Aydar: Anti-Kürt bloğuna karşı birlik olmalıyız

KNK Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, Kürtlerin Türkiye'nin başını çektiği anti-Kürt bloğuna karşı birlik olması gerektiğini söyledi.

KNK Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, Ortadoğu’da Kürtlerin kurtuluşu birlikten geçtiğini belirterek “şu anda anti-Kürt bloku oluşmuş durumda. Bunun başını da Türkiye çekiyor. Lozan’ın statüsünün devam etmesini istiyorlar. Biz Kürtler de bu saldırıya karşı birlik olmalıyız” dedi ve bütün kesimleri birliğe davet etti.

Kürdistan Ulusal Kongresi’nin (KNK) Kürtler arasında başlattığı ulusal birlik çalışmasını hızla sürdürüyor. Bu yılın Temmuz ayında Güney Kürdistan’ın Süleymaniye kentinde başlattığı çalıştay ile bu süreci hızlandıran KNK, Kürdistan’ın dört parçasında bütün örgüt ve partileri bir araya getirerek, birlik çalıştayları yapıyor. Rojhilat, Rojava çalıştaylarını düzenleyen KNK, bu hafta sonu da Avrupa çalıştayını gerçekleştiriyor.

Çalıştay çalışmalarını yürütenlerden biri de KNK Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, amaçlarının Kürtler arasında birlik olduğunu söyledi. Ortadoğu’da Kürtlerin boğulmak istendiğini ve başını Türkiye’nin çektiği blokun boşa çıkartılması için Kürtlerin arasında birliğin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Aydar, KDP’nin birliğe gelmediğini belirterek “düşmanlarımız bugün bize karşı birleşmiş ve saldırı halindeler. Bizim birlik olmaktan başka kurtuluşumuz yok” dedi. Aydar, Kürtlerin kendi aralarında birliği sağlaması gerektiğini söyledi.

KNK konseyi üyesi Zübeyir Aydar, Kürtler arasındaki ulusal birlik çalışmaları, 4 parça Kürdistan’da yapılan çalıştaylar ve Güney Kürdistan’da gerçekleşen referandum sonrası süreç üzerine ANF’nin sorularını yanıtladı.

‘DÜŞMANLARIMIZ BİZİ YOK ETMEK İSTİYOR’

KNK’nin Süleymaniye’de düzenlediği çalıştayın ardından Rojava ve Rojhilat parçaları için de benzer çalıştaylar organize etti. Şimdi de Avrupa çalıştayı yapılıyor. Bu çalışmalar ne düzeyde?

KNK’nin kuruluş amacı çalışması Kürtler arasında ulusal birliği sağlamak, bütün partileri ve örgütleri bir araya getirmektir. Bu çerçevede, 2013 yılında, ciddi bir adım atıldı. Hewler’de yapılan toplantıya bütün Kürt partileri ve örgütleri bir araya geldi. İlk defa birlik fotoğrafı ortaya çıktı. Bu karede herkes vardı. Fakat sonrası özellikle parlamentoda, Mesut Barzani, süresinin 2 yıl uzatılması, Rojava’da ortaya çıkan durum, Türkiye ve İran’ın araya girmesiyle KDP yavaş yavaş süreci soğutarak, geri adım attı. Hazırlık komitesi işlemez hale geldi. Kongre tarihi belirlemesine rağmen süreç ilerleyemedi. Ardından 2014 yılında DAİŞ’in saldırısı yeni bir gündem yarattı. Şengal, Güney Kürdistan ve Kobanê’ye saldırılar gerçekleşti. 2015 yılında da Türk devletinin Kuzey kentlerine saldırısı oldu. Bütün bunlar hepsi sürecin istediğimiz biçimde gitmemesine neden oldu. Ancak bütün bunlara rağmen girişimlerimiz sürekli oldu. Partiler ve örgütlerle görüşmelerimiz oldu. Fakat KDP ve ona bağlı güçlerle istediğimiz sonuca gidemeyince biz bu işi tabana yayarak, sonuca götürmeye çalıştık. Çünkü halk olarak büyük bir tehlike altındayız. Dört taraftan kuşatılmışız. Düşmanlarımız bir araya gelip, bizi yok etme planları yapıyor. Gerçeklik buysa peki o zaman biz niye bir araya gelemiyoruz? Kurtuluşumuz birlikten geçiyor. Eğer halk olarak özgür olmak istiyorsak birlik olmaktan başka çaremiz yok. Bu saldırılara karşı ancak ulusal birlikle cevap olabiliriz. Zaten Temmuz ayındaki Güney Kürdistan’ın Süleymaniye çalıştayımızın amacı da buydu. Ciddi bir katılım oldu. Sadece KDP ve çevresi katılmadı. Orada bütün parçalarlar için ayrı çalıştaylar yapma ve bunlardan sonra da büyük bir çalıştayın yapılması kararı alındı. Şu anda bu çalıştaylar sürecindeyiz. Büyük bir ilgi var, tartışmalar yürütüyoruz. Herkesin ortak birleştiği nokta: Ulusal birliğin sağlanması.

‘KDP HALA TÜRİKYE’DEN MEDET UMUYOR’

Özellikle Güney Kürdistan’da yapılan referandumun ardından Türkiye, İran ve Irak Kürt karşıtlığı noktasında bir araya geldiler. Bundan sonra Kürtleri ne gibi tehlikeler bekliyor?

