacaklardır. Umutlarımız boş hayaller olmasın. İsteklerimiz yaşamın içinden olmalı. Toplumumuz için barış istediğimiz zaman, aklımızın, fikrimizin net olması, tüm insanların için barış istemesi gerekiyor. Ama bugün barış isteği her şeyden daha zordur ve cesur bir yürek istiyoruz. Tahir Elçi cesurdu ve sade bir yürek, net bir düşünceyle barış istedi. Bundan dolayı katledildi. Umudumuz odur ki biz barış isteğimizi gerçekleştireceğiz.”
Konferans verilen aranın ardından oturumlarla devam edecek.