Avrupalılar kemer sıkma politikasına ‘dur’ dedi

Avrupalılar kemer sıkma politikasına ‘dur’ dedi

Ekonomik krizle boðuşan Avrupa’da dün emekçiler, ‘Eylem ve Dayanışma Günü’ çerçevesinde sokaða çıkarak, son yıllarda giderek sertleşen reform ve kemer sıkma politikalarına karşı sesini yükseltti. Hükümetler ise, krizin esas sorumlusu liberal polikalarda ısrar ederek, toplumun en düşük gelirli kesimlerinin, çalışanların ve emeklilerin hayatını daha da zorlaştıran kemer sıkma politikalarını uyguluyor.

Avrupa genelindeki protestolarda sokaða çıkan yüzbinlerce insan, AB liderlerine büyüyen sosyal adaletsizliðinin giderilerek, kemer sıkma politikalarının terk edilmesi çaðrısında bulundu. Eylem ve Dayanışma Günü çerçevesinde özellikle Ýspanya, Portekiz ve Belçika’da kamu ulaşımı birçok yerde tamamen durdu, birçok fabrika ve şirkette iş bırakma eylemleri yapıldı. Protestolarda polisle göstericiler arasında yaşanan gerginlikler nedeniyle de onlarca gösterici ve polis yaralandı, yüzlerce gösterici gözaltına alındı.

Yalnızca Ýspanya’da Ýçişleri Bakanlıðı verilerine göre 800 bin insan sokaða çıktı. Ancak sendikalar sadece başkent Madrid ve Barcelona’da 2 milyondan fazla insanın alanlara indiði bilgisini veriyor. Ýspanya ile beraber Portekiz de genel greve giderken, başta Fransa olmak üzere 20’yi aşkın ülkede uyarı eylemleri vardı. Fransa’daki eylemler, sendikalar için solun seçimleri kazandıðı Mayıs ayından bu yana bir ilk niteliðinde. Ülkede özellikle özel sektördeki toplu işten çıkarmalara olan tepki dile getirilirken, henüz Sosyalist Parti iktidarına karşı ciddi bir tavır söz konusu deðil.

KRÝZÝ BÝTMÝYOR, ÝŞSÝZLÝK VE FAKÝRLÝK ARTIYOR

Yunanistan, Ýspanya, Portekiz, Ýtalya gibi birçok ülkenin içine girdiði ekonomik krizden çıkış için hükümetler öncelikle dar gelirlileri etkileyecek kemer sıkma politikalarına yöneliyorlar. Bu yılki ikinci genel grevini yaşayan Ýspanya’da muhafazakar Mariano Rajoy liderliðindeki hükümet 2014 yılına kadar devlet harcamalarında 150 milyar Euroluk kesintiye gitmeyi düşünüyor. Rajoy hükümeti bu amaçla 43 deðişik alanda kısıntıya giderken, özellikle vergileri yükseltme yoluyla yeni kaynaklar oluşturmayı planlıyordu. Her ne kadar hükümet 2013 bütçesinde emekli maaşlarında ve öðrenci burslarında kısmi bir artış öngörse de, inandırıcı olamamıştı. Ýspanya’yı 2013 yılında daha fazla sıkıntılar bekliyor, zira ülkenin toplam 100 milyar avroluk bir borç geri ödemesi yapması gerekiyor.

Ekonomik krizin en acımasız biçimde vurduðu Yunanistan’da 2008’den bu yana ekonomi sürekli küçülüyor. Ülkenin borçları 2011 yılında 355 milyar Euro’ya çıkmış, bütçe açıðı ise 20 milyarla GYSH’nin yüzde 9’una tekabül eden bir düzeye ulaşmıştı.

Yunanistan’da yaklaşık 3 milyon kişi, yani nüfusun yüzde 25’inden fazlası fakirlik sınırında yaşıyor. Ekonomik krizle birlikte ülkede son yıllarda depresyon ve intihar vakalarında yüzde 40 oranında artış yaşanması durumun vahametini ortaya koyuyor.

Ýtalya’da da benzeri politikalar teknokrat başbakan Mario Monti ile devam ediyor. Monti, emeklilik yaşının yükseltilmesi, işten çıkarmaların daha esnek hale getirilmesi ve memur sayısının yüzde 10 civarına düşürülmesi gibi bazı önlemler aldı. Ancak buna raðmen, ülke ekonomisi yüzde 2-3 civarında küçülürken, işsizlik yüzde 11 dolaylarında seyretmeye devam ediyor.

Özellikle Yunanistan ve Ýspanya’da olduðu gibi genç nüfusun neredeyse yarısından fazlasının işsiz olması da sokaklardaki tepkinin bu denli sert olmasını açıklayan nedenlerden biri. Avrupa Ýstatistik Kurumu (Eurostat) verilerine göre, Eylül 2012 itibariyle 25 yaş altı gençlerdeki işsizlik oranı bu iki ülkede yüzde 55 civarında, Almanya’da ise yüzde 8’lerde kalıyor. AB genelinde ise bu oran yüzde 22,8 olarak kayıtlara geçti. Yine Eurostat verilerine göre, AB’de toplam 25,7 milyon kişi ile işsizlik oranı yüzde 10,6. Bu oran para birimi Euro bölgesinde ise 18,5 milyon kişi ile yüzde 11,6 civarında. Ancak, bu rakam da aslında aldatıcı, çünkü sadece tümüyle işsiz olan kişileri içeriyor ve part time çalışanlar bu sayıya dahil edilmiyor.



BÜTÇE KISINTILARI EKONOMÝYÝ DAHA DA ZORA SOKABÝLÝR

Avrupa’da Yunanistan ile başlayan borç krizi ile birlikte birçok hükümetin tek politikası bütçelerden kesinti yapmak oldu. Ancak bu yöntem ekonomilerde çoðu zaman tıkanmanın daha da uzun sürmesine yol açabiliyor. Krizle beraber maddi kesintilerin yapılması, toplumun önemli bir kısmını oluşturan dar gelirlilerin yaşamsal giderlerini kısmasına ve doðal olarak piyasadaki talebin azalmasına yol açıyor. Talebin azalması ile birlikte üretimin azalması ile ekonomi de düşüşe geçiyor, işsizlik artıyor. Her ne kadar bazı yapısal reformlar tüm kesimler tarafından mantıklı görünse de, bıçak gibi kesilen bütçe harcamaları ekonomideki küçülmeye de katkı sunuyor. Aslında sosyal devletin giderek toplumun geniş kesimlerinin hayatını daha da zora sokacak şekilde törpülenmesi, Avrupa’da uzun süre destek bulan Keynezianist politikalara da ters. Özellikle soðuk savaş döneminde Sovyet etkisine karşı Batı Avrupa’da raðbet gören bu politikaya göre, devlet kriz dönemlerinde piyasa deðişik biçimlerde para akışı yaparak piyasanın canlı tutulmasını saðlıyor. Uzun süreli olmayacak şekilde yapılan borçlanma ile çalışanların tüketim ihtiyaçlarına cevap verilerek, üretimin gerilemesi engellenmeye çalışılıyor.

Bugünkü durumda ise alınan önlemler toplumun geniş kesimlerinin sorunlarını çözmek yerine, daha da içinden çıkılmaz hale getiriyro. Bu nedenle, Avrupa’da başta Yunanistan ve Ýspanya gibi ülkelerin ekonomilerinin yapısal sorunlarının çözümü için dayatılan reformlar aslında toplumun onayını almadıkları için de başarısızlıða mahkumlar.