Güney Kürdistan’da bir hükümet var, parlamento var, kurumlar var. Bütün bunlar hepsi bu kararın dışında bırakıldı. Ne parlamento toplanıyor, ne de hükümet karar alıyor. Barzani, kendi başına bir grupla “biz referandum yapacağız” dedi. Bunun yasal dayanağı yok? Kendisi oluşturduğu kurumları hiçe sayıyor ve keyfi olarak böyle bir iş yaptı. İçerde durum buyken ve birlik sağlanmazken dışarda ise yeterince hazırlık yapılmadı. Diplomatik faaliyetler olmadı. Diğer parçalar ve dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Kürtlere sorulmadı. Çünkü bu herkesi ilgilendiriyor. Onun için sorulması gerekiyordu. Ancak bu yapılmadı. Eğer sorulsaydı ve ulusal kongre gibi bir platformda bu karar alınsaydı bugün bu tablo olmazdı. Referandumdan sonra Kürtlerin durumundan iyileşme olması gerekirken şu anda tersine bir durum söz konusu. Bölge ülkeleri tehdit ediyor, sıkıntılar baş göstermeye başladı. Dünya sessiz. Bu sessizlik bölge ülkelerini cesaretlendiriyor. Halbuki eğer dünyanın bu ülkeleri nezdinde iyi diplomasi yürütülseydi, bunlar ikna edilseydi bugünkü durum böyle olmazdı. Türkiye, İran ve Irak böyle rahat saldırılarda bulunmazdı. Türkiye, Iran ve Irak ortak tatbikatlar yapıyor, saldırı girişimleri var. Hava sahası kapatılıyor, ambargolar uygulanıyor ama buna rağmen birlik sağlanmıyor. KDP, bildiğini okuyor. Yanlışlığını devam ediyor. KDP, Türkiye için kapattığı Rojava kapısını hala kapalı tutuyor. Düne kadar biz “Erdoğan ve AKP, Kürtlerin düşmanıdır” diyorduk ama KDP, “hayır bunlar Kürtlerin dostudur” diye ısrar ediyordu. Gelinen durum neyin ne olduğu net bir şekilde ortaya çıktı. Bugünde onlara da saldırıyor. Bütün bunlara rağmen KDP, hala Türkiye’den medet umuyor. Biz onları bütün toplantılara davet ediyoruz gelmiyorlar. Süleymaniye, Rojava ve Rojhilat çalıştaylarına çağırdık yine gelmediler. Hala anlamsız bir boykot içindeler. Bu tutum böyle devam ederse ve birlik sağlanmasa Kürtleri zor bir süreç bekliyor.

‘TÜRKİYE ANTİ KÜRT BLOKUNUN BAŞINI ÇEKİYOR’

Türkiye bütün Kürtlere mi düşman?

Şu anda bütün Ortadoğu’da anti-Kürt blokunun başını Türkiye çekiyor. Lozan statüsünün bölgede devam edilebilmesi için Türkiye büyük çabalar içerisinde. Bu referandumdan sonra çok açık bir şekilde ortaya çıktı. Daha düne kadar Bağdat’a saldıran Erdoğan, şimdi de Kürtlere karşı bütün düşmanlarıyla birlik olup, politikalarını değiştirdi. Bu işin içinde Irak, İran ve Suriye’de var.

KDP’nin bundan sonra ne yapması gerekiyor?

Bu saldırılar karşısında acilen bizim bir araya gelmemiz gerekiyor. Halkımızın çıkarları doğrultusunda ortak kararlar almamız lazım. İşte dar toplantılarla oluşturduğu Saddam’ın devrim komite konseyi gibi benzer örgütlemelerle kendi liderliğini pekiştirmeye çalışan, koltuğunu sağlamlaştırma ve her şeyi kendisine bağlayan yöntemlerle sonuca gidilmez. Yine dışarda ciddi bir diplomasi çalışması olmalı. Öyle her parti, her parça kendi başına değil. Tek merkezden yürütülecek bir diplomasi atağı olmalı. Bütün gücümüzü birleştirip, ortak strateji oluşturmak ve savunma gücümüzü oluşturmamız gerekiyor. Topyekun bir savunma pozisyonuna geçmeliyiz. Bu diplomaside, askeri, ekonomi ve siyasi olarak böyle olmak zorunda. Bölgede bize karşı oluşturan bir ambargoyu kırmak için kendimizi dünyaya anlatabilmeliyiz.

Yapılan bu çalıştaylara ilgi nasıl? Bunların sonucunda ne olacak?

Temmuz ayında Süleymaniye’de yapılan çalıştaydan sonra Rojava ve Rojhilat çalıştayları yapıldı. Bu hafta sonu da Avrupa çalıştayı yapılacak. Çalıştaylara ilgi ve alaka var. Ancak çağırmamıza rağmen KDP ve ona yakın çevreler gelmedi. Bu hafta sonu yapacağımız Avrupa çalıştayına da çağırdık, umarım gelirler. Ancak KDP ve ona bağlı kesimleri katılmaması eksikliktir. Bu baştan bir eksik yaratıyor. Onun için bu bir sıkıntıdır. Bir sonuç almamasına neden oluyor. Bizde tabana yayarak, bütün Kürt kamuoyunu katmaya çalışıyoruz. Bütün bu çalışmaların sonucunda Kürt ulusal birliğini sağlamaktır. Kuşkusuz bu zorlu bir süreçtir. Kürtlerin birliği üç beş toplantıyla olacak bir şey değil. Ama “Kürtler bir araya gelmez” diye bizde boş verelim olmaz. Israrla bunun üzerine gitmek gerekiyor. Sonuç alana kadar bu çalışmalarımız devam edecek.