Baluken: Cezaevlerinde tutsaklar öldükçe, bizim de insanlığımız ölüyor!
Baluken: Cezaevlerinde tutsaklar öldükçe, bizim de insanlığımız ölüyor!
Baluken: Cezaevlerinde tutsaklar öldükçe, bizim de insanlığımız ölüyor!
BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, cezaevlerinde 156'sı ağır olmak üzere 526 ağır kronik hastanın bulunduğunu belirterek, "AKP'nin bu konuya ne kadar duyarsız yaklaştığını, bu cezaevlerinde yaşanan insanlık dramıyla ilgili kör, sağır, dilsiz pozisyonunu her geçen gün nasıl artırarak devam ettirdiğini" ifade etti. Baluken, ikinci yıl dönümü olan Van depremi hakkında da, hükümetin sosyal devletin gereklerini yerine getirmeyen pratikleriyle Van halkının ağır mağduriyetler yaşadığını dile getirdi.
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grup Başkanvekili ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Van depremi ile Meclis'te partisi tarafından "cezaevlerinde ağır hasta durumunda bulunan mahkûmların hastalık durumlarının göz önünde bulundurulması" amacıyla verilen öneri hakkında söz aldı.
'AKP HASTA TUTSAKLARA KARŞI KÖR, SAĞIR, DİLSİZ'
Meclis'in ve iktidarın bugüne kadar cezaevleri konusuna duyarsız yaklaşan bir pratik sergilediğine dikkati çeken Baluken, "Biz sorunu her dile getirdiğimizde, bırakın iktidar partisinden bir duyarlılık görmeyi, tam tersine, iktidar partisinin cezaevlerini tıka basa dolduran uygulamaları ve ülkenin her tarafında devam eden yeni cezaevi inşaatları gibi bir durumuyla karşı karşıya kaldık. Sadece bu durum bile, doldurulmuş olan cezaevleri ve yetmiyormuş gibi yeni cezaevi inşaatlarının yapılmış olması bile AKP'nin bu konuya ne kadar duyarsız yaklaştığını, bu cezaevlerinde yaşanan insanlık dramıyla ilgili kör, sağır, dilsiz pozisyonunu her geçen gün nasıl artırarak devam ettirdiğini ortaya koyması açısından son derece çarpıcıdır" dedi.
“Özellikle cezaevlerinde yaşanan, hasta, tutuklu ve hükümlülerin, hasta mahpusların durumunun ise toplumun vicdanını her geçen gün kanatan çok ağır tarihî bir trajedi boyutuna vardığını” belirten Baluken, uzun süredir cezaevlerinde, ölüm ihtimali yüksek ağır hastaların olduğunu dile getirdi.
"Sivil toplum örgütlerinin, insan hakları kuruluşlarının hazırlamış olduğu raporlar var. Şu anda cezaevlerinde 156'sı ağır olmak üzere, 156'sı her an ölme riski taşıyan hastalardan oluşmak üzere 526 ağır kronik hasta bulunmaktadır" diyen Baluken, bu hastaların tahliyeleriyle ilgili bugüne kadar yapmış oldukları girişimlerin tamamının sonuçsuz kaldığını ifade etti.
'ADLİ TIP KURUMU SİYASİ KARARLAR ALIYOR'
"Cezaevlerinden neredeyse her ay tabutlar çıkmaya ve her tabutla birlikte de insanlığımızı öldüren bir durum yaşanmaya devam etmektedir" ifadelerini kullanan Baluken, şöyle konuştu: "Bugün buraya bu önergeyi getirmemizin sebebi, yine, ölmek üzere olan insanlığımızı kurtarmanın beyhude bir çabasıdır. Biz buradan tekrar, hepinize, duyarlılık çağrısında bulunuyoruz. İçinizde vicdanlı olan milletvekili arkadaşlarımız var, içinizde hekim olan, insan sağlığını, insan yaşatmayı her şeyden daha değerli gören arkadaşlarımız var. Gelin, bu yaşanan sorunlarla ilgili bir an önce bu Meclis bir komisyon kursun, bu komisyon zaman kaybetmeden, acil olarak bütün cezaevlerinde hasta mahpusların durumuyla ilgili bir çalışma ortaya koysun ve bu hasta mahpusların tedavi süreçleri ve tahliye süreçleriyle ilgili yaşanan ağır insanlık suçu da bir an önce ortadan kaldırılsın diyoruz."
Hasta tutsakların tahliyesiyle ilgili en büyük engelin Adli Tıp Kurumu olduğunu kaydeden Baluken, şöyle devam etti:
"Adli Tıp Kurumu, 12 Eylül faşizminin bütün ruhunu taşıyacak şekilde, sağlıktan çok âdeta ölüme davetiye çıkaran bir kurum niteliğine çoktan dönüşmüş durumda. Bilimsel, tarafsız, objektif, sağlıkla ilgili kararlar alması gereken Adli Tıp, siyasi değerlendirmeler yaparak, siyasi kararlar alarak yaşamla ölümün ince sınırında bekleyen hasta mahpusları yaşamın tarafına çekmesi gerekirken maalesef ölümün kıyısına iten kararların altına imza atmaya devam etmektedir. Adli Tıbbın kurumsal yapısının da değiştirilmesi için defalarca burada araştırma önergeleri verdik, konuşmalar yaptık, o konuya da duyarsız yaklaştınız. Ama en azından şöyle bir uygulamayı gelin hep birlikte yapalım dedik, bu hasta mahpuslarla ilgili karar verme süreçleri 12 Eylül ruhunu taşıyan bir kurumun insafına bırakılmamalıdır dedik. Bu ülkedeki üniversite hastaneleri, eğitim araştırma hastaneleri, tam teşekküllü devlet hastaneleri bu hasta mahpusların sağlık durumlarıyla ilgili objektif süreçler yürütsün, objektif kararlar versin dedik. Yaptığımız çağrıların hiçbir tanesini dikkate almadınız. Yani öyle bir durum ortaya çıkıyor ki, sizler, bu ülkede referans olarak gösterilen üniversite hastanelerine, eğitim araştırma hastanelerine, tam teşekküllü devlet hastanelerine güvenmediğinizi ortaya çıkardınız."
VAN DEPREMİ
Van depremine de, ikinci yıl dönümü vesilesiyle değinen BDP'li Baluken, hükümetin sosyal devletin gereklerini yerine getirmeyen pratikleriyle Van halkının ağır mağduriyetler yaşadığını ifade etti. "Her şeyden önce kentin tamamını etkileyen bir doğal afette, bir depremde Van afet bölgesi ilan edilmedi ve Van'daki halkımız, hükümetin ve devletin duyarsız yaklaşımları neticesinde bir kışı ağır kış koşulları altında, kar altında geçirmek zorunda kaldılar. Çadırlarda meydana gelen yangınlar, süregelen ağır zatürre salgınları, bulaşıcı hastalık salgınları pek çok vatandaşımızın yaşamını yitirmesine neden oldu" dedi.
Van'ın yaralarının sarılmasıyla ilgili bir çalışmadan çok TOKİ üzerinden yürütülen bir "emlakçılık faaliyeti"nin Van halkının önüne götürüldüğünü söyleyen Baluken, hükümete, Meclis'e duyarlılık çağrıları yaptıklarını ancak bir karşılık alamadıklarını vurguladı. Baluken, "Meclis en azından şunu yapmalıydı" diyerek, ekledi: "Bu kadar ağır bir doğal afetin yaşandığı, bir şehrin tamamen harabeye döndüğü Van'la ilgili bir araştırma komisyonu kurup bütün sorunların tespiti ve bu tespit edilen sorunların çözümü noktasında bir irade ortaya koymalıydı. Yaşanan sorunlar bugün de aynı ağırlıkta devam ediyor."